preloader

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

27.12.2023
Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Yazı Boyutu:

Soyut sanatın sınırlarını titizlikle keşfedip, izleyicinin görsel tecrübesini düşünce ve algısal derinlikle etkileyici bir şekilde dönüştüren Op Art akımını keşfedin.

Görsel yanılsama ve hareket illüzyonu oluşturma amacı güden bir avangart sanat hareketi olan Op Art, soyut sanatın sınırlarını titizlikle keşfetmiş ve izleyicinin görsel tecrübesini düşünce ve algısal derinlikle etkileyici bir şekilde dönüştürmüştür. Kökenleri 20. yüzyıl sanat akımları olan Orfizm, Konstrüktivizm, Suprematizm, İzlenimcilik, Kübizm, Fütürizm ve Dada gibi akımlarda bulunan Op Art, etkisini günümüzde de birçok sanatçının eserlerinde de göstermiştir. Gelin Op Art sanat akımı hakkında bilmeniz gereken tüm detayları birlikte keşfedelim.

Op Art Sanat Akımı Nedir?

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

“Optik-Sanat” ya da kısaca “Op Art”, görsel yanılsama ve hareket illüzyonu yaratma amacıyla oluşan bir avangart sanat hareketidir. 1960’lı yıllarda ortaya çıkan bu akım, soyut sanatın sınırlarını titizlikle keşfetmiş ve izleyicinin görsel tecrübesini düşünce ve algısal derinlikle sarsıcı bir şekilde dönüştürmüştür.

Francis Picabia, “Optophone”; 1921-1922

Op Art Sanat Akımının Tarihi

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Bridget Riley, “Blaze”; 1964

Modern sanatın sürekli evrilen atmosferinde Op Art, optik illüzyonlar ve görsel efektlerin büyüleyici etkileşiminden doğdu. 1960’larda ortaya çıkan bu yeni oluşum, tekrarlanan basit formlar, ritmik desenler, titreşen renk kombinasyonları gibi görsel etkileri kullanarak optik duyumları keşfetmeye başladı.

Op Art’ın Kökenleri

Resmi olarak 1960’larda tanınır hale gelmiş olsa da Op Art’ın kökenleri, form, renk ve algıyla deney yapan daha önceki sanat akımlarına kadar uzanıyor. Soyut formal ilişkilere odaklanan 20. yüzyıl stillerinden Orfizm, Konstrüktivizm, Suprematizm ve ayrıca İzlenimcilik, Kübizm, Fütürizm ve Dada, Op Art’ın doğuşunda önemli bir rol oynadı. Özellikle resimdeki hareket ve dinamizm vurgusu nedeniyle Fütürizm bu akımın başlangıcında büyük etkiye sahipti.

Bauhaus Etkisi

Op sanatının kökenleri, grafik ve renk etkileri açısından izlenimcilik, kübizm ve fütürizm gibi akımlara kadar uzanırken, form ve fonksiyonun birleşimine, geometrik şekillere ve canlı renklere vurgu yapan Bauhaus Okulu, Op Art’ın gelişiminde kilit bir role sahip oldu. Bauhaus prensipleri, optik illüzyonları ve görsel hileleri keşfetmeyi amaçlayan sanatçılar için geometrik şekillerin kullanımı, temiz çizgiler ve renk kuramları bağlamında temel bir prensip oluşturdu.

Op Art’ın Doğuşu

M.C. Escher, Victor Vasarely ve Josef Albers gibi vizyoner sanatçıların, optik efektler ve renk algısı üzerine yaptığı denemeler Op Art’ın ilk adımlarıydı. Albers’in eserleri renk algısı üzerine yoğunlaşırken, Escher paradoksal yerleştirmeler, görsel hileler ve ilk bakışta mümkün gibi görünen formlar ve yapıların bakış açısı hatalarına odaklanıyordu.

Op Art’ın “Büyükbaba”sı: Victor Vasarely

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Birçok sanatçının Op Art’ın doğumunda etkisi vardı ancak Op Art’ın “büyükbabası” olarak kabul edilen Macar-Fransız sanatçı Victor Vasarely’nin 1930’larda geometrik desenler ve optik illüzyonlar üzerine yaptığı erken çalışmalar, Op Art’ın temelini oluşturdu.

Vasarely, Bauhaus’un, Suprematizm’in ve geometrik soyutlamaların teorilerinden ilham aldı ve bu yönlendirmelerle eserlerini şekillendirdi. Tabloları, insanları görsel konfor alanlarından çıkararak, görünüşte hareket eden resimlerin yarattığı hoş gerilimle zihinleri şüphe ve yeni fikirlere yönlendirmeyi amaçlıyordu. Renkler ve şekillerle oynayarak, optik sanat denemeleri yapıyordu.

Victor Vasarely, “Alphabet Plastique” adını verdiği bir sistemle renk ve form arasında alışılagelmişin dışında bir ilişki kurdu. Izgara tabanlı bir sistem olan bu “alfabe” Vasarely’nin eserlerine modüler bir yaklaşım getirerek, sanat dünyasına yeni bir dil sundu.

Op Art’ın “Anne”si: Bridget Riley

İngiliz asıllı sanatçı Bridget Riley, Victor Vasarely’den sonra belki de Op Art’a şekil veren en ünlü sanatçıydı. Vasarely “Op-Art’ın Büyükbabası” olarak adlandırılırken, Riley de “Op Art’ın Annesi” olarak anılmıştır.

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

1880’lerde Georges Seurat, Fransız kimyager Michel-Eugene Chevreul’un renk teorisinden etkilenmiş ve optiklere karşı bu titiz yaklaşımı keşfetmek için karıştırılmamış renkleri bir araya getirerek göz algısında bir “karıştırma” üretmeyi denemişti. Bridget Riley, Seurat’ın bu denemelerinden, özellikle “ısı dalgası” titreşimlerinden etkilenerek, tarzını karakterize eden eserler üretmeye başladı.

1959’da Georges Seurat’ın “The Bridge at Courbevoie” (Courbevoie’deki Köprü) adlı eserinin kopyasını resmetti ve renk ve ton konularında yeni bir bakış açısı geliştirdi. Bu deneyim, onu 1960’ların başlarında saf soyutlama alanında ilk önemli eserlerini ortaya koymaya ve optik illüzyonlar yaratmak üzere tasarladığı geometrik desenlere yönlendirdi.

Time Dergisi ve “Op Art” Tanımı

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Ekim 1964’te, ilk kez Time Magazine, Victor Vasarely ve Bridget Riley gibi sanatçıların çalışmalarına yanıt olarak “Op Art” terimini kullandı. Terim, Op Art’ın illüzyondan oluştuğunu ve matematiksel olarak tabanlı kompozisyonu nedeniyle insan gözüne genellikle hareket ediyor veya nefes alıyormuş gibi göründüğünü referans alıyordu.

Görsel: Jeffrey Steele

Op Art, “Optik Sanat” kavramının sıkıştırılmış bir ifadesiydi ve görsel algımızla ilgili olanı ifade etmek üzere kullanılan “optik” kelimesinden türetilmişti. İzleyiciyi görsel bir aldanma, hareketin yanılsaması ve estetik bir zarafet içinde düşünce dünyasının derinliklerine çekmeyi amaçlayan bir sanat terimi olarak tanımlandı.

Kinetik Sanat ile Etkileşim ve “Le Mouvement” Sergisi

Aynı dönemde ortaya çıkan Kinetik Art ve Op Art akımları, sabit referans noktalarının çözülmesi, sanatın demokratik ve dışa dönük hale getirilme çabaları, sanatı modern deneyimle uyumlu kılma uğraşlarının bir yansımasıydı.

Her iki yaklaşımda da sanatçılar, nesnellik, bilim ve algı psikolojisi ile yakından ilgileniyordu. Onları etkileyen temel unsurlar arasında, çağlarının teknolojik ilerlemeleri ve “soğuk” endüstriyel estetikten doğan ilham yer alıyordu. Bu durum, Soyut Dışavurumculuk (Abstract Expressionism) ve İnformal Resim’e (Informal Painting) gibi dönemin daha duygusal, spontane akımlarına ve daha kompleks, karmaşıklık içeren “Fluxus hareketi” ve figüratif “Pop Art” akımlarına karşı bir kontrast niteliğindeydi.

Görsel algı ve izleyici deneyimi konusunda ortak bir paydada buluşan ve birbirlerinden etkilenen bu iki akım, geometrik formların kullanımı, endüstriyel malzemeler ve tekniklerin entegrasyonu, hareketin vurgulanması ve doğrudan duyusal etki konusunda ortak bir zemin buluyor, sanat eserleri izleyiciyi statik ve otonom sanat eserlerine karşı etkileşim içinde olan aktif bir katılımcı olarak konumlandırıyordu.

İki akımın arasındaki temel fark Op Art, optik illüzyonlar ve görsel desenlerle birlikte statik bir kompozisyon içinde hareket duygusu yaratmaya odaklanırken; Kinetik sanatın, genellikle mekanik elemanları kullanarak eserin içinde gerçek fiziksel hareketi içeriyor olmasıydı.

Her ikisi de 1955 yılında Paris’teki Galerie Denise Rene’de düzenlenen “Le Mouvement” grup sergisi ile ilk kez daha büyük kitlelerce tanındı. Bu çabaların bir sonucu olarak, kitle kültürü, moda ve reklam gibi alanlarda bu iki yeni estetik anlayışı sıcak bir karşılama buldu. Sergi, Alexander Calder, Marcel Duchamp, Yaacov Agam, Pol Bury, Jesús Rafael Soto, Jean Tinguely ve Victor Vasarely gibi ünlü sanatçıların, hareketi deneyimledikleri eserlerini içeriyordu; özellikle kinetik sanatın tarihindeki ve gelişimindeki önemli dönüm noktalarından biriydi.

Kinetik ve Optik Sanatın Kesişiminde: Jesús Rafael Soto

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Venezuelalı sanatçı ve heykeltıraş Jesús Rafael Soto, Op Art’ın yalın zarafetini kinetik sanat ile harmanlayarak, izleyiciyle etkileşim kurma arzusunu birleştiren önemli bir figürdü.

Soto aslında kariyerine geleneksel bir ressam olarak başlamış ancak daha sonra sanatı ve izleyici arasındaki ilişkiyi daha dinamik ve katılımcı bir şekilde keşfetmeye ilgi duymaya başlamıştı.

1950’lerde Paris’e taşınan Soto, kinetik sanat akımıyla ve Victor Vasarely gibi sanatçılarla tanışmış ve sanatta hareketin ve optik illüzyonların kullanımını keşfederek kinetik sanat hareketine yönelmişti. Aynı zamanda Op Art hareketiyle de yakından ilgili olan Soto’nun eserleri genellikle tekrarlanan desenlerin, geometrik şekillerin ve ışık ile uzayın manipülasyonunun kullanımına odaklanmıştır.

“The Responsive Eye” ile Gelen Uluslararası Tanınırlık

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Görsel: MoMA

“Le Mouvement” ile adını duyuran Op Art akımının kırılma noktası, 1965 yılında MoMA’da (New York Modern Sanat Müzesi) düzenlenen “The Responsive Eye” sergisi ile oldu. Sergide, Victor Vasarely, Bridget Riley, Jesús Rafael Soto, Yaacov Agam, Richard Anuszkiewicz ve Carlos Cruz-Diez, Josef Albers ve Frank Stella gibi sanatçıların optik illüzyonları ve görsel hileleri kullanan eserlerine yer verildi. Dünya çapında ses getiren bu sergi, Op Art’ın uluslararası arenada tanınmasını sağladı.

“Op” Rüzgarı’nın Popüler Kültüre ve Çağdaş Sanata Etkisi

Her ne kadar eleştirmenler tarafından Op Art hareketinin görsel etkilerin ötesinde bir derinliği ihmal ettiği savunulsa da, Op Art sanatının görsel olarak uyarıcı ve dinamik özellikleri, 1960’ların ruhuyla bütünleşerek büyük bir akıma dönüştü. Op Art sınırları aşarak Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Amerika’da sanatçıların katkılarıyla zenginleşti.

Sanatçılar, Op Art’ın prensiplerini heykel, enstalasyon sanatı ve tasarım gibi farklı alanlara uyguladılar. Öyle ki, akımın etkisi galeri duvarlarından öteye geçerek reklamcılık, iç mimari ve moda alanlarını da derinlemesine etkiledi. Jean Paul Gaultier’in, modanın tarihindeki en inanılmaz koleksiyonlardan ve gösterilerden biri olarak nitelendirilen, 1995-1996 Sonbahar/Kış “Cyber” koleksiyonu Victor Vasarely’den ilham alındı ve ona adandı.

Op Art etrafındaki heyecan, 1970’lerin başında yeni sanat akımlarının ortaya çıkmasıyla azaldı ancak Op Art’ın mirası devam etti. Optik sanat modern sanatın zengin dokusundaki önemli bir bölüm olarak sanat tarihindeki yerini sağlamlaştırırken, günümüzde çağdaş sanat anlayışını zenginleştirmeye devam etmektedir.

Op Art Sanat Akımının Özellikleri

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Ferruccio Gard, “Movimenti Percettivi 70-69”; 1969

Bir tabloyu incelediğinizde hareket ediyor gibi bir hisse kapılıyorsanız, muhtemelen karşınızda bir Op Art eseri bulunuyor demektir. Optik illüzyonlar ve karmaşık kompozisyonlarla dolu Op Art çalışmaları, izleyiciye hem estetik bir zevk hem de düşünsel bir keşif sunar. Her bir eser, izleyicinin algısal sınırlarını zorlamak ve sanatın evrensel dilinde yenilikçi bir dil yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Op Art eserleri, üç boyutlu bir alan illüzyonu yaratmak için perspektif kurallarını manipüle etmek, ışık ve gölge izlenimini oluşturmak için renkleri karıştırma gibi görsel algı oyunları içerir.

Op Art, zaman içinde evrim geçirse de, karakteristik özellikleri modern sanatın önemli bir parçası olarak kalmıştır. Günümüzde birçok sanatçı, Op Art’ın temel ilkelerini kullanarak çağdaş eserler üretmeye devam etmektedir.

Op Art Sanat Nasıl Yapılır?

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Victor Vasarely, “Optical Cube”; 1975

Op Art, soyut ifadenin modernist ve entelektüel bir perspektifte ele alındığı sanat akımıdır. Zihinsel deneyimleri sorgulayan bir estetik anlayışı benimser. Görsel sanatın sınırlarını genişleten ve izleyiciyi soyut düşünceye davet eden bir ifade biçimidir.

Op Art sanatçıları, paralel çizgiler, dama tahtası desenleri ve daireler gibi basit, tekrar eden formları kullanarak karmaşık ve çelişkili optik alanlar tasarlarlar. Zıt renklerin yan yana getirilmesiyle kromatik bir gerginlik oluşturarak hareket illüzyonu yaratırlar. Genellikle siyah-beyaz renk paleti ve soyut desenlerle karakterize olan Op Art eserleri, arka plan ile ön plan arasında belirgin bir kontrast oluşturur.

Matematiksel hesaplamalar ve ölçümler sonucunda dikkatlice yerleştirilen desenlerin ve kontrastlı renklerin etkileşimiyle, izleyicinin gözlerini yanıltıcı hareketlere, dalgalanmalara, titremelere veya ışık oyunlarına maruz bırakarak bir illüzyon atmosferi yaratır.

Op Art Sanat Akımının En Önemli Temsilcileri ve Eserleri

Op sanatının 1960’lı yıllarda yükselen figürleri Victor Vasarely, Bridget Riley ve Jesús Rafael Soto, bu akımın önde gelen en önemli temsilcileridir. Riley, Vasarely ve Soto’nun eserleri, izleyiciye sadece bir görsel şölen sunmakla kalmaz, aynı zamanda estetik bir düşünce ve hissiyat evreninin kapılarını da aralar. Bu üç öncü sanatçının yanı sıra, Josef Albers, Yaacov Agam, Richard Anuszkiewicz, Carlos Cruz-Diez, Julio Le Parc, Frank Stella ve daha bir çok sanatçı Op Art akımının gelişiminde etkili olmuştur. Op Art, bu usta sanatçılar sayesinde görsel sanatın sınırlarını zorlamış ve estetikle düşünce arasında bir köprü kurmuştur.

Victor Vasarely

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Victor Vasarely, “Zebras”; 1938

Victor Vasarely, Op sanatının geometrik dünyasında bir ritüel ustasıdır. Vasarely’nin eserleri keskin hatların, kontrastın ve geometrik düzenlemenin incelikli dansıyla estetik bir şölen sunar. Vasarely, Op sanatının sanat ve bilim arasındaki derin bağı anlamamıza yardımcı olan bir estetik mimarı olarak öne çıkar. Ustaca kurduğu matematiksel kesinlik, izleyiciyi soyut bir zekâ serüvenine davet eder. Vasarely’nin “Zebra” çalışmaları, onun bu yaklaşımını anlamak adına önemli eserlerdir. Vasarely’nin “Zebra” tablosu Optik sanat kavramının ortaya çıkmasından 30 yıl önce yapılmış bir optik deneme niteliğinde olmasına rağmen, bu akımın ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Optik sanatın yolunu belirleyen, büyük ölçüde zıt renklere sahip ve biraz soyutlanmış öncü bir çalışmadır.

İki zebra siyah bir arka plan üzerinde, uzuvları karışmış şekilde birbirine dolanmıştır. Zebralar, çizgilerini oluşturan siyah ve beyaz çizgilerle tanımlanır. Figürlerin sınırlarını tanımlayan bir çizgi yoktur. Siyah bir arka plana yerleştirildiklerinde, beyaz çizgilerle oluşturulan keskin kontrast, soyut ve gerçek arasında karmaşık bir ilişki yaratır. İki zebra aynı anda görünse de, soyut şekillere dönüşürken ve parçalanırken de ortaya çıkarlar. Zebralar, siyah arka planın bir tarafından belirirken, diğer tarafında göz yanıltmaları kullanılarak optik illüzyonlarla oynanır. Zebraların birbirine karışan bedenleri, hareket ve güçle doludur.

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Vasarely, 1965 yılında ikinci bir Zebra versiyonu yapmıştır. Burada da yine benzer şekilde iç içe geçmiş zebralar gösterilir ancak bu sefer ortam bireysel bedenlere daha fazla tanımlama kazandırdığı bir şekilde oluşturulmuştur.

Victor Vasarely, “Zebras”; 1965

Bridget Riley

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Bridget Riley, “Movement in Squares”; 1961

İngiliz asıllı sanatçı Bridget Riley, Op Art’ın çığır açan figürlerinden biri olarak optik yanılsamaların ve renk etkileşimlerinin zekice kullanmasıyla tanınır. Sanatçının eserleri, izleyiciyi soyut bir gerçeklik içinde kaybolmuş gibi hissettirir ve estetik deneyimlere yeni bir boyut katar. Riley’nin geometrik hassasiyeti ve renk paletindeki incelik, sanatın soyut ve anlamlı bir dilde konuşmasına olanak tanır.

1961 yılında yaptığı “Movement in Squares” adlı eseri, geometrik unsurlar ve renkler aracılığıyla ustaca yaratılan optik etkilerin güzel bir örneğidir. Riley bu eserde, basit bir kare formunu kullanarak, hareket ve uzay algısal etkilerini elde etmiştir. Siyah ve beyazın değişen aralıklarında karelerin sıkıştırılması ve daraltılması, şekillerin görünüşte bir hareket içinde ve içeri doğru çekilen bir kuvvet tarafından çekiliyormuş gibi görünmesine neden olmuştur.

“Movement in Squares”, Riley’nin soyuta attığı ilk büyük adımıdır ve siyah-beyaz tablolarının yolunun açılışını temsil eder. Eser, 1962’de Londra’daki Gallery One’da Riley’nin ilk kişisel sergisinde sergilenen tablolar arasında yer almıştır ve algısal soyutlama alanında öncü bir ressam olarak ün kazanmasının başlangıcını simgeler. Benzer olarak 1964 yılında yaptığı “Metamorfoz”da da Riley, optik belirsizlikle oynar. Gri daireler arasındaki tonal geçişler ve parlak etkiler, izleyiciye ilerleyen bir hareket hissi verir. Her detayın milimetreye kadar planlandığı katı bir yapıdan gelmesine rağmen, Riley’ın eserleri izleyiciyle özgür bir etkileşime girer.

Jesús Rafael Soto

Venezuelalı kinetik ve optik sanat öncüsü Jesus Rafael Soto’nun eserleri, hareket ve izleyici etkileşimini içerir ve izleyiciyi esere katılımcı bir şekilde dahil olmaya ve deneyimlemeye davet eder. Soto’nun çalışmalarında mekanın keşfi merkezi bir rol oynar. Bu, 1950’lerin başındaki erken tablolarında net bir şekilde görülebilir. Basit kompozisyonlar ve sınırlı bir renk paleti kullanarak hareket illüzyonunu yaratır. Aynı dönemde, naylon ve çelik gibi endüstriyel malzemeleri, bir kısmı resim bir kısmı heykel olan lineer yapıtlarına entegre etmiştir.

En ünlü eserlerinden biri, izleyicilerin içinden geçebilecekleri askıda plastik tüplerden oluşan büyük ölçekli “Pénétrable” enstalasyon serisidir. Rafael Soto, kariyeri boyunca 25 “Pénétrable” üretmiştir. Bu serideki eserler, dinamik ve etkileyici bir deneyim yaratmak için tasarlanmıştır. Tavana veya bağımsız çelik veya PVC çerçevelerden asılan binlerce uzun saydam veya renkli plastik şeritten oluşan bu geometrik heykeller, mekan algısıyla oynayarak optik illüzyonlar yaratır. Her biri gerçeklik ile illüzyon arasındaki çizgiyi daha da bulanıklaştırır. İzleyiciyi sadece seyirci değil, ‘katılımcı’ olarak dahil olmaya davet ederek eserin içinden geçmeye ve içinde hareket etmeye teşvik eder. Katılımcıları eserin kendisinin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlar.

Josef Albers

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Josef Albers, “Homage to the Square: Apparition”; 1959

Josef Albers, Almanya doğumlu Amerikalı bir sanatçı ve eğitimcidir. Modern sanatın gelişiminde, özellikle renk teorisi ve soyut sanat alanlarında önemli bir rol oynamıştır. Albers, tam olarak bir op sanatçısı olarak sınıflandırılmaz ancak geometrik teorileri, renk teorileri ve öğretileri, op art hareketini etkilemiştir. Özellikle “Homage to the Square” serisindeki renk etkileşimleri keşfi, renklerin optik etkilerine ve algının nasıl değiştirebileceğine dair büyük bir ilgi uyandırmıştır.

Yaacov Agam

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Yaacov Agam, “Agamograph”; 1980

İsrailli sanatçı Yaacov Agam, uluslararası alanda birçok sergi düzenleyen ve eserleri birçok koleksiyonda bulunan Agam, kinetik sanat ve op-art akımlarına önemli katkılarda bulunmuştur. Genellikle renk, ışık ve izleyici katılımıyla etkileşimli yapıları kullanır. “Agamograph” adını verdiği eserlerinde, statik bir izlenim yerine dinamik bir deneyim sunar. Çünkü eserleri genellikle izleyici katılımını içerir ve izleyicinin hareketine bağlı olarak algıda değişikliklere neden olur.

Richard Anuszkiewicz

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Richard Anuszkiewicz, “Fluorescent Complement”; 1960

Amerikalı sanatçı Richard Anuszkiewicz, şekillerin özenle düzenlenmesiyle optik etkiler yaratan canlı, yoğun renkli tablolarıyla tanınır. Kariyerini, sanatın temel unsurlarının nasıl manipüle edilebileceğini incelemeye adamıştır. Renk üzerindeki deneyleri, onu titreşen ve ışık saçan geometrik şekillerin resimlerini yapmaya yönlendirmiştir.

Kompozisyonları sert kenarlı olmasına rağmen, şekil ve çizgilerin tekrarı ile tamamlayıcı yayılan renk tonları, eserlerine belirli bir ruhsallık katar. Sanat anlayışı hakkında “Çok, çok mekanik bir geometriden romantik bir şey ortaya çıkarmak istiyorum” ifadesinde bulunan Anuszkiewicz, Amerika’da Op Art hareketinin öncülerinden biridir.

Carlos Cruz-Diez

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Carlos Cruz-Diez, “Chromosaturation”; 1965

Venezuela doğumlu grafik sanatçısı Carlos Cruz-Diez’in eserleri genellikle renk geçişleri ve değişikliklerine odaklanır. Latin Amerika’nın önde gelen savaş sonrası sanatçılarından biri ve Op Art hareketinde öncü bir figürdür.

Sir Isaac Newton, George Seurat ve Josef Albers’ın kromatik keşiflerine dayanarak, kontrast renklerin çizgilerinden oluşan ve parıldayan bir etki yaratan çarpıcı tablolar üretmiş ve bu çalışmalarına “fizikromi” adını verdi. Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde keşiflerini boya yerine ışığa taşıyarak “Chromosaturations” adını verdiği etkileşimli ortamlar yaratmıştır. Kromatik illüzyonlarını, Caracas yakınlarındaki Simón Bolívar Uluslararası Havalimanı’nda ve Los Angeles’ta Broad Müzesi’nin dışındaki bir yaya geçidi gibi halka açık alanlarda izleyicilerle buluşturmuştur. Sanat anlayışı için “Biz resim yapmıyoruz, heykeller yapmıyoruz. Biz olaylar için platformlar yapıyoruz. Bunlar, renklerin üretildiği, çözüldüğü, sürekli bir an içinde üretildiği platformlardır. İçinde geçmiş ya da gelecek kavramı yoktur. İçinde şu anın kavramı vardır, tam olarak yaşam gibi” ifadesini kullanmıştır.

Julio Le Parc

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Julio Le Parc, “Long Marcha, Junctions 3”; 2021

Arjantinli sanatçı Julio Le Parc, modern op sanatı ve kinetik sanat üzerine odaklanır. Çalışmalarının temel hedefi ise eser ile izleyici arasında bir bağlantı oluşturmaktır. İnteraktif enstalasyonları ve optik etkiler yaratmak için başvurduğu ışık ve hareket kullanımıyla tanınır.

Frank Stella

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Frank Stella, “The Marriage of Reason and Squalor, II”; 1959

Frank Stella, soyut ifadecilik döneminde, siyah boya şeritleri ve ham keten çizgilerinin değişim gösterdiği keskin “Black Paintings” serisiyle dikkat çekmiştir. Minimalizmin temsilcisi olarak bilinen Stella, ilk eserlerinde iki boyutlu sınırları aşmaya çalışmış, sonraları İslam sanatındaki motiflere dayanan şekilli tuvalleriyle öne çıkmıştır. Stella’nın çok çeşitli sanat geçmişi, hem minimalizm hem de maksimalizmle yaptığı denemeleriyle modern sanatta önemli bir yer edinmesini sağlamıştır.

Op Art Sanat Akımının Türk Temsilcileri

Op Art, uluslararası alanda etkili olmuş ve coğrafi sınırları aşarak geniş bir etki yaratmıştır. Türkiye’de de bu akımın dolaylı yansımalarını hem 1960’lı yıllarda popüler olduğu dönemde Füsun Onur gibi sanatçıların eserlerinde hem de Ebru Döşekçi, Ekrem Yalçındağ, Hasan Pehlevan, Seçkin Pirim gibi günümüz çağdaş sanatçıların çalışmalarında görmek mümkündür.

Füsun Onur

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Füsun Onur, “Beyaz Kayıt Üzerine Alan Ayırmak”; 1965-1966

Çağdaş Türk sanatında önemli bir figür olan Füsun Onur’un, belirli bir türe sıkıştırılmayan eserleri, görme algısı ve form manipülasyonunun incelikli anlayışını yansıtarak Op Art sanatından etkiler sergiler.

Erken dönemlerinden itibaren mekân-boşluk kavramları üzerine araştırmalar yapan Onur’un eserlerine baktığımızda, optik yanılsamalar yaratan çalışmalar görülebilir. Örneğin, 1965-66’lı yıllarına ait “Beyaz Kayıt Üzerine Alan Ayırmak” (Dividing Space On a White Piece Paper) serisi, Op Art etkilerini barındıran soyut stille yaptığı çalışmalarına iyi bir örnek olarak düşünülebilir.

Ebru Döşekçi

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Ebru Döşekçi, “Moment”; 2023

Heykel sanatçısı Ebru Döşekçi’nin cesur ve minimalist tarzı, zarif soyut heykellerle şekil bulur. Bu heykeller “bütünlük” ve “öz” kavramlarını keşfeder. Üç boyutlu çalışmalarında, polyester reçineden üretilen baskılar ve enstalasyonlar, kütlenin, figürün, formun ve mekânın belirsiz karşıtlıklarını içerir ve parıldayan yapılara dönüşerek aşk, neşe ve umut hissiyatı uyandırır. Böylece bugüne kadar elimize alamadığımız ancak içselleştirdiğimiz bu insani kavramları, üç boyutlu, görünür ve dokunabilir formlara dönüştürerek kendi hayal dünyasından izleyicinin hayal dünyasına bir geçit açmayı amaçlar.

Ayrıca merhamet, bilgelik, güç, istikrar gibi benzer soyut kavramlara içgüdüsel olarak hayat veren diğer canlıları betimleyip farkındalık yaratmaya çalıştığını ifade eden Döşekçi’nin eserlerinde heykel ve form kavramları iç içe geçer. Form, heykelinin belirleyicisi, boşluk ise heykelin yükümlülüğü haline gelir. Hayatın akıcılığı, duyguları ve deneyimleri, doğrudan eserine yansır. Yuvarlak, sakin, akışkan formlardan dinamik, keskin, gergin formlara geçişi, kendi benliğinin bir tezahürü olarak eserlerine yansır.

“Moment” serisi, sanatçının üç boyutlu kompozisyonları, keskin iki boyutlu geometri ve çizgilerle bozar. Çalışmanın dairesel düzlemine yatay olarak çizilmiş keskin bir kırmızı şerit bulunur. Yüksek parlaklıkta akrilik otomobil boyası kullanımı, ışığın eser üzerindeki etkileşiminde ani değişikliklere neden olarak, formun ve yansımaların arasında bir nabız hareketi yaratır. Bu anlık hareket veya “‘nabız” ile hem boyanmış çizgi hem de içinden geçtiği daire, ilginç bir heykel formu haline gelir.

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Aynı yaklaşımı Döşekçi’nin 2017 yılına ait “Shine” isimli heykelinde de görmek mümkündür. Tepeden spot ışık tutulduğunda zemine “SHINE” yazısı yansıyan bu eserde Döşekçi, ışık ve yapıtın bütünselliğine odaklanarak gölgeyi anımsatan bir hareket yaratır.

Ebru Döşekçi, “Shine”; 2017

Ekrem Yalçındağ

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Ekrem Yalçındağ, “Balmoral Kalesi”; 2017

Renk ve form arasındaki ilişkide motif tabanlı bir yaklaşım benimseyen Ekrem Yalçındağ, çağdaş sanatın geleneksel sanatla nasıl ilişkilenebileceği üzerine çalışmalar yapan bir sanatçıdır. Özellikle Bizans ve Osmanlı süsleme sanatlarının çağdaş sanatın dilini nasıl etkileyebileceğine özel bir ilgi duyan sanatçının resimleri, en ince fırçalarla özenle uygulanan süsleme öğelerini içeren, monokromatikten (tek bir rengin farklı tonlarının kullanımı), polikromatik renk (rengin birden fazla dalga boyuna sahip ışıktan meydana geliyor olması) düzenlerine kadar uzanan renk şemalarına sahiptir.

Tuvali, tek bir formun tekrarlı tasvirinden oluşmuş gibi görünse de, aslında geniş bir çeşitliliği yansıtır. Yalçındağ’ın tablolarındaki her bir tesselasyon (karolama veya süsleme tekniği), matematiksel hassasiyetle kompozisyona yerleştirilmiştir, bu da izleyicide bir optik yanılsama etkisi yaratır.

Seçkin Pirim

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Seçkin Pirim, “Touch and Kiss”; 2020

Seçkin Pirim’in sanatı, insanların yaşadıkları toplumsal ve bireysel yapıların kontrol edici güçlerine karşı geliştirdikleri direnci düşünme üzerine dayanır. Eserleri, yaşamın serbest, esnek ve kaygan yönü ile düzenli, rasyonel tarafı arasındaki soruların bir yansımasıdır.

Zaman, değişim ve entegrasyon kavramlarına işaret eden eserlerinde her parçanın bütün içindeki formları görünmez kılınmıştır. Bu parçalar özenle üretilmiş, tekrarlanan modüler ünitelerdir. Böylece, hipnotik bir etki yaratarak, sınırlar içinde sınırsızlığı arayan bireyin mücadelesini ve yüzleşmelerini göstermeyi amaçlar.

Hasan Pehlevan

Op Art Sanat Akımı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Hasan Pehlevan, “İsimsiz, Balans Serisi”; 2020

Hasan Pehlevan eserlerinde formun gücüne olan inancıyla ikonik formları canlandırmaya odaklanır. Özellikle tarihi mekanların tahribatı konusunda çalışmalar yapan sanatçı, yapıların koruma altına alınmaması veya yıkılmasıyla beraber hafızanın boşaltıldığına tanık ederek, bu gözlemleri çalışmalarında etkileyici bir şekilde yansıtır.

Duvar resimleriyle şehirlerin dokusuna kendi özgün izini bırakarak, aidiyet duygusu, kimlik ve tarihi kültürel yapıların tahribatına dikkat çekmeyi amaçlar. Formun gücüyle, sanatçı geçmişi koruma ve geleceğe bir anlam bırakma arasındaki dengeyi ararken, izleyiciyi düşünmeye ve bu hızlı değişimin içindeki kültürel mirasa daha derinlemesine bakmaya davet eder.

{213453}

Merve Yıldız
Merve Yıldız Tüm Yazıları