preloader

44. İstanbul Film Festivali'nde İzlemeniz Gereken Filmler

20.03.2025
44. İstanbul Film Festivali'nde İzlemeniz Gereken Filmler

Yazı Boyutu:

Bu yıl 44’üncüsü düzenlenecek İstanbul Film Festivali’nde ön plana çıkan ve kaçırılmaması gereken filmleri keşfedin.

44. kez düzenlenen İstanbul Film Festivali, sinemaseverleri unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor. Dünya prömiyerini büyük festivallerde yapmış ödüllü yapımlardan, usta yönetmenlerin yeni filmlerine; bağımsız sinemanın en çarpıcı örneklerinden, klasiklere uzanan geniş seçkisiyle festival, sinemanın büyüsünü şehirle buluşturuyor. Eğer hangi filmleri listenize eklemeniz gerektiğini merak ediyorsanız, işte 44. İstanbul Film Festivali’nde kaçırmamanız gereken filmler!

Köln 75

“Köln 75” filmi, Keith Jarrett’ın efsanevi 1975 Köln konserinin perde arkasını anlatan etkileyici bir müzik biyografisi. Film, sadece sanatçının performansına değil, bu unutulmaz anın gerçekleşmesini sağlayan genç bir kadının azmine de odaklanıyor. Filmin merkezinde, o dönemde sadece 17 yaşında olan lise öğrencisi Vera Brandes yer alıyor. Genç yaşına rağmen, büyük bir caz tutkunu olan Vera, dönemin önemli piyanistlerinden Keith Jarrett’ı Köln’de bir konser vermeye ikna eder. Ancak bu yolculuk, pek çok zorluk ve aksilikle doludur: Yanlışlıkla sahneye konulan kalitesiz piyano, konserin iptal olma riski ve tüm bu kaosun ortasında bir mucizeye dönüşen The Köln Concert kaydı… The Köln Concert, caz tarihinin en çok satan solo albümü ve en çok satan piyano kaydı olurken, “Köln 75” filmi de bu ilham verici hikâyeyi sinema perdesine taşıyor. Film, 50. yıl dönümünde bu efsanevi konseri anarak hem müzik hem de tutkuyla imkânsızı başarmanın hikâyesini anlatıyor.

The Last Showgirl

San Sebastian Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan “The Last Showgirl”, Las Vegas’ın gösterişli ve ihtişamlı sahnelerinden uzaklaşan bir kadının içsel yolculuğunu anlatıyor. Eski bir dansçı olan kahramanımız, geçmişiyle yüzleşirken, yaşlanmanın ve sahneden çekilmenin getirdiği zorluklarla başa çıkmaya çalışıyor. Film, hem bireysel dönüşüm hem de eğlence dünyasının parlak ama geçici doğasına dair etkileyici bir anlatı sunuyor.

Dreams

Başrolünde Jessica Chastain’in yer aldığı “Dreams”, karmaşık bir aşk ve hafıza hikâyesi sunuyor. Film, geçmişiyle yüzleşmeye çalışan bir kadının, belirsizlikler ve duygusal iniş çıkışlarla dolu içsel yolculuğunu ele alıyor. Michel Franco, önceki filmlerinde olduğu gibi, burada da insan psikolojisinin derinliklerine inerek izleyiciye sorgulatan ve etkileyen bir anlatı sunuyor.

Eno

Her gösterimde farklı bir kurguyla sunulan bu yenilikçi belgesel, efsanevi müzisyen ve prodüktör Brian Eno’nun sanatsal evrenini keşfe çıkıyor. Yapım, gelişmiş bir yapay zeka destekli yazılım kullanarak her gösteriminde farklı bir düzenlemeyle izleyiciyle buluşuyor. “Eno”nun yaratıcı sürecini ve modern müzik üzerindeki etkisini ele alan film, klasik biyografi formatından uzak, deneysel bir yapıya sahip.

When Fall Is Coming

San Sebastian’da En İyi Senaryo Ödülü kazanan “When Fall Is Coming”, Ozon’un kendine özgü melankolik ve ironik tarzını yansıtıyor. Film, sonbaharın gelişiyle birlikte hayatlarında yeni bir döneme giren karakterlerin içsel yolculuklarını ve geçmişle hesaplaşmalarını anlatıyor. Aşk, kayıplar ve zamanın geçiciliği üzerine düşündüren film, duygu yüklü sahneleriyle dikkat çekiyor.

Happy Holidays

Filistinli yönetmen Scandar Copti’nin ikinci uzun metrajlı filmi olan “Happy Holidays”, farklı kültürlerden ve inançlardan insanların bayram dönemlerinde yaşadığı kişisel ve toplumsal çatışmalara odaklanıyor. Bayramların birleştirici gücüne rağmen, bireysel ve siyasi gerilimlerin nasıl yüzeye çıktığını anlatan film, Venedik, Selanik, Marakeş ve Tromsø film festivallerinde ödüller kazandı. Scandar Copti, önceki filmi Ajami’de olduğu gibi burada da kesişen hikâyeler ve güçlü karakterler aracılığıyla toplumsal dinamikleri ustalıkla işliyor.

Drowning Dry

Locarno, Riga, Sevilla ve Lecce film festivallerinde ödüllendirilen bu çarpıcı dram, su krizinin ortasında hayatta kalmaya çalışan bir ailenin hikâyesini anlatıyor. Film, sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da “boğulma” hissini derinlemesine ele alıyor. Kuraklık ve su kıtlığının bireyler üzerindeki etkisini gözler önüne seren Boğulmak, günümüz dünyasında çevresel felaketlerin bireyler üzerindeki yıkıcı etkisini gerçekçi bir bakış açısıyla işliyor.

Simon of the Mountain

Cannes Film Festivali’nin Eleştirmenler Haftası büyük ödülünü kazanan bu etkileyici yapım, Simon adlı genç bir adamın izole bir dağ köyünde kendini keşfetme yolculuğunu konu alıyor. Modern hayatın kaosundan kaçan Simon, doğayla ve kendi iç dünyasıyla yüzleşirken, çevresindeki insanların hayatlarına da beklenmedik şekillerde dokunuyor. Meditatif anlatımı ve büyüleyici sinematografisiyle dikkat çeken film, insanın doğayla kurduğu bağ ve yalnızlığın dönüştürücü gücüne dair güçlü bir anlatı sunuyor.

To A Land Unknown

Filistin asıllı yönetmen Mahdi Fleifel’in ilk uzun metrajlı kurmaca filmi olan “To A Land Unknown”, Cannes Film Festivali Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde prömiyerini yaptı. Film, savaş ve göç temalarını iki Filistinli mültecinin Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken yaşadığı trajik yolculuk üzerinden ele alıyor. Hayatta kalma mücadelesi ve aidiyet hissinin kaybı üzerine derinlemesine bir bakış sunan Yabancı Topraklarda, belgeselvari gerçekçiliği ve duygusal yoğunluğuyla izleyiciye dokunuyor.

{35327}

OGGUSTO
OGGUSTO Tüm Yazıları