BMW 7 Şubat23

300x600

Masthead (970 x Auto)

Orta banner (970 x Auto)

Estee Lauder Şubat 2023

Nespresso 2023

corny3 ocak23

corny2 ocak23

corny1 ocak23

Emirates Ocak23

lattego SG23

chanel şubat23-3

chanel şubat23-2

chanel şubat 23-1

chanel şubat 23

Lancome Ocak23

ykb ocak23

wtw aralık22

Soneva Aralık22 - 2

Soneva Aralık22 - 1

BMW X1 Kasım22 - 2

BMW X1 Kasım22 -1 

BMW X1 Kasım22 - 1 

boş banner Zehra

boş banner

SKODA

Gizlilik İlkeleri

Çerezler

Reklam ve İş Birliği

Hakkımızda

Künye

OGGUSTO Academy

Etkinlikler

İletişim

Sevgililer Günü by Philips

Seyahat by Emirates

Gastronomi by Yapı Kredi Crystal

Gentlemen

Moda by Estée Lauder

Güzellik by Lancôme

Well-Being

Mücevher

Sanat

Teknoloji

Spor

Business by BMW

Dekorasyon by Nespresso

Lifestyle by Corny

Wedding

Pets

Sürdürülebilir Yaşam

ŠKODA, Aklın Kalbi

We Are The Walkers

Şehir Rehberleri

Yurt İçi

Türkiye

İstanbul

Röportajlar

Otomobil

Saat

Erkek Bakımı

Erkek Modası

Trendler

Markalar &amp; Tasarımcılar

Stil

Makyaj

Saç

Cilt Bakımı

Dekorasyon Trendleri

Dekorasyon Fikirleri

Bitki ve Outdoor Yaşam

Renk Önerileri

Eser ve Müze İncelemeleri

Sanatçı

Sergi

Etkinlik

Film ve Dizi Önerileri

Çocuk

Düğün Hazırlığı

Gelinlik


<p><em>Dünyanın en önemli müzelerinden Centre Pompidou Müzesi’nde mutlaka görmeniz gereken eserleri keşfedin.</em></p>



<p>Paris&#8217;in üç büyük müzesinden biri olarak kabul edilen ve yılda 5,5 milyondan fazla ziyaretçi misafir eden <strong>Centre Pompidou</strong>, ev sahipliği yaptığı birbirinden özel sergiler ve daimi koleksiyonunda bulunan başyapıtlarının yanı sıra, yüksek teknolojili modern mimarisi ve inanılmaz görsel çekiciliğiyle de kendisine hayran bırakan bir müze… Gelin <strong>Centre Pompidou Müzesi’nde mutlaka görmeniz gereken eserlere</strong> birlikte göz atalım.</p>



<h2><strong>Marcel Duchamp &#8211; Fountain, 1917</strong></h2>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="560" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-1.jpg" alt="" class="wp-image-107143"/></figure>



<p>Bundan bir asır önce efsanevi avangart Fransız sanatçı ve kültürel şakacı Marcel Duchamp, sanat oyununun oynanış şeklini sonsuza dek değiştirecek kadar tartışmalı bir eser tasarladı. Söz konusu eser, Duchamp&#8217;ın sorgulayarak sırt üstü çevirdiği, gizemli bir takma adla imzaladığı ve ‘Fountain’ yani ‘Çeşme’ adını verdiği porselen bir pisuardı. Sinsi bir satranç ustasının dahice bir hamlesi gibi, Çeşme&#8217;nin sanat tarihine girişi, sanat dünyasının hassas ilkelerini tepetaklak etti.</p>



<p>Nisan 1917’de Marcel Duchamp bir pisuar satın aldı, onu &#8220;Richard Mutt&#8221; adıyla imzaladı, ona &#8220;Fountain&#8221; adını verdi ve bunu &#8220;hazır-yapım&#8221; bir eser olarak nitelendirdi. Bu eylemini endüstriyel bir nesneyi sırf sanatçı onu seçti diye &#8220;sanat eseri&#8221; statüsüne yükseltmek olarak tanımlıyordu. Eserini Bağımsız Sanatçılar Derneği&#8217;nin ev sahipliği yaptığı bir karma sergiye sundu. Eser uygunsuz bir şaka olarak görüldü ve açıkça reddedildi. Çünkü jüri, bu kışkırtıcı sanat eserini kabul etmeye henüz hazır değildi.</p>



<p>Bu basit eylem beraberinde 20. yüzyıl sanatını temelden sarsacak olan sanatın ne olduğu ve ne olmadığı konusunda çok büyük tartışmalara yol açtı. Bugün evrensel olarak modern bir şaheser olarak kabul edilen &#8220;Çeşme&#8221;, asırlık bir soruya pervasız bir cevap sunuyor: &#8220;Sanat nedir?&#8221; – harika bir özetle: Sanat, bir sanatçının sergilemeyi seçtiği şeydir.</p>



<h2><strong>Thomas Hirschhorn &#8211; Outgrowth, 2005</strong></h2>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="438" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-2.jpg" alt="" class="wp-image-107144"/></figure>



<p>‘Kendin Yap’ akımının ve bir sanat formu olarak ‘geri dönüşümün’ sıkı bir savunucusu olan sanatçı Thomas Hirschhorn, siyasi ve güncel olaylardan ilham alarak sıklıkla kırılgan ama anıtsal enstalasyonlar inşa ediyor ve bu eserinde de, dünya üzerinde süregelen aşırı şiddete karşı koymaya ve böylece &#8220;bu fazlalığı şekillendirmeye&#8221; çalışıyor.</p>



<p>Raflara dizili halde duran bir dizi yerküre, kahverengi bant şeritleriyle yoğunlaşan bir etki olan büyümelerle kirlenmiş olarak görünüyor ve bu büyümeler, tüm raflarda sergilenen basın fotoğraflarının vurguladığı dramatik güncel olayları temsil ediyor.</p>



<h2><strong>Annette Messager &#8211; Les Piques, 1992-1993</strong></h2>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="560" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-3.jpg" alt="" class="wp-image-107145"/></figure>



<p>Les Piques ile Annette Messager, sanatçının vazgeçilmez &#8220;zamanının tanığı&#8221; vasfına atıfta bulunuyor. Messager&#8217;ın çocuksu ama bir yandan da kabus gibi olan dünyası, kadın kimliği ve sanatçının toplumdaki yeri üzerine düşünmek için bir araç görevi görüyor.</p>



<p>Fransa&#8217;nın devrimci Reign of Terror dönemini yansıtan, tamamıyla insan olmayan ve kazığa saplanmış yaratıkların kuşattığı çağdaş dehşet resimlerini yeniden yaraten sanatçı, kurbanları ve cellatları, kurgu ve gerçekliği, bireysel beden ve büyük tarihi kayıtsızca karıştırarak insanlığın karanlık tarafını araştırıyor.</p>



<h2><strong>Yves Klein &#8211; SE 71, L&#8217;Arbre, grande éponge bleue, 1962</strong></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="390" height="650" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-4.jpg" alt="" class="wp-image-107146"/></figure></div>


<p>Yves Klein, renkleri uygulamak için sünger kullanırken, süngerin emme kapasitesi karşısında büyülendi ve onu eserlerinin ham maddesi olarak kullandı. Bu ağaç çalışmasında da, sıva ile karıştırılan mavi renk, işlemi askıya alarak, süngeri yapay bir havaya yükselme durumuna getiriyor. Emprovizyon ve doğal süreçlerin kalıntılarının harmanlandığı eser, sanatçının son çalışmalarından biri ve ürettiği en anıtsal heykeldir.</p>



<p>1954&#8217;ten 1962&#8217;deki erken ölümüne kadar sanatın maddi olmayan ve günlük yaşamla iç içe geçmesi üzerine düşünen bir çalışma bütünü üreten Klein, 1960 yılında &#8220;dünyayı bir resim olarak gören&#8221; ve &#8220;parçalarını kendilerine mal ettikleri&#8221; Yeni Gerçekçiler hareketine katıldı.</p>



<h2><strong>Piet Mondrian &#8211; New York City, 1942</strong></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="650" height="650" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-5.jpg" alt="" class="wp-image-107149"/></figure></div>


<p>New York&#8217;ta mimari devasalık, dikey şehircilik ve çılgın trafik, tıpkı 1940&#8217;ta oraya gelen Piet Mondrian gibi sürgündeki Avrupalı sanatçılar üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Bu çalışma, Mondrian&#8217;ın neo-plastik dönemi ve siyah ızgaralardan sonraki son araştırmasının tipik bir örneğidir.</p>



<p>Dikey ve yatay çizgileri renkle titreşerek parlak bir optik dinamik ve hareket izlenimi yaratıyor ve bütün yüzey üzerindeki yoğun çapraz geçişler Amerika’nın çılgın boogie-woogie ritminin keşfiyle desteklenen &#8220;yeni enerjisini&#8221; büyüteç altına alıyor.</p>



<h2><strong>Henri Matisse &#8211; La Blouse roumaine, 1940</strong></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="516" height="650" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-6.jpg" alt="" class="wp-image-107150"/></figure></div>


<p>1935 sonrasında Doğu Avrupa ülkelerine özgü baskılar üzerinde çalışmalar yapmaya başlayan Matisse, tuval üzerine yağlı boya bu tabloda, Slav kostümlü bir kadını konu alıyor.</p>



<p>Modelinin saflaştırılmış ve basitleştirilmiş bir temsiline ulaşmak için, sürecinin her adımını fotoğraflayarak ilerliyor ve ayrıntıları kademeli olarak azaltarak çizgileri, formları basitleştiriyor. Bluzun akıcılığı, esnekliği ve hafifliği, desenin geometrik şekilleri ile tezat oluşturuyor. Ve sonuçta bize sunduğu nihai sonuç ise mükemmel bir denge &#8211; aylarca süren bir çalışmanın meyvesi olan bir mükemmel sentez ortaya çıkıyor.</p>



<h2><strong>Otto Dix &#8211; Bildnis der Journalistin Sylvia von Harden (Portrait de la journaliste Sylvia von Harden), 1926</strong></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="472" height="650" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-7.jpg" alt="" class="wp-image-107151"/></figure></div>


<p>Dix 1926&#8217;da bu resmi yaptığında, Alman toplumunun pek çok kişinin gözden kaçırmayı tercih ettiği bir yanını tasvir etmişti: Çarpıcı bir bohem kişilik, bir kadın entelektüel, çalışan bir kadın, bir gazeteci, cinsellik, eşitlik ve kentsel kitle toplumu hakkında yeni söylemleri temsil eden bir Neue Frau yani bir ‘yeni kadın imgesi’…</p>



<p>Kırmızımsı pembe bir arka plan üzerine yerleştirilmiş ve neredeyse çift cinsiyetli görünümlü bu ‘yeni kadın’, yuvarlak bir masada bacak bacak üstüne atmış oturuyor. Yüksek yakalı, kırmızı ve siyah kareli bir elbise giyiyor ve sağ elinde bir sigara tutuyor. Parmakları hafif çıkıntılı ve kemikli… Üçgen, sivri bir çenesi, uzun, temiz bir burnu, koyu halkalarla çevrili gözleri var… Sağ gözüne tek gözlük takıyor. 1920&#8217;lerin tipik bir kısa kahverengi kısa saç kesimi ve soluk teninde koyu kırmızı bir rujla vurgulanan hafif aralık ağzı göze çarpıyor. Sağ teki kıvrılmış çorabıyla mükemmellikten çok uzak, olabildiğine gerçek bir kadın… Üstü beyaz mermer olan masanın üzerine üzerinde Sylvia von Harden yazan bir sigara kutusu, üzerinde Alman kartalı bulunan bir kibrit kutusu ve dörtte üçü dolu konik bir bardak yerleştirilmiş… Art nouveau mobilyaların yuvarlak şekilleri, karakterin ve nesnelerin geometrik şekilleri ile tezat oluşturuyor. Karakter resmin sol yarısını kaplıyor. Dekoratif arka plan öğelerinin yokluğu, izleyicinin gözünü hiçbir şey rahatsız etmeden onun güçlü &#8220;varlığını&#8221; vurguluyor. Gazeteci kadın, dörtte üçlük poz veriyor ve resmin düzlemi ile izleyiciyi portreye bağlayan dikey düzlem arasında yanlara bakıyor.</p>



<p>Tasvirin abartılı bir niteliği var, bu nedenle duruşunun ve modasının özellikleri bir şekilde basmakalıp hale geliyor ve onu bir türe dönüştürüyor. Böylece onu yalnızca bir birey olarak değil, aynı zamanda daha geniş bir gerçekliğin sembolü olarak görürüyoruz. Böylece Dix, duygusuz ve sert bir şekilde doğalcı tarzıyla, tüm çelişkileriyle modern özgürleşmenin sürükleyici ve hipnotik bir görüntüsünü üretmeyi başarıyor.</p>



<h2><strong>Frida Kahlo &#8211; The Frame, 1938</strong></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="496" height="650" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-8.jpg" alt="" class="wp-image-107152"/></figure></div>


<p>Frida Kahlo&#8217;nun en üretken olduğu döneme ait eserlerden bir olan bu çalışma, aynı zamanda sanatçının en ünlü otoportrelerinden de biridir. 1939’da Fransız devleti tarafından Louvre&#8217;da sergilenmek üzere satın alınan bu eser onun Frida’nın bir sanatçı olarak Avrupa&#8217;ya gelişinin ilk adımı olarak kabul edilmektedir.</p>



<p>Meksikalı zanaatkarlar tarafından özel olarak üretilmiş bir çerçeveye yerleştirilen eser adını da bu ‘çerçeve’den alır. Çerçevenin tam ortasında ise ıstırap dolu bir hayat yaşamasına rağmen, kendisini toplumsal geleneklerin dikte ettiği basmakalıp kadın estetiğinden arınmış olarak tasvir eden Frida’nın güçlü ifadesi vardır.</p>



<p>Yıllar içerisinde portrenin üzerindeki çiçek tasarımı yavaş yavaş solarak, sanat eserini değişime uğratmış ve zamanla, Frida&#8217;nın otoportresi çerçevenin arkasından giderek daha fazla belirginleşmeye ve ayrışmaya başlamıştır. Bu da esere nerdeyse organik bir nitelik kazandırmıştır.</p>



<h2><strong>Sophie Calle &#8211; L’Hôtel, 1963</strong></h2>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="494" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-9.jpg" alt="" class="wp-image-107153"/></figure>



<p>Otobiyografik öyküler üzerine kurulan Sophie Calle&#8217;nin bu serisindeki çalışmaları, sözcükleri ve resimleri ilişkilendiriyor. Sanatçı bir otel&#8217;de bir sorgulama yapmak üzere temizlikçi bir hanımefendi rolünü üstleniyor ve üç hafta boyunca uykunun izlerini ve gizli bir ihlalde yabancıların mahremiyetini inceliyor.</p>



<p>Serideki on iki eserin her biri konukların yokluğunda, günlükler, mektuplar vb. (Calle&#8217;in temizlemekle görevlendirildiği her oda için bir tane), sanatçı tarafından yazılmış bir metnin üzerinde otel odasının yatağının daha büyük bir resminin yanında gösterilen bir dizi fotoğraftan oluşuyor. Gerçeği ve varsayımı özgürce birleştiren metinler, Calle&#8217;nin okuduğu belgelerden alıntılar ve ayrıntıların yanı sıra, şakacı bir şekilde &#8211; ve neredeyse suçlu bir şekilde &#8211; mahremiyetlerini ihlal ettiği insanlar hakkında kendi yorumlarını içeriyor.</p>


medium

thumbnail

medium_large

300x300

slider

big_card

card

interest

centre-pompidou-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler

Centre Pompidou Müzesi’nde Görülmesi Gereken Eserler

oggustotumblr_ol1x35CePw1teaw28o1_1280

Salvador Dali: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri


<p><em>Dünyanın en önemli müzelerinden Niterói Çağdaş Sanat Müzesi&#8217;nde mutlaka görmeniz gereken eserleri keşfedin.</em></p>



<p>Dünyaca üne sahip Brezilyalı mimar Oscar Nieymer tarafından tasarlanan ve 1996 yılında Rio de Janeiro’nun hemen yanındaki Niteroi kentinde inşa edilen <strong>Niteroi Çağdaş Sanat Müzesi</strong> (MAC Niterói), daire formunda tasarlanmış ‘çağdaş’ yapısı ile adının hakkını veriyor.</p>



<p>Tam bir tasarım harikası olan müze, topraktan filizlenen bir çiçekten ilhamlanarak dizayn edilmiş. Bir uçurum kenarında konumlandığından, ziyaretçilerine ayrıca olağanüstü bir Guanabara Körfezi manzarası da sunuyor.</p>



<p>Kendisi adeta bir sanat harikası olan MAC Niterói, dünyanın dört bir yanından ve farklı kültürlerden sanatçılara ev sahipliği yapıyor ve bünyesinde bir çok çağdaş sergiye yer veriyor. Gelin, şu sıralar MAC Niterói’de görebileceğiniz iki ayrı güncel serginin detaylarına birlikte bakalım…</p>



<h2><strong>Badjines, Os Espíritos da Natureza (Lei Esprits de la Nature)</strong></h2>



<div class="is-layout-flex wp-container-3 wp-block-columns">
<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-3.jpg" alt="" class="wp-image-108840"/></figure>
</div>



<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-4.jpg" alt="" class="wp-image-108841"/></figure>
</div>
</div>



<p>MAC Niterói’deki yeni sergilerden ilki, Fransız fotoğraf sanatçısı Nicolas Henry&#8217;nin &#8216;Badjines, Os Espíritos da Natureza (Lei Esprits de la Nature)&#8217; sergisi… Bu sergiyle Senegal’in doğası ve maneviyatı MacNiterói’ye geliyor…</p>



<p>Beaux-Arts ve École Nationale Supérieure d&#8217;Art de Paris-Cergy mezunu olan Fransız aydınlatma tasarımcısı, set tasarımcısı ve fotoğrafçı Nicolas Henry, Kanada’nın Vancouver kentindeki Emily Carr Sanat ve Tasarım Enstitüsü&#8217;nde film yönetmenliği eğitimi gördü. Eğlence, müzik, çağdaş dans ve tiyatro alanlarında aydınlatma tasarımcısı ve set tasarımcısı olarak uzun yıllar görev aldıktan sonra, Yann Arthus-Bertrand&#8217;ın &#8216;6 milyar kişi&#8217; projesinin yönetmeni olarak üç yıl boyunca dünyayı dolaştı. Henry daha sonra tam zamanlı olarak kişisel fotoğraf çalışmalarına odaklandı ve plastik enstalasyonlar ve fotoğrafçılığı harmanlayan seriler üretmek için dünyayı gezmeye başladı.</p>



<p>Henry’nin dünyanın dört bir yanında ürettiği seriler, fotoğraf öyküleri ve anıtsal enstalasyonları, tüm toplulukların kurduğu, dayanışmacı, hümanist ve çevresel taahhütlerine tanıklık eden rüya gibi evren sunuyor…</p>



<div class="is-layout-flex wp-container-6 wp-block-columns">
<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-1.jpg" alt="" class="wp-image-108842"/></figure>
</div>



<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-2.jpg" alt="" class="wp-image-108843"/></figure>
</div>
</div>



<p>Sanatçı &#8216;Badjines, Os Espíritos da Natureza’ serisinde de seyircisine yine bu evrenin kapılarını aralıyor ve plastik enstalasyonlar ve fotoğrafik portreler karışımında doğa ve onun manevi güzelliğine odaklanıyor. Huelgoat ormanlarının ve Borderhouat&#8217;ın kayıp vadilerinin çok yıllık ve masalsı inançlarını hayata geçirmek için menhirleri, dolmenleri ve peri göllerini aşarak Bretagne&#8217;nin vahşi vadilerinin derinliklerine sızıyor. Toplamda 12 fotoğraftan oluşan &#8216;Badjines&#8217;, MAC Niterói’nin avlusunda seyircisini büyülü bir dünyanın derinliklerine davet ediyor.</p>



<p>Serginin sponsorluğunu ise, 55 yıldır Fransız ve Brezilya kültürleri arasındaki diyaloğu geliştirmek için kültürel etkinlikleri destekleyen ve günümüz dünyasının çeşitliliğini anlamak için yeni ufuklar açan Niterói Fransız İttifakı üstleniyor.</p>



<p>11 Aralık’ta kapılarını ziyaretçilerine açan sergi, 26 Şubat 2023 tarihine kadar görülebilir.</p>



<h2><strong>Un slow venir viniendo &#8211; Capítulo I</strong></h2>



<div class="is-layout-flex wp-container-9 wp-block-columns">
<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-5.jpg" alt="" class="wp-image-108846"/></figure>
</div>



<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-6.jpg" alt="" class="wp-image-108847"/></figure>
</div>
</div>



<p>MAC Niterói’de görebileceğiniz bir diğer güncel sergi ise Un slow venir viniendo &#8211; Capítulo I…</p>



<p>&#8220;Un slow venir viniendo &#8211; Capítulo I&#8221; sergisininin teması bir matris ve bir problem olarak resim yapmak, duygusal bağlar ve öğrenmeyi bırakma biçimlerinden yola çıkıyor.</p>



<p>Arjantinli çağdaş sanatçıların eserlerinden oluşan ve Colección Oxenford&#8217;un bir parçası olan sergi, çeşitli dillerde resimler, fotoğraflar, videolar, görsel ve ses enstalasyonları, performanslar, heykeller, kolajlar ve yayınlardan oluşan toplam 57 eser sunuyor. Sergide toplam 38 sanatçı yer alıyor.</p>



<p>Sergi aynı zamanda gezici bir projenin başlangıç noktası… MAC Niterói’nin ardından, São Paulo&#8217;daki Instituto Tomie Ohtake ve Porto Alegre&#8217;deki Fundação Iberê Camargo da 2023 yılı boyunca görülmeye devam edecek. Her bölüm, Colección Oxenford&#8217;dan farklı bir çalışma seçkisi sergileyecek ve her vakanın bir küratöryel önerisi olacak yerel kültürel bağlamın sembolik bir bölümünden esinlenerek Brezilya ve Arjantin sanat sahnesi arasındaki diyaloğu güçlendirecek.</p>



<div class="is-layout-flex wp-container-12 wp-block-columns">
<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="617" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-7.jpg" alt="" class="wp-image-108848"/></figure>
</div>



<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="617" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/12/niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler-8.jpg" alt="" class="wp-image-108849"/></figure>
</div>
</div>



<p>Colección Oxenfor, Arjantinli iş adamı ve koleksiyoncu Alec Oxenford&#8217;un Arjantin çağdaş sanatına olan tutkusunun ve yerel sahneyi destekleme ihtiyacına olan inancının sonucunda hayat bulan &#8220;Un slow venir viniendo &#8211; Capítulo I&#8221; sergisi oluşum süreci için ”Koleksiyonuma 2008 yılında başladım ve çoğunlukla yaşayan sanatçıların ve sadece sanat galerilerinden edindiğim işleri bir araya getirmeye karar verdim. Zamanımı sanatla yaşamayı seviyorum. Beni en çok ilgilendiren şey sanatın bir dizi soru üretmesi. Cevaplarım yok&#8221; diye açıklamada bulunuyor koleksiyoncu…</p>



<p>Kültürel yapımcı Act. tarafından düzenlenen, yönetmenliğini Fernando Ticoulat ve João Paulo Siqueira Lopes&#8217;in yaptığı ve küratörlüğünü yaptığı &#8220;Un Slow venir viniendo &#8211; Capítulo I&#8221; sergisinin sorumluluğunu ise Arjantinli şair ve küratör Mariano Mayer üstleniyor.</p>



<p>19 Kasım 2022’de Mac Niteroi’de sanatseverlerle buluşan sergi, 26 Şubat 2023’e görülebilecek.</p>


niteroi-cagdas-sanat-muzesinde-gorulmesi-gereken-eserler

Niterói Çağdaş Sanat Müzesi’nde Görülmesi Gereken Eserler

mimarisiyle-on-plana-cikan-muzeler-ve-sanat-galerileri

Mimarisiyle Dikkat Çeken Dünyanın En İyi Müze ve Sanat Galerileri


<p><em>Türk resminin uluslararası üne sahip bohem sanatçısı, nam-ı değer “Paris Ekolü” Fikret Mualla’nın hayatı, eserleri ve bilinmeyenlerini sizler için derledik.</em></p>



<p>Dışavurumcu ve fovizm akımından etkilenen, Paris sokak yaşamına, kafeler ve sirkler gibi sosyal toplantılara odaklanan eserleriyle adını sanat dünyasına altın harflerle yazdırmış olan Türk asıllı avangard ressam <strong>Fikret Mualla&#8217;nın hayatı, eserleri ve bilinmeyenlerini</strong> keşfedin.</p>



<h2><strong>Fikret Mualla’nın Hayatı</strong></h2>



<p>Fikret Mualla Saygı, 20 Temmuz 1903’te İstanbul, Moda’da dünyaya geldi. Babası Düyun-u Umumiye’de görevli Ekrem Bey, annesi Emine Nevber Hanım&#8217;dır. Kadıköy, Bahariye’de mutlu bir çocukluk geçiren Mualla, daha sonraları bu dönemi “Devri saadetim” olarak tanımlamıştır.</p>



<p>Önce Saint Joseph ve ardından Galatasaray liselerinde eğitim gören Mualla, amcası futbolcu Hikmet Topuzer&#8217;in de etkisiyle futbol oynamaya başladı. 12 yaşında Galatasaray Lisesi&#8217;nde futbol oynarken sağ ayağını kırıp sakat kaldığında büyük bir travma geçirdi. Bu travmadan ona yadigar kalacak topal bacağı, onu derinden etkileyecek ilk olaydı.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="520" height="650" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla-cocuklugu.jpg" alt="" class="wp-image-77255"/></figure></div>


<p>Kazadan kısa bir süre sonra İspanyol gribi geçirdi ve annesi Emine Nevber Hanım’a da bulaşan bu hastalık maalesef onun ölümüne neden oldu. Fikret Mualla annesine çok düşkündü ve onun ölümünden kendini sorumlu tuttu. Yaşadığı travmalar sonucu gergin ve uyumsuz bir insan haline geldi ve babasının tekrar evlenmesi üzerine daha da içine kapandı. Bu evliliği ve üvey annesini hiçbir zaman kabul etmedi. Ailedeki huzursuzluk üzerine Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra mühendislik eğitimi almak için İsviçre’ye gönderildi; bu onun o sırada farkında olmasa da sanat dünyasına atacağı ilk adım olacaktı.</p>



<p>İsviçre&#8217;deyken resim yapmanın onun için mühendislikten daha ilgi çekici olduğunu fark etti. Dönemin konsolosu Rıza Bey&#8217;in desteğiyle resim eğitimi almak üzere Almanya&#8217;ya gitti.</p>



<p>Önce Münih Güzel Sanatlar Akademisi&#8217;nde afiş ve couture, akabinde Berlin Güzel Sanatlar Akademisi&#8217;nde resim eğitimi aldı. İsviçre, Almanya ve İtalya&#8217;daki müzeleri gezdi ve Güzel Sanatlar Akademisi&#8217;ni bitirdiği Berlin’de kalmaya karar verdi. Mualla burada başarılı resimler, tasarımlar ve moda çizimleri yaptı. Çizimleri Alman dergileri tarafından kabul gördü. Almanya&#8217;da iken babasının maddi durumu kötüleşip ona para gönderemeyince, Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa tarafından maddi olarak desteklendi. Ancak Almanya&#8217;nın bohem atmosferi onu içine çekti ve alkolik oldu. İlk olarak 1928&#8217;de Almanya&#8217;da alkol bağımlılığı nedeniyle tedavi görmek zorunda kaldı. Tedavisinin ardından Türkiye&#8217;ye dönerek resim öğretmeni oldu. Uzun süre öğretmenlik yaptı. Gazeteler, dergiler için yazılar yazarak, eskizler yaparak, sahne kostümleri çizerek ve kitap resimleyerek geçimini sağladı. İstanbul Şehir Tiyatrosu sopranosu Semiha Berksoy&#8217;a olan ilgisi nedeniyle de Beyoğlu semtine taşındı. İstanbul Şehir Tiyatrosu&#8217;nda sahnelenen “Lüküs Hayat”, “Deli Dolu”, “Saz Caz” gibi operetlerin kostümlerini çizdi. İsmail Hakkı Baltacıoğlu&#8217;nun Yeni Adam dergisindeki yazılarını resimledi. Aynı dergide dönemin sanatçılarının portre tasarımlarını ve karikatürlerini yayımladı. Bir yandan da resim yapmaya devam etti. 1934 yılında suluboya resim ve desenlerinden oluşan ilk sergisini açtı.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="650" height="650" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla.jpg" alt="" class="wp-image-77257"/></figure></div>


<p>Sanat tutkunu Salah Cimcoz, İstanbul zamanlarında Moda&#8217;daki yalısında Fikret Mualla’ya rahat bir çalışma yeri tahsis etti. Burada Mualla hem resim çalışmalarını sürdürüyor hem de Cimcoz’un çocuklarına resim dersleri veriyordu. Bu çocuklardan bir tanesi de ilerleyen dönemlerde Cumhurbaşkanı olacak Fahri Korutürk’ün eşi Emel idi. Mualla bir gün sarhoşken Salah Cimcoz ile arasında çıkan bir tartışma üzerine konağa giderek üzerinde çalıştığı tüm portreleri yok etti. Dev bir panoda toplu halde portrelerini çizmekte olduğu devlet büyükleri hakkında uygunsuz sözler sarf eden Mualla, bu sözlerinden ötürü soruşturmaya maruz kaldı ve bu olay hayatı boyunca peşini bırakmayacak olan polis fobisinin de başlangıcı oldu.</p>



<p>Bu olayın akabinde tekrar alkol bağımlığı artan ve psikolojik sorunlar yaşamaya başlayan Mualla’nın 1937 yılında yaşadığı bir olay ise bu fobiyi daha da travmatik bir hale getirdi. Bir akşam Beyoğlu’ndaki Degütasyon Lokantası’nda içerken gözü duvardaki Atatürk portesine takılan Mualla, portrenin resim kalitesini beğenmediğini söyleyip yüksek sesle küfredince, lokantadaki müşterilerden biri sanatçının sözlerini yanlış anlar ve Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle polis çağırır. Mualla o geceyi karakolda geçirir. Yıllar sonra Hıfzı Topuz’a o geceyi anlatırken polisten dayak yediğini, falakaya yatırıldığını ve Atatürk’e hakaret dışında Almanya geçmişi ve Almanlara olan sempatisinden ötürü Alman casusu olarak itham edildiğini de anlatacaktır. Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Fikret Adil o dönem araya girerek başkomiseri Fikret Mualla’nın akıl hastası olduğu ve Bakırköy Hastanesi’nde müşahede altına alınması gerektiği konusunda ikna eder. Bunun üzerine dokuz ay Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde, dönemin meşhur doktoru Mazhar Osman’ın hastası olarak tedavi gören sanatçının o günlerde hastanedeki en yakın arkadaşı alkol tedavisi gören Neyzen Tevfik olmuştur.</p>



<p>Bu dönemde babasını yitiren Mualla’nın, yüklü bir mirasın da varisi olmasıyla paranoyaları iyice arttı. Bu korku dolu süreç, sonunda bir sanat dostu avukatın da yardımı ile son buldu ve Mualla dokuz ayın sonunda taburcu olup varlıklarını sattıktan sonra Paris&#8217;e taşınmaya karar verdi. Gitmeden önce Abidin Dino&#8217;nun isteği üzerine 1939 Uluslararası New York Fuarı&#8217;nda Türkiye pavyonunda sergilenmek üzere İstanbul&#8217;la ilgili otuz kadar resim yapan sanatçının bu çalışması şehre vedası niteliğindedir.</p>



<p>Fransa&#8217;ya gittiğinde Edvard Munch ve Wassily Kandinsky gibi ressamların temsilcisi olduğu dışavurumculuk (ekspresyonizm) gündemdeydi. Fikret Mualla da bu yaklaşımdan etkilendi. Paris&#8217;te kısa bir süre eğlenceli, lüks bir hayat yaşayan sanatçı, İkinci Dünya Savaşı&#8217;nın başlaması ve Fransa&#8217;nın işgali ile birlikte zor günler yaşamaya başladı. Öyle ki, o zamanlar günlük ihtiyaçlarını karşılamak için resimlerini değerinin altında sattığı söylenir. Alkol, polis fobisi ve vatan hasreti nedeniyle yaşadığı sorunlar nedeniyle Mualla birkaç kez daha hastaneye kaldırıldı. Mualla, sorunlarını resim yaparak ve içerek aşmaya çalışıyordu. 25 yıl boyunca eserlerini hiçbir yerde toplu olarak sergilemedi. O tarihe kadar eserlerini satın almak isteyenler onu Paris kafelerinde buluyor ve genellikle tabloları uygun fiyata satın alıyorlardı. Hastanede kaldığı süre boyunca resim yapmaya devam etti. Bu süreçte onu yalnız bırakmayan Dina Vierny, ona sık sık resim malzemesi getiriyordu. Bu resimler birkaç ay sonra Vierny’nin “Galerie Dina Vierny” adındaki sanat galerisinde sergilendi. Sergi çok başarılı olmasına rağmen Mualla Vierny’nin sattığı resimlerinden hakkını alamadı.</p>



<p>Vierny 1955 yılında elindeki Fikret Mualla resimlerden oluşan ikinci bir sergi daha açtı. Sanat camiasının aldığı bu son darbe ile iyice dibe sürüklenen Mualla, 1956 yılında yeniden akıl hastanesine yatırıldı.</p>



<p>İlk kişisel sergisini iki resim simsarı düzenledi. Sergide eserleri büyük ilgi gördü ve hepsi satıldı. Ressamlar söz verdikleri parayı vermeyerek onu dolandırdılar ama bu sergi sanatçıyı Paris sanat camiasında daha da büyük bir üne kavuşturdu ve onun “Paris&#8217;in Ressamı” olarak anılmasını sağladı. Burada birçok ünlü sanatçıyla tanıştı ve Picasso&#8217;nun dikkatini çekti. Mualla, Paris temalı resimler yapmaya devam etti ve giderek daha da ün kazandı. Eserleri koleksiyoncular tarafından toplanmaya başlandı. Ama düzenli bir hayat kuramadı. İki yıl sonra ikinci sergisini açtı ancak sergiden sonra bir kez daha hastaneye kaldırıldı. Aynı dönemde, resimlerinin sürekli alıcısı olan <em>Madam Fernande Angles </em>ile tanıştı. 1962&#8217;de felç olan sanatçının bakımını Madam Angles üstlendi ve onu bir bakıcı eşliğinde Reillanne&#8217;deki çiftliğine getirdi. 1967&#8217;deki ölümüne kadar bu çiftlikte Madam Angles için birçok eser üretti.</p>



<p>Mualla dünyadaki son günlerinde yazdığı bir mektubunda hayatını şu sözlerle özetlemiştir:</p>



<figure class="wp-block-pullquote"><blockquote><p><em>Bence her sanatkâr sıkıntı çekmeli, ızdırap duymalı, aç kalmalı&#8230; Ondan sonradır ki, yaşamının tadını almalı! İnsan ellisinden sonradır ki, rahatını, sağlığını arar ve düşünür oluyor. Benim alınyazım böyle imiş!.. Hayatım, sefaletle, mücadele içinde geçti. Şimdi bu sakin köyde, huzurlu, tek başına yaşayışa boyun eğiyor ve Tanrı’nın kaderime verdiği son mühleti bekliyorum&#8230; Bundan başka hiçbir projem yok! İddiasızım&#8230; Bizler cihanın her türlü ahvalini gördük. Hayatın çeşitli zevklerinden pek azını tattık. Bugün dilimizde maziyi yadetmekten, fırçamızda eser-i marifetten başka ne kaldı?</em></p><cite>FİKRET MUALLA</cite></blockquote></figure>



<p>Mualla 1967 Mayıs&#8217;ında sinir krizi geçirdikten sonra bir kliniğe yatırıldı. 20 Temmuz 1967&#8217;de ölü bulundu ve Paris’te isimsizler mezarlığına defnedildi. Cenazesi vasiyeti üzerine 1974 yılında bir zamanlar ondan resim dersleri almış olan Salah Cimcoz’un kızı ve dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün eşi Emel Korutürk aracılığı ile Türkiye&#8217;ye getirtildi ve Karacaahmet Mezarlığı&#8217;na defnedildi.</p>



<p>Ölümünden sonra müzayedeye çıkarılan resimleri Türk Devleti tarafından satın alındı ve Ankara Resim ve Heykel Müzesi&#8217;nde bir Fikret Mualla Salonu kuruldu. 1976 yılında Ankara&#8217;da onun adına arkadaşları, akrabaları ve çeşitli koleksiyonlardan topladığı yüz on sekiz tablonun yer aldığı bir sergi düzenlendi. Günümüzde eserlerinin çoğu özel koleksiyonlarda yer almakta ve retrospektifleri, başta İstanbul Modern olmak üzere uluslararası alanda tanınan birçok modern ve çağdaş sanat müzesi tarafından yürütülmektedir.</p>



<h2><strong>Fikret Mualla’nın Sanat Yaklaşımı</strong></h2>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="626" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla-1.jpg" alt="" class="wp-image-77258"/></figure>



<p>20. yüzyıl Türk asıllı avangard ressam Fikret Mualla, dışavurumcu ve fovizm akımından etkilenen ve temalarını Paris sokak yaşamına, kafeler ve sirkler gibi sosyal toplantılara odaklanan eserleriyle adını sanat dünyasına altın harflerle yazdırmış olsa da onun resim yapma aşkının altında aslında mutlu olmak ve her şeyi unutmak için resim yapan çocuk ruhlu bir adam yatıyor. Bu nedenle sanat dünyasındaki çeşitli akımlardan etkilenmemiş, sezgileri doğrultusunda resimlerinde kendi tarzını oluşturmuş ve lirik resimler üretmiştir. Huysuz, tavizsiz kişiliğini ve mutsuz yaşamını resimlerine yansıtmamış; aksine yaşama sevinciyle dolu resimler yapmıştır. Şehir manzaraları çizmeyi seven Mualla, İstanbul ve Paris&#8217;in insanlarını, sokaklarını, kafelerini, sirklerini, genelevlerini ve balıkçılarını resimlerine entegre etmiştir. Renklerle oynamayı seven sanatçının Henri Matisse&#8217;in renk kullanımından çok etkilendiği bilinmekle birlikte hayatının büyük bir bölümünün geçtiği Paris&#8217;te Türk resminin önemli bir temsilcisi olmuş ve o şehrin sınırsız sanat ortamına kendini kabul ettirmiştir.</p>



<p>Resimlerini genellikle guaj boya kullanarak renkli fon kağıtları üzerine yapan sanatçı ayrıca resimlerinde suluboya ve pastel malzemeleri sıklıkla kullanmıştır. Düşünülenin aksine Mualla’nın nevi şahsına münhasır tekniğini taklit etmek oldukça zordur. Bu zorluk sanatçının fırça darbelerinde kullandığı naif ve içgüdüsel duyumdan kaynaklanır.</p>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="547" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla-2.jpg" alt="" class="wp-image-77259"/></figure>



<p>Daimi olarak ruhsal çalkantılar yaşayan Mualla iç dünyasını veya ruh halinin derin izlerini resimlerinde pek dışavurmaz. Genellikle resimlerinde genellikle kişiliğinin detaylarını gizlediği canlı renkleri kullanır.</p>



<p>Paris sanat ortamında tanınırlığı biraz zaman alan Mualla&#8217;nın eserlerinin Picasso tarafından övüldüğü, ayrıca Mualla’nın tablolarından bir tanesini satın alıp, bir eserini de Fikret Mualla&#8217;ya hediye ettiği ve hatta Mualla&#8217;nın bu anlaşmayı bir şişe rakı karşılığında yaptığı söylenmektedir.</p>



<p>Fikret Mualla&#8217;nın öne çıkan eserleri arasında &#8220;Oturan Adamlar&#8221;, &#8220;Kafe&#8221;, &#8220;Marsilya&#8217;da Bir Kafede Fransız İşçiler&#8221;, &#8220;Haliç ve Süleymaniye Camii&#8221;, &#8220;Paris&#8217;te Bir Sokak&#8221;, “Baloncu”, “Balıkçı” gibi onlarca eser sayılabilir.</p>



<h2><strong>Fikret Mualla’nın Bugüne Kadar Hiç Görülmemiş Eserleri Simavi Ailesi’nin Sanat Koleksiyonu İle Satışa Çıkıyor!</strong></h2>



<p>Hürriyet’in eski sahibi Erol Simavi’nin ardından eşi Belma Simavi’nin vefat etmesiyle ailenin sanat koleksiyonun satışa çıkarılmasına karar verildi. Fikret Mualla’nın bugüne kadar hiçbir yerde görülmemiş tablolarının da arasında bulunduğu ve sanatçının çok nadir rastlanan eski dönemlerini de içeren koleksiyondan oluşan seçki, 9 &#8211; 17 Eylül tarihleri arasında Antik Palace’ta sergilendi ve sergide yer alan tüm eserler 18 Eylül Pazar günü Artam tarafından düzenlenen müzayede ile açık artırmaya sunuldu.</p>



<h2><strong>Fikret Mualla&#8217;nın Öne Çıkan Eserleri</strong></h2>



<h3><strong>Caz Orkestrası</strong></h3>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="584" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla-caz.jpg" alt="" class="wp-image-77247"/></figure>



<p>Mualla&#8217;nın &#8220;Cazcılar&#8221; temalı eserlerinde resmettiği siyahi müzisyenlerin, çoğunlukla mavi, mor ve yeşil fonlar üzerine çalışılmış olduğunu fark ederiz. Çoğunlukla ahenk içersinde, coşkulu bir müzikal ortam yakalanmış olup, adeta yaşam sevinciyle doludur.</p>



<p>Desen ve gözlem konusunda bir hayli tecrübeli olan Mualla, bu siyah/pembe tenli, kırmızı/ mor dudaklı, genellikle beyaz gömlekli, siyah veya koyu renk giysili müzisyen gruplarının çaldıkları müziği yansıtan ritmi büyük bir ustalıkla yakalar. Trombonların, klarnetlerin, saksafonlarda tercih ettiği canlı tonlar resimlerinin albenisini arttırmakta ustalıkla kullandığı renk odaklarıdır. Sanatçının caz serileri seyirciyi adeta 50’li yılların Paris’ine, kaberlerin pik yaptığı döneme götürür.</p>



<h3><strong>Kağıt Oyunu</strong></h3>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="608" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla-kagit-oyunu.jpg" alt="" class="wp-image-77248"/></figure>



<p>&#8220;Kâğıt Oynayanlar&#8221; serilerinde birbirinden tamamen farklı insan gruplarının bir masa etrafında ‘kumar tutkusu’ ortak paydayısla bir araya gelişini konu alıyor Mualla. Sanatçı burjuva sınıfının oyun oynamaktan aldığı hazzı, kumar düşkünlüğünü burunlarının diplerine kadar çektikleri ikonik iskambil kağıtları aracılığıyla hicvederken, öte yandan yuvarlak ışıklar, renkli düz arka planalar ve masaya dağılmış kağıtlarla çarpıcı ve zıt olan ögelerle görsel bir denge kuruyor.</p>



<h3><strong>Bar</strong></h3>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="523" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla-bar-1.jpg" alt="" class="wp-image-77252"/></figure>



<p>Bar ve Bistrolar serileri Mualla’nın en önemli temalarından; zira bu mekânlar onun müdavimi olduğu, her ayrıntısını en ince noktasına kadar bildiği yerler… Öyle ki, parasız kaldığı zamanlarda bar ve bistro sahiplerine birkaç kadeh içki karşılığında tablolarından sattığı biliniyor. Bu eserde de net bir şekilde görebileceğimiz gibi yine cesur bir arka fon, güçlü bir renk harmonisi beraberinde bar tezgahlarını bir simge olarak kullanarak kalabalık sosyal gruplar arasındaki duvarın altını çizerken, ayrıca onları birleştiren ‘mekan’ algısının da altını çiziyor.</p>



<h3><strong>Moulin Rouge’un Önündeki Zarif Kadın</strong></h3>



<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="623" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/fikret-mualla-moulin-rougeun-onundeki-zarif-kadin.jpg" alt="" class="wp-image-77253"/></figure>



<p>Mualla&#8217;nın Parislileri günlük koşuşturma içinde tasvir eden eserleri, onun en beğenilen ve ilgi gören eserleri arasındadır. Muhteşem bir renk ve kurgu zenginliği içerisinde her yaştan, her Türk ekonomik sınıftan ve farklı kılıktaki insanlardan oluşturduğu bu dengeli harmoni içerisinde burjuvalar, baloncular, top oynayan çocuklar, köpeklerini gezdiren şık kadınların oluşturduğu sakinlerini görüyoruz Paris sokaklarının sakinlerini görüyoruz.</p>



<p>Annesi ile çok yakın bir ilişkisi olan ancak onu talihsiz bir şekilde erken yaşta kaybeden ve burumdan kendisi sorumlu tutan Mualla, resimlerinde kadın ve çocuklar bir hayli çok kullanır. Birçok resminde anne ve çocuk imgesi işlenmiştir. Bu resimde de elinde balon tutan neşeli çocuklar vardır. Balonlar onun için bir anlamda nostaljik bir araçtır, çocukluğunun geçtiği zamanlara uzanan bu balonlar onun İstanbul ile kurduğu bağlantı niteliğindedir.</p>



<p>Mualla’nın sokaklarda gözlemlediklerini ilginç kurgular ve çok değişken yaratıcı renk armonileri ile olabildiğine hızlı bir eskiz ile çalıştığı söylenir. Özellikle son yıllarında resimlerine günde yarım saat ile kırk beş dakika ayırdığı ve bu kısa süre içerisinde son derece hızlı eserler ürettiği bilinmektedir.</p>


fikret-mualla-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri

Fikret Mualla: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri

batch_frida-kahlo-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri-frida-kahlo-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri-177

Frida Kahlo: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri

2022de-mutlaka-gorulmesi-gereken-sergiler

2022’de Kaçırılmaması Gereken Sergiler


<p><em>Dünyanın en önemli mozaikleri olduğu düşünülen eserlere ev sahipliği yapan Gaziantep’teki&nbsp;Zeugma Mozaik Müzesi’ni yakından keşfedin.</em></p>



<p>Dünyanın en önemli mozaikleri olduğu düşünülen eserlere ev sahipliği yapan <strong>Zeugma Mozaik Müzesi</strong>, çevresindeki Zeugma Antik Kenti&#8217;nden çıkarılan mozaikler ile adeta eşsiz bir koleksiyon. Gelin, <a href="https://www.skoda.com.tr/ana-sayfa" target="_blank" rel="noreferrer noopener sponsored nofollow">ŠKODA</a>’nın platformu <a href="https://merakharitasi.com/detay?slug=eskiden-de-buyuk-marketler-var-miydi" target="_blank" rel="noreferrer noopener sponsored nofollow">Türkiye’nin İlk Merak Haritası</a>’nda yer alan “Puzzle yokken ne vardı?” sorusundan yola çıkarak önce Zeugma Antik Kenti’nin tarihçesine, sonra da Zeugma Mozaik Müzesi ve burada görebileceğiz birbirinden eşsiz eserlerin ayrıntılarına birlikte göz gezdirelim.</p>



<h2><span style="font-size: 20px"><b>Zeugma Antik Kenti’nin Tarihçesi</b></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="538" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/zeugma.jpeg" alt="" class="wp-image-62849"/></figure></div>


<p>M.Ö.300 yılında, Gaziantep’in Nizip ilçesinin Belkıs Köyü sınırları içerisinde, yaklaşık&nbsp;20 bin dönümlük&nbsp;bir arazi üzerine kurulmuş olan Belkıs/Zeugma&nbsp;Antik Kenti; Fırat Nehri’nin geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan stratejik bir bölgede konumlanması nedeniyle tarih boyunca önemini korumuş.</p>



<p>Büyük İskender’in generallerinden biri olan ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator, M.Ö.300’de kenti ilk kurduğunda buraya Selevkos Euphrates (Fırat’ın Silifkesi) adını vermiş. M.S. 1.yy.&nbsp;M.Ö.1.yy.’ın ilk çeyreğinde Roma İmparatorluğu’nun burayı topraklarına katmasıyla birlikte ismi “köprü“ / “geçit” anlamına gelen ve bugün halen aynı isimle anılan “ZEUGMA” olarak değiştirilmiş.</p>



<p>M.S. 252 yılında, Sasani Kralı 1.Şapur Belkıs/Zeugma’yı ele geçirerek şehri yakıp yıkmış. Yüzyıllar boyunca geç Roma hakimiyetinde kalan kent, M.S. 5-6.yüzyılda erken Roma hakimiyetine girmiş. M.S. 7.yüzyılda&nbsp;İslam akınları sonucu kent terk edilmiş. M.S. 10-12.yüzyılda&nbsp;küçük bir islami yerleşimi oluşmuş ve M.S. 16.yüzyılda bugünkü adıyla Belkıs Köyü kurulmuş.</p>



<h2><span style="font-size: 20px"><b>Zeugma Mozaik Müzesi Hakkında</b></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="450" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_-4.jpeg" alt="" class="wp-image-62851"/></figure></div>


<p>Zeugma Mozaik Müzesi koleksiyonunda 3.000 metrekare mozaik, 140 metrekare fresk, 4 Roma çeşmesi, 20 sütun, 4 kireçtaşı heykel, tanrı Mars&#8217;ın bronz heykeli, mezar stelleri, lahitler ve Roma ve Doğu Roma&#8217;ya ait mimari parçalar sergileniyor. Yaklaşık 2000 yaşında olan bu mozaikler tasarım, renk, başarı ve mükemmellik açısından oldukça sıra dışı. Üç boyutlu tasarımlar ve üst düzey teknikler ile dönemin mimarisinin tasviri, yaşam biçimi ve flora ile faunanın mozaikler üzerindeki zengin aktarımı, Zeugma&#8217;yı dünyanın en önemli mozaik müzelerinden biri haline getiriyor.</p>



<p>25.000 m2’si kapalı olmak üzere toplamda 30.000 m2 bir alana kurulu olan Zeugma Mozaik Müzesi, üç yapıdan oluşan bir kompleks: Ana bina olan A Blok, müze kompleksinin en büyük binası olup, Zeugma Antik Kenti&#8217;nden getirilen mozaiklerine, ikinci bina olan B Blok yeni bir koleksiyon olan Gaziantep yöresine ait antik kilise mozaikleri ve çevresinde kazısı yapılan Doğu Roma dönemine ait kiliselerin taban mozaiklerine, idari kat olan C Blok ise, konferans ve fuaye alanlarına ev sahipliği yapıyor.</p>



<h2><strong><span style="font-size: 20px"><i>“Bu küçük taşlar adeta tarihe tanıklık ediyor…”</i></span></strong></h2>



<p>Gaziantep’teki eski tütün fabrikasının bulunduğu yere inşa edilmiş ve 9 Eylül 2011&#8217;de müze olarak ziyarete açılan müze, Şehitkamil&#8217;in Mithatpaşa Mahallesi&#8217;nde Hacı Sani Konukoğlu Bulvarı&#8217;nda yer alıyor. Bir sokak, çeşme, bina duvarlarının tam ölçekli replikaları kullanılarak çevresi yeniden yaratılan ve zamanın mimarisine göre inşa edilmiş temel taşlarıyla, şehrin o noktasında yaşayan insanların yaşam, kültür ve inançlarına yaklaşımlarının bir lezzetini ziyaretçilerine sunuyor. Birden fazla seviyeye özenle yerleştirilmiş mozaikler, farklı açılardan hayranlıkla izlenebilmeleri ve çeşitli yüksekliklerden yeniden keşfedilebilmeleri için sergileniyor. Mozaiklerin detayları mükemmel ve güzel bir şekilde korunmuş, birçoğu neredeyse tamamlanmış. Serginin hemen girişinde Fırat Nehri&#8217;ne en yakın bulunan mozaikler, ardından ise şehir teraslarına daha yakın yerlerde bulunan mozaikler sergileniyor. Birecik Barajı gövdesinin hemen altında bulunan Roma hamamından mozaikler ise zemin katta seyircisiyle buluşuyor.</p>



<p>Zeugma Mozaik Müzesi, 3 yıla yakın bir süre &#8220;Dünyanın en büyük mozaik müzesi&#8221; unvanını taşımış; sonrasında bu unvanını, 28 Aralık 2014 tarihinde açılan Hatay Arkeoloji Müzesi’ne devretmiş. Şu anda dünyanın ikinci büyük&nbsp;mozaik müzesi olma özelliğini taşıyor.</p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Zeugma Mozaik Müzesi’nde Öne Çıkan Eserler</strong></span></h2>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Gypsy Girl</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="650" height="450" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_gypsy.jpeg" alt="" class="wp-image-62852"/></figure></div>


<p>Müzedeki en ünlü mozaiklerden birisi hiç şüphesiz, Zeugma kentinin simgesi&nbsp;haline gelen ve müzenin ikinci katında bulunan gizemli ve labirenti andıran karanlık bir odanın içerisindeki &#8216;Çingene Kızı.’</p>



<p>Çingene Kızı, zamanında Mainad Villa&#8217;daki yemek odasının zemin mozaiği imiş. Dağınık saçları alnında ortadan ikiye ayrılmış bir kadın çehresi, bir eşarp ile arkaya bağlanmış. Dar bir alnı, çıkık elmacık kemikleri ve yuvarlak bir yüzü olan kadının gözlerindeyse hüzünlü, hatta kasvetli ve manidar bir ifade var. Bir söylentiye göre birine bağlı büyük halka küpeleri nedeniyle, ilk bulunduğunda kendisine “Çingene Kızı” denilmiş ve bir başka rivayete göre ise insan suretinin ortadan ayrılan örgülü saçları çingene kızını andırdığı için ona bu isim verilmiş. Başının yanındaki asma yapraklarından dolayı Dionysos şenliklerinde ortaya çıkan bir “Mainad” ve bu Tanrı&#8217;nın müritlerinden biri olduğu da düşünülüyor. Yüzünün bir kısmı eksik olsa da bakışları ve gözlerindeki ifade nedeniyle çoğu ziyaretçi tarafından “Mona Lisa”ya benzetiliyor.</p>



<p>1960&#8217;lı yıllarda Zeugma Ören Yeri&#8217;ndeki kaçak kazılarda yurt dışına çıkarılan ve 1965&#8217;te Bowling Green Devlet Üniversitesi tarafından 35 bin dolar karşılığında Peter Marks isimli sanat tacirinden satın alınan Çingene Kızı’na ait mozaik parçaları, uzun yıllar boyunca Bowling Green Devlet Üniversitesi’ndeki Wolfe Sanat Merkezi’nde sergilendi. 2012 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığımız ve Bowling Green Devlet Üniversitesi arasında imzalanan protokolle Türkiye&#8217;ye getirilerek bu mozaiklerin asıl vatanı olan Gaziantep Mozaik Müzesi&#8217;ne yerleştirildi. Çingene Kızı, 8 Aralık 2018 tarihinde ise bir basın toplantısı ile resmi olarak Zeugma Müzesi bünyesine katıldı.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Ares (Mars) Heykeli</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="450" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_-Ares-Mars.jpeg" alt="" class="wp-image-62853"/></figure></div>


<p>Sergi projesinin en önemli öğelerinden biri olan savaş tanrısı Mars heykeli, adeta antik Zeugma&#8217;da olduğu gibi müzenin de koruyucusuymuş gibi konumlandırılmış. Müzeye hakim olan heykel tüm katlardan rahatlıkla görülebiliyor. Roma döneminde yapılmış olan ve 1.800 yıl boyunca toprağın altında kalan 150 cm uzunluğundaki bronz heykeldeki yanık izlerinin ise şehrin işgali sırasında çıkan yangınlardan kalma olduğu tahmin ediliyor.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Euphrates Mozaiği</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="401" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_Euphrates.jpeg" alt="" class="wp-image-62854"/></figure></div>


<p>Belkıs/ Zeugma Mezarlıküstü mevkiinde 2000 yılında kurtarma kazısında Fırat Nehri tanrılarıyla birlikte gün ışığına çıkarılan bu mozaik, Zeugma’da sekizgen sığ bir havuzun taban mozaiğine işlenmiş. Fırat Nehri tanrısı Euphrates, bir divan üzerinde uzanmış şekilde tasvir edilmiş. Dirseğinin altındaki testiden Fırat nehri akmakta ve suyla buluşan topraktan ise yeşillikler fışkırmakta olan Euphrates’in trajik hikâyesi efsaneye göre şöyle imiş: Fırat Nehri’ne adını veren Euphrates’in Aksurtas adında bir oğlu varmış. Bir gün annesinin yanında uyuya kalan Aksurtas’ı gören Euphrates, öz oğlunu yabancı bir erkek zannederek öldürmüş. Bu büyük hatasının acısıyla baş edemeyen Euphrates kendini Medos ırmağına atıp canına kıymış. O günden sonra Medos ırmağının adı Euphrates (Fırat) olarak anılmış.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Galateia Mozaiği </b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="401" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_galateia.jpeg" alt="" class="wp-image-62855"/></figure></div>


<p>Zeugma’nın en önemli mozaiklerinden biri de hiç şüphesiz&nbsp;Galateia… Efsaneye göre&nbsp;Eurytios’ın kızı Galateia, yoksul ama iyi bir aileden gelen Lampros ile evliymiş. Galateia hamile olduğunu öğrendiğinde kocası bu duruma çok sevinmiş, ama bir şartı varmış. Bir erkek çocuğu olmasını istiyen Lampros, eğer doğan çocuk kız olursa Galateia’nın çocuğunu terk etmesi gerekeceğini söylemiş. Galateia bir kız çocuğu dünyaya getirmiş ama onu terk etmeye gönlü razı olmamış. Kahinlerin de tavsiyesi ile çocuğa erkek kıyafetleri giydirip, adını da Leukippos koymuş. Kocasından bu durumu saklamış, fakat Leukippos büyüdükçe o kadar serpilmiş ve güzelleşmiş ki, bu yalanı saklamak her gün daha da zorlaşmış. Galateia bu durumun korkusuyla&nbsp;Yunan mitolojisinde bir anne Titan olan Leto’nun tapınağına gidip kızının cinsiyetini değiştirmesi için yalvarmış. Leto da Galateia’nın yalvarmalarına dayanamayıp çocuğu erkeğe çevirmiş.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Venüs’ün Doğuşu Mozaiği</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="401" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/aa_zeugma_venus.webp" alt="" class="wp-image-93416"/></figure></div>


<p>Venüs’ün doğuşu mozaiği adından da anlaşılacağı üzere Venüs’ün veya bir diğer adıyla aşk tanrıçası Afrodit’in doğuşunu resmediyor. Afrodit’in doğuşu konusunda ise iki farklı efsane var. İlk efsaneye göre, Zeus’la Dione’nin kızı sayılırken, ikinci efsaneye göre Uranüs’ün kızı olarak biliniyor. Devletin kurucusu Romulus’un, Venüs’ün soyundan geldiğine inanıldığı için Roma’nın koruyucu tanrıçası olarak kabul ediliyor.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Akhilleus Mozaiği</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="450" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_-Akhilleus.jpeg" alt="" class="wp-image-62856"/></figure></div>


<p>Bu mozaikte Yunan kültürünün en büyük eseri sayılan&nbsp;Troya&nbsp;destanından bir sahne resmediliyor. Mozaik Akhilleus’un kimliğinin Odysseus tarafından ortaya çıkarılışını anlatıyor. Efsaneye göre Akhilleus&#8217;un Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası O&#8217;nu Skyros adasına, Kral Lykomedes&#8217;in sarayına gönderiyor. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyiyor ve Lykomedes’in sarayda yaşayan diğer kızlarının arasına karışıyor. Ancak ilerleyen günlerde Akhilleus&#8217;un Troya seferine katılmaması halinde Troya&#8217;nın alınamayacağı kehanetleri üzerine Odysseus onu aramaya başlıyor. Akhilleus&#8217;un savaşçı ruhunu çok iyi bilen Odysseus, akıllıca bir plan yaparak Kral Lykomedes&#8217;in sarayına gidiyor. Gezgin bir satıcı kılığında Lykomedes&#8217;in haremisine girip kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın eşyaları ile birlikte birkaç silah koyuyor. Haremdeki bütün kadınlar takı ve kumaşlarla ilgilenirken, kadın kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alıp kullanmaya başlıyor. Odysseus&#8217;un planı tutuyor ve Akhilleus&#8217;un gerçek kimliği ortaya çıkıyor. Zeugma&#8217;dan çıkarılan bu mozaikte, işte tam bu an tasvir edilmiştir.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Dionysos ve Nike Mozaiği</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="450" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_-Dionysos.jpeg" alt="" class="wp-image-62857"/></figure></div>


<p>Dionysos ve Nike, antik Yunan mitolojisinden hikâyeleri ve karakterleri anlatan önemli mozaiklerden. Taşkınlığın, şölenlerin, coşkunun ve şarabın tanrısı olan Dionysos, aslında Yunan pantheonunda olmayan Anadolu kökenli bir tanrı. Dionysos aynı zamanda kendi adında bir dinin de tanrısı olarak tanınıyor. Bu dine mensup olanlar şarap içerek gizemli bir yolculuğa çıkar. İnsanın kendini aşması ve sırra erme gibi amaçlarla düzenlenen bu ayin benzeri törenleri yapan erkeklere Satirus, kadınlara ise Bakkha denirdi. Bu mozaikte Dionysos’u, zafer tanrıçası Nike tarafından idare edilen ve iki panter tarafından çekilen bir arabanın içinde görüyoruz. Panterlerin önünde ise dans ederek ilerleyen bir bakkha resmedilmiş.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Oceanos ve Tethys Mozaiği</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="401" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_-Oceanos.jpeg" alt="" class="wp-image-62858"/></figure></div>


<p>Antik çağlarda Akdeniz haricindeki tüm dünyadaki&nbsp;açık denizlerin tanrısı olarak kabul edilen Oceanos,&nbsp;denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşarmış ve dünyanın bütün ırmakları&nbsp;ve nehirlerinin Oceanos ve Tethys&#8217;ten meydana geldiğine inanılırmış. Zeugma&#8217;dan çıkarılan ve dönemin havuz ya da yemek odası zemini olduğu tahmin edilen bu mozaikte de,&nbsp;Oceanos ve Tethys deniz canlılarıyla birlikte tasvir edilmiş.&nbsp;Mozaikte ayrıca yunuslara binen&nbsp;ve avlanan Eroslar&nbsp;resmedilmiş.</p>



<h3><span style="font-size: 18px"><b>Triton Mozaiği </b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="560" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/aa_zeugma_-triton.jpeg" alt="" class="wp-image-62859"/></figure></div>


<p>Bu mozaiğe ismini veren Triton, Yunan Deniz Tanrısı Zeus’un kardeşi Poseidon’un ve deniz kraliçesi Amphytrite’nin oğludur. Efsaneye göre Poseidon bir gün denizci Nereus ve Doris’in kızları Nereidlerden biri olan Amphitrite’i Naksos adası yakınlarında kız kardeşleriyle birlikte dans ettiği sırada kaçırır. Poseiodon aslında uzun zamandır Amphitrite’i sevmekte ama Amphitrite son derece iffet sahibi bir genç kız olduğundan Poseidon’u reddetmektedir. Yunus balıkları tarafından yakalanıp Poseidon’a götürülen Amphitrite, sonunda onunla evlenir ve oğulları Triton dünyaya gelir. Triton mozaiklerde hem insani hem de tanrısal özelliklerle bezeli bir şekilde tasvir edilmiş; belinden aşağı kısmı yosunla örtülü bir balık kuyruğu şeklinde yapılmıştır.</p>



<p>Bu mozaik de tıpkı ‘Çingene Kızı’ gibi 1960’lı yıllarda Zeugma Antik Kenti’nde yapılan kaçak kazılarla Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçırılan mozaiklerdendi. 2012 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Türkiye&#8217;ye geri getirildi.</p>



<p><em>*Bu içerik&nbsp;ŠKODA iş birliğinde hazırlanmıştır.</em></p>


Untitled design (2)

Zeugma Mozaik Müzesi ve Öne Çıkan Eserleri


<p><em>Rönesans döneminin şekillenmesindeki en önemli sanatçı, mucit ve dehalardan bir olarak kabul edilen Leonardo Da Vinci hakkında bilinmesi gerekenleri sizler için derledik.</em></p>



<h2><strong>Leonardo Da Vinci Kimdir?</strong></h2>



<p>İtalyan asıllı Leonardo di ser Piero da Vinci, resim, heykel, bilim, mimari, mühendislik, müzik ve anatomi alanlarındaki çığır açıcı eserleri ile rönesans döneminin şekillenmesindeki en önemli sanatçı, mucit ve dehalardan bir olarak kabul edilmektedir. En bilinen yapıtları arasında dünyanın en pahalı sanat eserlerinden biri olarak kabul edilen Salvator Mundi, Mona Lisa, Vitruvius Adamı, Son Akşam Yemeği gibi yapıtlar bulunmaktadır.</p>



<h2><strong>Leonardo Da Vinci’nin Hayatı</strong></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/da-vinci-600x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>Leonardo Da Vinci, 15 Nisan 1452’de İtalya’nın Floransa kenti yakınlarındaki küçük bir kasaba olan Vinci&#8217;de, noter Messer Ser Piero da Vinci ve Caterina isimli bir köylü kadının evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya geldi. Leonardo&#8217;nun doğduğu yıl babasının başka bir kadınla evlenmesi üzerine Leonardo&#8217;ya beş yaşına kadar annesi baktı. Annesi bu sıralarda evlendirilince, Leonardo büyükannesi ve büyükbabasıyla yaşamaya başladı ancak 1466 yılında ikisinin de peş peşe ölmesi üzerine babası Leonardo&#8217;yu yanına aldı.</p>



<p>Leonardo evlilik dışı bir çocuk olduğundan, dönemin şartları gereği üniversiteye gitmeye hakkı yoktu, ancak küçük yaşlardan itibaren resim yapmaya meraklı olan Leonardo&#8217;nun çizimleri babasının dikkatinden kaçmadı ve onları Floransalı resim ve heykel ustası Andrea del Verrocchio&#8217;ya gösterdi. Leonardo&#8217;nun çizimlerini beğenen Verrocchio onu yanına çırak olarak aldı. Çıraklığı süresince Leonardo resim, heykel, mimari, geometri, doğa bilimleri ve müzik gibi geniş bir yelpazede tecrübe edindi.</p>



<p>&nbsp;{773841}</p>



<h2><strong>Leonardo Da Vinci’nin İlk Eserleri</strong></h2>



<p>1472’de Leonardo, Floransalı Ressamlar ve Heykeltıraşlar Loncasına kabul edildi. Bu sırada hala Verrocchio&#8217;nun yanında çalışıyordu. Bu dönemde ustası Verrocchio’ya <strong>“İsa&#8217;nın Vaftizi”</strong> konulu bir resim siparişi geldi. Verrocchio Leonardo&#8217;ya bu resimdeki meleklerden birininin yüzünü resmetme görevi verdi. Bu melek figürü Leonardo&#8217;nun kendi has tekniği sayesinde o kadar çok ilgi çekti ki Verrocchio’nun öğrencisinin yeteneği yüzünden resim yapmayı bıraktığı söylenmektedir.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-1-415x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>Çoğunlukla atölyedeki modellerle çalışan Leonardo, öte yandan da doğayı konu aldığı çalışmalar yapıyordu. 1473 yılında yaptığı <strong>“Arno Manzarası”</strong>, onun ilk desen ve eskiz çalışmasıydı ancak 1475 yılındaki <strong>“Meryem&#8217;e Müjde”</strong> bu alanda ustalaştığının kanıtı olmuştu.</p>



<p>Leonardo 1478’de ilk önemli işi olan Floransa&#8217;daki Palazzo Vecchio’da yer alan San Bernardo Şapeli’nin altar panosunu süsleme siparişini aldı. Ancak Leonardo bu tabloyu tamamlamadı. Aynı şekilde 1480’de <strong>“Aziz Hieronymus”</strong>u betimleyen altar resmi ve 1481’de Scopeto&#8217;daki San Donato Manastırı için yaptığı <strong>&#8220;Müneccim Kralların Tapınması&#8221;</strong> temalı resim siparişlerini de Bernardo Şapeli&#8217;nin altar panosu yapıtı gibi yarım bıraktı.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-2-600x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<h2><strong>Sanatçının Milano’ya Yolculuğu ve Sanat Hayatı</strong></h2>



<p>1482 yılında Verrocchio&#8217;nun yanından ayrılarak yeni bir başlangıç yapmak üzere Floransa’dan Milano&#8217;ya gitti; sanatçı ve mühendis olarak Milano’da II Moro olarak tanınan Ludovico Sforza&#8217;nın hizmetine girdi. Milano’daki ilk işi, 1483 tarihli San Francesco Grande Kilisesi şapeli için büyük bir altar panosunun orta bölümünü oluşturacak olan <strong>“Kayalıklar Madonnası”</strong> tablosu oldu.</p>



<p>Leonardo bir yandan Sforza ailesinin merasimleri ve kent festivallerinde kullanılan dekorları ve kostümlerini tasarlıyor öte yandan askeri mühendis ve mimar olarak da çalışarak bina, uçan makineler ve silah tasarımları yapıyordu.</p>



<p>Figür eskizleri için yaptığı incelemeler Leonardo&#8217;nun insan vücuduna ve dolayısıyla anatomiye olan ilgisini artırdı ve 1480’lerde Leonardo bilimsel ve anatomik çalışmalarına ağırlık vermeye başladı. 1480’lerin sonlarında ise ilk kez insan vücudunun oranları, anatomi ve fizyoloji konularında çalışmalar yaptı.</p>



<p>&nbsp;{772292}</p>



<p>Leonardo, Milano döneminde her alandaki düşüncelerinden notlar almaya da başlamıştı. Çizimlerinde de yazılarında da solak olmasından ötürü soldan sağa doğru not alıyordu. Bu yazım şekli aynı zamanda mürekkebin bulaşmasını da engelliyordu.</p>



<p>1493’te, Milano Dükü Ludovico il Moro’nun babasının anısına sipariş ettiği atlı anıtın çalışmalarını sürdüren Leonardo, atölyesinde dev boyutta kil modeller, kalıplar, ve fırınlar hazırladı ancak bu sırada savaş patlak verdi, bu heykel asla yapılamadı ve geriye sadece bu dönemde Leonardo&#8217;nun yaptığı eskizler kaldı.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-3-600x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>1495 yılına gelindiğinde Ludovico il Moro bu sefer Leonardo&#8217;ya Santa Maria delle Grazie Manastırı’nın yemekhanesi için <strong>“Son Akşam Yemeği”</strong> konulu freskini ısmarladı. Ancak tahmin edilenin aksine bu eser Leonardo&#8217;nun en büyük fiyaskosu olarak biliniyor. Yeni fresko tekniğini ilk defa denemesi sonucu eseri tamamladıktan hemen sonra fresk bozulmaya başlamıştı.</p>



<p>1503’de tekrar Floransa’ya dönen Leonardo, Francesco del Giocondo&#8217;nun siparişi üzerine eşi Lisa del Giocondo&#8217;nun bilinen adıyla Mona Lisa&#8217;nın portresine başladı. Bu resmi tamamladıktan sonra hiç yanından ayırmamış, tüm seyahatlerinde yanında taşımıştı.</p>



<p>1504’te babasının ölüm haberini alan Leonardo, Floransa’ya geri döndü. Üvey kardeşleriyle miras paylaşımı üzerine anlaşmaya varamadılar ama çok sevdiği amcası tüm varlığını ona bıraktı.</p>



<p>&nbsp;{772303}</p>



<h2><strong>Sanatçının Buonarroti ve Raffaello ile Hikayesi</strong></h2>



<p>Bu dönemde Leonardo, çağdaşı olan iki büyük sanatçı Michelangelo Buonarroti ve <a href="https://www.oggusto.com/sanat/sanatci/raffaello-sanzio-da-urbino-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri" target="_blank" rel="noopener">Raffaello</a> ile tanıştı. Raffaello Mona Lisa’ya hayran kalmıştı ve hatta üzerinde çalışma imkanı bile oldu. Leonardo ile Michelangelo arasında ise bir çekişme başladı. Floransa yönetimi, hükümet konağı Palazzo Vecchio’nun büyük salonunun duvarlarını şehrin tarihine dair büyük duvar resimleriyle donatmayı kararlaştırmıştı. Leonardo’dan <strong>“Anghiari Savaşı”</strong> temalı bir resim istendi. Michelangelo’nun <strong>“Cascina Savaşı”</strong> konulu resmi ile karşılıklı sergilenecekti. Ancak her iki resim de bitirilemedi.</p>



<h2><strong>Leonardo’nun Anatomik Çizimleri</strong></h2>



<p>Leonardo 1506’da Floransa&#8217;dan ayrılarak tekrar Milano&#8217;ya döndü. Buarada kentin Fransız yöneticisi Charles d’Amboise için çalışmalarını sürdürdü. 1508’de “Kayalıklar Madonnası”nın ikinci versiyonunu yaptı.</p>



<p>Bu sıralarda Leonardo’nun anatomik çizimleri resimlerinin önüne geçmeye başlamıştı. Anatomiye çok fazla vakit ayırıyordu. Daha çok insan vücudu ile kesik ve parçalanmış organları inceliyor, sayfalarca notlar alıyordu. Bu dönemde Lombardiya aristokratının 15 yaşındaki oğlu olan Kont Francesco Melzi öğrenci olarak sanatçının atölyesinde çalışmaya başladı. Melzi sonradan Leonardo’nun en yakın dostlarından biri olmuştur.</p>



<p>1511’de Leonardo’nun hamisi Fransız yönetici Charles d&#8217;Amboise öldü. Fransızların 1512&#8217;de Milano&#8217;dan çekilmesi ile Leonardo, Papa X. Leo’nun kardeşi Giuliano de’Medici’nin koruyuculuğunu kabul ederek Roma&#8217;ya gitti. Vatikan Sarayı&#8217;nda Guiliano de&#8217;Medici için çalışmaya başladı. <strong>“Vaftizci Yahya”</strong> Leonardo&#8217;nun Roma döneminden günümüze ulaşan tek ve yalnız yaptığı son resimdi.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-4-415x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>1513-1516 arasında Roma’da yaşayan Leonardo, Papa için geliştirilen çeşitli projelerde yer aldı. Anatomi ve fizyoloji alanında çalışmaya devam etti ancak Papa, kadavralar üzerinde çalışmasını yasakladı.</p>



<p>1516’da koruyucusu Giuliano de’Medici&#8217;nin ölümü üzerine Fransa Kralı I. François’nin davetiyle saray ressamı olarak Fransa’ya taşındı. Francesco Melzi ve Salai ile birlikte Amboise&#8217;deki Cloux Şatosu&#8217;nda kendisi için özel olarak hazırlanan konağa yerleşti.</p>



<p>&nbsp;{772005}</p>



<h2><strong>Sanatçının Felç Geçirmesi ve Ölümü</strong></h2>



<p>Kısa bir süre sonra geçirdiği felç sonucu bedeninin sol tarafı etkilense de çalışmalarına devam etti ancak resim çalışmalarını ağrılıklı olarak öğrencisi ve kadim dostu olan Melzi yapıyordu. Fırça pek kullanamıyor olsa da çizime ağırlık veriyor, desen çalışmaları ve tufan konulu gerçeküstü çizimler yapıyordu.</p>



<p>1518’de sağ koluna felç inen ve yatağa mahkum olan Leonardo 2 Mayıs 1519’da 67 yaşında Cloux Şatosu&#8217;nda hayatını kaybetti ve buradaki St. Florentin Manastırı&#8217;nın kilisesine gömüldü.</p>



<h2><strong>Leonardo Da Vinci’nin En Önemli Eserleri</strong></h2>



<h3><strong>Salvator Mundi</strong></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-5-415x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>2005 yılında yeniden keşfedilmesinin ardından dünyanın en pahalı sanat eserlerinden biri olarak kabul edilen <strong>Salvator Mundi</strong>&#8216;nin tarihteki izi 15. yüzyıla dayanıyor. İsa&#8217;nın dünyanın kurtarıcısı olarak betimlendiği tablonun, Fransız XII. Louis ve onun eşi Breton&#8217;lu Anne için yapıldığı tahmin ediliyor. 2017’de Christie&#8217;s&#8217;de düzenlenen açık artırmada tam olarak 450.3 milyon dolara alıcısını bulmuştur. Mona Lisa&#8217;ya benzerliği çok konuşulan eser hakkında sanat tarihçisi Martin Kemp: &#8220;çünkü çok yumuşak. Sol gözünün üstünde &#8211; sağ tarafa baktığımızda &#8211; eti yumuşatmak için yapmış olduğu izlerden bazıları var ve yüz 1500&#8217;den sonra Leonardo&#8217;nun karakteristiği olan ‘çok yumuşak’ denilebilecek bir boyaya sahip. Daha sonraki Leonardo eserlerini birbirine bağlayan şey, pek bilinmeyen bir şeyin, psikolojik hareketi, aynı zamanda da gizem duygusudur. O çizer ama cevapları size asla vermez. Tıpkı Mona Lisa gibi” açıklamasında bulunmuştur.</p>



<p>2021’in başına kadar&nbsp;<strong>dünyanın en pahalı sanat eseri</strong> ünvanını taşıyan&nbsp;Leonardo da Vinci&#8217;nin Salvator Mundi isimli tablosunun,&nbsp;NFT versiyonu satışa sunuldu. Detayları öğrenmek için <a href="https://www.oggusto.com/teknoloji/leonardo-da-vincinin-salvator-mundisi-nft-olarak-satisa-cikti" target="_blank" rel="noopener">tıklayın</a>.</p>



<h3><strong>Mona Lisa</strong></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-6-415x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>Leonardo Da Vinci&#8217;nin en bilinen eseri olan <strong>Mona Lisa</strong>, Francesco del Giocondo&#8217;nun siparişi üzerine eşi Lisa del Giocondo&#8217;nun, bilinen adıyla Mona Lisa&#8217;nın portresi olarak sipariş üzerine yapılmış bir eserdir. Tonların birbiri içinde eritilmesiyle yumuşak etki yaratmayı amaçlayan bir boyama yöntemi olan sfumato tekniği ile resmedilmiş bir 16. yüzyıl yağlı boya portresidir. Resim hâlen Paris&#8217;teki Louvre Müzesi&#8217;nde sergilenmektedir.</p>



<p>&nbsp;{773803}</p>



<h3><strong>Son Akşam Yemeği</strong></h3>



<figure class="wp-block-image is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-7-600x263.jpg" alt="" width="710" height="311"/></figure>



<p>15. yüzyılda Duke Lodovico Sforza&#8217;nın isteği üzerine yapılmış olan bu fresk, 4.5 metreye 8.8 metre olup, adını Hz. İsa&#8217;nın yakalanıp çarmıha gerilmesinden hemen önceki yemeğinden alıyor. Bu eserde Leonardo duvar üzerine sulu boya tekniğini deneyerek oldukça öncü bir atılım yapıyor ancak Da Vinci&#8217;nin kullandığı teknik sanatsal açıdan her ne kadar başarılı olsa da zamana direnme açısından bir hayli başarısız oluyor.</p>



<h3><strong>Kayalıklar Bakiresi</strong></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-8-415x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>Da Vinci&#8217;nin iki kez tasvir ettiği <strong>Kayalıklar Bakiresi</strong> Kutsal bakire Meryem&#8217;in tablosudur. İlk versiyon renklerin ve hatların içiçe geçtiği sfumato tekniği ile tamamen Leonardo&#8217;nun ürünüdür. İkinci tasvir ise daha net hatlar ve çizgileri görebildiğimiz ve ağırlıkla çıraklarının elinin değdiği bir versiyondur. Kayalıklar Bakiresi&#8217;nin ilki günümüzde Paris Louvre Müzesi&#8217;nde ikincisi ise Londra Ulusal Galeri&#8217;sinde seyircisiyle buluşmaktadır.</p>



<h3><strong>Vitruvius Adamı</strong></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-9-600x600.png" alt=""/></figure></div>


<p>1492 yılında yapıldığı düşünülen eskiz, Da Vinci&#8217;nin günlüklerinin birindeki notların arasında bulunmuştur. Notların yanında sıklıkla &#8220;Oranların Kanunu&#8221; ve &#8220;İnsanın oranları&#8221; yazmaktadır. Dahi bir mimar ve yazar olan Vitruvius Pollio’nun &#8220;De Architectura&#8221; adlı eserinde tasvir ettiği oranlardan esinlenerek resmedildiğinden <strong>&#8220;Vitruvius Adamı&#8221;</strong> ya da <strong>&#8216;Altın Oran&#8217;</strong> olarak bilinmektedir. Günümüzde Venedik&#8217;te Gallerie dell&#8217;Accademia&#8217;da sergilenmektedir.</p>



<h3><strong>Kakımlı Kadın</strong></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/04/davinci-ic-10-415x600.jpg" alt=""/></figure></div>


<p>Leonardo Da Vinci&#8217;nin resmettiği dört kadın portresinden biri olan bu eser, 1489-1490 yılları arasında yapılmıştır. Eserdeki kişi Milano Dükü Ludovico Sforza’nın emrinde çalışan bir adamın kızı olan 16 yaşındaki Cecilia Gallerani’dir. Contrapposto tarzında, yani bir diğer deyişle gövde bizim bakış açımıza göre sola, baş ise sağa bakacak şekilde yapılmış bir portredir. Günümüzde Polonya, Krakow&#8217;daki Czartoryski Müzesi&#8217;nde sergilenmektedir.</p>


oggustoLeonardo_da_Vinci_(1452-1519)_-_The_Last_Supper_(1495-1498)

Leonardo Da Vinci: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri


<p><em>59. Uluslararası Venedik Bienali’nde Türkiye’yi Modern Türk sanatının köklü figürlerinden heykeltıraş Füsun Onur, yeni yerleştirmesi “Evvel zaman içinde…” ile temsil ediyor. Füsun Onur’un hayatı, eserleri ve bilinmeyenlerini gelin birlikte inceleyelim…</em></p>



<h2><strong><span style="font-size: 20px;">Füsun Onur Kimdir?</span></strong></h2>



<p><strong>Füsun Onur</strong>, heykel pratiğine kavramsalcılığı getiren ve 1970&#8217;ler ve 1980&#8217;lerde yerleştirme formuna ulaşan Türk sanatının öncü isimlerindendir. Resim ve heykellerinde gündelik malzemeleri kullanarak mekân, zaman, ritim ve biçim üzerine düşünür. 50 yılı aşan bir kariyere sahip olan Onur, 1970&#8217;lerin başında avangardın Türkiye&#8217;nin sanat kanonuna girmesi de dahil olmak üzere modern Türk sanatının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/Füsun-Onur-image-courtesy-of-Ilgin-Erarslan-Yanilmaz.jpg" alt="" class="wp-image-65756" width="552" height="363"/></figure></div>


<h2><strong><span style="font-size: 20px;">Füsun Onur’un Sanat Hayatı</span></strong></h2>



<p>1938 yılında İstanbul Kuzguncuk&#8217;ta doğan Füsun Onur, 1956 yılında Üsküdar Amerikan Kız Akademisi&#8217;nden mezun olduktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi&#8217;nde heykel okumaya başladı ve Hadi Bara Atölyesi&#8217;nde öğrenci oldu. Onur, 1960 yılında Fulbright bursuyla Maryland College of Art&#8217;ta eğitimine devam ederek sanat ve felsefe okudu. Eğitimini “Sanat Objesinin Olası Bir Dünyada Olası Kendisi, Var Olmanın Bir Olanağı Olarak Kendi Yararına Kamuya Sunulması”&nbsp;başlıklı doktora teziyle tamamladı.</p>



<p>Türkiye’ye döndükten sonra ilk kişisel sergisini 1970 yılında Taksim Sanat Galerisi&#8217;nde açan sanatçı, hemen ardından 1971’de Paris’teki 7. Uluslararası Genç Sanatçılar Bienali’ne davet edildi. Daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi, 1., 4., 12. ve 14. İstanbul Bienalleri, Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi ve Maçka Sanat Galerisi gibi birçok farklı platformda eserlerini sergiledi.</p>



<p>Yapıtlarında genellikle basit ve gündelik malzemelerin doğasında var olan mekân, zaman, ritim ve biçim potansiyellerini araştıran Onur, erken dönem soyut geometrik heykellerinden başlayarak, çizgiler ve düzlemler keşfi, yokluk ve mevcudiyet ikilikleri ve görünür ve bilinenin gizli ve bilinmeyen kalanla ilişkisi ile boğuştu. İlk yıllarında geometrik çizimleri ve soyut formlarla minimal heykellerinin ardından resim ve heykel arasındaki sınırları genişletmek için yeni stratejiler benimserken, yıllar geçtikçe, çalışmaları giderek artan bir malzeme yelpazesinin ortaya çıktığı enstalasyonlar lehine katı parça mantığından ayrıldı.</p>



<p>{774948}</p>



<p><strong><span style="font-size: 20px;">Füsun Onur’un Öne Çıkan Eserleri</span></strong></p>



<p>Füsun Onur, evi ile&nbsp;çalışmalarının çoğunu şekillendiren yaratıcı bir ilişki sunuyor. Hayatla sanatı birleştiren, sanatı yaşama biçimi olarak düşünen bir oluşum. Bu sebeple evi, atölyesi ve kullandığı malzemeler hep bir bütünlük içinde… Onur’un 70’li yıllarda yaptığı <strong>“Dollhouse”</strong>&nbsp;ise bu ilişkilenime eşsiz bir örnek teşkil ediyor. Minyatür bir oyuncak bebek evi düşünün; parça detaylarıyla büyüleyici… Ev, pencerelerindeki vitraydan, mutfak masasındaki çatal-bıçak takımına kadar eksiksiz. Mobilya, kilim ve ön kapıların dışındaki veranda da dahil olmak üzere, özelliklerin çoğu el yapımı parçalardan oluşuyor. Onur&#8217;un pek çok çalışması gibi, parçanın hassas doğası, sahnenin kırılganlığına da paralelik oluşturuyor. Yapının şeffaf çatısı, izleyicinin içeriye bakmasını sağlıyor ve bunu yaparken özel, ev içi alandan ödün veriyor. Bu da, bakanda röntgenci bir sansasyon yaratabiliyor&nbsp;ancak bunun yerine Onur&#8217;un bize yaydığı ortak bir nostalji var…</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/fusun-onur-dollhouse-eseri.jpg" alt="" class="wp-image-65758" width="345" height="452"/><figcaption><em>Füsun Onur’un “Dollhouse” adlı çalışması</em></figcaption></figure></div>


<p>Onur&#8217;un minyatür ölçeğiyle dikkat çeken bir diğer çalışması ise 1976 yılında yapmış olduğu karma teknik heykel <strong>&#8220;Musical Chair&#8221;</strong>. Sanatçının 1970&#8217;lerde geleneksel heykel malzemelerine meydan okuma niyetini simgeleyen eser, üzerinde küçük kırmızı bir sandalye bulunan ahşap bir kutudan oluşuyor. Bu parçanın odak noktası, sanki geriye doğru devrilmiş ve düşme anından hemen önce tutulmuş gibi hafif bir açıyla ayarlanmış parlak kırmızı bir sandalye. Sandalyeyi yavaşça döndürmek için ise bir müzik kutusu mekanizması kullanılıyor ve altında suluboya ile yapılmış bir figürün yer aldığı boyalı bir levhayı ortaya çıkarıyor. Sadece küçük, kare pencerelerden bir kısmı görülebiliyor. Figürün uzuvları desteksiz bir serbest düşüşle dönüp; yukarıdaki sandalyenin boş koltuğuna hayaletimsi bir nitelik çağrıştırıyor. Tıpkı &#8220;Dollhouse&#8221;da olduğu gibi, bu bağımsız sahne Joseph Cornell&#8217;in montaj kutularını &#8211; ailesini nadiren terk eden bir sanatçı tarafından yaratılan geçmişin yaratıcı kolajlarını &#8211; hatırlatıyor. Koleksiyoncu Agah Uğur, küratör Özge Ersoy ile yaptığı söyleşide, Onur&#8217;un 1976 tarihli bu eserinin koleksiyonunun en önemli eseri olduğunu belirtiyor.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/Füsun-Onur-Musical-Chair-1976-image-courtesy-of-Hadiye-Cangokce..jpg" alt="" class="wp-image-65759" width="387" height="387"/><figcaption><em>Füsun Onur&#8217;un &#8220;Musical Chair&#8221; adlı çalışması</em></figcaption></figure></div>


<p>Onur, 2012 yılında<strong> “İsimsiz”</strong> ve <strong>“Kargaların Dansı”</strong> çalışmalarının sergilendiği dOCUMENTA&#8217;ya davet edildi. 2014 yılında Arter Sanat Galerisi kapsamında Füsun Onur’un 40&#8217;tan fazla yapıtı bir araya getirildi. Onur&#8217;un 50 yılı aşan sanatsal üretimine kronolojik bir yerleştirme önermekten ziyade, yapıtları arasındaki sezgisel bağlantıların izini süren sergide, sanatçının erken dönem üretiminden soyut geometrik desenleri ile form, uzam ve zaman ilişkisini araştırdığı heykelleri ve gündelik malzemeleri kullandığı yerleştirmeleri, Arter&#8217;in dört sergi katına yayılıyordu. Arter Sergiler Direktörü Emre Baykal&#8217;ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, adını ise Lewis Carroll&#8217;ın <strong>&#8220;Through the Looking Glass&#8221;&nbsp;</strong>başlıklı kitabından alıyor.</p>



<p>Serginin şüphesiz en etkileyici parçaları arasında Onur’un ilk defa 1982 yılında Taksim Sanat Galerisi’nde sergilediği <strong>“Counterpoint with Flowers /&nbsp;Çiçekli Kontrpuan”</strong> isimli yerleştirmesi yer alıyor. Arter’in en üst katında yeniden kurgulanan parça, alabildiğine mavi plastik bir muşamba ile tamamen kaplanmış duvarlar ve tavan ile, odanın ortasına konumlanmış gerçek ve yapay çiçeklerden oluşuyor. Odaya adımınızı atar atmaz sanki bir deniz altı ile gökyüzü arasındaymış gibi tuhaf bir yanılsama yaratıyor. Malzemenin huzur veren rengi ve kaçınılmaz yapaylığı arasında izleyiciyi hapsediyor. Odayı bütünüyle bir sanat eserine dönüştürmesi ve izleyiciyi bu mekana hapsetmesi ile bizleri bu sanat yapıtını yalnızca izlemek yerine, onunla oynamaya, onun bir parçası olmaya davet ediyor gibi bir his uyandırıyor.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/Füsun-Onur-Counterpoint-with-Flowers-1982-installation-view-from-Through-the-Looking-Glass-Arter-2014-Arter-Collection-©-Photo-Murat-Germen-©-Füsun-Onur.jpg" alt="" class="wp-image-65760" width="532" height="350"/><figcaption><em>Füsun Onur&#8217;un &#8220;Counterpoint with Flowers&#8221; adlı çalışması</em></figcaption></figure></div>


<p>Yerleştirme ve heykel disiplininin genişlemesine ve yeni tartışmalarla zenginleşmesine katkıda bulunan önde gelen sanatçılar arasında kabul edilen sanatçı, İsveç, Makedonya, Hollanda, Fransa, Almanya&#8217;da sanat mekanları dahil olmak üzere çok sayıda uluslararası sergiye katıldı. Eserleri Arter (İstanbul), Tate Modern (Londra), Van Abbemuseum (Eindhoven), Centre National des Arts Plastiques (Paris) ve MAK Viyana gibi pek çok önemli uluslararası müze koleksiyonlarında yer almıştır.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/fusun-onur-venedik-bienali-roportaji-3-1.jpg" alt="" class="wp-image-65761" width="513" height="385"/><figcaption><em>Füsun Onur ve Bige Örer</em></figcaption></figure></div>


<p>Bugün halen çalışmalarına aktif olarak devam etmekte olan sanatçı, 59. Venedik Bienali kapsamında “Evvel zaman içinde…” yerleştirmesi ile Türkiye’yi temsil edecek. Onur’un yaklaşık iki yıldır üzerinde çalıştığı yerleştirme, insanların yol açtığı ve gezegenin geleceğini tehdit eden insan odaklı yönetim anlayışına karşı birleşerek mücadele eden bir grup fareyle, kedinin öyküsünü konu alıyor.&nbsp;&nbsp;<b>“Evvel zaman içinde…”</b>&nbsp;59. Uluslararası Venedik Bienali Sanat Sergisi Arsenale’deki Türkiye Pavyonu’nda sergilenecek. İKSV tarafından yaptırılan ve üretilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı&#8217;nın katkılarıyla Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı himayesinde gerçekleştirilen serginin küratörlüğünü Bige Örer üstleniyor. 59. Venedik Bienali,&nbsp;<b>23 Nisan – 27 Kasım 2022&nbsp;</b>tarihleri arasında gerçekleşecek.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/fusun-onur-venedik-bienali-roportaji-4-1.jpg" alt="" class="wp-image-65762" width="547" height="373"/><figcaption><em>Füsun Onur&#8217;un “Evvel zaman içinde…” adlı yeni yerleşmesindeki eseri</em></figcaption></figure></div>


<p>{774890}</p>


batch_fusun-onur-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri-fusun-onur-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri-848

Füsun Onur: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri


<p><i>23 Nisan – 27 Kasım 2022 tarihleri arasında düzenlenecek Venedik Bienali’nin Türkiye Pavyonu’nda bu sene Türk çağdaş ve kavramsal sanatının öncüsü Füsun Onur&#8217;un yeni yerleştirmesi “Evvel zaman içinde…” yer alacak. </i><i>Peki Türkiye ilk kez ne zaman Venedik Bienali’nde katıldı? </i><i>Bugüne kadar hangi Türk sanatçılar ve eserleri Venedik Bienali’nde yer aldı? </i><i>Gelin birlikte inceleyelim…</i></p>



<p>Dünyanın en prestijli sanat etkinliklerinden <strong>Venedik Bienali</strong>, bu yıl 23 Nisan –&nbsp;27 Kasım 2022 tarihleri arasında düzenleniyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu yürüttüğü <strong>Türkiye Pavyonu</strong>’nda bu sene Bige Örer’in küratörlüğünde Türk çağdaş ve kavramsal sanatının öncüsü <strong>Füsun Onur</strong>&#8216;un yeni yerleştirmesi <strong>“Evvel zaman içinde…</strong>” yer alacak.&nbsp;</p>



<p>Peki Türkiye ilk kez ne zaman Venedik Bienali’nde katıldı? Bugüne kadar hangi Türk sanatçılar ve eserleri Venedik Bienali’nde yer aldı? Gelin birlikte inceleyelim…</p>



<h2><strong><span style="font-size: 20px;">Türkiye’nin&nbsp;Venedik Bienali’ne Katılmasındaki Öncü İsim:&nbsp;Beral Madra</span></strong></h2>



<p>Uluslararası bir sanat sergisi olan <strong>Venedik Bienali</strong>, iki yılda bir İtalya’nın Venedik kentinde yüz yılı aşkın bir süredir düzenlenmektedir.&nbsp;&#8220;Sanat dünyasının olimpiyatları&#8221; olarak tanımlanan ve çağdaş sanatçılar için oldukça prestijli bir etkinlik olan bienale Türkiye ise&nbsp;<strong>Beral Madra</strong>&#8216;nın kişisel çabalarıyla ve Kültür ve Turizm Bakanlığı&#8217;nın katkılarıyla ilk kez 1991 yılında katıldı.</p>



<p>Beral Madra Venedik Bienali’ne Türkiye’nin katılmasına öncü olmanın yanı sıra, 1991 – 2001 yılları arasında düzenlenen tüm sergilerin küratörlüğünü ve komiserliğini de yaptı. Bu sergilerde Kemal Önsoy, Mithat Şen, Serhat Kiraz, Erdağ Aksel, Adem Yılmaz, Murat Morova, Ahmet Öktem gibi isimler yer aldı.</p>



<h2><strong><span style="font-size: 20px;">Türkiye Pavyonu’nda Yer Alan Sanatçılar ve Eserleri</span></strong></h2>



<p><strong>2003</strong> yılında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı&#8217;nın desteğiyle kiralanan geçici bir sergi alanı ile <strong>Türkiye Pavyonu</strong> hayata geçirildi.&nbsp;Küratörlüğünü ve siparişini yine Beral Madra&#8217;nın üstlendiği <strong>ilk</strong>&nbsp;<strong>Türkiye Pavyonu</strong>, Gül Ilgaz, Ergin Çavuşoğlu, Neriman Polat, Nazif Topçuoğlu ve Nuri Bilge Ceylan&#8217;ın katılımıyla&nbsp;<strong>“In Limbo”</strong> isimli bir sergi düzenledi.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/aa-venedik-2.jpg" alt="" class="wp-image-71487" width="561" height="430"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><em>Hüseyin Çağlayan’ın “Absent Presence” adlı çalışması</em></p>



<p><strong>2005</strong> yılında, 51. Uluslararası Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü tekrar Beral Madra üstlenirken, koordinatörlüğünü ise Murat Pilevneli yaptı. Bienal kapsamında Tilda Swinton&#8217;ın rol aldığı <strong>Hüseyin Çağlayan</strong>’ın <strong>“Absent Presence”</strong>&nbsp;adlı video çalışması Palazzo Levi&#8217;de sergilendi.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/venedik-bienali-dont-complain.jpg" alt="" class="wp-image-71488" width="659" height="438"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><em>Hüseyin Bahri Alptekin&#8217;in “Don&#8217;t Complain” adlı çalışması</em></p>



<p>Türkiye Pavyonu, <strong>2007</strong> yılından itibaren <strong>İstanbul Kültür Sanat Vakfı</strong> (İKSV) tarafından düzenlenmeye başladı. 2007 yılında 52. Uluslararası Venedik Bienali için Türkiye Pavyonu&#8217;nun küratörlüğünü yapan Vasıf Kortun’un <strong>Hüseyin Bahri Alptekin</strong>&#8216;i pavyon için bir proje gerçekleştirmeye davet etmesi üzerine Alptekin, <strong>“Don&#8217;t Complain”</strong> adlı yarı kemerli formda bir dizi spesifik tek hücreli mekândan oluşan bir yerleştirme tasarladı.</p>



<div class="is-layout-flex wp-container-15 wp-block-columns">
<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="450" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/ahmet-ogut-exploded-city-1.jpg" alt="" class="wp-image-71489"/><figcaption><em>Ahmet Öğüt&#8217;ün “Exploded City” adlı eseri</em></figcaption></figure>
</div>



<div class="is-layout-flow wp-block-column">
<figure class="wp-block-image size-full"><img decoding="async" width="730" height="450" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/banu-cennetoglu-katalog-2009.jpg" alt="" class="wp-image-71490"/><figcaption><em>Banu Cennetoğlu&#8217;nun “KATALOG 2009” adlı eseri</em></figcaption></figure>
</div>
</div>



<p><strong>2009</strong> yılında, 53. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için danışma kurulu, küratörlüğünü <strong>Başak Şenova</strong>&#8216;nın yaptığı <strong>“Lapses/*”</strong> isimli projeyi seçti. “Lapses/*” <strong>Ahmet Öğüt</strong>&#8216;ün <strong>“Exploded City”</strong> ve <strong>Banu Cennetoğlu</strong>&#8216;nun <strong>“KATALOG 2009”</strong> isimli eserlerinden oluşmaktaydı.</p>



<p><strong>2011</strong> yılında ise <strong>Ayşe Erkmen</strong>, <strong>“Plan B”</strong>&nbsp;adlı çalışmasıyla Türkiye&#8217;yi temsil etti. Bu seneki pavyonun küratörlüğünü Fulya Erdemci, Danae Mossman’ın küratöryel işbirlikçiliği ile beraber yaptı. <strong>2013</strong> yılına gelindiğinde Türkiye Pavyonu&#8217;nun küratörlüğünü Emre Baykal üstlendi ve <strong>Ali Kazma</strong>&nbsp;<strong>“Resistance”</strong>&nbsp;adlı eseriyle bienale katıldı.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/places-of-memory.jpg" alt="" class="wp-image-71491" width="637" height="363"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><em>14. Uluslararası Venedik Bienali Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’ndan&nbsp;“Places of Memory”&nbsp;projesi</em></p>



<p><strong>2014</strong> yılında 14. Uluslararası Venedik Bienali Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu, küratör Murat Tabanlıoğlu, proje koordinatörü Pelin Derviş ve katılımcılar Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’la beraber hazırladığı <strong>“Places of Memory”</strong>&nbsp;projesini sundu. Bu sene Türkiye için dönüm noktası niteliğindeydi çünkü Türkiye Pavyonu’nun, İstanbul Kültür Sanat Vakfı&#8217;nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla 2014 yılında Venedik Bienali&#8217;nde uzun soluklu bir mekâna kavuştu. Öyle ki, <strong>Eski Venedik Tersanesi Arsenale&#8217;</strong>deki <strong>Sale d&#8217;armi binası </strong>olan bu mekân 2034 yılına kadar Türkiye Pavyonu&#8217;na ev sahipliği yapacak.</p>



<p><strong>2015</strong> yılında, küratörlüğünü Defne Ayas&#8217;ın yaptığı, günümüzün önemli kavramsal sanatçılarından Sarkis&#8217;in projesi <strong>“Respiro”</strong>&nbsp;Türkiye Pavyonu&#8217;nda sunuldu. <strong>2016</strong> yılında 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi&#8217;ndeki Türkiye Pavyonu&#8217;nda ise <strong>“Darzanà”</strong>&nbsp;projesi yer aldı. <strong>2017</strong> yılında, sanatçı <strong>Cevdet Erek</strong>&#8216;in <strong>“ÇIN”</strong>&nbsp;adlı projesi sunuldu. Türkiye Pavyonu, 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi&#8217;nde Kerem Piker küratörlüğünde<strong> Vardiya / The Shift</strong>&#8216;i sundu. The Shift, İKSV&#8217;nin düzenlediği açık çağrıya yanıt olarak gelen proje başvuruları arasından seçildi. 2019 yılında gerçekleştirilen 58. Uluslararası Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda ise&nbsp;küratörlüğünü Zeynep Öz&#8217;ün yaptığı, etkili sanatçı <strong>İnci Eviner</strong>&#8216;in yeni bir yerleştirmesi sunuldu.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/aa-venedik-4.jpg" alt="" class="wp-image-71492" width="397" height="397"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><em>“Ölçü Olarak Mimarlık” projesi</em></p>



<p>Venedik Bienali&#8217;nin <strong>2021</strong>&#8216;de düzenlenmesi planlanan 17. Uluslararası Mimarlık Sergisi için yapılan açık çağrı başvurularının değerlendirilmesi sonucunda, seçici kurul, küratörlüğünü mimar Neyran Turan&#8217;ın yaptığı <strong>“Ölçü Olarak Mimarlık”</strong> projesine yer verilmesine karar verdi. İklim değişikliği ve mimarlık ilişkisine odaklanan projede küratör yardımcısı olarak Betsy Clifton, E. Ece Emanetoğlu, Ian Erickson, Samet Mor ve Melis Uğurlu atandı. Mayıs 2020&#8217;de açılması planlanan Venedik Bienali, COVID-19 salgını nedeniyle 2022&#8217;e ertelendiği için proje de ertelendi.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/aa-venedik-5.jpg" alt="" class="wp-image-71493" width="427" height="427"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><em>Füsun Onur&#8217;un&nbsp;“Evvel zaman içinde…” adlı yeni yerleşmesindeki eseri</em></p>



<p>Venedik Bienali&#8217;nin COVID-19 salgını nedeniyle 2022&#8217;ye ertelenen <strong>59. Uluslararası Sanat Sergisi</strong> için Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu, sanatçı <strong>Füsun Onur</strong>&#8216;un bir eser üretmesine karar verdi. Türk çağdaş ve kavramsal sanatının öncüsü Füsun Onur&#8217;un yeni yerleştirmesi <strong>“Evvel zaman içinde…”</strong> 59. Uluslararası Venedik Bienali Sanat Sergisi Arsenale’deki Türkiye Pavyonu’nda sergilenecek. İKSV tarafından yaptırılan ve üretilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı&#8217;nın katkılarıyla Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı himayesinde gerçekleştirilen serginin küratörlüğünü Bige Örer üstleniyor. 59. Venedik Bienali,&nbsp;<strong>23 Nisan – 27 Kasım 2022 </strong>tarihleri ​​arasında gerçekleşecek.</p>


batch_venedik-bienali-turkiye-pavyonu-dunden-bugune-venedik-bienali-turkiye-pavyonu-675

Dünden Bugüne Venedik Bienali Türkiye Pavyonu


<p><i>21. yüzyılın en büyük ve en beklenmedik sanatsal keşiflerinden biri olan <i>Leonardo da Vinci&#8217;nin “Salvator Mundi” tablosunun </i>500 yıllık şanlı tarihinin, yeniden ortaya çıkışının, restorasyonunun ve onaylanma sürecinin hik</i><em>â</em><i>yesini gelin birlikte inceleyelim.</i></p>



<p>Rönesans döneminin en önemli ressamlarından <strong>Leonardo da Vinci</strong>’nin eserleri halen adından sıkça söz ettirerek, sanatseverler tarafından büyük ilgi görüyor. Ancak ünlü ressamın birçok tablosunun içinde en çok ön plana çıkanlardan biri <strong>“Salvator Mundi”</strong> <strong>tablosu </strong>oluyor. Peygamber İsa’yı resmettiği, erkek Mona Lisa olarak bilinen&nbsp;“Salvator Mundi” tablosunun&nbsp;500 yıllık şanlı tarihinin, yeniden ortaya çıkışının, restorasyonunun&nbsp;ve onaylanma sürecinin&nbsp;hikâyesini gelin birlikte keşfedelim.</p>



<h2><strong><span style="font-size: 20px;">İlk Sahibi&nbsp;</span></strong><strong><span style="font-size: 20px;">Kral I. Charles</span></strong></h2>



<p>1500’lü yılların başında <strong>Leonardo da Vinci</strong>’nin, Milano ve Cenova&#8217;nın fethinden hemen sonra Fransa Kralı XII. Louis’nin hizmetine girdiği ve Salvator Mundi’yi bu dönemde kral ve eşi Brittany Anne için resmettiği düşünülüyor. 1625’te Kraliçe Henrietta Maria’nın İngiltere kralı Kral I. Charles ile evlenmesi üzerine, eseri İngiltere’ye götürdüğü ve 1763 yılına kadar İngiliz kraliyet ailesinin koleksiyonunda muhafaza edildiği biliniyor. Sonrası ise tam bir muamma…</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/salvator-mundi.png" alt="" class="wp-image-64207" width="324" height="490"/></figure></div>


<h2><strong><span style="font-size: 20px;">200 Yıl Boyunca Ortadan Kaybolan Tablo</span></strong></h2>



<p>O tarihten sonra yaklaşık 200 yıl boyunca ortadan kaybolan tablonun yok edildiğine inanılıyor ve Leonardo’nun takipçisi Bernardino Luini&#8217;nin eseri olarak Sir Charles Robinson tarafından satın alındığı ve Cook Koleksiyonu’na dahil edildiği 1900&#8217;e kadar tablonun izine rastlanmıyor. Daha sonra 1958’de İngiltere&#8217;de Sotheby&#8217;s&#8217;de görülüyor ve o sırada 45 £ &#8211; yani yaklaşık 125 $&#8217;a- satılıyor. 2005 yılında küçük bir ABD müzayede evinde satın alınana kadar tekrar ortadan kayboluyor.</p>



<p>En sonunda 2000’lerin başında tablo tekrar ortaya çıkıyor. Ancak Leonardo’nun hayatta kalan birçok eseri gibi yeniden ortaya çıktığında pek iyi durumda olmadığı için kapsamlı bir restorasyon gerektiriyor. Salvator Mundi&#8217;nin restorasyonu, New York Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Koruma Merkezi&#8217;ndeki Kress Resim Koruma Programı Kıdemli Araştırma Görevlisi ve Konservatörü Dianne Dwyer Modestini tarafından üstleniliyor.</p>



<h2><strong><span style="font-size: 20px;">İncelikli ve Titiz Restorasyon Süreci</span></strong></h2>



<p>Modestini, deneysel materyal kullanımıyla tanınan Leonardo’nun, Salvator Mundi&#8217;yi uyguladığı orijinal ceviz panelinin, tarihinin başlarında kopmuş bir düğüm içerdiğini ancak, resmin önemli bölümlerinin, özellikle İsa&#8217;nın her iki eli, saçının zarif bir şekilde işlenmiş bukleleri, küre ve perdelerinin, oldukça iyi korunmuş ve orijinal hallerine yakın olduğunu rapor ediyor ve süreçle ilgili,&#8221;Neyse ki, yüzün ten rengi tonları ve cilalar da dahil olmak üzere tüm katmanlar yapılarını koruyor. Bu pasajlarda aşınma yok; eğer olsaydı, kayıpları yeniden inşa edemezdim&#8221; açıklamasında bulunuyor.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/08/salvator-mundi-2.jpg" alt="" class="wp-image-64209" width="335" height="485"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><em>Restorasyon sürecinde temizlenmiş tablonun tam görünümü</em></p>



<p>Resmin Leonardo&#8217;ya atfedilmesini sorgulayan saygın uzmanlar olsa da, konservasyon sürecinde, kızılötesi görüntülemeler, teknik incelemeler ve analizler, Salvator Mundi&#8217;de keşfedilen pigmentlerin ve tekniğin Leonardo tarafından özellikle Mona Lisa ve St. John’da kullanılan pigmentasyon ve teknikle tutarlılığını gösteriyor.</p>



<h2><strong><span style="font-size: 20px;">Satılan En Pahalı Tablo Rekoru</span></strong></h2>



<p>Bir müzayedede satılan bir önceki dünya rekoru, 2015&#8217;te 179,3 milyon ABD dolarına satılan Picasso&#8217;nun “Cezayirli Kadınları”&nbsp;iken, 15 Kasım 2017&#8217;de, Leonardo Da Vinci&#8217;nin “Salvator Mundi”si, bir Christie&#8217;s müzayedesinde Suudi prens Muhammed Bin Selman adına 450,3 milyon ABD dolarına satın alınarak, o tarihe kadar açık artırmada satılan en pahalı tablo rekorunu kırıyor.</p>



<figure class="wp-block-embed aligncenter is-type-video is-provider-youtube wp-block-embed-youtube wp-embed-aspect-16-9 wp-has-aspect-ratio"><div class="wp-block-embed__wrapper">
<iframe loading="lazy" title="Savior for Sale: Da Vinci’s Lost Masterpiece? | Official Trailer" width="500" height="281" src="https://www.youtube.com/embed/bdL40JdeQaI?feature=oembed" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen></iframe>
</div></figure>



<p></p>



<p>Öte yandan, 2021 yılında yayınlanan “The Saviour for Sale: The Story of Salvator Mundi”&nbsp;isimli bir Fransız belgeseli, “Salvator Mundi”nin bizzat&nbsp;Leonardo da Vinci’nin elinden değil, sadece atölyesinden çıktığını öne sürüyor ve böylece dünyanın en pahalı tablosu olan Leonardo da Vinci&#8217;ye atfedilen Salvator Mundi hakkında yeni şüpheler ortaya çıkıyor.</p>



<p>Son olarak, “Salvator Mundi”nin geçtiğimiz yıl içerisinde bir NFT versiyonu satışa sunuluyor. Yazar/sanat tarihçisi ve “The Last Leonardo” kitabının da yazarı Ben Lewis, Leonardo da Vinci&#8217;ye ait olan ünlü tablonun yeniden tasarlanmış haliyle bir NFT versiyonu yaratıyor. Orijinalinin neredeyse birebir kopyası olarak sunulan eserdeki figür, normalde bir elinde küre tutarken, NFT versiyonunda küre yerine 100 dolarlık bir banknot destesi tutuyor. Eserin NFT versiyonu “Salvator Metaversi” ismini alıyor. Konuyla ilgili haberimiz için tıklayınız.&nbsp;</p>



<p>{773922}</p>


batch_salvator-mundi-salvator-mundi-tablosunun-esrarengiz-hikayesi-330

Salvator Mundi Tablosunun Esrarengiz Hikayesi


<p><em>Rus asıllı ressam ve sanat kuramcısı, soyut sanatın öncüsü olarak kabul edilen Wassily Kandinsky&#8217;nin hayatı ve öne çıkan eserlerini yakından tanıyın.</em></p>



<h2><span style="font-size: 20px;"><b>Wassily&nbsp;Kandinsky Kimdir?</b></span></h2>



<p>Wassily Wassilyevich Kandinsky, Rus asıllı ressam ve sanat kuramcısıdır. Soyut sanatın öncüsü olarak kabul edilir.</p>



<h2><span style="font-size: 20px;"><b>Wassily Kandinsky’nin Hayatı</b></span></h2>



<p>Wassily Kandinsky, 1866&#8217;da Moskova&#8217;da&nbsp;iyi eğitimli, karışık etnik kökenlerden üst sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesi Muskovit kökenli idi, babası ise Moğolistanlı bir çay tüccarıydı. Kandinsky çocukluğunun büyük bir kısmını Odessa&#8217;da geçirdi. Küçük yaşlardan itibaren seslerin, kelimelerin ve renklerin uyaranlarına karşı olağanüstü bir duyarlılık gösterdi. Babası onun sanata olan yeteneğini farkedince, oğlunu özel resim derslerinin yanı sıra piyano ve çello derslerine de kaydettirdi. Sanatla erken yaşta tanışmasına rağmen, Kandinsky 30 yaşına gelene kadar resme yönelmedi. 1886 yılında hukuk, etnografya ve ekonomi okumak için Moskova Üniversitesi&#8217;ne girdi. 1889&#8217;da kuzeybatı Rusya&#8217;nın Vologda bölgesinde, insanların yaşamını incelemek için oluşturulan bir ekiple birlikte araştırmalar yaptı, halk sanatlarından ve köy evlerinin iç dekorasyonlarından çok etkilendi. Formların ve renklerin kullanımı onu büyülemişti.</p>



<p>1893&#8217;te üniversitenin hukuk fakültesinde çalışmaya başladı. 1896&#8217;da 30 yaşına geldiğinde, Münih Akademisi&#8217;ne kaydolmak için gelecek vaat eden hukuk ve ekonomi öğretmenliği kariyerinden vazgeçti. Daha sonraları bu kararı için &#8220;Hayatımın otuzuncu yılına kadar ressam olmayı hayal ediyordum, çünkü en çok resim yapmayı seviyordum ve bu arzuyla baş etmek kolay olmadı. Otuz yaşında düşündüm: ya şimdi ya da asla” açıklamasında bulunmuştur. Münih Akademisi’ne hemen kabul edilmedi ama kendi başına sanatı öğrenmeye başladı. Aynı yıl, Moskova&#8217;dan ayrılmadan önce Monet&#8217;nin resimlerinden oluşan bir sergiye gitti ve burada Monet’nin eşsiz ‘Haystacks’ serisinin izlenimci üslubundan çok etkilendi; ona göre bu üslup neredeyse nesnelerin kendisinden bağımsız, güçlü bir renk duygusuna sahipti.</p>



<p>Mayıs 1901&#8217;de Kandinsky, Rolf Nitzky, W Waldemar Heckel ve Wilhelm Hüsgen, sanatta yeni yollar arayan sanatçıları bir araya getirmek için tasarlanan “Phalanx Sanatsal ve Yaratıcı Birliği”ni kurdu. Uzun yıllar metresi olacak Gabriele Münter ile de burada tanıştı. Tanıştıklarında Gabriele henüz 25 yaşındaydı, Kandinsky ise 36 yaşındaydı ve babasının kuzeni Anna Chemyakina ile evliydi. İkisi de birbirinden çok etkilenmişti ancak Kandinsky&#8217;nin evli olduğu gerçeği ortadaydı. 1902 yazında Kandinsky, Gabriele Münter&#8217;i Alpler&#8217;de, Münih&#8217;in hemen güneyinde yazlık resim derslerine katılmaya davet etti. Gabriele hemen kabul etti ve ilişkileri profesyonelden daha kişisel hale geldi. Bir yıl sonra, 1903&#8217;te nişanlandılar.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2021/11/2w-481x600.jpg" alt="" width="390" height="486"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><em>Wassily Kandinsky</em></p>



<p>20. yüzyılın başlarında mevcut resimlerinin sayısı arttı. Kandinsky&#8217;nin bu erken dönem resimleri empresyonizmin yanı sıra pointillizm ve fovizmden büyük ölçüde etkilenen manzaralardı. İlk çalışmalarından en ünlüsü, 1903&#8217;te resmettiği The Blue Rider’dı. Geniş renk ve tanınabilir formlar kullanarak resmettiği manzaralardan oluşan resimlerinde herhangi bir insan figürü yer almıyordu. Bunun bir istisnası, Kandinsky&#8217;nin bir kasabanın duvarlarının önünde köylülerin ve soyluların oldukça renkli (ve hayal ürünü) bir görüntüsünü yeniden yarattığı 1904 yapımı olan Pazar, Eski Rusya’dı.</p>



<p>1906&#8217;dan 1908&#8217;e kadar Kandinsky, Avrupa&#8217;yı dolaşarak çok zaman geçirdi. The Blue Mountain eserini de soyutlamaya yönelik eğilimini göstererek bu zamanda resmetti. 1909&#8217;da Kandinsky ve metresi Alman ressam Gabriele Münter, Bavyera&#8217;nın güneyindeki küçük Murnau kasabasında bir ev satın aldı ve buraya yerleşti. 1910 yılı hem Kandinsky hem de sanat dünyası için çok önemliydi. Kandinsky ilk soyut suluboyasını üretti. Bu çalışmada, temsilin tüm unsurları (bir öznenin gerçek görünümü) ortadan kalkmış gibi görünüyor. İlk soyut çalışmalarına devam ederken, güçlü renk yamalarıyla birlikte güçlü düz çizgi vuruşları kullandı. 1911&#8217;de diğer Ekspresyonist ressamlarla birlikte Der Blaue Reiter grubunu kurdu. Grubun diğer üyeleri İsviçreli ressam Paul Klee, Franz Marc, August Macke, Gabriele Münter, Alexei von Jawlensky ve Alfred Kubin idi. Kandinsky, Franz Marc ile birlikte grubun lideriydi.</p>



<p>1914 yılı Kandinsky&#8217;nin kişisel yaşamına felaket getirdi. Rus İmparatorluğu ve Alman İmparatorluğu savaşa gitti. Birinci Dünya Savaşı ilan edildiğinde, Kandinsky, Gabriele Münter ile olan ilişkisini kesti ve Rusya&#8217;ya döndü. 1917’de Moskova&#8217;lı Nina Andreevskaya ile evlendi. 50 yaşını geçmesine ve eşinin daha genç olmasına rağmen, evlilikleri son derece başarılı oldu ve kendisini Rus yaşamına yeniden entegre etmek niyetiyle Moskova&#8217;ya yerleşti. Bolşevik rejimi, sanatçıların ve yazarların desteğini kazanmaya çalıştı ve bu nedenle Kandinsky&#8217;ye müzelerin düzenlenmesi için görevler verildi. 1918&#8217;de Moskova Üniversitesi&#8217;ne profesör olarak atandı. Sosyal Gerçekçilik tarzı, Bolşeviklerin dikte ettiği baskın sanatsal stil haline gelene kadar çalışmaları sergilendi.</p>



<p>1921&#8217;de Kandinsky ve eşi Rusya&#8217;yı terk ederek Almanya&#8217;ya yerleşti. 1922&#8217;de Weimar&#8217;da Bauhaus mimarlık ve uygulamalı sanat okulunda öğretmenliğe başladı. 1925&#8217;te Bauhaus okulu Dessau&#8217;ya taşınınca Kandinsky de buraya yerleşti ve 1928&#8217;de Alman vatandaşı oldu. 1933&#8217;te Adolf Hitler&#8217;in önderliğindeki ulusal sosyalist hükümeti Bauhaus okulunu kapattı. Kandinsky ve eşi böylelikle Paris&#8217;e taşındı ve 1934&#8217;te Fransız vatandaşı oldular.</p>



<p>Kandinsky hayatının son on yılını Paris&#8217;te yaşayarak geçirdi. Küçük bir dairede yaşadı ve oturma odasını bir sanat stüdyosuna dönüştürdü. Renklere ve geometrik olmayan şekillere odaklanan çalışmaları hemen hemen aynı kaldı, ancak kullandığı görüntüler küçüldü, daha az ihtişamlı hale geldi. Bu süre zarfında Rus köklerine geri döndü ve Slav sanatını temsil eden doğal renklere yöneldi. Ayrıca boyayla karıştırdığı birkaç resminde kum kullanarak farklı ortamlar üzerinde de deneyler yaptı. Bu, son resimlerine rustik bir hava kattı, sanatını doğaya ve Rus kökenlerine geri götürdü.</p>



<p>Naziler, 1937&#8217;de ‘yozlaşmış sanat’ın tasfiyesi sırasında 57 tuvaline el koydu, ancak faşistlerin sanatına karşı yasaklamasına rağmen, Amerikalı patronlar -özellikle Solomon R. Guggenheim- onun soyut çalışmalarını hevesle topladılar. Eserleri, modern, avangart sanata adanmış açılışı planlayan Guggenheim Müzesi’nin misyonunu şekillendirmenin anahtarı oldu. Müzenin koleksiyonundaki 150&#8217;den fazla eserle Kandinsky, &#8220;Guggenheim&#8217;ın koruyucu azizi&#8221; olarak tanındı. Wassily Kandinsky 1944&#8217;te 77 yaşında öldü.</p>



<h2><span style="font-size: 20px;"><b>Wassily Kandinsky’nin Öne Çıkan Eserleri</b></span></h2>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>The Blue Mountain, 1908</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/the-blue-mountain.jpg" alt="" class="wp-image-71437" width="467" height="516"/></figure></div>


<p>Kandinsky, resmin belirli bir konuya ihtiyacı olmadığını, ancak şekil ve renklerin tek başına sanat olabileceğini düşünüyordu. Örneğin, The Blue Mountain&#8217;daki geniş renk kullanımı, Kandinsky&#8217;nin rengin formdan bağımsız olarak sunulduğu ve her renge eşit önem verildiği bir sanata olan eğilimini açıkça gösteriyor. Kompozisyon daha düzlemsel ve resim dört bölüme ayrılmış: gökyüzü, kızıl ağaç, sarı ağaç ve üç atlı ile mavi dağ. Bu mavi dağla, biri sarı biri kırmızı olmak üzere iki geniş ağaçla çevrili üç binicinin ve diğerlerinin bulunduğu bir alay, altta kesişiyor. Binicilerin yüzleri, kıyafetleri ve eserlerinin her biri tek renk ve ne onlar ne de yürüyen figürler gerçek bir ayrıntı sergilemiyor. Düz düzlemler ve dış hatlar da Fauvist etkisinin göstergesi olarak görülüyor.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>The Blue Rider (Der Blaue Reiter), 1903</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/blue-rider.jpg" alt="" class="wp-image-71438" width="533" height="500"/></figure></div>


<p>Blue Rider, Kandinsky&#8217;nin soyut müzik tarzını ses olarak tam olarak geliştirmeden önceki dönemine ait 1900&#8217;lerin başlarından kalma belki de en önemli tablosudur. Resim yeşilimsi bir çayırda hızla ilerleyen mavi pelerinli bir biniciyi tasvir etmekte ve bazı eleştirmenlere göre mavili binici kollarında bir çocuk figürü taşımaktadır. Bu kasıtlı soyutluğu, hem birçok sanat teorisyeninin kendi temsillerini figüre yansıtmasına neden oluyor, hem de izleyicilerin sanatın temsillerine katılmasına izin vererek, Kandinsky&#8217;nin kariyeri ilerledikçe daha da soyut hale gelen sonraki eserlerinde büyük bir meyve vermek için kullanacağı bir tekniğin temellerini oluşturuyordu.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Composition VII, 1913</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/composition-1.jpg" alt="" class="wp-image-71440" width="553" height="364"/></figure></div>


<p>Kandinsky, 1913&#8217;te Kompozisyon VII&#8217;yi yarattı. Sanatını müzikle bağlantılı olarak görüyor ve onları tanımlamak için &#8216;doğaçlama&#8217; ve &#8216;kompozisyon&#8217; terimlerini kullanıyordu. Nesneleri sembollere indirgeyerek, sonunda onlardan tamamen vazgeçti, anlamı iletmek için renkler ve şekiller kullandı. Resimlerin maneviyatı aktarmanın bir yolu olduğuna inanıyordu ve kendisini bir şair ve aynı zamanda bir sanatçı olarak görüyordu. Kompozisyon VII, rastgele bir şekil ve renk seçimi gibi görünebilir, ancak Kandinsky&#8217;nin dört gün süren nihai yaratımından önce birkaç ay titizlikle planlandı. Bundan önce, yağlı boya ve sulu boya kullanarak 30&#8217;dan fazla eskiz yaptı ve ilerledikçe her bir parçayı dikkatlice fotoğrafladı. Tuval üzerine yağlı boya tablo şu anda Moskova&#8217;daki Tretyakov Devlet Galerisi&#8217;nde izleyicisiyle buluşmaktadır.</p>



<h3><strong><span style="font-size: 18px;">Farbstudie Quadrate, 1913</span></strong><b><i></i></b></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/farbstudie-quadrate-1.jpg" alt="" class="wp-image-71441" width="598" height="444"/></figure></div>


<p>Kandinsky, bu yıllarda boyayacağı büyük soyut kompozisyonlar için hazırlanırken, renk ve biçim arasındaki ilişkide proaktif alıştırmalar olarak suluboya yaptı. Bu çalışmada, eş merkezli halkalar halinde uygulanan suluboya yıkamaları işlemde birbirine akıyor. Kandinsky&#8217;ye göre, ressamın paletindeki renkler ikili bir etki uyandırır: izole bir renge baktığımızda ve tek başına hareket etmesine izin verdiğimizde görebildiğimiz bariz özellikler; bir yanda renk tonunun sıcaklığı ya da soğukluğu, diğer yanda o tonun berraklığı ya da belirsizliği…</p>



<p>Bu tür çalışmalar, renk teorisine metodik ve sistematik yaklaşımlarında, Kandinsky&#8217;nin 1920&#8217;den 1922&#8217;ye kadar devlet tarafından finanse edilen bir kültür bilimsel çalışma merkezi olan Sanat Kültürü Enstitüsü&#8217;nde ve Bauhaus&#8217;ta bir öğretmen olarak yaklaşımını öngörür.</p>



<h3><strong><span style="font-size: 18px;">Yellow-Red-Blue, 1923</span></strong><b><i></i></b></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/yellow-red-blue-1.jpg" alt="" class="wp-image-71442" width="604" height="377"/></figure></div>


<p>Resimdeki ana renkler kareler, daireler ve üçgenlerdir ve bunlarla karıştırılmış soyut şekiller vardır. Renklerin ve şekillerin içinden geçen düz ve kavisli siyah çizgiler de vardır. Bu, parçayı izleyen kişide derin düşüncelere yol açmaya yardımcı olmak içindir.</p>



<p>Sarı-Kırmızı-Mavi aslında her bir tarafın ne kadar farklı olduğu ile ikiye bölünebilir. Sol tarafta parlak renklerde dikdörtgenler, kareler ve düz çizgiler bulunurken, sağ tarafta çeşitli soyut şekillerde daha koyu renkler bulunur. Bu iki taraf farklı etkiler gösterir ve izleyicide çeşitli duygular yaratmayı amaçlar.</p>



<p>İki metre genişliğindeki Sarı-Kırmızı-Mavi birkaç ana formdan oluşur: dikey sarı bir dikdörtgen, eğik bir kırmızı çarpı ve büyük bir lacivert daire; çok sayıda düz (veya kıvrımlı) siyah çizgi, dairesel yaylar, tek renkli daireler ve dağınık, renkli dama tahtaları hassas karmaşıklığına katkıda bulunur. Tuval üzerinde bulunan formların ve ana renkli kütlelerin bu basit görsel tanımlaması, takdir edilmesi daha derin bir gözlemi gerektiren işin iç gerçekliğine yalnızca ilk yaklaşımdır &#8211; sadece resimde yer alan formların ve renklerin değil, bunların ilişkileri, mutlaklıkları. tuval üzerindeki göreceli konumlar ve uyumları.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>On White&nbsp;II, 1923</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full is-resized"><img decoding="async" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/09/on-white-2.jpg" alt="" class="wp-image-71443" width="448" height="478"/></figure></div>


<p>Kandinsky&#8217;nin On White II&#8217;si, resimdeki iki ana rengin akıllı bir kombinasyonunu ifade ediyor: siyah ve beyaz. Kandinsky, resimlerinde sadece şekillerden ve figürlerden daha fazlasını temsil etmek için rengi kullandı. Bu resimde beyaz rengin birçok boyutu, hayattaki birçok olasılık ve fırsatı temsil etmek için kullanılmıştır. Siyah renk ise yokluğu ve ölümü temsil eder. Kandinsky, siyahı ölümün sessizliği olarak ifade etmiş ve bu resimde siyah, beyaz zemini isyankar bir etkiyle keserek, renkli renk kombinasyonunun huzurunu ya da deyim yerindeyse hayattaki fırsatları paramparça etmiştir.</p>


batch_wassily-kandinsky-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri-wassily-kandinsky-hayati-eserleri-ve-bilinmeyenleri-644

Wassily Kandinsky: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri


<p><em>Olağanüstü tabiatı ve tarihi şehirleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerden olan Karadağ&#8217;da&nbsp;nerede kalınır, ne yenir? Karadağ rehberimizdeki mekânları listenize alın!</em></p>



<p>2006 yılında Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden tarihi Yugoslavya ülkesi Karadağ, tertemiz denizi, olağanüstü tabiatı ve tarihi şehirleriyle mutlaka görülmesi gereken bir turizm cenneti… Bu eşsiz cennet Türk vatandaşlarına 90 günü aşmamak kaydıyla&nbsp;180 gün içinde 90 gün&nbsp;vizesiz seyahat imkânı sunmasıyla adeta benzersiz bir tatil fırsatı yaratıyor.</p>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-large"><img decoding="async" width="1024" height="683" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/karadag-hotels_11zon-1024x683.jpg" alt="" class="wp-image-119681"/></figure></div>


<p>Karadağ&#8217;a gelen ziyaretçilerin sahip olduğu en büyük avantaj ise ülkenin tüm turistik yerlerine ve olanaklarına kolay erişim sağlıyor olması… Birbirinden güzel plajlarda yüzüp güneşlenebilir, güzel bir öğleden sonra yürüyüş parkurlarının tadını çıkarabilir veya Avrupa&#8217;nın en derin kanyonundaki Tara Nehri&#8217;nde rafting yapabilir, ardından yerel restoranlarda enfes lezzetleri keşfedebilir ve geceleri yıldızları izlemenin keyfine varabilirsiniz. Akdeniz&#8217;in sunduğu en iyi lezzetleri, deneyimleri ve manzaraları sunan Karadağ’da keyfini sürecek&nbsp;çok şey var, planlamaya şimdiden başlayın!<i></i></p>



<h2><span style="font-size: 20px;"><b>Karadağ’ın En İyi Otelleri</b></span></h2>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>One &amp; Only Portonovi</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/oneonly-ic-yeni_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119683"/></figure></div>


<p>Açık Adriyatik kıyı şeridinin hemen dışında, Herceg Novi&#8217;deki Boka Körfezi&#8217;nin zarif girişinde yer alan <a href="https://www.instagram.com/ooportonovi/" target="_blank" rel="noopener">One&amp;Only Portonovi</a>, Karadağ&#8217;ın gelişen yeni rivierasının mücevherlerinden… El değmemiş kumsalları ve tertemiz denizinin yanı sıra, Perast ve Kotor gibi Orta Çağ kasabalarının Arnavut kaldırımlı sokaklarına ve fresklerle dolu kiliselerine komşu olan otel, misafirlerine eşsiz bir tatil deneyimi sunuyor.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Lazure Hotel &amp; Marina</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="410" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/karadag-lazure_11zon-1.jpg" alt="" class="wp-image-119685"/></figure></div>


<p>One&amp;Only otele sadece 4 km uzaklıkta, 300 yıllık eski bir karantina hastanesi harika bir renovasyonla otel haline getirilmiş. Spası, lezzetli Rosemarine restoranı ve kendine özel marinası ile özel bir yer arayanlar için ideal bir <a href="https://www.instagram.com/lazure_montenegro/" target="_blank" rel="noopener">destinasyon</a>. Konakladığınız süre boyunca&nbsp;deniz manzarasına karşı yoga yapabilir, otele ait bisikletlerle turlayabilirsiniz. Günün yorgunluğunu ise odanızda bulunan küvette mükemmel bir duş deneyimiyle&nbsp;atabilirsiniz.</p>



<h3><strong><span style="font-size: 18px;">Hotel Restaurant Conte Perast</span></strong></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="548" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/karadag-hotel-conte_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119686"/></figure></div>


<p>Perast, çok zengin bir tarihe ve Adriyatik&#8217;teki en iyi korunmuş barok mimariye sahip Kotor Körfezi&#8217;nde küçük bir pitoresk kasaba ve 16. yüzyıldan kalma sayısız kilisesi, sarayı ve taş evleri, eski büyüklüğün, ihtişamın ve zenginliğin sessiz tanıklarından… Deniz kenarında, hemen Perast&#8217;ın ana meydanında yer alan <a href="https://www.instagram.com/hotelrestaurantconte/" target="_blank" rel="noopener">Conte oteli</a>, merkezi ve üç ek binada yer alan zarif bir şekilde dekore edilmiş 34 oda ve daireye sahip. Bazı dairelerin özel avluları, ayrı girişleri, açık jakuzisi ve yüzme havuzu var.</p>



<p>{773023}</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Leon Coronato Hotel</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="584" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/hotel-leon_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119687"/></figure></div>


<p><a href="https://www.instagram.com/leoncoronatohotel/" target="_blank" rel="noopener">Leon Coronato</a>&#8216;nun hikâyesi 17. yüzyıla kadar uzanıyor. O zamanın ruhu başarılı bir şekilde korunmuş, ancak otel, otantik Perast deneyiminin keyfini çıkarırken aynı zamanda tarihi kucaklamak isteyen modern bir gezginin ihtiyaçlarına göre uyarlanmış.&nbsp;Leon Coronato aynı zamanda düğünlerin&nbsp;de adresi. Eğer aklınızda destinasyon düğünü yapmak varsa, mutlaka oteli değerlendirin deriz.&nbsp;</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Blue Kotor Bay</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="411" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/blue-kotor_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119688"/></figure></div>


<p>Harika bir konuma sahip olan <a href="https://www.instagram.com/bluekotorbay/" target="_blank" rel="noopener">Blue Kotor Bay</a>, güzel spasından dolayı yaz aylarının yanı sıra sonbaharda da tercih edilebilir. Odarın deniz manzaralı jakuzilerinde keyif yapmak benzersiz bir deneyim olacak. Otelin a la carte restoranı Lighthouse, manzara ve yemekler konusunda da oldukça iddialı…&nbsp;Piano lounge barda&nbsp;ise imza kokteyllerin tadına bakmadan geçmeyin.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Forza Mare &amp; Forza Terra Hotels</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="548" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/karadag-forza-mare_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119689"/></figure></div>


<p>Forza Hotels, Forza Mare ve Forza Terra adında beş yıldızlı iki butik otelden oluşan, otantik tasarımlara sahip bir aile işletmesi… Dobrota’nın küçük bir köyünde, Boka Körfezi&#8217;nin kıyısındaki Karadağ kıyı şeridinde gizlenmiş Forza Hotels, konfor ve lüksü eşit ölçülerde vurgulamanın yanı sıra bir mahremiyet duygusu ile samimi, açık yürekli atmosferi kusursuz bir şekilde iç içe geçiriyor.</p>



<p>Otantik bir Akdeniz sığınağı olan <a href="https://www.instagram.com/hotelforzamare/" target="_blank" rel="noopener">Forza Mare,</a> güzel Adriyatik kıyısı, uçsuz bucaksız dağ sıraları ve enfes yemekleriyle konuklarına harika bir tatil yaşatma konusunda iddialı. Bununla birlikte misafirlerini adeta evlerinde hissettiren <i>Forza Terra</i>, rahatlık, mahremiyet, sıcaklık ve güvenlik hizmetlerini önemseyenler için ideal bir seçenek…</p>



<p>{773030}</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Huma Kotor Bay</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/karadag-huma-kotor_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119690"/></figure></div>


<p>Old Town&#8217;a sadece 3 km mesafede konumlanan bu <a href="https://www.instagram.com/huma.kotorbay/" target="_blank" rel="noopener">Humo Kotor Bay</a>, özellikle sahildeki villalarıyla öne çıkıyor. Deniz kenarındaki konumlanan İtalyan Şef Enzo Neri imzalı restoranı Mudra, konum ve lezzet açısından eşsiz bir deneyim vaad ediyor. Shanti spada birbirinden rahatlatıcı terapilerle kendinize keyifli dakikalar hediye edebilirsiniz. Romantik bir ambiyansa sahip olan otel, özellikle aşk tazelemek için harika bir seçenek!</p>



<h2><span style="font-size: 20px;"><b>Iberostar Grand Perast</b></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="1000" height="600" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/karadag-1_11zon-1.jpg" alt="" class="wp-image-119693"/></figure></div>


<p>Ülkedeki en özel yapılardan olan eski saray renove edilerek inşa edilen bu eşsiz mimariye sahip <a href="https://www.instagram.com/iberostargrandperast/" target="_blank" rel="noopener">otelin</a> aynı zamanda yine denizin üstünde muazzam manzaralı ve benzersiz lezzetlerle dolu bir restoranı var. Çevre dostu&nbsp;adımlar atan&nbsp;Iberostar Grand Perast, sürdürülebilir bir seyahat yapmak isteyenler için çok ideal. Mutfağında bolca sağlıklı yemek bulunan otelde,&nbsp;kendini şımartmak isteyenler için leziz tatlı seçenekleri de bulunuyor.</p>



<h2><span style="font-size: 20px;"><b>Karadağ’ın En İyi Restoranları</b></span></h2>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Bastion, Kotor</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="487" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/Bastion-Kotor_11zon-1.jpg" alt="" class="wp-image-119694"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><b></b></p>



<p>Eski Kotor kalesinin surlarının içinde yer alan ve bölgedeki en sakin konumlardan birine sahip olan <a href="http://www.bastion123.com/" target="_blank" rel="noopener">Bastion</a>, şehrin gürültüsünden uzakta daha sessiz bir yer arıyorsanız harika bir tercih olabilir. Menüsü de oldukça göz doyuran mekânın meşhur deniz ürünleri makarnası ve kalamarının yanı sıra, prosciutto ve ızgara karidesi de mutlaka denenmesi gereken lezzetlerden…</p>



<p>{774093}</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Forza Mare</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="500" height="500" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/4_11zon_11zon_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119695"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><b></b></p>



<p>Oldukça lüks dekorasyonuyla dikkat çeken 5 yıldızlı küçük bir otel olan <a href="https://www.instagram.com/hotelforzamare/" target="_blank" rel="noopener">Forza Mare</a> ve içerisinde yer alan bir o kadar eşsiz restoranı, Dobrota’da özel bir plajda, Kotor Körfezi kıyısında, şehir merkezine 3 km uzaklıkta yer alıyor. Açık terası, misafirlere gün batımında körfez ve dağ manzarasına sahip muhteşem bir görsel şölen sunuyor.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Konoba Feral</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="411" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/Konobo-Feral_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119696"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><b></b></p>



<p>Gerçek Adriyatik atmosferinin tadını çıkarmak isteyenler için limanın yanında mükemmel bir konuma sahip olan <a href="https://www.instagram.com/konoba_feral_/" target="_blank" rel="noopener">Konoba Feral,</a> taptaze deniz ürünleri, yerel taze balık ve şarabıyla, Boka koyundaki en iyi balık restoranlarından biri. Mekân hem yerli halk hem de turistler arasında oldukça popüler.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Konoba Catovica Mlini</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="730" height="411" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/Konoba-Catovica-Mlini_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119697"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><b></b></p>



<p>Eski bir değirmenden inşa edilmiş olan <a href="http://www.catovica-mlini.com/" target="_blank" rel="noopener">Konoba Catovica Mlini</a>, içinde bir sürü ördek ve çeşitli balıkların bulunduğu sularla çevrili eşsiz atmosferiyle misafirlerine benzersiz bir deneyim sunuyor. Deniz ürünleri tabağı, beyaz balıklı siyah pilav, safran ve karidesli risotto restoranın en iddialı lezzetlerinden…</p>



<p>{772129}</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Ribarsko Selo</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="667" height="500" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/Ribarsko-Selo_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119698"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><b></b></p>



<p>Karadağ’ın en güzel plajlarından birinde yer alan şahane mekân <a href="https://www.instagram.com/ribarskoselo/" target="_blank" rel="noopener">Ribarsko Selo</a>’da&nbsp;deniz mahsüllerinin yanında mutlaka yerel alkollü içkilerden tatmalısınız. Dar araç yolu nedeniyle araba ile ulaşım biraz zorlu olsa da muhteşem manzarası, bilhassa gün batımı ve birbirinden leziz yemekleri buna değiyor.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Stari Milini</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="400" height="500" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/Stari-milini_11zon.jpg" alt="" class="wp-image-119699"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"></p>



<p>1700&#8217;lerde <a href="https://www.instagram.com/stari_mlini/" target="_blank" rel="noopener">Stari Mlini</a>, Karadağ&#8217;ın şirin orta çağ kasabası Kotor&#8217;un yerlileri için aile tarafından işletilen bir un değirmeniyken, 300 yıl sonra başka bir aile bu değirmeni olağanüstü çekiciliğe sahip&nbsp;bir restorana çevirmiş. 30 yılı aşkın bir süredir Stari Mlini Restaurant dünyanın her yerinden müşterilere özel bir yerel deneyim sunuyor. Geleneksel Karadağ yemeklerinden ve &#8220;sach&#8221; altında hazırlanan branzino&#8217;yu ve enfes vişneli turtalarını tatmalısınız.</p>



<h3><span style="font-size: 18px;"><b>Verige 65</b></span></h3>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="400" height="500" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2023/02/Stari-milini_11zon-1.jpg" alt="" class="wp-image-119700"/></figure></div>


<p class="has-text-align-center"><b></b></p>



<p>Perast&#8217;ın karşısında, tam boğazda yer alan bu modern restoranda otururken adeta Cruise gemilerine elinizle dokunacakmışsınız gibi yakın hissedeceksiniz. <a href="http://verige65.com/" target="_blank" rel="noopener">Verige 65</a>’de bir yandan manzaranın tadını çıkarırken öte yandan&nbsp;sushi denemenizi tavsiye ediyoruz.</p>


karadag-rehber

Balkanların En Şirin Ülkesi: Karadağ Rehberi


<p><em>Lüks, konfor ve mahremiyeti bir arada bulabileceğiniz bir tatil arayışındaysanız, göl evlere sahip oteller tam size göre!&nbsp;Türkiye’de gidebileceğiniz en güzel seçenekleri listenize ekleyin.</em></p>



<p>Güzel ülkemizin her köşesinde gezilip görülecek o kadar çok güzellik, biribirinden muhteşem mavilikler içerisinde o kadar şahane kumsallar var ki… Eğer siz de henüz tatil planınızı yapmadıysanız ve Türkiye sınırları içerisinde lüks, konfor ve mahremiyeti bir arada bulabileceğiniz seçenekler arıyorsanız, bu yazımız tam size göre! Türkiye’de gidebileceğiniz en güzel seçenekleri sizler için derledik.</p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Nirvana Mediterranean Excellence, Antalya</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_nirvana-20-20mediterranean-20excellence.webp" alt="" class="wp-image-93471" /></figure></div>


<p>Kemer’de doğal kırmızı çam ağaçlarının yemyeşil gölgesinde, konfor ve lüks servis anlayışını harmanlayan <a href="https://www.instagram.com/nirvanahotels/" target="_blank" rel="noopener">Nirvana Meditanerian Excellence Evleri</a>, eşsiz tabiatı, yöresel ve sağlıklı yemek seçenekleri, çocuklar için çeşitli klüp ve aktivitelerinin yanısıra evcil dostlarımız için de pet otel hizmetiyle, misafirlerinin eşsiz bir tatil geçirmesi için hemen her şeyi düşünmüş&#8230; Nirvana Meditanerian Excellence ayrıca bünyesindeki tüm oda tiplerinde konaklayan misafirler için otomatik olarak P-ASSISTANT hizmetleri sunuyor.</p>



<p>Standart, Superior ve Family Odalarda ve Cedar Houses, Lagoon Family Suites oda kategorilerinde her 20 odaya 1 P-Assistant tahsis edilirken, en üst sınıf oda kategorileri olan Lagoon Family Deluxe, Villa Cedar, Suite Royal, Villa Royal, Villa Nirvana oda kategorilerinde ise her odaya 1 P-Assistant görevlendiriliyor.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a href="https://www.google.com/search?q=Nirvana+Meditanerian+Excellence&amp;oq=Nirvana+Meditanerian+Excellence&amp;aqs=chrome..69i57j46i13i131i175i199i433j0i13l7.640j0j7&amp;sourceid=chrome&amp;ie=UTF-8#" data-dtype="d3ifr" data-local-attribute="d3ph" data-ved="2ahUKEwi88dDq2OfxAhWThf0HHTUnBokQkAgoADAeegQINBAD">444 0 458</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Nirvana+Mediterranean+Excellence/@37.2755416,26.6987025,7z/data=!3m1!4b1!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14c3bf217de11a19:0x22166617c578299a!2m2!1d30.5671645!2d36.7113152" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Kaya Palazzo Golf Resort, Antalya</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Kaya-20Palazzo-20Golf-20Resort.webp" alt="" class="wp-image-93476" /></figure></div>


<p>Belek’te 45.000 m2 alana konumlandırılmış <a href="https://www.instagram.com/kayapalazzohotels/" target="_blank" rel="noopener">Kaya Palazzo Golf Resort</a> içerisinde 13 adet özel villa yer almakta&#8230;</p>



<p>Villa Venice toplam 138 m2 alanı ve 3 yatak odası ve jakuzili terasıyla öne çıkıyor. Bu villa tipinde özel havuz bulunmuyor ancak 1000 m2 ortak havuz kullanımına sahip.</p>



<p>Villa Ducale, 184 m2 iç alan ve 250 m2 dış alan olmak üzere toplamda 434 m2 ve 3 yatak odasıyla hizmet verirken, özel terası ve 200 m2 özel açık havuzu ile mahremiyet seven konuklar için ideal bir seçenek.</p>



<p>Villa Verona da 2 yatak odası, 138 m2 iç alan ve 504 m2 son derece özerk dış alanı ile toplamda 642 m2 ilk bir genişliği var. Terası ve 96 m2 özel havuzu ile yine mahremiyetine önem veren konuklar için benzersiz bir tercih.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a href="tel:4445292">444 52 92</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Kadriye,+Kaya+Palazzo+Golf+Resort,+Serik%2FAntalya/@37.6849354,27.9932782,8z/data=!3m1!4b1!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14c37bc370d2a841:0x877642e97ce30dd2!2m2!1d30.9995637!2d36.8602793" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Sarıgerme Hilton, Dalaman</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Sar-C4-B1germe-20Hilton.webp" alt="" class="wp-image-93478" /></figure></div>


<p>Dalaman Havalimanı&#8217;na sadece 20 dakika mesafede konumlanan <a href="https://www.instagram.com/hiltondalaman/" target="_blank" rel="noopener">Sarıgerme Hilton</a>, adını ve konseptini, Antik Çağ’da bölgeye hâkim olmuş Roman ve Helen kültüründen alıyor. 5 farklı a’la carte restoran ve barlar sokağı dâhil olmak üzere 23 farklı yiyecek ve içecek mekânına sahip olan otelin aynı zamanda 650 metre uzunlukta özel kum plajı bulunuyor. Gün boyunca özel servis almak isteyen misafirler için ise sahil Gazebo evleriyle farklı bir deneyim yaşatıyor. Sunduğu çeşitli aktiviteler, çiftlik hayvanlarının bulunduğu Carpi’s Farm, Aqua park ve spa merkezi ile Sarıgerme Hilton, hem çocuklar hem de ebeveynler için keyifli bir tatil vaad ediyor.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;0 252 444 19 81</p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Sar%C4%B1germe,+Hilton+Dalaman+Sarigerme+Resort+%26+Spa,+Sarigerme+Tourism+Center,+Ortaca%2FMu%C4%9Fla/@37.2952684,27.4578171,9z/data=!3m1!4b1!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14c0797e1eb0fddd:0x38a7dd1e3068b988!2m2!1d28.7231796!2d36.7102185" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Voyage Bodrum</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Voyage-20Bodrum.webp" alt="" class="wp-image-93479" /></figure></div>


<p><a href="https://www.instagram.com/voyagehotels/" target="_blank" rel="noopener">Voyage Bodrum</a>, 16 yaş üstü misafirlerin hizmetinde olan sahil oteli ve Mavi Bayraklı plajı ile, eğlence ve ayrıcalıklı bir yaşam tarzı arayan misafirler için rüya gibi bir ortam yaratıyor. Bodrum&#8217;un güzel atmosferini ve göz alıcı gecelerini misafirlerine sunan otel, şehir merkezine 900 m ve havalimanına sadece 40 kilometre mesafede.</p>



<p>Eşsiz manzaralara karşı Voyage Bodrum&#8217;un odalarında konforu yaşamaya hazır olun! Bodrum&#8217;un güzelliğini dört mevsim yaşama fırsatı sunan Voyage Bodrum&#8217;un özel olarak tasarlanmış şık odalarında kusursuz hizmetin tadını çıkarabilirsiniz. &#8220;Çocuksuz otel&#8221; konseptiyle sadece 16 yaş üstü misafirleri ağırlayan Voyage Bodrum’da istisnai bir tatil sizleri bekliyor.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a href="https://www.google.com/search?q=voyagebodrum&amp;oq=voyagebodrum&amp;aqs=chrome..69i57j46i10i175i199i433j0i10l2j46i10i175i199j0i10l2j69i60.420j0j4&amp;sourceid=chrome&amp;ie=UTF-8#" data-dtype="d3ifr" data-local-attribute="d3ph" data-ved="2ahUKEwiJ_Ir12efxAhWXhv0HHZVGD8QQkAgoADAcegQIMxAD">0252&nbsp;316 44 43</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Eski%C3%A7e%C5%9Fme,+Voyage+Bodrum,+Bardak%C3%A7%C4%B1+Koyu,+Salmakis+Caddesi,+Bodrum%2FMu%C4%9Fla/@37.4547024,27.1480966,9z/data=!3m1!4b1!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14be6c4ff012c487:0x292d12608d3ca03a!2m2!1d27.4158953!2d37.0276135" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Maxx Royal Belek, Antalya</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Maxx-20Royal-20Belek.webp" alt="" class="wp-image-93480" /></figure></div>


<p>Toplamda 9 suit ve 4 villa ile hizmet veren <a href="https://www.instagram.com/maxxroyalresorts/" target="_blank" rel="noopener">Maxx Royal Belek</a>’te, özel tasarıma sahip süitler kusursuz hizmetleri konuklarına adeta ev konforunda hizmet sunuyor. Albatros Villa II, 7 kişilik kapasite villada 320 m2 iç mekan, 60m2 özel açık havuz (ısıtmalı) ve teras, 2 yatak odası bulunuyor. Albatros Villa III ise, 10 kişilik kapasite 399 m2 iç mekan, özel açık havuz ve teras, 3 yatak odası ile daha geniş aileler için tasarlanmış.</p>



<p>12 kişilik kapasite ve özel tasarımlı 630 m2&#8217;lik müstakil Owner Villa’da 495 m2 iç mekan, özel ısıtmalı açık havuz ve teras, jakuzili pavilyon, 4 yatak odası bulunuyor.</p>



<p>Presidential Villa, Maxx Royal Belek’in en geniş ve izole villası&#8230; 12 kişilik kapasitesi ile Montgomerie Maxx Royal golf sahasının içinde ağaçlarla yarı izole edilmiş, özel tasarımlı 630 m2&#8217;lik müstakil villada; 495 m2 iç mekan, 60m2 özel ısıtmalı açık havuz ve teras, 4 yatak odası var.</p>



<p>Maxx Royal Belek ayrıca Maxx Assistant hizmetiyle, misafirlere kişisel tatil asistanı hizmeti sunuyor. Rezervasyon, yastık seçimi, spor aktiviteleri ve diğer tüm özel talepleriniz için maxx assistana danışabilirsiniz.</p>



<p>Maxx Royal Belek’in bir diğer güzel özelliği ise çocuklu aileler için gece yarısına kadar 1-3 yaş arası çocuklara özel profesyonel eğitim almış uzmanlar eşliğinde<br>bakıcılık hizmeti sunuyor olması.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a href="tel:4446299" target="_self" rel="noopener">444 62 99</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Belek,+Maxx+Royal+Belek+Golf+Resort+Yolu,+Serik%2FAntalya/@37.4547024,27.1480966,9z/data=!4m4!4m3!1m1!4e1!1m0" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Regnum Carya, Antalya</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Regnum-20Carya.webp" alt="" class="wp-image-93481" /></figure></div>


<p>Gösterişten uzak lüks ve çağdaş tasarımlarıyla <a href="https://www.instagram.com/regnumcarya/" target="_blank" rel="noopener">Regnum Carya</a>&nbsp;villaları, misafirlerine muhteşem Akdeniz ortamında, hayallerini gerçekleştirecek bir deneyim sunuyor. 4 farklı villa seçeneği mevcut olan Regnum Carya’daki tüm villalar iki katlı yapılardan oluşuyor. 2, 3 5, 6+2 oda seçenekleri sunan villaların her birinin kendi özel bahçesi ve havuzu bulunuyor. Yemek seçenekleriyle de oldukça etkileyici bir görsel sunan Regnum Carya’da, açık büfenin yanısıra dünyanın dört bir yanından çeşitli lezzetlerin tadını çıkarabileceğiniz çeşitli alakart restoranlar da mevcut.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a href="tel:+90 444 64 23">444 64 23</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Kadriye,+Regnum+Carya,+Serik%2FAntalya/@37.685948,27.9932782,8z/data=!3m1!4b1!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14c37b5d95555555:0x4f3d85faee1cacbc!2m2!1d31.0067609!2d36.8623771" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Gloria Serenity, Antalya</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Gloria-20Serenity.webp" alt="" class="wp-image-93482" /></figure></div>


<p>Lüks kavramına yeni anlamlar katan <a href="https://www.gloria.com.tr/tr/oteller/gloria-serenity-resort/" target="_blank" rel="noopener">Gloria Serenity</a>, 6 adet özel villası ile misafirlerini bekliyor. Her biri iki katlı ve özel bahçeli ve havuzlu villaların büyüklüğü 86m2 den 1400m2 ye kadar değişiyor. Presidential villa, en üst düzeyde lüks deneyim yaşamak isteyenler için ideal. Bu ikonik ekstra lüks villa, lüks mobilyalar, geniş odalar, ayrı bir havuz ve çok daha fazlasıyla tasarlanmış.</p>



<p>VIP Villa, geniş özel havuzu ve bahçesi ile 400 m2&#8217;lik bir alan ve lüks ve mahremiyeti bir arada arayanlar için çok şey sunuyor.</p>



<p>Deluxe Villa, özel havuzu ve keyifli bahçe manzarasına sahip&#8230; Ayrıcalıklı bir konaklama özlemi duyanlar için ideal&#8230;</p>



<p>Pool Villa, adından da anlaşılacağı gibi havuza doğrudan erişimi olan çok katlı bir villa ve enfes bir mimariye sahip&#8230;</p>



<p>Garden Villa ise yine adından anlaşılacağı gibi doğaya teslim olup, günlük hayatın karmaşasında kaybedilen huzuru arayanların tercihi olmaya aday.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a href="tel:+90 242 710 23 00">0 242 710 23 00</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Belek,+Gloria+Serenity+Resort,+Serik%2FAntalya/@37.685948,27.9932782,8z/data=!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14c36496c5f1a3cd:0xcbfa3fd162b5b8d4!2m2!1d31.1076272!2d36.8406655" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Cornelia Deluxe, Antalya</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Cornelia-20Deluxe.webp" alt="" class="wp-image-93483" /></figure></div>


<p>Antalya’nın incisi Belek’te bulunan <a href="https://www.corneliaresort.com/TR/Cornelia-Deluxe-Luks-Golf-Resort-Oteli-Belek-Antalya/" target="_blank" rel="noopener">Cornelia Deluxe</a>, terastan havuza doğrudan erişimiyle romantik 50 m2’lik suitlere sahip&#8230; Burası konfor düşkünlerinin vazgeçemeyeği bir vaha adeta… Göl evleri, doğrudan havuza erişimin yanısıra, ara kapısız 1 yatak odası ve 1 oturma odasından oluşuyor. Ayrıca ana binanın arka kısmında kendisine ait özel alanda konumlanan göl evleri için belirli saatlerde hizmet veren 1 adet bar ve restaurant bulunuyor. Cornelia Deluxe, havuz veya jakuzi keyfinin sunulduğu göl evleri ve özel hizmetleriyle size özel bir deneyim yaşatmak için hazır.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a href="https://www.google.com/search?q=cornelia+deluxe&amp;oq=cornelia+deluxe&amp;aqs=chrome..69i57j46i131i175i199i433j0l2j0i7i30j0l2j69i60.2922j0j7&amp;sourceid=chrome&amp;ie=UTF-8#" data-dtype="d3ifr" data-local-attribute="d3ph" data-ved="2ahUKEwiWoezG2-fxAhUlhf0HHebnBPAQkAgoADAlegQIORAD">0242&nbsp;710 15 00</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Belek,+Cornelia+De+Luxe+Resort,+Serik%2FAntalya/@37.293613,27.8208151,8z/data=!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14c3eed4c777f2c7:0x3a9ac4d5d871a5d2!2m2!1d31.083058!2d36.8429912" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>



<h2><span style="font-size: 20px"><strong>Calista Luxury Resort, Antalya</strong></span></h2>


<div class="wp-block-image">
<figure class="aligncenter size-full"><img decoding="async" width="700" height="460" src="https://wp.oggusto.com/wp-content/uploads/2022/11/oteller_Calista-20Luxury-20Resort.webp" alt="" class="wp-image-93487" /></figure></div>


<p>Antalya’nın en güzel kıyılarından birinde yer alan <a href="https://www.instagram.com/calistahotel/" target="_blank" rel="noopener">Calista Luxury Resort</a>’ta birbirinden lüks ve rahat villalar, tamamen misafirlerin konforu düşünülerek ve kendilerini evlerinde hissetmeleri için tasarlanmış.</p>



<p>Twin villa, yemyeşil bahçelerle çevrili 150 m2&#8217;lik iki katlı bir villa ve VIP konsepti, uşak hizmetleri ve ortak özel havuz ile tatilinize lüks dokunuşlar katmaya hazır.</p>



<p>Superior villa’da ise keyif ayrıntılarda saklı&#8230; Yeşil ağaçlarla çevrili iki katlı 260 m2 özel villaların her birinde yemek odası, çalışma odası, mutfak, teras, özel havuz ve jakuzinin yanı sıra üst düzey konforunuz için VIP konsept ve uşak hizmetleri yer alıyor.</p>



<p>Son olarak Villa Leo ise çam ağaçları ve kuş cıvıltıları arasında doğanın ihtişamını adeta bahçenizde hissedebileceğiniz 1.500 m2 alana sahip, ısıtmalı özel havuzu, sineması, Türk Hamamı, SPA ve jakuzinin yanı sıra spor salonu ve VIP masaj ve uşak hizmetleri gibi ayrıcalıklarla tatil hayallerinizi gerçeğe dönüştürüyor.</p>



<p>Rezervasyon için:&nbsp;<a title="+90 242 7100150" href="tel:+902427100150" target="_blank" rel="nofollow noopener">0&nbsp;242&nbsp;710 01 50</a></p>



<p><a href="https://www.google.com/maps/dir/37.7638389,27.2558536/Kadriye,+Calista+Luxury+Resort,+Serik%2FAntalya/@37.6762921,28.0312571,8z/data=!4m9!4m8!1m1!4e1!1m5!1m1!1s0x14c3797a618dd921:0xe4d9ec1f016964fe!2m2!1d31.0314315!2d36.8583582" target="_blank" rel="noopener">Konum için tıklayın.</a></p>


Untitled-design-4-1

Göl Evlere Sahip En İyi Oteller

Merve Yıldız Tarafından Hazırlandı