Menopoz Hakkında Merak Edilen Her Şey
Yazı Boyutu:
Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünde görev alan Prof. Dr. Bülent Urman, menopoza giriş yaşından bu süreci sağlıklı geçirmeye kadar bilinmesi gerekenleri anlattı.
Menopoz Nedir?
Menopoz, tüm kadınların yaş almasının doğal bir sürecidir ve üreme döneminin sonunu işaret eder. “Menopoz” terimi, aslında görülen en son adet kanaması olsa da son adetten hemen önce veya sonra yaşadığı değişiklilerin görüldüğü dönem olarak bilinmektedir. Kadınların çoğu kalıcı olarak adet kesilmesinden önce adet araları açılır ve daha uzun aralarla adet görmeye başlarken, bir grup kadında ise aşırı adet görme şikayeti olur.
Menopoza giriş yaşı değişti mi?
Menopoza girme yaşı kalıtsal olarak belirlenir ve ilk adet kanaması yaşı, doğum kontrol hapı kullanımı, ırk, eğitim, boy ve emzirme gibi değişkenlerden etkilenmez ve dünya ortalaması 49-51 arasındadır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada menopoz yaşı 49.6 olarak bulunmuştur. 40 yaştan önce menopoza girmek erken menopoz olarak tanımlanmaktadır. Yaklaşık 15-29 yaşlarındaki 1000 kadından birinde, 30-39 yaşlarındaki 100 kadından birinde erken menopoz görülüyor.
Bir kadının menopoza girmesi engellenebilir mi?
Doğal bir biyolojik süreç olan menopozun engellenmesi mümkün değildir ve menopoz yaşını geciktirmek için herhangi bir tıbbi tedavi bulunmamaktadır ancak şiddetli semptomları hafifletmek için tedavi seçenekleri bulunmaktadır.
{774173}
Menopoz hangi sağlık sorunlarını artırıyor?
Menopoz döneminde, östrojen hormonunun azalmasına bağlı olarak kadınlarda hormonal, fiziksel ve duygusal değişimler meydana gelmektedir.
Ateş ter basması, gece terlemesi ve uykusuzluk menopozun en sık görülen belirtileridir.
Ürogenital sistemde atrofi ile sonuçlanan östrojen eksikliği ise genital organlarda kuruluk, cinsel isteksizlik, idrar kaçırma, vajinal akıntı gibi şikayetleri doğurabilmektedir.
Menopoz döneminde deride incelme olur, kollojen içeriği azalır ve kuruluk, kaşıntı, saç dökülmesi, eklem ağrıları ve prolapsus gibi konnektif doku değişiklerine bağlı semptomlar ortaya çıkabilir.
Menopozdan 1.5 yıl öncesi ile 1.5 yıl sonrası arasında vertebral kemik yoğunluğunun yılda %2,5 azaldığını gösteren çalışmalar mevcuttur. Östrojen yapımının azalması yaşla bağlantılı olarak özellikle beyaz ırkta kemik kaybını hızlandırır ve osteoporozun şiddetini arttırır.
Östrojenin direk damar duvarına ve kan lipid metabolizması üzerine olan olumlu etkileri menopoz ile ortadan kalktığı için koroner kalp hastalıkları, ateroskleroz, hiperkolesterolemi riski artmaktadır.
Menopozdaki hormonal değişikliklerin merkezi sinir sistemi üzerinden bir takım ruhsal değişikliklere yol açıp duygu durum ve davranışları etkileyebileceği de düşünülmektedir. Bu yakınmalardan bazıları; kendini kötü, üzgün, ağlamaklı hissetme, isteksizlik, ruh halinde değişiklik, sinirlilik, gerginlik, çabuk öfkelenme hissi, huzursuzluk, panik hissi, genel performansta azalma, hafızada zayıflama, konsantrasyon zorluğu ve unutkanlıktır.
Menopoza bağlı hastalıkların şiddeti kadınların yaşadığı toplum, fiziki koşullar, beslenme, alışkanlıklar ile değişebilmektedir ancak menopozun yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkisi olduğu gerçeği değişmemektedir.
Menopozda kilo alınır mı?
Östrojen azalmasına bağlı karbonhidrat metabolizmasındaki değişim sonucu periferik insülin direnci artar ve glukoz toleransı bozulur. Bu durum da lipid metabolizmasını etkiler ve göbek çevresinde yağ birikimine sebep olarak diabet ve metabolik sendrom gelişme riskini arttırır.
{773123}
Menopozu sağlıklı geçirmek için neler yapılmalı?
40 yaşından sonra her kadın düzenli aralıklarla kontrol edilmelidir. Bu kontrolde detaylı jinekolojik muayene, meme kanseri taraması, kemik mineral yoğunluğu ölçülmesi, kan tetkikleri (kan biyokimyası, kan sayımı, lipid profili, açlık kan şekeri, üre, kreatinin, TSH, homosistein) yapılmaktadır.
Menopoz dönemindeki kadınların yaşam şeklinin düzenlenmesi ise bu dönemi sağlıklı geçirmesi için esastır. Kötü alışkanlıklardan uzaklaşılması, haftada en az 3 gün, günde en az 30 dakika süreli egzersiz yapılması, beslenme alışkanlıklarının düzenlenip aşırı kalori alımından kaçınılması kardiyovasküler riskleri ve osteoporozu önemli ölçüde azaltmaktadır.
Menopozda hormon tedavisi kimlere verilir?
Menopozda hormon tedavisi bu dönemde östrojen azalması ile ortaya çıkan semptomların azaltılması veya geçirilmesi amacıyla verilir. Hastanın yakınması varsa, tedavi planı hakkında ayrıntılı bir şekilde bilgilendirildikten sonra uygun tedavi düzenlenir. Hormon tedavisinin vazomotor semptomlar(sıcak basması, gece terlemesi vb.) ve ürogenital(vajinal kuruluk, disparoni vb.) atrofi üzerinde düzeltici etkisi olurken, cilt ve fiziksel görünümü iyileştirici etkileri de vardır. Hormon tedavisi yerleşik osteoporozu tedavi etmez ancak mevcut kemik yoğunluğunun korunmasını sağlar ve osteoporozun ilerlemesinin önler. Ateş ter basmaları veya urogenital atrofisi olmayan kadınlarda hormon tedavisi kalp hastalıkları riskinin azaltılması amacı ile önerilmemektedir. Hormon tedavisi her menopoza giren kadına verilmez.
Hormon tedavisinin yarar ve zarar dengesi nasıl kurulur?
Hormon tedavisi endometrium(rahim) kanseri, meme kanseri ve tromboemboli(inme) riskini artırır. 1975’ten sonra yapılan çalışmalar progesteron ile desteklenmemiş östrojen tedavisinin rahim kanseri riskini artırdığını göstermiştir. Rahimi alınmamiş kadınlarda hormon tedavisi verilecekse mutlaka östrojen ile birlikte progesteron da verilmelidir. Hormon tedavisi kullanımı sonucu meme kanseri riski; alkol kullanımı, aşırı kilo (BMI >30), 30 yaşından sonra yapılan ilk doğum, geç menopoz gibi değişkenlerin getirdiği risklerden daha fazla değildir. Göreceli risk artışı %25 civarında olup gerçek sayılar üzerinden değerlendirildiğinde hormon tedavisi almayan 1000 kadının 10’nunda meme kanseri görülürken, hormon tedavisi alan 1000 kadının ise 12-13’ünde meme kanseri görülmektedir. Tedavinin kesilmesinden 5 yıl sonra oluşan bu minimal risk artışı ortadan kalkmaktadır. Kalp hastalıkları açısından ise menopozdan sonra erken dönemde başlanan hormon tedavisinin koruyucu etkisi görülürken, menopoz başlangıcından 5 yıl sonrasında başlanan hormon tedavisi riski artımaktadır. Libido düşüklüğü olan kadınlarda östrojen faydalı olmadığında androjenler (testosteron) de tedaviye eklenebilir. Uluslararası panel, testosteron tedavisinin tek kanıta dayalı endikasyonunun Hipoaktif Seksüel İstek Bozukluğu/Disfonksiyonu (HSDD) olduğunu vurgulamıştır. Uzun dönem testosteron tedavisinin güvenilirliğine dair veri ise yoktur.
Hormon tedavisinin başlangıcında ayrıntılı kişisel ve aile öyküsünün alınması, mevcut risklerin saptanması amacıyla tam bir fizik muayenenin yapılması ve menopoza bağlı asıl şikayetlerin belirlenmesi uygulanacak tedavinin planlamasında en önemli basamakları oluşturur.