preloader

Sanatçı Sohbetleri: Seçkin Pirim

09.12.2022
Sanatçı Sohbetleri: Seçkin Pirim

Yazı Boyutu:

Sana yön veren önemli sanatçılardan Seçkin Pirim ile son sergisi “İnziva”nın çağrışımları üzerine düşünce dünyasına ilham veren unsurları masaya yatırdık.

Seçkin Pirim uzun bir aradan sonra yeni bir sergiyle sanatseverlerin karşısına çıkıyor. İlk kez Dirimart’ta izleyiciyle buluşan “İnziva” adlı sergi 1 – 31 Aralık tarihleri arasında ziyaretçilerini bekliyor. “İnziva” sergisi, Seçkin Pirim’in salgın döneminden sonra üzerine yoğunlaştığı, bireyin kendi içine dönmesi fikri ve sakin bir hayata adaptasyonun zorlukları etrafında şekillenen heykellerini ve kâğıt işlerini izleyiciye sunuyor. Sanatçının üzerine yoğunlaştığı inziva kavramının çağrışımları üzerine birçok farklı materyal aracılığıyla neominimalist tarzda ürettiği eserlerindeki spontane formlar, sanatçının sosyal bağlantılarını, kendiyle yeniden buluşma ve kendi olma yolculuğunu temsil ediyor. Girer girmez gelenleri bir nevi kutsiyet atfedilen mekânların girişine benzer bir şekilde karşılayan sergi bireyin kendi dünyasına çekilmesinin yanı sıra günümüzün kaotik ve heterojen varoluş biçimlerine karşı kendi sınırlarını zorlayan, tekrar eden formlar üzerinden yenilenmeye, dönüşmeye dair sorulara cevaplar arıyor.

İnziva sergisinde üretim biçimi ve ilhamını Mevlana’nın “birden bütüne” anlayışından alan Pirim’in sanatının kaynağı olan dert edindiği meseleler ve tecrübeler, son dönem işlerinde ruhsal-bedensel arınma ve içe dönüşün temsili niteliğini taşıyor. Seçkin Pirim ile ilhamını aldığı hislerin çerçevesinde son çalışması İnziva’nın değindiği noktaları konuştuk.

İnziva sergisi çağrışımları ve hissettirdikleri ile yoğun bir düşünce içeriyor. “Tekamül” kelimesinin olgunlaşma anlamından hareketle kariyer ve yaşam serüveninizde bu sergi Seçkin Pirim’in yolculuğunda nereye tekamül ediyor?

İnziva sergisi aslında bahsettiğimiz olgunlaşma anlamından hareketle benim kendimce en azaldığım bir döneme tekamül ediyor. Son zamanlardaki hayatımla ilgili hem materyalist hem de manevi azalmaların sonucu da birazcık da bu sergi. Ve tüm bunların doğrultusunda bir inziva gerekiyordu, tekrar sıfırdan hayata başlayabilmek için. O yüzden aslında birazcık benim için sıfır sergisi ve bir durma sergisi diyebiliriz.

Sergi daha girer girmez gelenleri içeriye eğilerek girmeyi zorunlu kılan bir girişle karşılıyor. Mekânın kullanımının duygusal etkilerini göz önüne alırsak mabed-tapınak ya da kutsiyet atfedilen bir mekân duygusu mu yaratmak istediniz? Eğilerek girmenin verdiği saygının tam olarak hangi karşılıkları var?

Aslında burada sergiyi, daha doğrusu mekânın kendisini bir inziva mekânına çevirmekti duygum. İşlerin birebir algılanmasından ziyade bütünün tekile hizmet etmesi ilk amaçlarımdan biriydi. O yüzden mekânı böyle bir alana; belki dediğiniz gibi kutsal bir hissiyatı olan bir mekana çevirmek istediklerimden biriydi. Sergiye ilk giriş, inziva kapısından geçiş aslında. Biraz insan boyutundan daha kısa bir giriş. Aslında birçok inanışta aslında inziva fikri var. Şamanizmde, Budizm’de ve bizde İslamiyet’te. Bütün buralarda da genelde inzivahanelerin kapıları kısa yapılır. O aslında ister istemez başını zorunlu eğerek bir saygıyla içeri girmeni sağlar. O yüzden de serginin ve inziva mekânına girişin ilk kapısı da bu sebepten dolayı biraz kısa ve sizi oraya girmeye öne, mekana girmeye hazırlar şekilde yapılmış durumda. Zaten görüntü itibarıyla da ilk orada geçireceğiniz an; bir geçiş, bir mağara hissi ve ondan sonra mekâna giriş.

Sanatçı Sohbetleri: Seçkin Pirim

Sanat galerileri için bu çağın toplanma mekânları ve müdavimlerinin olduğunu söylersek bir nevi ‘modern zamanlar tekkesi’ demek çok bu abartılı olur bu çalışmanız için…

Açıkçası hiç bu tarafından bakmamıştım ama bu soru gerçekten ilginç ve bu şekilde çok rahat bakılabilecek bir tarafı var. Neden olmasın?

Çalışmanız aynı zamanda bireyin kendisine dönmesini içeriyor ve çilehane-mağara metaforu da hissettiriyor. “İnziva”, “40 gün” ve Mevlana’nın “Birden bütüne” kavramlarını da barındırdığı için sufizm ve çağrışımları Seçkin Pirim’in çalışmalarında nasıl bir ilham kaynağı oluşturuyor?

Aslında Mevlana’ya ve onun felsefesine olan ilgim çok eski zamanlardan. Güzel sanatlar lisesinde okuduğum dönemden ve sonrasındaki üniversite döneminden itibaren geliyor. Mesnevi’yi okuduğum zaman oradan aldığım bir cümle aslında benim bütün üretim ve aynı zamanda işlerin alt metninin pratiğini oluşturdu. O da; ‘birden bütüne’ cümlesiydi. Dönem içerisinde bütün işlerim aslında bunun etrafında dönmeye başladı. O yüzden bu şu ana kadar belki de üniversite yıllarından itibaren yaptığım bütün işlerin çıkış noktasıydı ve hepsinde var. Bu birden bütüne yaklaşımı hem bir üretim biçimi oldu yani bir bilim elemanın tekrarı ile bir bütüne ulaşmak hem de aynı zamanda alt metin olarak da bireyin herhangi bir derdinin toplumda başka bir tarafta başka birinin derdinin olduğunu bilmek anlamı taşıyor. İki taraftan da aslında kafamdaki şeye çok uyuyordu. Bu sergide de aslında dediğim gibi inziva zaten biraz bu. İlk öğrendiğimde Mesnevi’den ve Mevlana’dan çıkan bir süreç ama ondan sonra araştırdığım zaman bunun aslında bütün dünya inanışlarında var olduğunu görmek ve bu inzivaya çekilen bildiğimiz insanların hayatlarını okumak beni çok etkiledi. Buradaki serginin oluşmasında dediğim gibi çok büyük bir katkısı oldu. Epey bir zaman önce başlayan öncesi vardı ama bunun aslında bütün bu düşüncelerin toplanmış en son hali oldu diye düşünüyorum. O yüzden bütün bu çıkış noktasının ta gençlik yıllarımdan itibaren bir ilham kaynağı olduğunu söylemek daha doğru olur.

Sanatçı Sohbetleri: Seçkin Pirim

İşlerinizde kentten kaçış imgelemini vurguladığınız da göze çarpıyor. Çerçevenin dışına taşma ve Var olmak için yanmak gerekir’ felsefesinden yola çıkarak var olana karşı hangi alternatifler ve çıkış yolları sunuyor bu sergi?

Evet, aslında işlerin bir çoğunda kentten kaçış imgeleri var. Aslında genelde ben yapıtlarımda çok hikâye anlatmayı sevmem. Hikâyesel bir iş duygusu vermeyi istemem. Bunun gizli saklı kalmasını isterim ama bu sergide bu biraz farklı ilerledi. İşlerin kendi içerisinde bir hikâyesi oluşmaya başladı ve bu bir noktasında hoşuma gitti. Burada da aslında dediğiniz gibi bir takım kent imgeleri var. Ve bu kentten kaçan formlar var. Bu tabii ki, inzivaya girme süreci için kentten kaçmak lazım düşüncesinden geliyor. Genelde de bunun için kendinize bir mekân bulmak lazım ve bunun olabildiğince de kentten uzak olması lazım. O yüzden de bu kentten kaçış imgeleri biraz bundan dolayı var. Bu aslında bir alternatif bir kaçış veya çıkış yolu sunmak değil ama şunu demek; bu sergide istediğim bu mekânı yarattığım zaman izleyici serginin tamamını bir alan olarak algıladığı zaman orada kendi sorularını sorsun. Belki de bir saat gezecekse o bir saatte de aslında hayatın içerisinde bir inziva olarak yaşasın duygusuydu. Çıkış yolu şu aslında, bir noktada şunu demeyi istiyorum; bütün dünyaya şu anda birisi çıkıp arkadaşlar bir durun dese ve bütün dünyadaki her bir birey sadece belki bir hafta tek başına kendi başına yalnız kalarak inzivaya çekilse ve o inzivadan çıktıktan sonra emin olun dünya bambaşka bir yer olur. Çünkü bunu ben yaşadım biliyorum, hissediyorum. Bütün kendine sordukların ve cevaplarıyla belki de hayatta olabilecek en iyi ilaç inziva. Bu, sergide çıkış yolunu hatırlatan bir parça olabilir. Belki bir merak da olabilir ya da “Hakikaten inzivaya çekilmek nasıl bir şey acaba?” sorusunu sordurabilir ve bunu denemek için bir adım atabilirler.

Bu sergi için dünyanın geldiği sancılı duruma karşı geliştirilen bir “inziva” demek mümkün mü?

Evet, freni patlamış bir kamyon gibi giden kaotik bir dünyanın içerisindeyiz şu anda. O yüzden bütün bunlardan kaçıp inzivaya çekilme olabilir ya da tam tersi insanları inzivaya davet edip; ‘Bir ne yaptığınıza bir bakın, bir durun kendinizle baş başa kalın’ ve ondan sonra ‘Tekrar karar verin’ de demek aslında.

Her şeyin aleni yaşandığı ve çok hızlıca dolaşıma sokulduğu bu çağda “münzevi” kalmak mümkün mü peki?

Yani bu kadar çok üzerimizde yüklenen büyük bir baskının olduğu ve her yerden ciddi bir bilgi kirliliği aktığı bir ortamda çok kolay değil tabii ki. Olmak da lazım mı? Yani bu kadar münzevi kalmak gerekir mi? Aslında benim bahsettiğim şey şehirleri terk edin ve tamamen buradan yok olun ondan sonra gidin kendinize bir inziva mekânı yaratın ve ömür boyu da orada kalın gibi bir hissiyat değil aslında. Yani şehrin içerisinde aslında münzevi kalabilmenin yolu bu. Birazcık onu göstermek yani.

Sanatçı Sohbetleri: Seçkin Pirim

Dirimart ile olan çalışmalarınız bundan sonra sürecek mi ve gelecekte neler planlıyorsunuz, sizi takip edenler neler izleyecek sizden?

Evet, uzun süredir Türkiye’de bir galeriyle çalışmıyordum. Yaklaşık bir senelik bir süreç oldu Dirimart’la olan çalışmamız. Şu ana kadar gerçekten son bir sene içerisinde çok güzel projelere imza attık. Şu ana kadar çift taraflı olarak hem onlar hem ben olarak çok memnunum sonuçlardan. Evet aklımızda 2023 için açıkçası planladığımız bir çok proje var. Umarım bunları gerçekleştiririz bunların büyük bir kısmı yurt dışında ve tekrar Türkiye’de de olacak böyle güzel bir sürprizli bir sergi için yine hazırlanıyoruz.

İnziva sergisine gelecek olanlara bir şeyler söylemek ister misiniz?

Bu sergiye gelecek olanlar için en çok istediğim şey; orada birazcık zaman geçirmeleri. Sergi içerisinde kendilerine en azından bir saat versinler. O mekânın ve bütünün hissiyatını algılayıp onun bir parçası olmaya çalışsınlar. Burada aslında bütünüyle herkes benim anlatmak istediğim şeyi anlamak zorunda değil. Kendi hayatlarından parçaları bulup kendi sorularını sorsunlar işler karşısında. Orada bir saatlik inzivanın hissini yaşayabilmelerini diliyorum.

Uğur Ugan
Uğur Ugan Tüm Yazıları