Süperyat İç Tasarımının Otoriteleri Yeni Trendleri Anlattı
Yazı Boyutu:
Teknolojinin gelişimi ve yeni nesil süperyat sahiplerinin talepleri ile bambaşka bir evrene taşınan iç tasarım dünyasını sektörün en iyilerine sorduk.
Süperyatları olduğundan daha da göz alıcı gösteren, lüksü renk, doku, materyal seçimi ve yansımalarla pekiştiren iç mekânlar, yat sahiplerinin kişisel zevklerine göre özelleştirilen, yaratıcılığa açık alanlar. İç tasarımda konu süperyat olduğunda, doğal ışığı yakalayan cam yüzeylerin bolluğu, gökyüzünü ve ufuk çizgisini kesintisiz buluşturan manzaralar denizdeki yaşamın olmazsa olmazlardan. Lüks yatların yaşam alanlarını oluşturan tasarım stüdyoları ve bu konuda sanatını konuşturan isimler, günümüz projelerine nasıl yön verdiklerini aktarıyor.
Sergio Beretta & Mauro Micheli
Officina Italiana Design Kurucuları ve Riva Tasarımcıları
İç tasarım trendlerine ilişkin öngörüleriniz neler? Bizi bu alanda hangi yenilikler bekliyor?
Genel olarak, iç tasarımda yumuşak, morfolojik şekillere doğru güçlü bir hareket olduğunu fark ediyoruz. Minimalizm ve keskin kesimlerden, samimi ve huzurlu ortamları tanımlayan, yuvarlak, rahat mobilyaların kullanımıyla karakterize edilen iç mekânlara doğru bir geçişe tanık oluyoruz. Bu, konut sektöründen gelen ve yat iç mekânlarına, işlevselliklerine çok yakışan bir trend. Doğayı anımsatan ve yumuşak morfolojik şekillerden bahsediyoruz. Gemide yumuşak geçişler her zaman kullanılmıştır ancak farklı pazarlar için farklı zevkleri tatmin eden bir denge bulmanız gerektiği gibi, modası geçmeyen bir stil de yaratmanız gerekir. Riva için sessiz bir zarafetle temsil edilen, kendi felsefemizi takip ediyoruz. Bununla birlikte, yumuşak şekillerin kullanımı, sınırlı trendlerin üstesinden gelmek için her daim kişisel, özel ve zamansız olan Riva stiliyle uyumlu hale getiriliyor.
Son tasarladığınız süperyatın sizi heyecanlandıran iç tasarım özelliklerinden bahseder misiniz?
Riva 130′ Bellissima, geniş, akıcı alanları, zarif hatları ve tüm Riva yatlarını karakterize eden form dengesiyle öne çıkıyor. Ve ışık konusunda, alanların ayrımı iyi bir şekilde işaretlenmiş olsa da iç ve dış arasında sürekli bir bağlantı var. Oturma odasında daha aydınlık bir ortam yaratmak için çok sayıda beyaz mermere yer verdik. Aynı zamanda gelenekle, Riva stiliyle ve dış detaylarla güçlü bir bağ oluşturan malzemeler olan çelik, cilalı ahşap ve deriyi de eksik etmedik. Belirli trendleri takip etmeden ayrıcalıklı dokunuşlar ekledik, böylece Riva stili hepsinin arasında öne çıktı. Güçlü bir tasarım özelliği de, güverteleri birbirine bağlayan ve benzersiz bir görsel algı yaratan merdivenler. Bu bizi en iyi sonuca ulaştıran bir meydan okumaydı. Merdiveni yemek alanından ayıran ve aynı zamanda görülmesini sağlayan cam form, bütüne bir hafiflik kazandırdı. Ve her basamağın altında yer alan aydınlatma, iç tasarıma daha da fazla ışık kattı.
Chiara Massarani & Patricia Viel
ACPV Architects Proje Direktörü & ACPV Architects CEO ve Ortağı
İç tasarım trendlerine ilişkin öngörüleriniz neler? Bizi bu alanda hangi yenilikler bekliyor?
ACPV Architects CEO ve ortağı Patricia Viel: Büyük ölçekli mimari projelerdeki deneyimimizin bize öğrettiği şey, herhangi bir projeye multidisipliner bir perspektiften bakmanın önemi. İster bir otel binası, ister bir ofis alanı ya da bir konut birimi için olsun, mimarlar olarak insanların ihtiyaçlarına cevap veren iç mekanlar tasarlamak için en iyi yaklaşımın, mekânın tüm karmaşıklığı içinde gereksinimlerini yönetebilecek çeşitli bir proje ekibiyle çalışmak olduğunu biliyoruz. İç mekânlar için fark yaratan şey bütünsel bir yaklaşımdır. Mekânların, insanların yaşadıkları, çalıştıkları ve eğlendikleri yerleri kullanma biçimlerine nasıl yanıt verebileceğini düşünmek benim için önemli. Bir yat tasarladığımızda, iç mekânlar sadece diğer her şey bittiğinde ulaştığımız küçük ayrıntılar değildir. İç mekân unsuru, teknenin genel ambiyansını dengelemek için en başından itibaren dikkate alınır. Bu bir anlamda mimarinin ötesine geçme alıştırmasıdır çünkü insanların denizde keyif alabilecekleri bir alan olarak anlam ifade etmesi gerekir.
Son tasarladığınız süperyatın sizi heyecanlandıran iç tasarım özelliklerinden bahseder misiniz?
ACPV Architects Proje Direktörü Chiara Massarani: Custom Line Navetta 38 projesi, denizcilik geleneği ile zarafet arasında, lüksü incelikle ifade eden uyumlu bir sentezdir. Yapıları maskelemek, yatay ve dikey kısımları örtmek için kullanılan aynalı yüzeyler, tavandan tabana oluşturulan geniş pencereler ile doğal ışığa büyük önem verilmiştir. Bu tasarım çözümüyle yaratılan ortamları, aşırı şeffaf ve geçirgen olarak tanımlayabiliriz. Dış ve iç mekanlar arasında, deniz ortamıyla uyumlu bir füzyon içinde çok güçlü bir süreklilik vardır; deniz, ışık ve 360 derece manzaraya sahip çevre panoraması. İç mekanların etrafındaki kabuğun maddesizleştirilmesine yönelik bu çözüm, doğal ışığın az olduğu iç mekanlarda malzeme üzerinde güçlü bir yoğunlaşmaya yol açar. Malzemelere gösterilen bu ilgi, rafine detayların araştırılmasına ve zengin dokulara sahip doğal malzemelerin (rafya, deri, parşömen, keten gibi) seçimine ve sıcak yüzeylerin tercih edilmesine dönüşür. Bir yandan şeffaflık arayışı, diğer yandan araştırma ve detaylara gösterilen özenle zengin atmosferler yaratma arzusu, ilgi çekici bir stil egzersizidir.
Alessandro Pulina
Pulina Exclusive Interiors Kurucusu
Mevcut ve gelecekteki iç tasarım trendlerine ilişkin öngörüleriniz neler?
Günümüz ve gelecekteki iç tasarım trendlerini yorumlamak sosyal tercihler, çevresel kaygılar ve kültürel etkilerin derinlemesine anlaşılmasını gerektirir. Küreselleşme dünyamızın birçok yönünü homojenleştirme eğiliminde olsa da geçerli olan trendler, tercihlerin genellikle bireysel zevk, coğrafi konum ve yaşam tarzı faktörlerine göre şekillendiği iç tasarıma her zaman yansımaz. Bununla birlikte, iç tasarımda hem malzeme seçimlerini hem de enerji tüketimini etkileyen eko-sürdürülebilirlik konusundaki farkındalıkta gözle görülür bir artış var. Biz de çevresel hususlara ve atık yönetimine öncelik verirken, iç mekanlar için estetik açıdan hoş çözümler sunmayı arzuluyoruz. Bir diğer önemli trend ise, iç mekânlara giderek daha fazla entegre edilen doğal elementler. Bu entegrasyon sayesinde kentsel yaşamın stresini ve kirliliğini uzakta tutan, iç mekanlarda huzur ve iyilik hissini artıran bir atmosfer yaratıldığını düşünüyorum.
Son tasarladığınız süperyatın sizi heyecanlandıran iç tasarım özelliklerinden bahseder misiniz?
Kısa bir süre önce Doğu Avrupalı bir müşteri için özel bir yat projesini tamamladık. Çıkış noktamız, günlük yaşamın denizdeki yaşamla sorunsuz bir şekilde iç içe geçtiği rüya gibi bir yaşam tarzı yaratmaktı. Bizi heyecanlandıran pek çok özellikten biri de müşterinin hem alan hem de prestijli malzemelerin kullanımındaki arzusuydu. Yatların ya da konutların iç tasarımında nadir görülen asimetri eğilimi özellikle bizim açımızdan ilgi çekiciydi. Müşterilerimizin her biri, benzersiz bir sanat eseri yaratmamızı sağlayan özel bir vizyona sahip. İşimizin bu yönü hem zevkli hem de zorlayıcı. Yüksek kaliteli malzemeler ve yetenekli zanaatkârlar aramaya öncelik verdiğimizde, mükemmelleşiyoruz ve bu da heyecanımızı artıyor. Bu özel yatı tasarlarken müşterimiz malzeme konusunda inanılmaz bir hassasiyet gösterdi. Örneğin, Sicis’ten dekoratif cam, modada kullanılan lüks dokuma deri ve kökleri eski Mısır’a dek uzanan antik geleneklere dayanan özel süslemeler kullandık.
Enrico Bonetti & Dominic Kozerski
Bonetti&Kozerski Architecture Design Studio Kurucu Ortakları
Mevcut ve gelecekteki iç tasarım trendlerine ilişkin öngörüleriniz neler? Bizi bu alanda hangi yenilikler bekliyor?
Doğa ile kusursuz bir bütünleşme, zarif bir sadelik ve iç-dış mekân yaşam deneyimleri öngörüyoruz. Yaklaşımımız, geniş teraslar ve şeffaf havuz duvarları gibi denenmemiş alanlar yaratmaya odaklanırken, basitleştirilmiş mimari ve taze iç tasarımlarla doğal zarafeti koruyor. Özelleştirilebilir güverte alanlarına ve deniz ortamıyla sorunsuz bir şekilde uyum sağlayan uyarlanabilir yaşam alanlarına olanak tanıyan esnek düzenlere inanıyoruz. İyi düzenlenmiş yerleşim planları misafirler için mahremiyet ve mürettebat için verimli hizmet alanları sağlıyor ve işlevsellik önemini koruyor. Ayrıca, gelişmiş güç sistemlerinin entegre edilmesi, lüks yat tasarımında performans ve verimliliği artıran teknolojik gelişmelere olan bağlılığımızı yansıtıyor.
Son tasarladığınız süperyatın sizi heyecanlandıran iç tasarım özelliklerinden bahseder misiniz?
Oasis 40M by Benetti’nin öne çıkan tasarım özellikleri kısaca şunlar: Açık ve akıcı plan tasarımı ve malzemelerin genel tasarıma getirdiği zarafet, estetik ve işlevsellik. Dış ve iç tasarım arasındaki doğrudan ilişki. Örneğin, doğayla kesintisiz bir bağlantı için dış mekanlardan iç mekanlara uzanan güverte sürekliliği. Tasarımın doğayla bütünleşmesi Oasis Deck®’e sahip Oasis yat ailesinin benzersiz bir özelliği. Cam yüzeylerin bolluğu ve doğal ışığı yakalamak için yansıtıcı beyaz yüzeylerin kullanımı. Gökyüzü salonunda ince gül ağacı süslemelerle çerçevelenmiş yüzeylere baktığınızda, gökyüzünü ve denizi yansıtan mavi ve yeşil tonları görme imkânı.
Cristiano Gatto
Cristiano Gatto Design Kurucusu
Mevcut ve gelecekteki iç tasarım trendlerine ilişkin öngörüleriniz neler?
Mevcut eğilim, yatların iç mekânlarını giderek daha konforlu ve lüks hale getirmek. Yat sahipleri aileleri ve evcil hayvanlarıyla birlikte teknede daha fazla zaman geçiriyor. Yat sahibi olmak artık sadece bir statü sembolü değil, herkesin kendisi olmasına izin veren, mutlak mahremiyeti temsil eden en üst nokta. Günümüzde yatlar güç sembolü olmaktan ziyade kişisel objeler olarak görülüyor. Y kuşağının yükselişiyle beraber bu eğilim daha da belirginleşiyor. Genç ev sahipleri sadece malzeme seçimleri açısından değil, aynı zamanda temizlik kolaylığı açısından da köpekleri ya da kedileri için uygun alanlar talep ediyor. Evcil hayvanların hayat arkadaşı olma rolü yeni bir konsept. Örneğin, kısa bir süre önce üç köpeğiyle birlikte yaşayan genç bir yat sahibiyle çalıştım.
Son tasarladığınız süperyatın sizi heyecanlandıran iç tasarım özelliklerinden bahseder misiniz?
Majesty 160 projesinde, iç mekânlarda zemin, duvarlar ve tavan arasındaki süreksizliği ortadan kaldırarak aydınlatma ile bütünleşen kesintisiz bir yapı oluşturmayı hedefledik. Artık ayrı nesneler yok, biçim ve işlev bir bütün. Mobilya tasarımı, montaj sistemleri ve ışık tasarımı alanlarındaki uzmanlığımızı, mobilyaların yapıların ayrılmaz bir parçası olduğu 1900’lerin başlarındaki konseptlerden ilham alarak birleştirdik. 1990’ların sonlarında bile dolaplar güvertenin yapısal bileşenleriydi ve tekne ile mobilya arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyordu. Ancak bu durum 2000’li yıllarda değişti ve tekne iç tasarımındaki kendine özgü cazibenin ve denizcilikteki benzersizliğin kaybolmasına yol açtı. Tekne inşası kavramını denizcilik geleneğiyle birleştirerek yeniden yorumlamak çok önemlidir. Yatlarımız ağırlıklı olarak erkekler tarafından inşa ediliyor, bu da işçilik maliyetlerini önemli bir faktör haline getiriyor. Bu teknenin hem dış hem de iç kısmına dahil olmamız, iç tasarıma sorunsuz bir şekilde entegre edilmiş yapılar tasarlamamızı sağladı.
Mario Pedol
Nauta Design Kurucu Ortağı
Son tasarladığınız süperyatın sizi heyecanlandıran iç tasarım özelliklerinden bahseder misiniz?
Nauta Design ile birlikte geliştirilen Tankoa serisinin yeni üyesi Milano, butik tersanenin ünlü tasarımcılarla yenilikçi ortaklıklar geliştirmesinin bir örneği. Tankoa ve Nauta’nın DNA’sında var olan dengeli ve modern çizgiler, deniz yüzeyi ve ufuk ile kesintisiz bağlantı kuran samimi bir atmosfer yaratıyor. Temiz formların ve uyumlu hacimlerin yeniden keşfini temsil eden bu tasarım, hafiflik, saflık ve dinginlik gibi görsel bir etki yaratıyor.
Arka alanda üstü açılabilir spor salonu içeren bir salon, sauna ve masaj odası içeren bir dinlenme alanı ve deniz seviyesinde açılan katlanabilir gövde platformları içeren bir plaj kulübü bulunuyor. Yüzme havuzu ile sahibinin tercihlerine göre tamamen özelleştirilebilen geniş şezlong alanı ise dış cephenin öne çıkanlarından. Yan siperlik platformlarının alçaltılması, plaj alanını daha da genişleterek özel deniz salonuna dönüştürüyor. Köprü güvertesinde, kaptan köşküne ek olarak, konukların eğlenmesi için bir sinema odası bulunuyor. Güneşlenme güvertesindeki açık hava salon alanı ise manzaraların tadını çıkarmak için harika bir ortam oluşturuyor.
Jim Dixon
Winch Design Yat ve Havacılık Yönetici Ortağı ve Kreatif Direktörü
Mevcut ve gelecekteki iç tasarım trendlerine ilişkin öngörüleriniz neler?
Müşterilerimiz daha çağdaş, açık planlı, geniş cam alanlarıyla ışığın içeri dolmasını ve misafirlerin kendilerini çevrelerindeki doğal dünyaya yakın hissetmelerini sağlayan mekânlar arıyor. Tasarımlar, geleneksel olarak eski yatlarda bulunan resmi yemek ve eğlence tarzlarından uzaklaşıyor. İç ve dış mekan yaşamına, alanın daha esnek kullanımına yönelik artan bir eğilim görüyoruz. Ayrıca, yıllardır suları süsleyen parlak ve süslü iç mekanlardan geri adım atıldığına, temiz ve ferah alanlarla sonuçlanan hafif ahşaplar, taşlar ve malzemeler kullanılarak sade, sıcak bir tasarımın tercih edildiğine şahit oluyoruz.
Son tasarladığınız süperyatın sizi heyecanlandıran iç tasarım özelliklerinden bahseder misiniz?
Kısa bir süre önce, dış ve iç tasarımı Winch Design tarafından yapılan 88 metrelik bir Feadship projesi olan Project Fusion’ı suya indirdik. Project Fusion, tipik Feadship DNA’sının yanı sıra daha genç bir müşteri kitlesine hitap etmek için benzersiz bir yerleşim planı sunuyor. Bu yatta esneklik ve yavaş yaşam söz konusu, bu da teknedeki organik, pürüzsüz köşelere, açık alanlara ve akışkanlığa yansıyor. İç renk paletinde nötr ve topraksı malzemeler kullanıldı, dokuları ve karakterleri için rustik ahşaplar seçildi. Güverteler arasında yeşil bitki örtüsüyle karmaşık şekilde işlenmiş cam huni, mekânlar arasında doğayla bir bağlantı sağladı. Ana güvertede ise, spor salonu ve yoga stüdyosundan havuz etrafında akıllıca tasarlanmış oturma alanına kadar birbirine bağlı eğlence alanları esnek bir alan olarak tasarlandı.
{27286}