Kitap Önerileri

Yazı Boyutu:
Enfes biyografilerden kurmaca hikâyelere, aralık ayının en yeni kitap önerilerini sizler için derledik.
Psikolojiden fantastik hikâyelere, bilim kurgudan tarihi kitaplarına… Konusu ne olursa olsun hikâyeleriyle sizi her zaman farklı dünyalara sürükleyen kitapları yanınızdan ayırmayın. Aralık ayı içinde okuma listenize eklemeniz gereken kitaplara göz atın.
- Aralık Ayı Kitap Önerileri
- Kasım Ayı Kitap Önerileri
- Ekim Ayı Kitap Önerileri
- Eylül Ayı Kitap Önerileri
- Ağustos Ayı Kitap Önerileri
- Temmuz Ayı Kitap Önerileri
- Haziran Ayı Kitap Önerileri
- Mayıs Ayı Kitap Önerileri
- Nisan Ayı Kitap Önerileri
- Mart Ayı Kitap Önerileri
- Şubat Ayı Kitap Önerileri
- Ocak Ayı Kitap Önerileri
Aralık Ayı Kitap Önerileri
Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar
Huzur, bir günün bin yıl gibi yaşandığı ihtişamlı bir aşkın anlatısı mı? Artık çoktan göçmüş, ihtişamlı bir medeniyetin ardında bıraktığı huzursuzluğun anlatısı mı? 1948 tarihli tefrika duyurusundaki ifadeyle, “Harbin başladığı günün hudutlardan, siyasi muhitlerden, muharebe meydanlarından uzak hikayesi” mi?
Bütün bu soruların birbirlerinin yerine geçerek bütünleştiği, bir olduğu; aynı anda hepsinden uzak, aynı anda hepsine yakın müphem bir içselliğin, müstesna bir varoluş sembolizmiyle İstanbul’un hafızası ve müziğin yükselip alçalan ritmi içinde; aşkı ve medeniyeti, sanatla hayatın yan yana aktığı zarif bir dille soylulaştıran bir kitap Huzur…
Modern Türk Edebiyatı’nın en büyük yazarlarından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 75. yılına denk gelen Huzur’un bu yeni baskısı, eleştirel basım olarak ayrı hazırlanan özel basımıyla kitaplığınızda mutlaka olmalı!
Yayınevi: Dergâh Yayınları
Kızın Hikâyesi, Annie Ernaux
1958 yazı. On sekiz yaşındaki Annie Duchesne, küçük bir kafe-bakkal işleten ve varoluşlarıyla kendisini utandıran ailesinin yanından bir yaz kampında eğitmen olarak çalışmak üzere ayrılır. İlk kez yalnız ve özgürdür. Sofistike Fransız gençleri arasında onlar gibi olmaya, onlar gibi hissetmeye can atan bir genç kızdır. Çok geçmeden kamptaki başeğitmenle geçirdiği ilk gecenin ardından iradesini onunkine teslim edecek ve kendini bir başkasının iradesi ve arzusu karşısında ezilmiş bulacaktır.
2022 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Annie Ernaux’nun hayatı boyunca yazmayı düşündüğü kitap olarak tanımladığı Kızın Hikâyesi bugünün Ernaux’suyla 58’deki genç kızı buluşturan son derece cesur ve açıksözlü bir metin. Ernaux ile hala tanışmadınız mı?
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Siren İdemen
Goethe’nin İnfazı, Viktor Glass
1783 kışı. Genç Johanna Katharina Höhn, Weimar’daki bir değirmende hizmetçidir. Hamile olduğunu anladığında ise doğuma neredeyse haftalar kalmıştır.
Aynı günlerde Johann Wolfgang von Goethe ününün doruklarındadır, yakın zamanda soyluluk mertebesine yükseltilmiş aynı zamanda maliye bakanı olmuştur. Genç Werther’in Acıları hâlâ en çok okunan romanlardan, Faust ise aynı zamanda yakın arkadaşı olan Dük’ün en sevdiği eserlerdendir. İkili, orta çağ karanlığının hüküm sürdüğü prensliği aydınlığa çıkarmak için yeni reformlar yapmaya, yeni kaynaklar bulmaya karar verdiği sırada dillere düşmüş bir davada fikir bildirmeleri gerekir. Gizli danışman Goethe’nin kararı belirleyebilecek tavsiyesi, bebeğini öldürmekle suçlanan bir hizmetçinin infazından mı yoksa affından mı yana olacaktır?
Viktor Glass, gerçek mahkeme kayıtlarından faydalanarak yazdığı Goethe’nin İnfazı’nda Höhn ile kadınların tarih boyunca çektiği acılara; Goethe ile ünlü yazar, siyasetçi ve doğabilimcinin samimiyetle çizilmiş portresine; ikisinin öyküsünü birlikte aktararak ise sınıflar arasındaki uçuruma odaklanıyor ve yaşananlardan derlediklerini yalın ve sürükleyici bir üslupla kurguya aktarmayı başarıyor.
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Regaip Minareci
Zesto Psomi – Sıcak Ekmek, Feyza Hepçilingirler
Bu romanda anlatılanlar, kaderi bir gecede değişen yüz binlerce insanın hikâyesidir. Bu romanda anlatılanlar, adı ister Yorgo olsun ister Yusuf, ister Eleni olsun ister Emine, kuşaklar boyu vatan diye bildikleri topraklarından yüzlerini hiç görmedikleri birileri tarafından koparılan insanların hikâyesidir. Kimisi kurulu sofrasında bir lokma yiyemeden yola koyuldu, kimisi “yeni” vatanına gidiş yolunda canını verdi, kimisi sağ salim vardığı yeni topraklarda “memleket” özlemiyle yaşadı. Aradan yüz yıl geçti, Yunanistan’dan Türkiye’ye gelenler, Türkiye’den Yunanistan’a gidenler acılarını ve hikâyelerini daima akıllarında tuttular… Bu roman akıllardan hiç silinmeyen mübadeleyi anlatıyor.
Hepçilingirler, yer yer hüzünlü yer yer neşeli bir dille, Girit’ten Ayvalık’a gelen bir aile üzerinden, bir imzayla hayatları değişen yüz binlerce insanın kaderini anlatıyor.
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınları
Oteldekiler, Vicki Baum
Almanya’nın çalkantılarla dolu savaş öncesi yıllarında yazarı Vicki Baum’u tüm dünyaya tanıtan bu roman, yeniden keşfedilmeyi hak ediyor.
1920’lerin ışıltılı ve kalabalık Berlini’nde şaşaalı bir otelin döner kapısından girip çıkan insanlar: Dünya savaşında cephede yüzünün yarısını kaybetmiş, şimdi otelin lobisinde hiç gelmeyen haberleri ve ölümü bekleyen Dr. Otternschlag; bir zamanlar sahnelerin gözdesiyken, artık şöhretini yitirmek korkusuyla yaşayan baş dansçı Grusinskaya; esrarengiz nedenlerle otele yerleşen yakışıklı Baron Gaigern; aile şirketini kalkındırmak için uğraşan, hayatının dönüm noktasında olduğundan habersiz Preysing ve ömrünün son günlerini her zaman kendisinden esirgenen lüks içinde geçirmeyi kafasına koymuş iyi huylu memur Kringelein…
Yayımlanır yayımlanmaz ünü tüm dünyaya yayılan ve 1932 yılında bir Hollywood uyarlaması yapılan Oteldekiler, Vicki Baum’un gerek ince zekâsı gerek şiirsel dokunuşlarıyla hayalleri ve hüsranları birbirine ördüğü bir modern klasik.
Yayınevi: İletişim Yayınları
Çeviren: Nilay Kaya
Yabancı, Claudia Durastanti
İşitme engelli olup işaret dilini kullanmayı reddeden bir anne babanın çocuğu olarak doğan ve hem İtalyanca hem de İngilizceyi kendilerine özgü şekillerde eğip bükerek konuşan göçmen bir ailede büyüyen Claudia Durastanti, Yabancı’da kimliklerimizi kurarken temel aldığımız anlatıları, belleğin bu anlatılardaki rolünü, gerçek ile kurgunun geçişkenliğini deneysel bir formla işleyerek, anı ve roman türlerinin kesişiminde yenilikçi bir aile hikâyesi sunuyor. Yaşamını şekillendiren popüler ve karşı kültür akımlarına, edebiyat, sinema ve müzik eserlerine vurgu yaparak anlatısının tarihsel bağlamını derinleştiren Durastanti, İtalyan edebiyatının parlayan yıldızlarından biri.
Yayınevi: Siren Kitap
Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı
Sabiha / Hanedandan Bir Sultan, İpek Çalışlar
“Latife Hanım”, “Halide Edib” ve “Atatürk” biyografilerinin yazarı İpek Çalışlar, “Hanedandan Bir Sultan: Sabiha” kitabında, İşgal İstanbulu’nu ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını sarayın penceresinden ele alarak anlatıyor.
Kuvvetli şahsiyeti, boyun eğmez tabiatı, güzelliği ve sadeliği ile ünlüydü. İyi bir eğitim almıştı. Babasının yaveri olan Mustafa Kemal Paşa’nın evlilik talebini kabul etmedi, âdetlere ve hanedanın özel hayatını düzenleyen kurallara da isyan ederek kendisinden dört yaş küçük kuzeni Şehzade Ömer Faruk ile aşk evliliği yaptı.
Cumhuriyet ilan edildikten sonra hanedan sürgüne gönderildi. Onları bekleyen vatansız, unvansız ve maddi sıkıntılarla dolu bir hayat oldu. Fransa’da ve Mısır’da yaşadılar. Güzellikleri ve zarafetleriyle dünyaya nam salacak üç kızları oldu,beş de torunları.
Sürgünden yirmi yedi yıl sonra Sabiha, boşanmış bir kadın olarak ülkesine döndü. Babasına ait belgeleri ömrü boyunca bir çanta ile yanında taşıdı. Israrlara rağmen babası, Mustafa Kemal Paşa ve Cumhuriyet hakkında konuşmamaya büyük özen gösterdi.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yeşil Otağ, Lyudmila Ulitskaya
Modern Rus edebiyatının en çok okunan ve ödüllü yazarlarından biri olan Lyudmila Ulitskaya, kaleme aldığı eserlerinde dini ve etnik hoşgörüye, Sovyet kültüründeki aydın sorununa, kadınların toplumdaki yeni cinsiyet rollerini nasıl şekillendirdiğine ve gündelik hayata değinen biri. Yeşil Otağ ise 1950’lerde Moskova’da tanışan üç karakterin, kahramanları sansürlenmiş ya da sürgüne gönderilmişken yetişkinliğe nasıl adım attıklarını anlatıyor.
Aynı okula giden İlya, Miha ve Sanya gördükleri zorbalık yüzünden yakınlaşan üç arkadaştır. Okul günleri boyunca, öğretmenleri Viktor Yulyeviç Şengeli’nin onlara aşıladığı edebiyat sevgisiyle Moskova’yı gezer, hayatın tüm keyif ve zorluklarını birlikte deneyimlerler. Fakat mezuniyet sonrasında herkes kendi yolundan ilerler. Yine de sanat ve edebiyat sevgileri ile muhalif duruşları üçünü de baskıcı bir rejimi yenmeye çalışma konusunda birleştirecektir.
Yeşil Otağ, Stalin sonrası yaşama panoramik bir bakış atarken, KGB tarafından tanımlanan bir toplumda kişisel bütünlük olanaklarını irdeliyor. Dostoyevski, Tolstoy ve Pasternak’ın geleneğinden ilerleyen, karanlık zamanlarda ışığın görüldüğü, siyaset, aşk ve inançla dolu bir eser.
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviren: Hazal Yalın
Ebedi Mucize, Pearl S. Buck
Anne karnından yetişkinlik zamanlarına kadar hayat yolculuğuna tanıklık ettiğimiz Rann, dünyaya ve insanlara farklı bir noktadan bakmamızı sağlıyor. Doğduğu günden bu yana bitimsiz bir merak duygusuyla çevresini anlamlandırmaya ve keşfetmeye çalışıyor, hiç bilmediği hayatların ve hikâyelerin peşine düşüyor; her bir tecrübeyle karakterini ve hayatını inşa ederken asıl benliğine ulaşmayı amaçlıyor.
Benzersiz zekâsı ve düşünüş biçimiyle henüz on iki yaşındayken üniversiteye kabul edilecek kadar alışılmadık bir çocuk olan Rann, gitgide genişleyen dünyasında birbirinden farklı insanlarla tanışıp onların hikâyelerinde kendine bir yer ediniyor, bir yandan da insanların ve dünyanın çelişkilerle dolu sürprizleriyle başa çıkmaya çalışıyor. Amerikan edebiyatı klasiklerinden.
Sözcükleri Tadan Adam – Duyularımızın Tuhaf ve Ürpertici Dünyası, Guy Leschziner
Hiç fiziksel acı hissetmeyen Paul, kör olduğu halde etrafında zombi yüzleri gören Nina, sürekli ölüm ve çürüme kokusu alan Joanne, sıcak nesneleri soğuk, soğuk nesneleri de sıcak gibi hisseden Alison, sözcüklerin tadını alan James ve daha niceleri… Nörolog Guy Leschziner bu kişilerin hikâyelerini, alışılmadık durumlarının neden ve sonuçlarını anlatırken, konuya sadece bilimsel değil insani bir açıdan da yaklaşarak bize her yaşamın kendi içinde biricik ve değerli olduğunu hatırlatıyor.
Yayınevi: Metis Kitap
Çevirmen: Deniz Keskin
Kasım Ayı Kitap Önerileri
Başkalarının Acısına Bakmak, Susan Sontag
Başka bir ülkede meydana gelen felaketlerin seyircisi olmak, gazeteciler diye bilinen profesyonel, uzman turistlerin bir buçuk asrı aşkın sürelik maceralarında gittikçe katlanan birikimleriyle doğrudan ilintili olan, esaslı bir modern deneyim. Öyle ki, artık savaşlar hepimizin oturma odalarında veya telefonlarında seyredilip dinlenen görüntü ve seslere dönüşmüş durumdadır.
Modern hayatın temel özelliklerinden biri, dünyanın dört bir köşesinde yaşanan dehşeti uzaktan, fotoğraf aracılığıyla izleyebilmek için sayısız imkân sunmasıdır. Peki, dünyayı görme biçimimizin temel parçalarından birini oluşturan fotoğraf, bakanın gerçeklik algısını aşındırır mı? Bizden uzaktaki insanların acılarıyla hakiki bir bağ kurabilir miyiz?
Sontag bu kült kitabında, görüntülerin kullanım biçimlerinin yanı sıra, şiddetin görsel temsilinin, savaş görüntülerinin ekran aracılığıyla sıradanlaşmasını, bunun çağdaş toplum üzerindeki etkilerini ve tehlikelerini soruşturuyor.
Fotoğraf: Bosna’da BM Koruma Gücü’nden bir asker, yaralı bir kadını taşıyor. (1994)
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Osman Akınhay
Memento Mori, Muriel Spark
Lettie Colston ve yetmişini çoktan devirmiş arkadaşları, günün birinde isimsiz telefonlar almaya başlarlar. Arayan kişi tek bir şey söyleyip kapatıyordur: Öleceğini hatırla. Çağrılar geledursun, yaşamlarının sonbaharını süren kahramanlar günlük işlerine devam etmeye çabalarlar.
1992 yılında aynı isimle filmi de çekilen bu hikâyeyle Muriel Spark, karanlık fakat eğlenceli romanında her faninin yaşamını gölgeleyen bir gerçeği, ölüm bilgisiyle yaşamı ele alıyor. Başlangıçlarla sonlara, dürüstlükle entrikaya ve insanların çocukluktan yaşlılığa değin oynadıkları oyunlara odaklanan bu roman, her soluğu söndüren olguyu isimsiz bir kahraman olarak olayların kalbine yerleştiriyor ve kahramanların yaşamlarının sarpa sarmasını izliyor. Muriel Spark ile mutlaka tanışmalısınız.
Yayınevi: Siren Kitap
Çeviren: Püren Özgören
Evlilik Portresi, Maggie O’Farrell
1550’ler Floransa’sı… Grandük Cosimo de’ Medici’nin üçüncü kızı Lucrezia, çizim konusunda eşsiz yeteneğe sahip, hayal gücü sınır tanımayan bir çocuk; gösterişli palazzo’daki gösterişsiz, unutulmuş konumundan fazlasıyla hoşnut. Ablasının beklenmedik ölümüyle Lucrezia ilk kez kendini ilginin merkezinde buluyor. Ablası yerine, Ferrara Dükü Alfonso’yla evlenmek zorunda.
Lucrezia, henüz on beşinde ve kafası karmakarışık bir şekilde, pek de hoş karşılanmadığı muammalarla dolu bir sarayda buluyor kendini. Muammaların en büyüğü ise kocası. Hangisi gerçek? Düğün zamanı muziplikleriyle ve neşesiyle onu kendine çeken adam mı, yoksa kendi kız kardeşlerinin bile karşısında titremesine neden olan despot yönetici mi? Bir tek şey ayan beyan ortada: Lucrezia’nın sarayda var olabilmesi, ailenin iktidarını devam ettirecek bir vâris doğurmasına bağlı.
Maggie O’Farrell ödüllü kitabı Hamnet’tan sonra Women’s Prize for Fiction Finalisti kitabıyla bu kez Rönesans İtalya’sında bir kadının kaderine karşı ayakta –ve hayatta– kalma mücadelesini anlatıyor. Tarihin donukluğunu kelimeleriyle canlandırarak okura bir Rönesans tablosu kadar çarpıcı bir hikâye sunuyor.
Yayınevi: Domingo
Çeviren: Kıvanç Güney
Son Öyküler, William Trevor
William Trevor’un ölümünün ardından yayımlanan Son Öyküler yazarın daha önce gün yüzüne çıkmamış öykülerinden oluşuyor.
Bu öykülerde yarım yaşanmış hayatların pişmanlığı, tekdüze bir varoluşun yılgınlığı, içkin bir yalnızlığın getirdiği derin hüzün anlatılıyor: Bir piyano öğretmeni, öğrencisinin ufak tefek hırsızlıklarına çocuğun müzik yeteneği hatırına göz yumar. Engelli kuzeniyle birlikte yaşayan bir kadın, emekli maaşını almaya devam edebilmek için adamın ölümünü gizler. Bir öğretmen ile öğrencisi arasındaki yarım kalmış bağ, kızın yetişkinliğinde ilişkiye dönüşür.
Öykü severler kaçırmamalı!
Yayınevi: Yüz Kitap
Çeviren: Püren Özgören
Mal Sayımı, Erlend Loe
Boğaziçi’ni izlerken şiirine yeni kelimelerle sarılmış bir şair Nina Faber. İstanbul seyahatinden Oslo’ya dönüp yeni şiir kitabını çıkarıyor ama olaylar beklediği gibi ilerlemiyor. Şiirlerinin aksı gibi, önce dağılıyor, azalıyor, yankılarla çoğalıp sonra bir doruk noktasında uçuşa geçiyor. Coşkulu bir Erlend Loe karakteri o.
Eserleri pek çok ülkede yayımlanan Norveçli yazar Erlend Loe, 2013’te kaleme aldığı “Mal Sayımı”nda son derece akıcı üslubuyla bir yürek çarpıntısına, bir yaşlı şaire dünyada bir nefeslik alan açıyor.
“Mal Sayımı” da tıpkı “Doppler” ve “Bildiğimiz Dünyanın Sonu” gibi kült bir metne dönüşüyor.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Dilek Başak
Minoa Öneriyor;
İstanbul Akaretler’de kurulan ve bu yıl Londra Kitap Fuarı’nda “Yılın Kitabevi” seçilen Minoa, kasım ayı için 5 yeni kitap ve 5 okunması gereken kitap öneriyor.
Yeni Çıkanlar
Exiled Shadow, Norman Manea
Bu canlı sesler, kaynaklar ve hikâyeler mozaiğinde, komünist Romanya kökenli bir karakter olan Göçebe Misanthrope, Marksist arkadaşı Gunther ile Berlin’de yeniden bir araya gelir ve bu, Amerika Birleşik Devletleri’nde geçirdiği sonraki yıllarda kalıcı bir diyaloğa yol açar. Olay örgüsünün merkezinde yer alan gölge, sürgün, hayatta kalma ve ruhun karanlık unsurları gibi insanlık durumunun çeşitli yönlerini sembolize ediyor. Gölgesini zenginlikle takas eden Peter Schlemihl’in 19. yüzyıl öyküsünden ilham alan Norman Manea’nın eseri, yabancılaşma ve dayanıklılığın samimi bir araştırmasıdır.
Yayınevi: Yale University Publishing
Ruslar, Robin Millet-Gulland

Rusya tarihini genellikle Büyük Petro ve modernleşme süreciyle başlatan baskın eğilimin aksine, 1700 öncesi döneme, “Eski Rusya”ya da önemli bir yer ayıran Milner-Gulland, ilk kroniklerden modern döneme dek Rus kültürünün evrimine damgasını vuran temel dinamikleri, inanç yapılarını, “ikonalar âlemi”ni zengin örneklerle anlatıyor. Ruslar’ın zihniyet dünyasını anlamak için önemli bir giriş kitabı.
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çevirmen: Bahar Tırnakçı
Yaşam Kullanma Kılavuzu, Georges Perec

Georges Perec, on yılda yazdığı bu dahiyane romanda, Simon-Crubellier Sokağı No: 11’deki bir apartmanı ve sakinlerinin birbirine geçmiş yaşamlarını detaylı mikrokozmos olarak okura sunuyor ve yarattığı evreni sayfalara incelikle nakşediyor. Perec’in, Oulipocu biçimsel kısıtlamaları ve matematiksel modelleri kullanmadaki ustalığının sonucu olan Yaşam Kullanma Kılavuzu, istediğiniz bölümden başlayarak istediğiniz sırayla okuyabileceğiniz, her okunduğunda başka yönlerini keşfedeceğiniz, yenilikçi, oyunbaz ve bir o kadar da sonsuz bir roman.
Yayınevi: Everest
Çevirmen: İsmail Yerguz
Sicim Teorisi: Tenis Üzerine, Robert Foster Wallace

Sicim Teorisi, David Foster Wallace’ın tenis yazılarını bir araya getiriyor ve bu spora erken yaşlarda gönül vermiş yazarın gözünden sadece bir spor analizi değil, bir yaşam alegorisi sunuyor. Sporla aşkı, efsanelerle fanileri, klişeyle aşkınlığı beraberce ele alan Sicim Teorisi, David Foster Wallace’ın yaratıcı zihninin kıvılcımlarını gözler önüne seren, ilham verici bir metin.
Yayınevi: Siren
Çevirmen: İnan Özdemir & Cem Pekdoğru
Yıl Bir: Felsefi Bir Döküm, Susan Buck Morss

Bugünkü Yunanistan, Ege, Ortadoğu coğrafyasında, milat ile başlayan Yıl Bir’e gidiyoruz. Yazar Morss, günümüzün tasavvurlarından uzaklaşarak tarihi kendi içinde, kendisi olarak yakalayıp kavramaya çalışıyor. Zamanı ölçme, sayma, adlandırma biçimlerinin bizim bildiklerimizden nasıl farklı olduğundan başlayarak, “hakikat” kabul edip kanıksadığımız şeylerin kültürel geçmişine uzanıyor.
Yıl Bir Yunan, Roma ve İbrani kültürlerinin temas ve etkileşimlerini ele alırken Flavius Josephus, İskenderiyeli Philon ve Patmoslu Yuhanna gibi, genel kabul görmüş kimlik şemalarına sığmayan kişilikleri araştırmasının eksenine alıyor.
Yayınevi: Metis
Çevirmen: Bülent O. Doğan
Kasım Ayında Okunması Gerekenler
Kairos, Jenny Erpenbeck
Kitaplarında incelikli araştırmalarıyla Doğu-Batı Almanya ve 2.Dünya Savaşını konu alan Alman yazar Jenny Erpenbeck’in kaleminden çıkmış etkileyici olan bu eser, zamanın akışı ve hayatın dönüm noktaları üzerine yoğunlaşıyor. Hikâye, Berlin’de 2.Dünya Savaşı’nın gölgesinde, ellilerine yaklaşan Hans ile on dokuz yaşındaki Alman kökenli Katharina’nın otobüste karşılaşıp birbirlerine aşık olmasıyla başlıyor. Hans’ın evli olması nedeniyle kaçak göçek yaşanan bu aşk hikâyesi dönemin baskıcı politikaları ve ideolojileriyle çelişir. Doğu Almanya’nın çöküşü ve Berlin duvarı yıkılışının da aşk hikâyesine paralel olarak işlendiği Kairos, Katharina ve Hans ile adeta bir ülkenin enkazına ayna oluyor.
Yayınevi: Granta Books
Briefly, A Delicious Life, Nell Stevens
Yıl 1453, Blanca 14 yaşındayken ölmüştür ve o zamandan beri Valdemossa’da bir zamanlar hareketli bir manastır olan Charterhouse’a musallat olmuştur. Hiçbir zaman başka bir hayalete rastlamamış ve son 365 yılını sessizce yaşayanları gözlemleyerek geçirmiştir. Kendisiyle ilgili bir çok yeteneği keşfetmiş ve ölümden sonraki yaşamın giderek küçüldüğünü fark etmiştir. Blanca’nın eskiden hortlakvari maskaralıklarla eziyet ettiği keşişler çoktan gitmiştir ve uzun bir aradan sonra Charterhouse’a yeni kiracılar gelir: Fransız yazar George Sand, erkek kıyafetleri içindeki bu güzel kadın ve Blanca aşık olur. Ancak köyün geri kalanı yeni gelenlerden şüphelenmektedir ve kış bastırırken, George ailesinin ve kendisinin dağılmasını önlemeye çalışırken, Chopin akortsuz piyanosunda umutsuzluk içinde besteler yazarken, kalışları felaketle sonuçlanacak gibi görünmektedir.
Yayınevi: Picador
Walk Through Walls: A Memoir, Marina Abramovic
Marina Abramovic’in büyüleyici anı kitabının sayfalarında, çığır açan performans sanatı kadar sıra dışı bir yaşamı da gözler önüne seren yirmi beş yıllık bir yolculuk ortaya çıkıyor. Komünist eski Yugoslavya’daki ilk günlerinden beden merkezli başyapıtlara öncülük ettiği 1970’lerin Belgrad’ındaki biçimlendirici yıllarına ve Batı Alman performans sanatçısı Ulay ile kalıcı iş birliğine kadar, bu kitap dünya üzerinde silinmez bir iz bırakan bir sanatçının portresini çiziyor. Lady Gaga, Jay-Z, James Franco ve Willem Dafoe gibi önemli isimlerle karşılaşmaları, onun hikâyesine yıldızlarla dolu bir fon oluşturuyor. ‘Performans sanatının büyükannesi’ olarak bilinen Abramovic’in hayatı, insan ifadesinin gücünün ve sanatın kalıcı etkisinin bir kanıtıdır. Bu anı kitabı, Abramovic’in mirasına samimi ve açıklayıcı bir bakış sunarken, okuyucuları onun temsil ettiği sanatsal gücün büyüsüne kaptırıyor.
Yayınevi: Penguin
Bluets, Maggie Nelson
Maviler, Joni Mitchell, Billie Holiday, Yves Klein, Leonard Cohen ve Andy Warhol gibi ünlü mavi figürleri ziyaret ederek depresyon, ilahiyat, alkol ve arzu arasında dolanıyor. Anlatıcı, mavi renge olan ömür boyu süren saplantısı hakkında bir tür ‘yastık kitabı’ inşa etmek için yola çıkarken, hem bir ilişkinin acı verici sonu hem de sevgili bir arkadaşın ağır yaralanmasıyla yüzleşiyor. Bu kombinasyon, zevk ve acının ayrılmazlığına ve estetik güzelliğin büyük kalp ağrısı veya keder zamanlarında nasıl bir rol oynayabileceği sorusuna adanmış ham, beyinsel bir çalışma ortaya çıkarır.
Yayınevi: Jonathan Cape
Sitt-Marie Rose, Etel Adnan

Aslında gerçek bir öyküden yola çıkarak iç savaşı, Ortadoğu’nun kanayan yarasını, din çatışması ve savaş kültürünün saçmalığını kısa ve yoğun biçimde gözler önüne seriyor.
Arap kadınının özgürlüğü ve toplumsal adalet için mücadele ediyor. Ölüm bir dağ yolunda çıkıyor karşısına. Diyaloğun yerini silahların aldığı bir hesaplaşmanın bedelini canıyla ödüyor kahramanımız. Ortadoğu’yu tehlikeli bir güç arenasına dönüştüren kabile zihniyetini apaçık görüyoruz bu yapıtta.
Yayınevi: Lemis
Çevirmen: Ali Cevat Akkoyunlu
*Minoa’nın tüm kasım ayı önerileri için Minoa mağazalarını ziyaret edebilirsiniz.
Aklımdaki Diyarlar – Edward Said’in Hayatı, Timothy Brennan
20. yüzyılın en etkili entelektüellerinden biri olan Edward Said, “Şarkiyatçılık” teriminin dile eleştirel bir anlamda girmesiyle sonuçlanan ve onun, postkolonyal çalışmaların kurucu babası olarak görülmesine yol açan çok etkili kitabı Şarkiyatçılık ile tanınır.
Said’e göre Doğu-Batı ayrımı, asla temel ve aşılmaz bir boşluk konumunda değildi. Aslında Şarkiyatçılık’ı tam da bu iddiaya karşı çıkmak için yazmıştı. Bölünme, ona göre daha ziyade jeostratejikti. Avrupa, Doğu’ya hâkim olmak için önce ana meseleye hâkim olması gerektiğini hissetmiş ve bilgi güç olduğu için, bu hâkimiyet Şark’ın özünü, onun gerçek içsel karakterini belirleme biçimini almıştı. Bu yaklaşım, Avrupa’nın üstlendiği bir projeydi; kaynakları, küresel tasarımları ve Doğu’ya coğrafi yakınlığı vardı ve Doğu, sırf bu nedenle “öteki” olarak tasvir edilmeliydi.
Bugünün olaylarını daha da iyi anlamak için iyi bir başlangıç.
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Çeviren: Aydın Çavdar
Kurdun Mutluluğu, Paolo Cognetti
Uzun bir ilişkinin sonuna gelen Fausto, çareyi çocukken yürüdüğü patikaların arasına kaçmakta bulur. Fontana Fredda’da, kendisi de uzun zaman önce Milano’dan kaçıp gelmiş olan Babette’yle tanışır; kayak pistinin kıyısında küçük bir restoranın sahibi olan bu kadın, kayakçılar ve telesiyej işçilerine yemek sunan mekânında aşçı olmasını teklif etmiştir ona. Restoranın daimi müşterisi Santorso vardır; içmeyi seven, kararlı tavırları ve inatçılığıyla bilinen, gerçek bir dağcı gibi sessiz ve kararlı yürüyebilen şehirli bir adam. Cognetti okuru yaraları ve huzursuzlukları ne olursa olsun kaçışı dağlarda arayan karakterlerin yaşamına, kader birliği içindeki dostluklara götürüyor.
Yayınevi: Kafka Kitap
Çeviren: Yelda Gürlek
Benzersiz Kızım, Guadelupe Nettel
2023 Uluslararası Booker Ödülü kısa listesine kalan Benzersiz Kızım’da Guadalupe Nettel otuzlu yaşlarında iki kadının hikâyesine odaklanıyor. Alina ve Laura. Hayatlarının akışını aile kurmaktan bağımsız bir şekilde kurgulayan bu iki arkadaştan Laura çocuk istemediğine karar vererek sterilizasyon ameliyatı olurken, Alina anne olma düşüncesine sıcak bakmaya başlayıp hamile kalır. Ancak zaman içinde Alina’nın hamileliğinde birtakım komplikasyonların çıkması ve Laura’nın komşusunun küçük yaştaki oğluyla derin bir bağ kurmaya başlamasıyla birlikte her iki kadın da bu karmaşık duygularla başa çıkmak zorunda kalacaktır.
Benzersiz Kızım boyunca Nettel nasihat vermekten ve duygusallığa yaslanmaktan kaçınarak keskin bir üslupla annelik, feminizm, şiddet ve insan ilişkileri üzerine çarpıcı bir hikâye anlatıyor. Tüm güçlü romanlar gibi zorlu sorulara yanıt ararken zihinlerimize yeni yeni sorular düşürüyor.
Yayınevi: Livera Yayınları
Çeviren: Ayşe Nihal Akbulut
Bulutlar, Juan Jose Saer
Neden bazı insanlar tüm zamanlarını çevrelerinin fotoğrafını çekerek geçirirler? Fotoğraflar neden bazı ailelerde daha göz önündeyken başka ailelerde ortada görünmez? Fotoğraflar ailemizin 1804’te, Arjantin’in uçsuz bucaksız çayırlarında, Paris’teki tahsilini henüz bitirmiş genç bir psikiyatrist olan Doktor Real ile beraberindeki beş akıl hastası, kendilerine eşlik eden küçük muhafız birliğiyle Buenos Aires’in kuzeyinde inşa edilen Akıl Hastanesi’ne doğru on beş gün sürecek bir yolculuğa çıkarlar. Kızılderili saldırıları, büyük çöl fırtınalarıyla yangınlar, ama en başta da akıl hastalarının aşırılıklarıyla sınanan bu zorlu yolculuk, kitabın anlatıcısı Doktor Real tarafından otuz yıl sonra kâğıda dökülür. Bu anlatı, Saer’in kaleminde ise âdeta bir göç, hatta bir sürgün alegorisine dönüşüyor.
Yayınevi: Olvido Kitap
Çeviren: Orçun Türkay
Ve İnsan Köpekle Tanıştı, Konrad Lorenz
Ünlü davranışbilimci Konrad Lorenz köpeğin evcilleşmesinin ve insanla ortak yaşamının öyküsünü eğlenceli bir dille anlatıyor. Böylece en eski zamanlarda, köpekle insan arasındaki yaşam-çıkar ortaklığının nasıl kurulduğunu ve aradan geçen binlerce yılda, homo sapiens ile bir hayvan arasındaki bu içten dostluğun nasıl derinleştiğini görebiliyoruz.
Lorenz, kimi kez insani özellikler atfettiğimiz bu sadık dostlarımızın davranışlarını, binlerce yıllık içgüdüleri temel alarak açıklıyor. Ona göre her köpek ırkının, hatta tek tek her bir köpeğin, ancak onun gelişim tarihini ve davranış biçimlerini tanımakla keşfedilebilecek kendine özgü bir karakteri var.
Yayınevi: Alfa Yayınları
Çeviren: Evrim Tevfik Güney
Ekim Ayı Kitap Önerileri
Ayrılmaz İkili, Simone de Beauvoir
Sylvie tanıştıkları andan itibaren güzel ve bilgili sınıf arkadaşı Andrée’ye hayranlık besler, onun dikkatini çekmek ve sevgisine karşılık almak için elinden geleni yapar. Zamanla aralarında sıkı bir dostluk gelişir, ancak bu dostluk çoğu zaman Andrée’nin fırtınalı gönül ilişkilerinin, kaprisli mizacının ve otoriter annesinin gölgesinde kalır. Anlayışlı ve gözlemci Sylvie çatışan ideallere ve otoriteye karşı kendi fikirlerini inşa ederken, kadınların istek ve arzularına pek önem verilmeyen bir toplumda arkadaşıyla birlikte yetişkinliğe adım atar, onun sırdaşı olur.
Simone de Beauvoir’ın fazla kişisel bulduğu için yayımlamamayı tercih ettiği, manevi kızı Sylvie Le Bon de Beauvoir tarafından kısa bir süre önce gün yüzüne çıkarılan Ayrılmaz İkili, ikonik yazarın ergenlik döneminin, çocukluk arkadaşı Zaza Lacoin’le kurduğu dönüştürücü ve trajik dostluğun hayatını ve yazarlığını nasıl etkilediğini hissettiren otobiyografik bir roman.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Ayça Sezen
Gölgeler Çekildiğinde, Cahide Birgül
Cahide Birgül ilk romanı Gölgeler Çekildiğinde’yi yazdığında edebiyat camiasında büyük yankı uyandırmıştı. İşlemeyi seçtiği temalar; insanın bitimsiz yalnızlığını, kasveti, ruhun derinliklerinde gizlenenleri anlatmaktaki mahareti, polisiye unsurların sürükleyiciliğini kurguya yedirmedeki başarısı, tüm bunların ötesinde, okuru hiçbir karakterle özdeşleştirmeyen, gerçeğin üzerindeki o örtüyü çekip her şeyi olan çıplaklığıyla gösterme becerisi sayesinde…
Gölgeler Çekildiğinde, hasta ve yalnız babasıyla yaşayan Esin’in ansızın çıkıp gelen bir misafirle hayatının altüst oluşunu anlatır. Bu davetsiz misafir Esin’in hayatına yavaş yavaş sızarken, Esin’in geçmişi kendi hayaletleriyle yüzleşir.
Tüm gerçekliğin gölgelerle gizlenmeye devam ettiği bir dönemde Türk Edebiyatı’nın bu önemli ismini Kafka Kitap yeniden okurla buluşturuyor.
Yayınevi: Kafka Kitap
Ağaçlar, Percival Everett
Mississippi’nin Money kasabasında peş peşe işlenen cinayetlerde beyazlar ve siyahlar dehşet verici biçimlerde öldürülür. Eyalet güvenlik teşkilatında görevli siyahi dedektifler, cinayetleri aydınlatmak için kasabanın ırkçı polis teşkilatına yardıma geldiğinde olayların hiç de basit olmadığı ortaya çıkar: Cinayet yerinde bulunan cesetlerden siyahilere ait olanlar her seferinde ortadan kaybolmaktadır. Zaman içinde kan donduran cinayetler tüm ülkeye yayılır. Büyüyen bu çılgınlığın anahtarı, 105 yaşındaki yaşlı bir kadının evindeki titizlikle tutulmuş devasa bir arşivde saklıdır.
Amerikan tarihinin karanlık dönemlerinde beyazların siyahilere ve diğer ırklardan göçmenlere uyguladıkları zulümden hareketle, Percival Everett, son yıllarda yeniden kabaran ırklar arası kavgaları ve polis şiddetini de yansıtarak kara mizahla gerilim romanı arasında gidip gelen müthiş bir parodi yapıtı sunuyor. Irklara yönelik pek çok klişeyi ve popüler kültürün derinliklerini yeniden yorumlayan Ağaçlar, bir yanda güldürürken öte yanda can yakan gerçekleriyle unutulmaz bir roman.
2022’de İngiltere’de mizah kitaplarına verilen Bollinger Everyman Wodehouse Ödülü’nü ve ABD’de ırkçılığı anlamaya ve insan kültürünün zengin çeşitliliğini göstermeye çalışan yapıtlara verilen Ansfield-Wolf Kitap Ödülü’nü kazanan Ağaçlar, ayrıca aynı yıl Booker Ödülü’nün kısa listesine girmiş, Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü’ne ve Pen/Faulkner Ödülü’ne aday gösterilmiştir.
Yayınevi: Sia Kitap
Çeviri: Avi Pardo
Yazmak Üzerine, Henry Miller
Yazar kendi sesini nasıl bulur?
Modern edebiyatın en tartışmalı isimlerinden Henry Miller, eserlerinden bölümler, notlarından derlemeler ve mektuplarından kesitlerle oluşan Yazmak Üzerine’de bu defa kendi yazı macerasıyla karşımızda. Henry Miller, yazı işlerini yaşama uğraşıyla eş görüyor ve en yüce makamı saydığı yazı masasının başından bildiriyor. Miller, çivisi çıkmış bu dünyada yazarlığın inceliklerine kafa yoruyor; savaştığı yasaklardan kopardığı tartışmalara, yaratma kaygısından yaşam sancısına varan yolda okura rehberlik ediyor.
Yazmak Üzerine kıymetli, zihin açıcı ve aydınlatıcı bir metin- ateşten korkmayanlar için.
Yayınevi: Siren Kitap
Çeviri: Avi Pardo
Nadas Yılkı Aheste – Kıvılcım Kurgular, Ani Efsaneler, Acele Destanlar, İlhan Durusel
İlhan Durusel söz oyunlarına, çağrışımlara, söylem kaydırmacalarına, popüler kültür ikonlarına, siyasal olaylara ve tarihsel figürlere yaslanıyor. Nostaljiyi toplumsal ve kültürel metaforlarla işliyor. Geleneksel öyküleme biçimlerini canlandırarak türler ve metinler arası bir zeminde dehlizler oluşturuyor. Kısacası, kendi mitolojisini tastamam bir dil olayına dönüştürüyor.
Nadas Yılkı Aheste, yazarın deyişiyle ‘kıvılcım kurgular, ani efsaneler, acele destanlar’dan; marşlar, gazeller, semailer ve masallardan oluşan 37 parçalık bir anlatı cümbüşü.
“Gramerci öldü. Dilimiz su topluyor, büyüyor, çürüyor ağzımızda. Şimdi küçük dille yazmak lazım.”
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Minoa Öneriyor;
İstanbul Akaretler’de kurulan ve bu yıl Londra Kitap Fuarı’nda “Yılın Kitabevi” seçilen Minoa, Ekim ayı için 5 yeni kitap ve 5 okunması gereken kitap öneriyor.
Yeni Çıkanlar
The Guest, Emma Cline
Emma Cline’ın yeni romanı The Guest, 22 yaşındaki antikahraman Alex’in Hamptons’da geçirdiği bir hafta boyunca başından geçenleri konu alıyor. Hamptons’da yazın son demleri ve bir davet sırasında Alex’in attığı yanlış bir adım sonucunda birlikte kaldığı adamın onu kapının önüne koymasıyla birlikte gelişen olaylar… İnsanları manipüle etme kabiliyeti sayesinde Alex adada kalmaya devam eder ve beraberinde getirdiği yıkımla birlikte oradan oraya sürüklenir. Yazı son derece sürükleyici bir yaz sonu romanıyla kapatmak isteyenlere…
The New Life, Tom Crewe
Yıl 1894 ve Londra’dayız. Romanın ana karakterlerinden John Addington, Catherine ile evlenir ve bir matbaacı olan Frank ile tanışır. O esnada diğer kahramanımız Henry Ellis’in karısı Edith ise Angelica’ya aşık olur. Derken John ve Henry, geleneklere ve yasalara meydan okuyacak, devrim niteliğinde bir kitap yazmaya karar verirler. Bu esnada her ikisi de utanç ve suç duygusuyla çalkalandıkları ilişkiler yaşamaktadır. Fakat bir yandan da daha iyi bir dünyanın kapılarını aralayacak ve hem kadınlara hem de erkeklere daha geniş imkanlar sağlayacak yenilikçi fikirlerinin ardından kendilerini ve çevrelerindekileri tehlikeye atmaktadırlar.
Quietly Hostile, Samantha Irby
Samantha Irby yeni deneme kitabıyla karşımızda ve yine çok komik, eğlenceli ve çarpıcı. Irby kariyerinin tepe noktasında ve hayallerinden biri gerçek olmak üzere: Sex and the City’nin ikonik kadınlarıyla birlikte çalışacak! Gelgelelim bu büyülü dünyanın ardında Irby de hepimiz gibi hayat mücadelesi veriyor aslında: Köpeği Abe’i sahiplenmesinden, bağırsaklarını bozmasına, kıyafetleri yeterince güzel olmadığı için bir restorandan geri çevrilmesine, Reiki macerasından kristalleri keşfetmesine uzanan birbirinden komik ve hepimizin kendimizden bir şeyler bulacağı deneme yazıları huzurlarınızda.
Düzlükler, Gerald Murnane

Avusturalya’nın yaşayan en önemli yazarlarından olan Gerald Murnane’nın ülke edebiyatının klasiklerinden olan Düzlükler romanı, Roza Hakmen’nin çevirisi ile artık Türkçe’de. Hatıralar ve aşklar üzerine şiirsel bir dille yazılmış eserle karşımızda olan yazar, malikanesinde yaşayan düzlükler ahalisinin hikayesini anlatır aslında. Kültür ve tarihlerine sıkı sıkıya bağlı olan ve uzaklardan gelen tarihçileri, araştırmacıları da himayeleri altına almayı bir görev olarak bilmektedirler kendilerine. Düzlükler ahalisini yıllarca gözlemleyen bir yönetmen, yeterli bilgi edindikten sonra, düzlükleri daha önceden kimsenin gösteremediği şekilde göstermeyi vaat eden bir film çekmeye karar verir ve sonrasında tüm hikâyenin başladığı an gelir.
Mektub, Paulo Coelho

Dünyaca ünlü yazarın Mektub kitabı, Özdemir İnce’nin çevirisi ile Türkçeye Can Yayınları’ndan çıktı. Yazdığı tüm kitaplar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok satanlar arasında olan yazarın bu metni de üst sıralarda yerini almaya başladı. Kendi ifadesi ile ‘’Mektub bir tavsiye kitabı olmaktan ziyade tecrübeleri aktarmayı amaçlıyor.’’ Farklı kültürlerin perspektifinden renkli hatıralar ve anlatılar sunan metinde, hem dünyevi hem de içsel bir seyahat sunuyor okuyucusuna.
Ekim Ayında Okunması Gerekenler
Beyond Measure, James Vincent
İnsanlığın fiziksel dünyayla olan ilişkisini anlatan müthiş bir kitap Beyond Measure. Öyle ki James Vincent okurlarına insanlık tarihine dair taptaze ve orijinal bir perspektif kazandırıyor; kaotik evreni anlamlandırabilmek için elle tutulur gerçekliklere tutunmamızın hikâyesini anlatıyor. Maceralarla ve beklenmedik olaylarla dolu bu kitap, ölçümün yalnızca yaşadığımız dünyayı değil bizi de nasıl şekillendirdiğini anlatıyor.
Yabancı, Albert Camus

Camus’nün bu klasik metni üzerine elbette sayfalarca yazılabilir. Annesinin ölüm haberi üzerine cenazeye giden Meursaualt’ın gün boyu hissettiği tek şey dış dünyadaki uyaranlardır. Herkes ondan bir oğul olarak duygusal tepkiler beklerken duyusal dünyanın içinde mücadelesini verir. Aslında bir kabulleniş değil bir var oluş mücadelesi, eylem ve isyan çağrısı gibi karakterin yaşadığı. Kumsaldaki eylemi ve onunla yaşadığı mücadele, eşsiz bir anlatım ve sorgulama sunuyor okuyucuya. Felsefi sorgulamanın kurguyla eşsiz buluşması demek daha doğru olacaktır kuşkusuz.
Kaçırdıklarımız, Adam Phillips

Tüm hayatımız seçimlerimizle geçiyor. Bu aslında iddialı bir cümle gibi duruyor. Bu seçimler seçmediğimiz şeyler açısından bir kayıp mı? Bu temel sorundan yola çıkan yazar klasikleşmiş bu kitabında, okuyucuyu ciddi sorgulamalara yönlendiriyor. Hüsran, arzu ve tatmin bu duygu durumları üzerinden bir yol sunuyor metin okuyucuya.
Hayat, Engin Geçtan

İnsanın içindeki boşlukla yüzleşmesinin önündeki en önemli engel hızdır. Engin Geçtan’nın klasikleşmiş bu metni hayat üzerine yazılmış, sorgulamanın eksikliğini sürekli yaşayan kent insanı için bir rehber aslında. Yaptığımız şeyleri telaşsız ve daha sakin aynı sürede pek tabii yapabiliriz. Hayatı kaçırmak insanın asli yaşam serüvenini ve pratiklerini ortadan kaldırıyor şüphesiz. Hayat ile Geçtan okuyucuya sorgulayıcı sorularını net şekilde yönlendiriyor.
İnce Memed, Yaşar Kemal

Türkçe edebiyatın en önemli isimlerinden olan Yaşar Kemal’in ölümsüz eseri İnce Memed, 32 yıllık yazım süreci ile bizlere ilham kaynağı olmaya devam etmekte şüphesiz. Metnin yazımı ve tamamlanması hem yazarın hem Türkiye’nin bize serüvenlerini sunuyor. Yaşam biçimini ve halkın portresini aktarıyor bizlere. Abdi ağanın zulmüne karşı bir başkaldırının hikâyesi ve bir tarihi eşsiz anlatımıyla sunuyor Yaşar Kemal. ‘’Mecbur’’ insanların hikâyesi aslında. Abdi ağalar olduğu sürece, İnce Memed’ler hep olacak, bu var oluş biçimleri olduğu sürece.
*Minoa’nın tüm ekim ayı önerileri için Minoa mağazalarını ziyaret edebilirsiniz.
Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm, Gökçer Tahincioğlu
Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm, kurmaca ile gerçeğin iç içe geçtiği bir yolculuğun hikâyesi. Sabahattin Ali cinayetini aydınlatmaya çalışan esrarlı bir yazarın, kendi hakikatini de aramasının, her durakta, her otelde, her gecede, her kentte cinayetin izleriyle birlikte kendinden ve hayatından eksik parçaları da bulmaya çalışmasının romanı.
Gökçer Tahincioglu, Sabahattin Ali cinayetinde bugüne kadar gün ışığına çıkmamış, cinayetle ilgili iddiaları doğrulayabilecek belgeleri ince ince örülmüş bir romanın parçası olarak açıklıyor.
Yayınevi: İletişim Yayınları
Taşocağı, Damon Galgut
Vaat romanıyla 2021 Booker Ödülü’ne değer görülen Damon Galgut’un kaleme aldığı Taşocağı ölüm ve aldatmaca üzerine geç keşfedilmiş bir başyapıt!
Başkasına ait bir kimliğe büründükten sonra avcıyken bir anda ava dönüşen ”isimsiz” bir adamın vicdanıyla hesaplaşmasını anlatan yazar; gizem ve gerilimle ördüğü hikâyesinin ardında sessizce yükselen adaletsizlik suçluluk duygusu kefaret gibi inanç değerleriyle zıtlaşan konuları ustalıkla işliyor.
Katmanlı kurgusu derinlikli karakterleri ve baş döndürücü sonuyla okurun dimağına kıvılcımlar düşüren bu etkileyici kitap; film yapımcılarının da iştahını kabartarak iki kez beyazperdeye uyarlanmıştı.
Yayınevi: Deli Dolu Yayınları
Çeviren: Hasan Can Utku
Aldanış Adası, Paulina Flores
Önceki hayatından ve travmalarından kaçarak Punta Arenas’ta inzivaya çekilen Miguel. Santiago’daki hayal kırıklıklarıyla dolu hayatından kaçarak onun yanına giden kızı Marcela. Ve ikisi arasında bir bağa dönüşen, kalamar gemisinde geçirdiği günleri ve gemiden kaçışını atlatmaya çalışan Koreli Lee. Bu üç karakteri bir araya getiren Aldanış Adası, Kore filmlerini andıran durağan stiline, iç içe geçen diyaloglarla ilerleyen dingin ritmine paralel olarak yoğun bir endüstriyel dumanın ve çılgınca çalışma hızının da süregeldiği bir dünya sunuyor Güney Amerika’nın ıssız Ateş Toprakları’nda.
Kurtuluş umuduyla hayatlarını riske atarak Macellan Boğazı’nda balık işleme gemilerinden Patagonya’nın buz gibi sularına atlayan Uzakdoğulu denizciler hakkındaki gerçek haberlerden ilham alan Aldanış Adası köleliği aratmayan çalışma koşullarını ve denizlerdeki sömürü düzenini hikayeye yedirerek gerçekle kurgunun sınırlarını eritiyor.
Aldanış Adası 2014’te Ne Rezalet adlı öykü kitabıyla Roberto Bolano Ödülü’ne değer görülen Paulina Flores’in ilk romanı.
Yayınevi: Notos Kitap
Çeviren: Roza Hakmen
Bir Kâşifin Felsefesi, Erling Kagge
“Üç Kutba” da (Kuzey Kutbu, Güney Kutbu ve Everest Zirvesi) yürüyerek ulaşan ilk kâşif olan Erling Kagge, son derece akıcı ve samimi bir dille kaleme aldığı kitabı Bir Kâşifin Felsefesi’nde, onu dünyanın ve insan dayanıklılığının sınırlarına götüren keşif gezilerinden edindiği bilgelik ve uzmanlığı okuruyla paylaşıyor.
İyimser bir bakış açısı geliştirmekten zihnimizi doğru zamanda kalmaya ikna etmeye, küçük şeylerden zevk almayı öğrenmekten yalnızlığımızla barışmaya kadar türlü meselelerle ilgili deneyimlerini on altı maddede sıraladığı kitabında Erling Kagge, en zorlu koşullarda hayatta kalabilmenin anlamlı bir yaşam sürme konusunda bize ne kadar çok şey öğretebileceğini gözler önüne seriyor.
Yayınevi: Kolektif Kitap
Çeviren: Oğuz Tecimen
Kimyahane, Vildan Yarlıgaş
Türkiye’de kültür varlıkları restorasyonu genellikle cami, sur, kilise, kervansaray gibi taşınmazlar üzerinden incelenmekte ve bilinmektedir. Arkeolojik kazılardan çıkarılan ve müzelerde sergilenen taşınabilir kültür varlıklarının restorasyon tarihi ise ilk kez bu kitapta ele alınmaktadır. Vildan Yarlıgaş, Osmanlı devletinin ilk müzesi olan Müze-i Hümayun’dan başlayarak müze objelerinin kimler tarafından, hangi mekânlarda ve yöntemlerle onarıldığını kronolojik olarak aktarmaktadır. Elinizdeki kitap, 1936 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesinde kurulan ve Türkiye’nin ilk konservasyon laboratuvarı olma unvanını taşıyan Kimyahane’yi odak noktasına alarak Türkiye’de modern konservasyon-restorasyon anlayışının gelişimini okura akıcı bir dille ve daha önce hiç yayımlanmamış belgelerle sunmaktadır.
Yayınevi: Alfa Yayınları
Eylül Ayı Kitap Önerileri
Özgür: Her Şey Parçalanırken Büyümek, Lea Ypi
Lea Ypi her şeyin kurallarla belli olduğu, kimsenin izin almadan bir şey yapamadığı bir ülkede büyüdü. Yuva dediği bir ülkede. İnsanların eşit olduğu, birbirlerine yardım ettiği, daha iyi bir dünya inşa etmek için bir şeyler yaptığı bir ülkede. Herkesin önce gitmek istediği, sonra kaçmak istediği bir ülkede. Komünist Arnavutluk’ta. Bir gün her şey değişti. Komünist liderlerin heykelleri yıkıldı. Artık insanlar özgürce oy kullanabiliyor, istediklerini giyebiliyor, istediklerine inanabiliyordu. Ve meydanlarda bağırıyorlardı:
“Gerçek demokrasi! Gerçek özgürlük!” Ypi, anne babasının dünyasıyla bugünün dünyasını kıyaslıyor. Hangisi ideal? Hangisi daha gerçek? Hangisi daha özgür? Sahi, özgürlük ne demek?
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: İlknur Özdemir
Amerika Kıtasında Nazi Edebiyatı, Roberto Bolaño
Sanatçıların canavarlıklarını görmezden gelebilir miyiz?
Roberto Bolaño Amerika Kıtasında Nazi Edebiyatı’nda Amerika kıtasının iliklerine işlemiş Nazizmi aşırı sağa meyilli kurmaca aydınların ve yazarların yaşamöyküleri üzerinden ele alır.
Bolaño külliyatının dönüm noktaları sayılabilecek eserlerin çıkış noktalarını barındıran bu roman, özgün yapısı, sınıflandırılamaz içeriği ve benzersiz yaratıcılığıyla Şilili yazarın klasiklerinden.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Çiğdem Öztürk
En Tatlı Meyveler, Monique Truong
Monique Truong, gerçek ve hayal gücünü yenilikçi bir anlatım tarzıyla muhteşem biçimde harmanlayarak, hayatına girmiş kadınların gözünden ünlü yazar Lafcadio Hearn’ün yaşamını ve aşklarını anlatıyor. Aşk, özlem, zaman zaman neşe, zaman zaman öfke dolu En Tatlı Meyveler, bir adamın gölgesinde kalmış kadınların- annesinin ve iki eşinin- kendilerince tanıdıkları adamın farklı yönlerini anlatışlarını çarpıcı biçimde sergiliyor.
İyon Denizi’ndeki adalardan İrlanda’ya, Amerika’dan Japonya’ya dünyanın farklı köşelerindeki kadınların esaret altına alınışını, buralardaki toplumsal yapıları patriyarka, cinsiyet, ırk, kölelik, sınıf, yemek kültürü ve başka incelikli detaylarla çarpıcı biçimde işleyen En Tatlı Meyveler özenle araştırılmış, zekice yazılmış, masalsı bir roman…
“Truong, sıra dışı bir adamı seven üç kadının sıra dışı bir adamı seven üç kadının sıra dışı hayatlarını hayal ediyor.”
Yayınevi: İletişim Yayınları
Çeviren: Şule Ölez
Mübarek Toprak, Pearl S. Buck
Nobel Edebiyat Ödülü’ne sahip olan ilk kadın yazar Pearl S. Buck’ın sıradan bir çiftçi ailesinin 1920’lerde Çin’deki yaşamının izini süren üçlemesinin ilk kitabı Mübarek Toprak, sıradan bir ailenin evrensel hikâyesini anlatıyor.
Wang Lung ihtiyar babasıyla birlikte yaşayan, doğup büyüdüğü köyde hayatını topraktan kazanan fakir bir çiftçidir. Wang Lung ve ailesi hayatta kalma mücadelesi verirken Mübarek Toprak, hayatını toprağa veren insanların korkularını, hırslarını, öfkelerini anlatan muazzam anlatımıyla dünya edebiyatının en güçlü eserlerinden biri olur.
İlk olarak 1931 yılında yayımlanan ve yayımlanmasından kısa süre sonra Pulitzer Ödülü’ne layık görülen Mübarek Toprak, tarihin akışına kapılmış sıradan bir ailenin hikâyesini anlatırken, yıllar geçmesine rağmen büyüleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Yayınevi: Kafka Kitap
Çeviren: Merve Sevtap Ilgın
Ördekler, Newburyport, Lucy Ellmann
ABD’nin geçmişteki ve şimdiki barbarlıklarına karşı ağır bir suçlama, günümüz dünyasına ve yaşam biçimlerine bir eleştiri, çevresel felakete adım adım şuursuzca ilerlememize yakılmış bir ağıt. Bilinç akışından ziyade bir bilinç taşkınlığı olarak adlandırabileceğimiz, yapbozu andıran bir üslupla yazılmış, yayımlandığı 2019 yılında Booker Ödülü Kısa Listesi’ne kalan Ördekler, Newburyport’ta Lucy Ellmann bizleri 4 çocuklu, orta yaşlarındaki bir kadının içsel monoloğuna davet ediyor ve sabırlı okurlara kolayca unutamayacakları bir okuma tecrübesi vadediyor.
Yayınevi: Yedi Yayınları
Çeviren: Mahir Koçak
Minoa Öneriyor;
İstanbul Akaretler’de kurulan ve bu yıl Londra Kitap Fuarı’nda Yılın Kitabevi seçilen bağımsız kitabevi Minoa, Eylül ayı için 5 yeni kitap ve 5 “okunması gereken” kitap öneriyor.
Yeni Çıkanlar
Blam’a Dair, Alexandar Tisma

Sırp bir baba ve Macarca konuşan Yahudi bir annenin çocuğu olan Aleksandar Tisma, İkinci Dünya Savaşı yıllarında eğitimini tamamlayıp gazeteci olarak çalışmaya başlamış. O acımasız yıllarda Doğu Avrupa’da yaşananlara tanıklık eden yazar, Blam’a Dair’de İkinci Dünya Savaşı sonrasında hayatta kalan Miroslac Blam’ın hikâyesini anlatıyor. Blam adının Sırpça ‘Suç’ olması da bu hikâyede ayrı bir anlam taşıyor.
Blam, Novi Sad’ın sokaklarında yapayalnız, yaşanan felaketi ve kayıplarını zihninde taşır…
Savaş sonrasında komünizm ve faşizm gibi iki farklı ideoloji arasında savrulan kentte gündüz düşlerini andıran bir üslupla ilerleyen Blam’a Dair, yaşamaya devam edebilmek için bir sebep bulmaya çalışan Miroslav Blam’ın hatırladıkları ve yaşadıkları üzerinden savaşın yıkıcılığına ve her şeye rağmen tarihin bir şekilde tekerrür ediyor olmasına dair çarpıcı bir ağıt.
Yayınevi: Livera
Çeviren: Özge Deniz
Komedi Komedi Dram, Bob Odenkirk

Bir komedi yazarının, komediden drama hikâyesi…
Breaking Bad’deki oyunculuğuyla bilinen, komedi yazarı Bob Odenkirk’ün zor başlayıp başarılara ulaşan hayatını kaleme aldığı otobiyografi son derece ilham verici. Gençlik yıllarında Chicago’da komedi kulüplerinde sahne almış, programlarda yazar ve oyuncu olarak çalışmış, Hollywood’da ise yüzlerce kez reddedilmiş. Saturday Night Live gibi önemli yapımlarda yazar ve oyuncu olarak rol alsa da hayatı Breaking Bad’de bir kimya öğretmenini canlandırması için gelen teklifle değişmiş. Odenkirk, kariyer yolculuğunu eğlenceli anlatımıyla paylaşıyor.
Yayınevi: Holden
Çeviren: Elif Nihan Akbaş
Tapınak Şövalyelerinin El Kitabı, J.M. Upton-Ward

1120 yılında yılında Kudüs’te Hristiyan hacıları koruma amacıyla kurulup güçlenen yapı, 1312’de Papalık tarafından ortadan kaldırılmış. Yaklaşık iki asır boyunca hem Yakın Doğu’da hem de Hristiyan Batı’daki siyasî, askerî ve ekonomik olayların önemli aktörleri arasında yer almış. Efsaneleri, sır perdesiyle halen tartışılmaya devam eden Tapınak Şövalyeleri, kimi tarihçiler tarafından “Haçlı Seferlerinin asli unsuru” olarak nitelendiriliyor.
J. M. Upton-Ward’ın hazırladığı, “Büyük Üstadın Biraderlere Öğütleri” alt başlığıyla basılan Tapınak Şövalyelerinin El Kitabı, tarikatın kurumsal yapısı, dinî hayatı, askerî düzeni, iç işleyişi ve biraderlerin yaşantısı ve kurallar hakkında oldukça geniş bilgiler sunuyor, sorulara yanıt veriyor.
Yayınevi: Kronik
Çeviren: Muhittin Çeken
Dünyanın Sonundaki Mantar, Anna Lowenhaupt Tsing

Amerikalı Antropolog Anna Lowenhaupt Tsing, çağımızın en tuhaf meta zincirlerinden biri olan matsutake mantarı üzerinden kapitalizmin bıraktığı enkaza karşı doğanın direnme biçimlerini, ormanın ve ağaçların hikâyelerini anlatıyor. 21. yüzyılın antropoloji klasiklerinden kabul edilen “Dünyanın Sonundaki Mantar”da yazar biyoloji, ekoloji ve genetik biliminden besleniyor ve “kapitalist yıkım” ile “iş birliğine dayalı hayatta kalma” ilişkisi üzerine özgün bir incelemeye imza atıyor.
“Uygarlığın temel ilkelerinin ötesine geçen gerçek hikâyeler anlatmanın yeni yollarını bulma vakti geldi. İnsan/Doğa ayrımından kurtulduğumuzda, tüm varlıklar yeniden hayat bulabilir, kadınlar ve erkekler dar görüşlü bir akılcılığın sınırlarına hapsolmaksızın kendilerini ifade edebilir. Artık gecenin karanlığında bir fısıltıdan ibaret olmayan bu hikâyeler, aynı anda hem gerçek hem masalsı bir nitelik taşıyabilir. Yarattığımız bu felakette hâlâ bir şeylerin canlı kalmış olmasını başka türlü nasıl açıklayabiliriz ki?”
Yayınevi: YKY
Çeviren: Erdem Gökyaran
Erken Modern Osmanlı’da Deliler ve Delilik, Rüya Kılıç

Türk psikiyatri ve psikoloji tarihine dayalı çalışmalar yapan yazar Rüya Kılıç bu defa erken modern dönem Osmanlı’da psikiyatriden çeşitli sanat dallarına geniş bir yelpazenin konusu olmuş delilik ve delileri inceliyor.
Hem merak hem de korku uyandıran konuyu derinlemesine ele alırken, delilerin teşhis edilmesi, delilik alametleri, tedavi yöntemleri gibi tıbbın konuya yaklaşımını ve toplumun bakış açısına yer veriyor. Osmanlı’da dinin, delilere muameledeki etkisini de siyasi iktidarın delilere olan tavrını da dikkate alıyor. Modern psikiyatri öncesiyle günümüzdeki delilik “tanımlarının” farklılığını da mercek altına alan Erken Modern Dönem Osmanlı’da Delilik ve Deliler, yazarının deyimiyle “bir sessizliği” deliyor, ilgi duyulan ancak üzerine çok çalışılmamış bir alana ışık tutuyor.
Yayınevi: İletişim
Eylül Ayında Okunması Gerekenler
Don Quijote, Miguel de Cervantes Saavedra

Don Quijote yazıldığından bu yana hiçbir büyük yazar yoktur ki ondan etkilenmemiş olsun. Öyle ki roman, romantizmden realizme, modernizmden postmodernizme edebiyat teorileri ve pratikleri açısından etkilemediği bir yazın akımı bırakmamıştır. Bir serüven romanı olarak okunabilir, bir destan olarak okunabilir, bir mizah romanı olarak okunabilir, bir realite romanı olarak okunabilir, bir sembolist roman olarak okunabilir… Bu liste uzar gider. Üzerine düşünen ve çalışan çoğu edebiyat eleştirmeninin zıt sonuçlara ulaşması ve farklı anlamlar üretmesi de bunun kanıtıdır. Anlatının bütün sınırlarını zorlayan, hikaye içinde hikaye üreten ve okura da üretmeye devam etme şansı tanıyan bir uçsuzluktur Don Quijote.
“Kim bilir, belki de ileride, kahramanlıklarımın gerçek öyküsü yayımlandığında, öykümü yazan bilge kişi, böyle sabah erkenden yola çıkışımı da şu şekilde nakleder: ‘Al yanaklı Apollon güzelim saçlarınının altın tellerini dünyanın uçsuz bucaksız yüzeyine henüz sermiş, rengarenk küçük kuşlar, kıskanç kocasının yumuşak yatağından çıkıp La Mancha ufkunun kapılarından, pencerelerinden kendini ölümlülere gösteren altın parmaklı şafak tanrıçasını tatlı ezgileriyle henüz selamlamışlardı ki, ünlü şövalye La Mancha’lı Don Quijote, rahat kuştüylerinden kalkıp ünlü atı Rocinante’ye bindi ve eski, meşhur Montiel Ovası’nda yol almaya başladı.’’
Yayınevi: YKY
Çeviren: Roza Hakmen
Ses ve Öfke, William Faulkner

Faulkner’in 1929’da bilinç akışı yöntemiyle kaleme aldığı Ses ve Öfke, edebiyat tarihinin en ilginç eserlerinden. Roman, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 100 Temel Eser seçkisinde de yer alıyor. Bir ailenin üç ferdi ve bir anlatıcının anlatımıyla 4 bölümden oluşan roman düşünce ve duyguları, sıkışmışlığı büyük ustalıkla aktarıyor. Amerika’nın güneyinde bir ailenin dağılışını konu alan roman evrensel ve zamansız.
“Babam derdi ki bizim zamanımızda bir insanın efendiliği kitaplarından anlaşılırdı; oysa bugün geri vermediği kitaplardan anlaşılıyor…”
Yayınevi: YKY
Çeviren: Rasih Güran
93 Devrimi, Victor Hugo

Victor Hugo’nun kendini kanıtladığı dönemde kaleme aldığı son romanlarından biri olan 93 Devrimi, iyi kötü mücadelesi, ölümsüzlük fikri ve toplumsal endişeler üzerine okuru düşünmeye teşvik ediyor. Hugo’nun cumhuriyet, özgürlük ve Fransa hakkındaki görüşlerini büyük ölçüde ortaya koyan en önemli yapıtlarından.
İki yılda Cumhuriyet pek çok şeye tanıklık etti: XVI. Louis’nin idamı, terör, ulusal konvansiyonun kurulması ve Vendeé’deki monarşi yanlısı ayaklanma. Victor Hugo’nun üç kahramanı, soylu ve yaşlı Lanenac, devrimin romantik vizyonunu özümsemiş yeğeni Gauvain ve Gauvain’in öz babası gibi gördüğü halk adamı Cimourdain bu tarihsel arka planda bir araya geliyor.
Yayınevi: Alfa
Çeviren: Ender Bedisel
Görme Biçimleri, John Berger

İngiliz Yazar, sanat eleştirmeni ve ressam John Berger’in klasik eseri, sadece iletişim ve sanat okumaları yapanlar için değil, herkes için imgelerin oluşturduğu algıya dair bakış açısını geliştiriyor. Gerçek dünyadan resme, kamera görüntülerinden günümüzde dijitalle içiçe geçen yaşamlarımıza. Gördüğümüzden gösterilmek istenene…Günümüzde görselin etkisini yeniden düşünmek için…
“Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler. İnsanların Cehennem’in gerçekten var olduğuna inandıkları Ortaçağ’da ateşin bugünkünden çok değişik bir anlamı var.”
Yayınevi: Metis
Çeviren: Yurdanur Salman
Böyle Buyurdu Zerdüşt, Friedrich Nietzsche

Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerden Friedrich Nietczsche’nin önemli eseri, Böyle Buyurdu Zerdüşt. Bir felsefi eser ve bir edebiyat eseri. Farklı tekniklerin birarada yer aldığı bir anlatım. Nietzsche’nin felsefi düşüncelerini aktardığı, yüzyılı aşkın süredir tartışmalara, incelemelere konu olan bir yapıt.
Zerdüşt yanlarındaki ağaca bakıp şöyle söyledi: “Bu ağaç bir başına duruyor bu dağda, insanlardan ve hayvanlardan daha yükseğe uzanmış, konuşmak isteseydi, kendisini anlayan hiç kimseyi bulamayacaktı, o kadar yükselmiş. Şimdi bekliyor da bekliyor, neyi bekliyor ki? Bulutların yatağına yakın oturuyor, belli ki ilk yıldırımı bekliyor.”
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Mustafa Tüzel
*Minoa’nın tüm Eylül ayı önerileri için Minoa mağazalarını ziyaret edebilirsiniz.
Yaşam Kullanma Kılavuzu, Georges Perec
Yapboz meraklısı milyarder Percival Bartlebooth, Serge Valène’den on seneboyunca resim dersi alır, ardından yirmi yılda dünyayı gezip farklı yerlerde suluboya tablolar yapar. Aynı binada yaşayan ortağı Gaspard Wincker’e bu tabloları yapboza dönüştürmesi için yollayan Bartlebooth, yaşamının son yirmi senesini bu yapbozları çözmeye ve ardından da resmedildikleri yerlere gönderip yok edilmelerine adar.
Yapboz sanatına adanmış bir başyapıt olmanın dışında 99 bölüm, 2 bine yakın karakter ve içindeki sayısız oyunla edebiyatta çığır açmış bir eser. İstediğiniz bölümden başlayarak istediğiniz sırayla okuyabileceğiniz, her okunduğunda başka yönlerini keşfedeceğiniz, yenilikçi, oyunbaz ve bir o kadar da sonsuz bir roman.
Yayınevi: Everest Yayınları
Çeviren: İsmail Yerguz
Fotoğrafların Anlattığı: Aile Belleğini Yeniden Okumak, Christine Ulivucci
Neden bazı insanlar tüm zamanlarını çevrelerinin fotoğrafını çekerek geçirirler? Fotoğraflar neden bazı ailelerde daha göz önündeyken başka ailelerde ortada görünmez? Fotoğraflar ailemizin bilinçdışıyla ilgili neleri açığa vurur?
Aile fotoğraflarını, otoportreleri, tatil, ev ve manzara fotoğraflarını okumayı öğreten bu güzel denemede Christine Ulivucci, görüntülerin mahrem sırlarımızı ve yaralarımızı nasıl içinde barındırdığını ve bizi nasıl iyileştirebileceğini gösteriyor.
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Zehranur Yılmaz Kahyaoğulları
Bir Rus Piyanistin Otoportresi, Wolf Wondratschek
Yüzyıllardır sanatçılara, bilim insanlarına ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında birçok ülkeden sürgünlere yuva olan Viyana bu karışımın yarattığı havayla entelektüel dünyada son derece ihtişamlı bir yere sahip. Geçmişin kayıp ruhları şehrin kafelerinde çağdaş eşlikçilerine unutulmaya yüz tutan hayatlarını anlatıyor, yaşamlarının son demlerinde anılarını kayıt altına alıyor. İşte bu kafelerden birinde isimsiz bir anlatıcı, eski roman karakterlerinden biri gibi duran bir Rus piyanistle tanışıyor.
Dünyaca ünlü piyanist Suvorin kitabın anlatıcısına savaşın dehşetini, nefes almakta güçlük çektiği diktatörlük rejimini, öğretmenlik yaptığı yılları, her sahne performansında neler hissettiğini ve büyük aşkı eşini aklına geldiği şekliyle sansürsüzce anlatıyor. Beat Kuşağının önemli temsilcilerinden Wolf Wondratschek, Bir Rus Piyanistin Otoportresi’nde bazı insanların güzellik, müzik ve tutkunun peşinde koşarken nelerden vazgeçtikleri, yaptıkları bu fedakârlıklara değip değmediği gibi ebedi soruları tartışıyor. Yazarın diliyse sanki kurmaca metinlerin temel standartlarına göre yazılmış bir metin değil de müzikal bir eser gibi duyuluyor.
Yayınevi: Kolektif Kitap
Çeviren: Saliha Yeniyol
Eskiden Çok Eskiden: Bir Komiser Haritos Polisiyesi 5, Petros Markaris
Akdeniz polisiyesinin öncü kalemi Petros Markaris’in başkarakteri Komiser Haritos, bu sefer İstanbul’da bir cinayetin peşinde: Haritos, ilk andan itibaren güvenmediği Başkomiser Murat Sağlam’la çalışmak zorunda kalacak ve 1955’teki toplu göçten sonra şehirde kalan küçük Rum topluluğunun içine çekilecek…
İstanbul doğumlu olan Petros Markaris, Eskiden Çok Eskiden’de kendi tarihiyle ve kaderiyle hesaplaşıyor. Benimsediği uzlaşmacı ton, onu gençliğinin şehrine hâlâ bağlayan sevgiyi gösteriyor.
İstanbul’da kalan Pontuslu Rumların akıbetine dair hüznünü, özlü mizahıyla örtüyor ve suçlunun baştan belli olduğu bir çöpçü avını, bir metropolün geçmişiyle bugününü yan yana getiren tutkulu bir seyahatnameye dönüştürüyor.
Yayınevi: Alfa Kitap
Çeviren: İlknur Özdemir
Neticeler, Manuel Muñoz
Işıltılı Los Angeles’tan ve ileri teknolojiye liderlik eden San Francisco’nun Körfez Bölgesi’nden uzakta, bambaşka hayatların sürdürüldüğü California’nın Merkez Vadi’sindeki gündelik hayata odaklanan öyküler yazıyor Muñoz. En iyi bildiği şeyi, Meksikalı göçmenlerin yaşadığı California’nın Merkez Vadi’sindeki kırsal hayatı anlatıyor. Geçimini çiftçilik yaparak sağlayan bir aileden gelen Muñoz zorlu şartlarda fiziksel güç gerektiren işler yapan insanların gündelik hayatlarını gözler önüne sererek Amerikan edebiyatında öykülere fazla konu olmamış bir bölgeyi kâğıt üzerinde çarpıcı bir üslupla resmediyor. Muñoz, dokuz yıl gibi bir zaman dilimi içinde yazdığı toplam on öykünün yazım sürecinden bahsederken ağırlıklı olarak ailesinin deneyimlerinden yola çıktığını belirtse de, genç annelerden gey erkeklere, yaşlı çiftçilerden göçmen ailelere uzanarak John Steinbeck’in romanlarına ve Joan Didion’un denemelerine konu olmuş bir bölgeyi de öykülerinin ana karakteri kılmayı başarıyor.
Yayınevi: Livera Yayınları
Çeviren: Fatih Yiğitler
Ağustos Ayı Kitap Önerileri
Babil Kulesi Kitabı – Kelime ve Kavramların Dilden Dile Yolculukları, Mahir Ünsal Eriş
Mahir Ünsal Eriş, kaleme aldığı ilk kurgudışı eserinde farklı dillerin var oluş öykülerini ve yazarın bir “dilsever” olarak kendi macerasına dair gözlemlerini bir araya getiriyor.
Kitab-ı Mukaddes’te insanların Tanrı’nın katına erişmek için, kibirle, yüksekçe bir kule inşa etmeye başladığı söylenir. Tanrı ise o zamana dek dilleri bir olan bu insanları dünyanın dört bir yanına dağıtarak dillerini karıştırır ve bu kibri cezalandırır.
Mahir Ünsal Eriş, Tanrı “gazabını” bambaşka bir sevgi ve merakla inceleyip okurunu dilleri var eden onlarca farklı düşünme kalıbı, algılama ve ifade etme biçimiyle tanıştırırken, akademik bir metne kıyasla mütevazı ama çok güçlü bir eser kaleme alıyor. Dillere meraklı okur için Eriş’in muazzam hikâye anlatıcılığı, bu zorlu yolculuk için en keyifli yol arkadaşı!
Yayınevi: Kafka Kitap
Manuel Bir Daktiloya Ağıt, Jonas Mekas
Jonas Mekas deyince akla öncelikle 16 mm kamerasıyla çektiği günlük-filmleri gelse de Olympia De Luxe daktilosuyla yazdığı metinler, şiirler, anılar, günlükler, köşe yazıları, mektuplar, manfiestolar da onun mirasının hatırı sayılır bir bölümünü oluşturuyor.
Bir gün, hatta tam tarih vermek gerekirse 25 Mart 1997’de, Mekas masasının altında unutulmaya yüz tutmuş bir bilgisayar kâğıdı rulosu bulur ve emektar Olympia De Luxe’üne takar. Niyeti daha önce yapmadığı bir şey yapmak, bu kez bir roman yazmaktır. Hem de bu kâğıt rulosunu baştan sona dolduracak, tam manasıyla yekpare bir roman. Fakat işler umduğu gibi gitmez.
Yayınevi: Lemis Yayın
Çeviren: Baran Bilir
Bin Yılın Aşkı, Akira Mizubayashi
Sen-nen insan sesinin olağanüstü gücünü çok erken keşfetmişti. Onun için insan sesi başlı başına bir müzik aletiydi. Daha ergenliğinde, sarf edilen sözlerin içi boş, cisimsiz bir balon olduğuna ikna olmuştu. Şarkı söylemekse sözcüklere kendine özgü bir güç veriyor, dilin zayıflığını telafi ediyordu.
Tokyo Üniversitesi’nde Fransızca profesörü olan Sen-nen kendisi gibi opera sevdalısı Fransız Mathilde ile evlenerek Paris’e yerleşir. Çok geçmeden, bu aşkın iki meyvesi olur: Kızları Émilie ve Figaro’nun Düğünü operasına duyduğu tutku. Eşi Mathilde’in amansız bir hastalığa yakalanmasıyla, Sen-nen hayatın acı tatlı tüm tesadüflerini insanlığın evrensel anadili olan müzik aracılığıyla yaşamaya başlar.
Mizubayashi, ‘Bin Yılın Aşkı’nda sözcüklerin içini tutkulardan ziyade müzikle doldurmaya devam ediyor.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Gözde Koca
Nasıl da Cennete Benziyor, John Cheever
Henüz fast food restoranlarının bile bulunmadığı pastoral bir Amerikan kasabası olan Janice, muhteşem göletiyle adeta cennetten bir köşedir. Fakat bu cennetin güzelliği, gölete acımasızca moloz yığınları boşaltmaya karar verenler yüzünden tehdit altındadır. Kasaba sakini, yaşlı bir romantik olan Lemuel Sears ise çok sevdiği manzaranın çöplüğe dönüşmesini engellemek için sahtekâr politikacılara, organize suç figürlerine karşı zorlu bir mücadeleye girişir.
Nasıl da Cennete Benziyor, Pulitzer Ödüllü John Cheever’ın yazdığı son kitap olmasının yanı sıra yaşamları toplumsal dönüşümlerle altüst olmuş insanları anlatan modern bir fabl.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Ayça Sabuncuoğlu
Kadın Tipleri, Rebia Arif
Erken Cumhuriyet döneminde hayatına İstanbul’da başlayıp İzmir’de devam eden gazeteci-yazar Sencan’ın hayatını anlatan bu romanda mücadele eden, aklıyla ilerleyen başarılı kadınların yanında modern olmayı yanlış anlayan tipler görürüz. Sencan, tüm bunların ortasında kadınları “Kurulan kadın; bıkan, bıktıran kadın; yapan, yaptıran kadın” diye tiplere ayırdığı “Kadın Tipleri” isimli romanını yazar.
Gazete yazılarında ısrarla kadınların seçilme hakkını, kendi kaderlerini tayin etme gücünü vurgulayan Rebia Arif’in bu romanı, İzmir’deki kadınların dönemindeki mücadelesine de ışık tutuyor.
Edebiyat araştırmacısı, akademisyen Yağmur Yıldırımay’ın özenli çalışmaları sonucu 1935 baskısı esas alınarak hazırlanan Kadın Tipleri, Sevdagül Kasap’ın editörlüğünde okuyucuyla yeniden buluşuyor.
Yayınevi: Everest Yayınları
Ateşböceklerinin Var Kalma Mücadelesi, Georges Didi-Huberman
Bir karşı-sanat tarihçisi olan Georges Didi-Huberman, bazı çağdaş düşünür, sanatçı ve filozoflarla diyaloglar kurarak çağımızı paradigmalar felsefesi ve felsefi bir arkeoloji üzerinden sorgulayarak bu ve bunun gibi sorulara cevap vermeye çalışır. Huberman, metnin açılışında Dante’nin “İlahi Komedyası“ndan Pier Paolo Pasolini’ye kadar ulaşan “ateşböceği” metaforunun kullanımındaki değişimi, yani metaforun metamorfozunu ve kazandığı yeni anlamı ele alır. İlahi Komedya’da cehennem hendeğindeki hain danışmanlarla birlikte yanan “ateşböcekleri” modern dünyamızda Pasolini’nin kullanımıyla yeni bir anlam kazanmıştır.
Yayınevi: Norgunk Yayıncılık
Çeviren: Halil Yiğit
Randevu, Katharina Volckmer
Almanya’da doğmasına rağmen aile kökenlerinden ve vatanından kurtulmaya kararlı bir şekilde Londra’da yaşayan genç bir kadın, iç dünyasını Doktor Seligman’a açıp hayatını, arzularını ve kişiliğinin örtük noktalarını paylaşır. Bir akrabasının ölümünden sonra ortaya çıkan beklenmedik bir miras, sadece ailevi değil, toplumsal bağlamda da insanın geçmişindeki gölgelerden kolayca kurtulamayacağını gösterir. Benliğimiz ve ötekilerimiz hakkında bir yüzleşme anlatısı olan Randevu, değişimin eşiğindeki bir kadının bilinç akışı.
Katharina Volckmer’in ilk romanı Randevu 2020’de yayımlandı ve Almanya’da doğup büyümüş genç bir yazarın Hitler’e, Yahudilere ve soykırıma atıfta bulunan cüretkâr bir eser kaleme alması geniş kitleler tarafından ilgi ve tepkiyle karşılandı. Volckmer’in romanını Almanca değil, İngilizce yazması polemikleri tetikledikten sonra eserin Almanca çevirisi 2021’de okurlarla buluştu ve tepki uyandırmayı sürdürerek günümüz Alman genç kuşağının geçmişiyle kurduğu nevrotik ilişkiye de ışık tutuyor.
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviren: Melek Memiş
Afili Hafiye, Murat Menteş
Kusursuz cinayet işle sonsuz aşkı bul! Alp Laçin O, Kayıp Şahıslar Bürosu’nda komiser. Gizli görevdeyken, cazibeli bir kadına rastlar. Küçük bir maymun, kadının fotoğrafını çeker. Eski ‘hacker’ Merih Kızıl’a göre, kadındünyadaki 1 milyar 800 milyon kameranın hiçbirine yakalanmamıştır: “Komiserim, bu kadın dünyada var değil!” Namevcut Hatun’dan Alp’e aşk mektupları, hediyeler gelir. Derbeder dedektif, acayip belalardan kurtulup, meçhul sevgiliyi bulabilecek midir? Afili Hafiye, Yalın Alpay’ın “Menteş Sistemi” dediği orijinal anlatı düzeniyle kurgulanmış bir roman. Akıcı, süprizli, komik ve derin. Evden kaçan şair Okan Yunus Okyanus, roman makinesi mucidi Yahya Hayhay, duvarlardan geçen dilber Yegane Yadigar, zihin okuyan aynasız Kâmi Koma, bedduacı Asuman, sıkı polis Perçin Çeper gibi ilginç karakterlerle dolu, görkemli bir macera.
Yayınevi: Alfa Kitap
Benzer Kuşlar Birlikte Uçar, Banu Dağıstan
Banu Dağıstan’ın kaleminden çıkan bu kitap, hepimizin hayatındaki ortak meselelere ayna tutuyor. Uzun yaşamak, güzellik, incelik, arkadaşlık, kıskançlık, dedikodu gibi konuları ele alan her yazı bizi Türkçede tam karşılığı olmayan, dünya dillerine ait bir kelimeyle tanıştırıyor.
Başka hayatların yol göstericiliğine ihtiyaç duyduğunuzda veya başka kültürlerden ilham almak istediğinizde açıp okuyabileceğiniz bir başucu kitabı.
Yayınevi: Doğan Novus
Demirel, Tanıl Bora
Süleyman Demirel… Türkiye’nin 1960’lardan 2000’lere uzanan siyasal tarihinin en önemli figürüydü. Bu tarihsel dönemde DP’nin Su İşleri Müdürlüğü’nden Cumhurbaşkanlığı’na uzun bir yol kat etti. Neredeyse “hep başbakan”dı. Kurduğu 7 hükümetin 2’si askerî darbeyle devrildi; her iki darbeyi de atlatıp siyasal hayatına devam edebildi. 1960’ların, 1970’lerin, 1980’lerin ve 1990’ların siyasi zeminini tahkim etmişti; iktisadi hayatının da fikir babasıydı. Anti-komünizmle sarmalanmış bir sağ siyaset aklının, propaganda biçiminin ve demagojiyi de ihmal etmeyen bir söyleyişin ya da söylemeyişin erbabıydı. Ancak hiç kuşkusuz kendine mahsus bir dilin ve kelamın da sahibiydi. Milliyetçi ve muhafazakâr hoşnutsuzlukları devletle barıştırarak, “devlet fikri”nin adamlığına uzanan bir siyasal kariyere ulaştı. “Devlet aklı”nın mühendisliğini yaptı!
Tanıl Bora’nın kaleme aldığı Demirel biyografisi, bir şahsın hayat hikâyesiyle sınırlı olmayan, Türkiye’nin 1940’lardan 2000’lere kadarki sosyal, siyasal, kültürel, zihinsel tarihinin çarpıcı bir anlatımını sunuyor. Siyasal dünyanın da, gündelik hayatın da, milletin de, devletin de dönüşümünün Demirel portresinden yansımasına bakıyor; Demirel’in dilinden ve elinden dökülen bir tarihin yanı sıra, o tarihin o dilden neler çektiğini de kapsamlı bir şekilde inceliyor. Tanıl Bora’nın kaleme aldığı bu biyografi, anekdotlarla örülü bir Demirel öyküsü değil, bir fenomen etrafında ülkenin en önemli siyasal döneminin tarihini anlatıyor – üstelik çok uzun bir dönemin!
Yayınevi: İletişim Yayınları
Temmuz Ayı Kitap Önerileri
Tek Meyve Portakal Değildir, Jeanette Winterson
Hayatı inançlarına sıkıca tutunmaktan ibaret bir kadın, küçük Jeanette’ı evlatlık aldığında çok mutlu olur. Başlarda her şey planladığı gibi gider; küçük kız, annesini ve dolayısıyla Tanrı’yı memnun etmek için elinden geleni yapmaktadır. Ama sonra cemresi yeni düşmüş bahar toprağında beliren o ilk, mucizevi hem kırılgan hem de güçlü filiz gibi bir soru bitiverir kızın aklında: Bu ben miyim gerçekten? Dünya edebiyatının en güçlü feminist seslerinden biri olan Winterson, yarı otobiyografik, yarı fantastik bu romanıyla, ısrarla anlamak istemediğimiz en temel meselelerden birine doyurucu bir son çiziyor.
Yayınevi: Kafka Kitap
Çeviren: Aslı Perker
Tita’nın Günlüğü: Acı Çikolata 2, Laura Esquivel
Mutfakta geçirdiğim yıllar boyunca şunu öğrendim ki, ateş değdiği şeyi geri dönüşü olmayacak şekilde değiştirir. Besin maddeleri, hafif ateşte pişirilmelerine ya da yüksek ateşte kızartılmalarına bağlı olarak farklı yemekler olurlar. Örneğin, et pişerken biraz şeker eklenirse, ısının etkisi artar, etin dışı mühürlenir; daha lezzetli olmasının yanı sıra, özsuyu da içinde kalır. Pedro beni her öptüğünde, içindeki kanın kaynayıp fışkırmaması için neler çektiğini bir de kalbime sorun.
Tita’nın Günlüğü, Laura Esquivel okurlarının Acı Çikolata’dan tanıdığı De la Garza ailesinin hikâyesini Tita’nın gözünden aktarıyor. Tita’nın sadece gündelik yaşantısını ve yemek tariflerini değil, ailesinin ve kendisinin en mahrem sırlarını da paylaştığı Tita’nın Günlüğü bir devam kitabı olmanın ötesinde, Tita’nın yüreğinin derinliklerinde yatanları gün ışığına çıkardığı sıcacık bir anlatı.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Havva Mutlu
Hayaletlerim, Gwendoline Riley
Kırklı yaşlarını süren bir akademisyen olan Bridget, kedisi ve erkek arkadaşıyla sakin bir hayat kurmuş, babasıyla görüşmeyi yıllar önce kesmiş, annesiyle ilişkisini ise senede bir gün baş başa yenen doğum günü yemeklerine, arada bir yollanan kartlara indirgemiştir. Fakat çok az arkadaşı olsa da cemiyet hayatına inatla dahil olan, başından geçen iki evliliğin ardından yalnız yaşayan emekli annesi Helen artık daha fazlasını istemekte ve istediğini alana kadar vazgeçmemekte kararlıdır…
Çağdaş İngiliz edebiyatının ödüllü yazarlarından Gwendoline Riley, nevi şahsına münhasır karakterleri, kusursuz diyalog yazımı ve kara mizahıyla yıllar içinde kendisine sadık bir okur kitlesi kazandı. İhtiyaçları, hayalleri ve acıları birbirinden farklı olan anne kızın psikolojik bir savaşa dönen ilişkisini merkezine aldığı son romanı Hayaletlerim zaman zaman karanlık, rahatsız edici ve tekinsiz olabilen bu bağın haritasını ustalık ve acımasızlığa varan bir soğukkanlılıkla çiziyor.
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Begüm Kovulmaz
Barem Kanunu, Melih Cevdet Anday
Melih Cevdet Anday’ın Şevket Rado’ya yazdığı bir mektuptan alıntılanan satırların izi sürülerek ortaya çıkarılan Barem Kanunu, 77 yıl sonra ilk kez kitaplaşıyor! 1946’da, henüz otuzlu yaşlarının başındayken giriştiği bu ilk tefrika roman denemesinde Anday’ın, atmosfer yaratma, karakter inşası ve kurmaca yeteneğinde daha başından ne denli usta olduğu görülüyor. Barem Kanunu, Melih Cevdet Anday’ın edebî biyografisini sıfırlayarak yeni bir tarih başlatacak.
Yayınevi: Everest Yayınları
Wednesday Society: The Couch of Meret O., House of Tasvir & Friends
İsmini dünyanın en eski psikanaliz derneğinden alan kitap, bugün The Vienna Psychoanalytic Society olarak bilinen, 1908 yılında grubun başkanlığını da yapan Sigmund Freud tarafından kurulmuş olan Wednesday Psychological Society’den hareketle, dönemin uluslararası psikanaliz otoritesi olarak kabul edilen ve yalnızca erkeklerden oluşan bu topluluk fikrini House of Taswir’in kurucusu Shulamit Bruckstein yürütücülüğünde ters çevirerek, tüm içeriğini dişil yazın, psikanaliz ve çağdaş sanat etrafında kurgulayan bir topluluk fikrini benimsiyor.
Yalnızca İngilizce dilinde basılan kitabın editörlüğünü House of Taswir’in kurucusu A. S. Bruckstein ile Art Unlimited dergisinin genel yayın yönetmeni Merve Akgün üstleniyor.
“Wednesday Society: The Couch of Meret O.” ilk olarak 2019 yılında Artam Global Art Sergi Salonu’unda 16. İstanbul Bienali’ne paralel olarak House of Taswir tarafından küratörlüğü yapılmış bir sergiden periyodik olarak yayımlanan, güncel sanat, şiir ve psikanaliz alanlarını birbirine bağlayan ve sürekli ileriye dönük bir gündemi olan bir seriye dönüştü.
Yayınevi: Unlimited Rag
Lincoln Otobanı, Amor Towles
1954 yılının haziran ayında on sekiz yaşındaki Emmett Watson ıslahevinde geçirdiği bir yılın ardından nihayet eve döner. Evde onu kardeşi beklemektedir. Anneleri yıllar önce evi terk etmiş, babaları ise yakın bir zamanda vefat etmiştir. Emmett’ın planı sekiz yaşındaki kardeşini de alıp batıya doğru, yeni bir hayata başlayabilecekleri bir yere gitmektir.
Emmett’ın planlamadığı bir şey vardır. Onu eve getiren arabanın bagajında iki arkadaşı da gelmiştir. Hep birlikte bambaşka bir plan yaparlar. Emmett başta kabul etmese de sonunda teslim olur. Ve dört genç eski model bir arabayla gerçek bir maceraya çıkar. Amor Towles farklı bakış açılarından anlattığı on gün aracılığıyla karakterlerin değişen hayatlarına ışık tutarken bir yandan da diğer romanlarından aşina olduğumuz katmanlı örgüsüyle okurlara zengin bir karakter, tema ve atmosfer seçkisi sunuyor.
Yayınevi: Hep Kitap
Çeviren: Özlem Yüksel
Acayip Merak Ettim! The Economist Açıklıyor: Dünyamızı Altüst Eden Gerçekler, Tom Standage
Dünyaca ünlü The Economist’ten sıra dışı sorulara sıra dışı cevaplar! Avokadolar ile kriminal olaylar arasında nasıl bir bağ olabilir? Robotlar bütün gün ne yapar? Çokeşlilik arttıkça içsavaş ihtimali neden artıyor?
Niye kurtlar Fransa’ya akın ediyor? Boko Haram gibi terör örgütleri niçin kadın intihar bombacıları kullanıyor? “Beyin-bilgisayar arayüzü” nedir? Amerika çocuk evliliklerine neden hâlâ izin veriyor?
Bilmediğinizin farkında bile olmadığınız konularda, The Economist’in alametifarikası olan nükteli bir dille yazılmış, şaşırtıcı, merak uyandırıcı ve aydınlatıcı cevaplar…
Yayınevi: Mundi Kitap
Çeviren: Cansu Varol İzmirli
Dublinesk, Enrique Vila-Matas
Yayınevi iflas eden edebiyat yayıncısı Samuel Riba, hiç gitmediği Dublin’de geçen bir rüya görür. Bu rüyanın etkisiyle, James Joyce’un Ulysses’inde Paddy Dignam’ın gömüldüğü mezarlığa üç yazar arkadaşıyla beraber gidip Gutenberg Çağı için gıyaben bir cenaze düzenlemeyi planlar. Bir süredir hayatı bilgisayar başında geçen Riba, bir yandan içkiyi bırakmanın dertleriyle ve sorunlu evliliğiyle boğuşacak, bir yandan da hayatını ele geçiren edebiyatın labirentlerinde yolunu bulmaya çalışacaktır.
Enrique Vila-Matas’ın, hem Beckett ve Joyce’un ruhunu katıp hem kendine ait kılmayı başardığı Dublinesk’i “Edebiyat ölüyor mu?” sorusuna verilen heybetli bir cevap.
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviren: Pınar Aslan
Altı Bavul, Maxim Biller
Alman edebiyatının en prestijli kurgu ödülü German Book Prize’a aday gösterilen Altı Bavul’da Biller, roman kahramanlarıyla birlikte etkisi nesilden nesile geçtikçe artan bir aile sırrının peşine düşüyor. Moskova, Prag, Hamburg ve Zürih arasında mekik dokuyan Altı Bavul, başarılı “Suçlu kim?” kurgusunun yanı sıra dönemin tarihi dokusu, savaşa ve çekilen acılara dair anılar, totalitarizm ve zulümden kaçmaya çalışan sıradan insanların kâbusa dönen yaşamları gibi günümüz düşünce dünyasını da etkileyen pek çok meseleye çapalar atan çarpıcı bir metin.
Yayınevi: Livera Yayınları
Çeviren: Levent Tayla
Sonbaharın Sonu, Mary Lawson
Liam, eşinden ve işinden yeni ayrılmış, ne yapacağını bilmeden kendini bu soğuk kuzey kasabasında bulmuş bir adam. Elizabeth’in evine taşınıyor ve çok geçmeden polis kapısına dayanıp ona kayıp bir genç kız hakkında sorular soruyor. Elizabeth, ömrünün son demlerinde geçmişini düşünüyor. Yıllar önce işlenmiş o suçu, uzun zamandır taşıdığı utancı… Ölmeden önce telafi etmesi gereken şeyler var.
Üç farklı bakış açısından aktarılan Sonbaharın Sonu, karakterler arasında geçiş yaparak onları birbirine bağlayan kederin, pişmanlığın ve sevginin katmanlarını birer birer kaldırıyor. Günümüzün en maharetli anlatıcılarından birinin kaleminden, meraklandıran, nüktedan ve alabildiğine insani bir roman.
Yayınevi: Domingo Yayınları
Çevirmen: Kıvanç Güney
Haziran Ayı Kitap Önerileri
Gölgenin Nezaketi, Deniz Türker

Türkiye’nin akademik eğitim almış ilk kadın fotoğrafçısı, sözlük yazarı ve çevirmen Yıldız Moran’ın İstanbul ve Ankara’da Galeri Nev tarafından açılan “Gölgenin Nezaketi” sergileri, Moran’ın Londra ve İstanbul stüdyolarında çektiği portrelerin yanı sıra, bu seyahatlerin müziği, şiiri, boyası üzerine kuruldu. Serginin kitabı ise Deniz Türker’in aralık ayında Ankara’daki sergide gerçekleştirdiği konuşmasının metne dökülmüş hali ile Ankara ve İstanbul’da sergilenen tüm fotoğrafları içeriyor. “Gölgenin Nezaketi” kataloğu, iki yılda bir tekrar etmesi tasarlanan Yıldız sergilerinin ve nihayetinde şekil alacak kapsamlı bir monografinin ilk fasikülünü oluşturuyor. Yıldız Moran’ın sanatıyla mutlaka tanışmalısınız. Kitabı [email protected] maili üzerinden satın alabilirsiniz.
Yayınevi: Galeri Nev
Sadeleşerek Özgürleş, Hale Acun Aydın
Uzun yıllardır minimalizm, sıfır atık ve sürdürülebilirlik gibi konularda Türk İşi Minimalizm adıyla çeşitli mecralarda yayınlar yapan Hale Acun Aydın’ın çıkardığı ilk kitabı “Sadeleşerek Özgürleş”, okuyucuyu adım adım sadeleşerek özgürleşeceği bir yolculuğa çıkarıyor. Yaşam tarzına sahip olma arayışlarının iklim krizi bağlamındaki bireysel sorumluluklar ve toplumsal dönüşümle nasıl ilişkilenebileceğini ayrıntılı bir biçimde tartışan yazar, kendisinin dağınıklıktan düzene, karmaşadan dinginliğe uzanan dönüşüm hikâyesini de okuyucularla paylaşıyor.
Yayınevi: Metropolis Kitap
Kairos., Jenny Erpenbeck
Aşkı ölümlülerin yüreğine kim düşürür – Eros mu, uğurlu anların tanrısı Kairos mu? Yıl: 1986, Kasım ayı başları. Yer: Doğu Berlin. Otobüste göz göze gelen Katharina ile Hans tanışıp birbirlerine âşık olurlar. Bu arada komünizmin gri şehri Doğu Berlin, iki kutuplu dünyanın sonunu getirecek ve iki Almanya’yı birleştirecek ayaklanmaya doğru koşmaktadır. Jenny Erpenbeck, Kairos.’ta arzu, saplantı ve şiddet arasındaki görünmez sınırları görünür işaretlere dönüştürüyor. Siyasi ve toplumsal gerçekliğin kendini bireyin özel alanına nasıl dayattığını anlatan sarsıcı bir roman.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Regaip Minareci
Cumhuriyet’in 100 Günü: İnkılabın Ayak Sesleri, Emrah Safa Güven
Emrah Safa Gürkan, Cumhuriyet’in dönüm noktası olan 100 günü kaleme alırken, genç bir cumhuriyetin doğuşunun hikâyesini anlatıyor. Bu kitap, yorgun bir imparatorluğun yüzlerce yıldır yapamadığını yapacak genç bir cumhuriyetin doğuşunun hikâyesi… Aksayan planların, kaygan ittifakların, saklanan niyetlerin, ama en nihayetinde tartışmasız bir zaferin öyküsü…
Emrah Safa Gürkan, Cumhuriyet’in 100 Günü – İnkılabın Ayak Sesleri ve Cumhuriyet’in 100 İsmi – Büyük Devrimin Portreleri’nde bir şeyi kesin olarak görmemizi sağlıyor: Bir büyük liderin önderliğinde genç yaşlı binlerce insanın çabasıyla yaratılan ve şimdi bir asırlık çınar gibi kök salan Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmek, bir “mucize”den çok daha fazlasını gerektirmişti.
Yayınevi: Can Yayınları
Romanov’ların Son Evi, John Boyne
Dünya çapında milyonlarca okura ulaşan Çizgili Pijamalı Çocuk kitabının yazarı John Boyne’un imzasını taşıyan Romanovlar’ın Son Evi, Rus İmparatorluğu’nun çöküş sürecini ustalıkla işlerken yirminci yüzyılı sarsan büyük toplumsal değişimler karşısında hayatın, duyguların, yuva özleminin ve aşkın etkileyici bir portresini sunuyor. Çağdaş İrlanda edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olan Boyne, incelikle kurguladığı bu tarihsel romanında, Çarlık Rusya’sının adım adım çözülüşünü ve 1917 Ekim Devrimi’nin ertesinde yaşanan göç ve sürgünlük sürecini, Georgi ile ömürlük aşkı gizemli Zoya’nın mücadeleyle örülü yaşantıları üzerinden anlatıyor.
Efsanevi Rasputin, Grandüşes Anastasya, Kanlı Nikolay ve Romanovlar’ın efsanevi dünyasında yer edinmiş pek çok başka tarihî kişiliği yeniden bir araya getiren kitap, heyecan uyandırıcı anlatısıyla son yılların en dokunaklı ve en sürükleyici tarihsel romanlarından biri.
Yayınevi: Delidolu Yayınları
Çeviren: Özlem Yüksel
Ev, Kadınlar, Seks, Margit Schreiner
Yirmi yıllık evlilikten sonra Resi –Marie Thérèse olan daha şık çift adını kullanmakta ısrarcıdır artık– oğlunu da yanına alarak kocası Franz’ı terk eder. Mutfaktaki önlüğünü bir kenara fırlatan kadın adımını evden dışarı atmıştır, kocaysa kırgınlığını, küskünlüğünü, öfkesini büyüterek Marie Thérèse’e kinlenir: Mizojiniyle sanatsal sanrılar arasında gidip gelen, kaba sözlere evrilen eril bir monolog, çelişkilerle ve intikam planıyla dolu, sonun başlangıcı olacak paramparça bir veda mektubu dökülür ağzından.
Margit Schreiner, Sevmek Dedikleri kitabının ardından Ayrılık Üçlemesi’nin ikinci kitabı olan Ev, Kadınlar, Seks ile kuvvetli bir yazınsal dil ve ton tutturmakla kalmıyor, bugünlerde okunabilecek en eğlenceli ve ilgi çekici cinsiyet çalışmasını da roman sanatına kazandırıyor.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Serap Gülerçin Karluk
Endişeli Bir Adamın Atlası, Christoph Ransmayr
2018 yılında Uluslararası MAN Booker Ödülü’ne aday gösterilen ve günümüz Alman edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Christoph Ransmayr, Endişeli Bir Adamın Atlası adlı romanında okurları benzersiz bir yolculuğa çıkarıyor. 70 bölümden oluşan Atlas boyunca farklı kıtalar, zaman dilimleri ve ülkeler arasında mekik dokuyarak dünyanın olduğu kadar insan ruhunun da gizli saklı köşelerine uğruyor. Güney Denizi’ndeki adalardan Cava’nın volkanlarına, Himalaya’nın en uzak vadilerinden Tuna Nehri ve Mekong’a uzanan bu eşsiz yolculuk, Ransmayr’ın usta işi anlatımıyla katman katman açılarak yaşam ve ölümün, mutluluk ve kaderin kıskacında geçen hayatlarımızın edebi bir haritasına dönüşüyor.
Yayınevi: Livera Yayınları
Çeviren: Levent Tayla
Sonsuzda Buluşulan Nokta, Klaus Mann
Hitler’in iktidarı ele geçirmesinin arifesinde Almanya. Coşkuyla serinkanlılık arasında gidip gelmeler, gerçeklikten kaçış, ümidin ve aşkın uğradığı bozgun, tehlikeli bir şekilde kabaran nasyonal sosyalizm. İğneleyici bir toplum panoraması sunan Sonsuzda Buluşulan Nokta, “kayıp kuşağın” büyüleyici bir tablosunu çiziyor. Klaus Mann, dansçı ve kariyer düşkünü Gregor Gregori kişiliğiyle aynı zamanda, Mephisto’sunun kahramanı olan Hendrik Höfgen’in de bir öncülünü yaratıyor.
Yayınevi: Everest Yayınları
Çeviren: Tevfik Turan
Havanın Adları, Alberto Ruy – Sanchez
Havanın Adları, derinin ve şehvetin fallarıyla melankolinin, hiçliğin yazgısını yaşayan bir kadının hikâyesi. Ruy-Sánchez, sizi tutkulu bir anlatıya davet ederken rüya ile coğrafya arasındaki ilişkileri şaşırtıcı biçimlerde kurguluyor. Çağdaş Meksika Edebiyatının en önemli yazarlarından Ruy-Sánchez, sakin limanları, hamamları, gidilen, ardından dönülen yerleriyle Latin Amerika ve Arap kültürleri arasında bir köprü kuruyor.
Yayınevi: Othello Kitap
Çeviren: Beyza Fırat Flores Gonzalez
Bahçe Sokak, 10 Numara, Felicita Sala
Guacamole, Hindistan Cevizi Sütlü Dahl, Çilekli Crumble…
Dünyanın dört bir yanından 15 tarifin yer aldığı bu kitap herkesi tek bir sofra etrafında topluyor. Çok kültürlülüğün ve gastronominin, dünyanın farklı yerlerinden insanları nasıl birleştirdiğini anlatan keyifli ve iştah açıcı bir hikâye okurları bekliyor.
Çocuklar -aslında herkes- için harika bir tarif kitabı. Bir apartmanın dünyanın farklı köşelerinden yemekler pişiren sakinlerinin hikâyesi anlatılıyor.
Yayınevi: Yayomi Kitap
Çeviren: G. Gülce Karagöz
Gönüllü Çocuksuzluk-Aileyi Baştan Tanımlayan ve Yeni Bir Bağımsızlık Çağı Yaratan Hareket, Amy Blackstone
Çocuksuz aile ve birey kavramlarını odağına alan Amy Blackstone, hayatın akışında çocuk sahibi olmanın “normal”, olmamanınsa bir şekilde “uygunsuz” olarak algılandığı toplumlarda, kendi iradeleriyle çocuksuz bir hayat sürdüren ailelerin karşılaştıkları tepkileri, haklarındaki önyargıları, bu önyargıların arkasındaki motivasyonları ve aslında çoğunun ne denli yanlış ve yersiz olduğunu ortaya koyuyor. Aynı zamanda aile, kadınlık, cinsiyet, cinsel yönelim, politika, feminizm gibi alanlara da değinerek geniş bir çerçeve çizmeyi amaçlıyor.
Yayınevi: İletişim Yayınları
{27351}
Mayıs Ayı Kitap Önerileri
Edebiyatın Cadıları, Taisia Kitaiskaia
Virginia Woolf, Toni Morrison, Emily Dickinson, Mary Shelley ve diğerleri… Dünyanın başarılı kadın yazarları büyüyle buluşuyor. Taisia Kitaiskaia’nın güçlü kelimeleri, Katy Horan’ın olağanüstü illüstrasyonlarıyla birleşiyor ve kadın yazarlar en sihirli yanlarıyla birer büyücüye dönüşüyor. Üstelik bu yazarların büyü yapmak için ihtiyaç duyduğu şeyler sadece bir kalem ve bir kâğıt. Sihirleri hayatımızdan eksik olmasın!
Yayınevi: Hep Kitap
Çeviren: Ayşegül Gürsel
Melankoli I-II, Jon Fosse
Jon Fosse, bir ressamın dünyasına götürüyor bizleri bu defa. Ressamın melankolik ve kırılgan dünyasındaki özel ışığı ve güzelliği sergiliyor. Melankoli I-II, dünyanın ve yaşamın gerçekliğine bir meydan okuma ve aynı zamanda düşlere, yanılsamalara, hayallere karmaşık bir övgü. Fosse’un şiirsel yalınlığıyla mutlaka tanışın!
Yayınevi: Monokl Yayınları
Çeviren: Banu Gürsaler Syvertsen
John Craxton – Hayatın Lütufları, Ian Collins
Meşher’de 5 Nisan Çarşamba günü açılan “John Craxton: Işığın Peşinde” sergisiyle eş zamanlı olarak yayımlanan kitap, Ege kıyılarından ilham aldığı üretimiyle hatırlanan İngiliz ressam John Craxton’ın en kapsamlı portresini sunmayı amaçlıyor. Kitapta yazar ve küratör Ian Collins’in Türkiye baskısı için kaleme aldığı önsözü de okura sunuluyor. Sergi de kitap da kaçmaz!
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Kerime Dalyan
Ölmek Zor İş, Halid Halife
Suriye’nin önde gelen çağdaş yazarlarından olan Halid Halife, Ölmek Zor İş isimli romanında, trajik hikâyelerin savaşın kırılgan ortamında nasıl da sıradanlaşabileceğini gözler önüne seriyor.
Babalarının son arzusunu gerçekleştirmek üzere bir araya gelen üç kardeşi geçmişin gölgeleri eşliğinde zorlu ve zorunlu bir araba yolculuğuna çıkaran yazar; savaşın toplum üzerinde açtığı onulmaz yaraları muazzam bir gözlem gücüyle aktarıyor. Mustafa İsmail Dönmez’in duru anlatımıyla doğrudan Arapçadan çevrilen Ölmek Zor İş; hemen yanı başımızdaki komşu ülkenin tarih sahnesindeki yeri, siyasi dalgalanmaları ve belki de en önemlisi insanına dair pek az şey bildiğimiz gerçeğini kulağımıza fısıldıyor.
Yayınevi: Deli Dolu Yayınları
Çeviren: Mustafa İsmail Dönmez
Ressamın İsyanı, Gündüz Vassaf
Gündüz Vassaf’ın ilk romanı olan ve yedi yılda yazılan Ressamın İsyanı, 16. yüzyıl resmine yeni bir yön vererek sanat tarihine damgasını vuran Caravaggio’dan yola çıkan bir arayış ve aşk hikâyesi. Romanın ana karakteri, “Azize Lucia’nın Gömülüşü” resmiyle büyülenir ve kendini Caravaggio’nun hayat hikâyesine kaptırır; ülke ülke, tablo tablo gezerek yanıtların peşine düşer. Caravaggio ile takıntılı bir ilişki kuran ana karakter, aslında onun tabloları üzerinden kendi hayatının izini sürmekte, onun ölümüyle ilgili gizemi tutkuyla çözmeye çalışırken, kendi ölümlülüğünden kaçmanın bir yolunu aramaktadır. Kurmacanın denemeyle, anının biyografiyle buluştuğu benzersiz bir roman; sanata ve özgürlüğe yazılmış bir aşk mektubu.
Yayınevi: Everest Yayınları
İnci Kolyeli Düz Siyah Elbise, Helen Weinzweig
Helen Weinzweig’in romanı kaçak oynayan bir sevgiliye duyduğu arzuyla, hissettiği hayal kırıklıkları ve umutsuzluk arasında kısılıp kalan bir kadının gelgitlerini kaygan bir anlatıyla aktarıyor. Yolculuklarında Lola Montez takma adını kullanan Shirley sevgilisini ruhsuz otel odalarında ve bir saygıdeğerlik kamuflajı olarak kullandığı inci kolyeli düz siyah elbisesini giyer hep. Shirley, sonuncu buluşma yerleri olan Toronto’da, Coenraad’ı ararken geçmişe dair anıları berraklaşıp su yüzüne çıkar ve Shirley’in içine çökmüş olan koyu sis yavaş yavaş dağılmaya başlar. Weinzweig, “Kendisinden hiçbir şey istenmeyen, kendisinden hiçbir şey beklenmeyen” kadınların gözü karalığını ve usancını başarıyla anlatıyor.
Yayınevi: Yüz Kitap
Çeviren: Betül Kadıoğlu
Silahınız Kargoya Verildi, Tuba Torun
Silahınız Kargoya Verildi, Avukat Tuba Torun’un yıllardır içinde bulunduğu kadın mücadelesini hem bir kadın hem de bir hukukçu gözüyle değerlendirdiği yazılarından oluşuyor. Ekofeminizm, dijital şiddet, ifşa, mansplaining gibi çok sayıda kavramın irdelendiği yazılardaki nesnel durumlara eşlik eden öznel değerlendirmeler, her biri yanı başımızda yaşanan olayların katmanlarını anlamamıza da yardımcı oluyor.
Dünyada ve ülkemizde feminizmin gelişiminden dizilerdeki şiddet öğelerine, medyanın kullandığı haber dilinden iş yaşamı ve siyasette kadının durumuna, Me Too hareketinden evlilik içi cinsel şiddete, İranlı kadınların yaşadıklarından dijital dünyadaki zorbalığa kadar çok sayıda konuyu ele alan yazar ayrıca hukuki çarelere de ışık tutuyor. Silahınız Kargoya Verildi, yaşamımızın her alanına farklı yüzlerle sızan şiddeti, sonuçlarını ve onunla mücadele etmenin mümkün olduğunu her birimize yeniden hatırlatıyor.
Yayınevi: Tara Kitap
Olan Biteni Kaçırma Keyfi – Aşırılık Çağında Kendine Hâkim Olmak, Svend Brinkmann
Sevilen psikolog ve felsefeci Svend Brinkmann Olan Biteni Kaçırma Keyfi’nde kendine hâkim olma sanatını bir erdem olarak ele alıp savunuyor. Yazar kendi isteğiyle bir şeylerden vazgeçmenin kişiyi stres, depresyon ve kaygı gibi dertlerden koruyacağını vurgularken itidal ve özdenetimi mutlu bir hayatın anahtarı olarak işaret ediyor. Hız ve sınırsızlık kültürüne karşı koymak isteyen herkes için etkili ve ilham verici bir kaynak.
Yayınevi: İletişim Yayınları
Çeviren: Mercan Yurdakuler
Gece Bekçisi, Louise Erdrich
2021 Pulitzer Kurgu Ödülü’ne layık görülen Gece Bekçisi’nde Louise Erdrich, büyükbabasının olağanüstü yaşamına dayanan benzersiz bir hikâye anlatıyor. İdealler uğruna verilen mücadelelerin fark yaratabileceğini gözler önüne seren, titizlikle araştırılıp kaleme alınmış, karanlık bir mizahla bezenip okuruna ilham aşılayan bir roman.
Yayınevi: Kafka Kitap
Çeviren: Püren Özgören
Başarılı Yaşlanma, Daniel J. Levitin
“Hayatın sonundan geriye baktığımızda, hangi unsurlar iyi yaşanmış bir hayat hissine işaret eder? Yaşamdan aldığımız tatmini azami seviyeye çıkaracak ve yaşamlarımıza anlam katacak hangi kararları alabiliriz?”
Bireyler ve toplum olarak yaşlanma hakkında bütünüyle farklı düşünmemize yardımcı olmayı amaçlayan yazar, kuşaklararası etkileşimleri günlük deneyimlerin dokusuna örerek yaşlıların hünerlerini kucaklayan bir kültürün gelişimini ilerletmeyi arzu ediyor. Beyin bilimine, bilhassa da gelişimsel sinirbilim ve bireysel farklılıklar psikolojisinden edinilen iç görülere bakan Başarılı Yaşlanma insani hikâyemizin son bölümü olan yaşlanma sürecine dair dönüştürücü bir anlayış ortaya koyuyor.
Yayınevi: Tellekt Yayınları
Çeviren: Burcu Halaç
{45559}
Nisan Ayı Kitap Önerileri
Bir Kadın, Annie Ernaux
Ernaux, hafızasını, zihinsel ve fiziksel bütünlüğünü yok eden bir hastalık yüzünden yitirilen annenin ardından, küçük bir Normandiya kasabasının varoşlarında doğan ve Paris’in banliyölerindeki bir hastanenin geriatri koğuşunda ölen gerçek kadının portresini çizmeye, onu olduğu gibi resmetmeye girişiyor.
Bir anne ve kızı arasındaki hem zayıf hem de sarsılmaz bağı, onları ayıran dünyaları anlatan Bir Kadın, mümkün olan en tarafsız dille yazılmış bir ağıt, belki de Annie Ernaux’nun en dokunaklı metni.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Yaşar Avunç
Güneş Çarpması, İvan Bunin
Rus edebiyatının en büyük isimlerinden, kendinden sonraki Rus yazarları, hatta sanatçıları da derinden etkilemiş olan İvan Bunin’in on öyküsü bir arada! Bunin ve öyküleri, kendi deyimiyle, “Eski Dünya’ya, Gonçarov ve Tolstoy’un, eski Moskova ve St. Petersburg’un Rusya’sına ait” bir dünya sunuyor bize. Nobel kazanan ilk Rus yazar Bunin, aşk, ölüm ve kaybetme korkusu, insanoğlunun geçiciliği gibi temaları kimi zaman mistik öğelere de yer vererek ama her daim melankolik bir haletiruhiye içinde işliyor.
Yayınevi: Jaguar Kitap
Çeviren: Eyüp Karakuş
Abigail, Magda Szabó
Annesini erken yaşta kaybeden 14 yaşındaki Gina Budapeşte’de Fransız mürebbiyesi Marcelle ve general babasıyla rahat konforlu bir hayat sürerken İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine babasının kararıyla bir taşra şehrindeki yatılı kız okuluna gönderilir. Gina çok sevdiği babasının bu kararına anlam veremez, üstelik yatılı okuldaki disiplinli hayat da ilk günlerden itibaren onu canından bezdirecek kadar bunaltır. Artık tek amacı o okuldan, o taşra şehrinden kaçıp babasının yanına, Budapeşte’ye dönmektir. Ancak bir süre sonra babası kızına onu yatılı okula gönderme sebebini mecbur kalarak açıkladığında, büyük bir şaşkınlık yaşayan Gina artık çocukluktan çıkıp yetişkin olmasının zamanının geldiğini anlar. Szabó’dan yine enfes bir roman.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Figen Uç
Mucizeler, Elena Medel
İspanyol edebiyatının son dönemde adından sıkça söz ettiren yazarları arasına giren Elena Medel, bu etkileyici ilk romanın fonuna İspanya’nın –Franco diktatörlüğünün son yıllarından, geniş çapta bir kadın hareketine sahne olan günümüz Madrid’ine kadar– elli yıllık tarihini alıyor. Şimdiden on beş dile çevrilen Mucizeler, kişisel olanla toplumsal olanı harmanlayarak üç kuşaktan kadının hayatında zamanla nelerin değiştiğini ve nelerin inatla aynı kaldığını gözler önüne seriyor.
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: İdil Dündar
Sıradan Dünya, Lu Yao
Lu Yao, kendi trajik hayatından da izler taşıyan, Çin’de kültür devrimi sonrasında yaşanan zorlu yıllar ve hiçbir şartta boyun eğmeyen insanların hikâyesini aktarıyor. Başarısızlıklar ve arayışları, mutlulukları ve acıları, günlük hayatı ve toplumsal çatışmaları ustaca iç içe geçiriyor. 20. yüzyıl Çin edebiyatının önde gelen isimlerinden Lu Yao’nun bu kült eserini mutlaka okumalısınız.
Yayınevi: Everest Yayınları
Çeviren: Giray Fidan -Tang Guozhong
Kahvenin Peşinde / Avrupa Café’lerinde- Paris, Cem Selcen
Cem Selcen, bu kez kalemi ve defteriyle Avrupa café’lerine giriyor ve o an orada yaşananı, kahvenin rehberliğinde kendine özgü denemelerle, öykülerle bize ulaştırıyor. Yazarımız, Avrupa café’lerinde serisinin ikinci kitabında, hiçliğin, edebiyatın ve dolayısıyla erotizmin başkenti Paris’te açıyor defterlerini; bir köşede oturup ortalığa bakıyor, tarihini soluyor şehrin. Ama ne tarih…
Dünya edebiyatının da başkenti olan bu şehirde kimi zaman Hugo’nun, Balzac’ın, Camus’nün, Sartre ile Simone de Beauvoir’ın ayak izlerini takip ediyor, kimi zaman o uğrak yerlerin çok okuduğumuz, çok sevdiğimiz müşterilerinin hikâyelerini. Bazen de turist olmanın verdiği rahatlıkla iyi bir milföy uğruna aşıyor kilometreleri. Ve ortaya tam da Paris’e yaraşır şekilde, iştah açıcı, her sayfada vaat ettiğinden çok daha fazlasını veren, bazen gizemli, bazen tüm derdini ortaya seren bir kitap çıkıyor.
Yayınevi: Hep Kitap
Yakınlıklar, Lucy Caldwell
Çağdaş İrlanda yazınının en ilgi çekici kalemlerinden Lucy Caldwell, Yakınlıklar’da yer alan öykülerde hayatın içinden alelade anları ele alıyor ve kahramanlarını kuşatan dünyayı içeriden resmediyor. Yerini, yurdunu veya rolünü arayan, hamilelikle ya da çocuklarıyla sınanan veya yaşamını sorgulayan, farklı yaşamların olasılıklarıyla avunan kadınlar, arzu ve arayışlarıyla ete kemiğe bürünüyor. Monica Lewinsky’den Caroline Norton ve Sinead O’Connor’a, herkesçe bilinse de saklanan sırlardan sır olmaya mahkûm yaşanmışlıklara, yalnızlıktan sonsuzluğa uzanan Yakınlıklar, kadın deneyimlerini merkeze alan, yalınlığıyla çarpıcı, özgünlüğüyle dikkat çeken bir koleksiyon.
Yayınevi: Siren Kitap
Çeviren: Tülin Er
Gece Bülteni – Bir Komiser Haritos Polisiyesi 1, Petros Markaris
Komiser Kostas Haritos Atina’da mütevazı bir evlilik sürdürüyor, Selanik’te üniversite okuyan kızını çok özlüyor ve boş zamanlarında sadece sözlük okumayı tercih ediyordu. Televizyondan hiç hoşlanmayan huysuz ve geçimsiz bir adamdı. Özellikle de Gece Bülteni’nde muhabir olan Janna’dan hiç hazzetmeyen ama Janna öldürülünce davayı üstlenen Haritos’u neler bekliyordu? Markaris’in kült karakterinin sürükleyici hikâyesi polisiye severleri bekliyor!
Yayınevi: Alfa Kitap
Çeviren: Merve Öztürk
Saksağan, Elizabeth Day
Saksağan, anneler ve çocuklarına dair, kıskançlık ve sahiplenme duygusuna dair, hayalini kurduğunuz ne varsa hepsine sahip olmanın yarattığı risklere dair bir roman. Gerilimi bir an olsun eksilmiyor, heyecanı hep diri tutuyor, her sayfasında merak uyandırıyor.
Yayınevi: Düşbaz Kitap
Çeviren: Seda Peker
Benden Bana Bir Adım, Cangül Soydemir
Psikosentez Yaşam Koçu ve Meditasyon Eğitmeni olan Soydemir, insanın hayatını kontrol edebilmesinin yolunun dış etkenlerden ziyade, içe yönelerek kendini tanımak, sevmek, kabul etmek ve kendi üzerinde çalışmaktan geçtiğini kendi yaşamından ve başka yaşamlardan örnekler vererek akıcı ve sade bir dille aktarıyor. Kendinden kaçmak yerine, içteki benle tanışıp dost olmanın gerçek özgürleşmeye ve yaşamını yönetme gücüne kapı araladığına dikkat çeken Soydemir, kitapta ve yaşamda bunun yollarını ve yöntemini gösteriyor.
Yayınevi: Eva Yayınları
{49852}
Mart Ayı Kitap Önerileri
Hasan-Âli Yücel ve Türk Aydınlanması, A.M. Celal Şengör
Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı, Tercüme Bürosu ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın kurucusu, Köy Enstitüleri’nin fikir babası, tarihçi, edebiyatçı, eğitimci ve gazeteci… Cumhuriyet tarihinin en önemli isimlerinden Hasan-Âli Yücel’i Prof. Dr. A.M. Celâl Şengör, akademisyen titizliğiyle derinlemesine inceliyor ve tartışıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı eğitim reformlarının destekçisi ve uygulayıcısı, aydınlanma ideallerinin şaşmaz takipçisi Yücel’in, yalnızca geçmişe değil, bugüne ve hatta yarınlara ışık tutacak zenginlikteki düşünce dünyası gözler önüne seriliyor.
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Arsız Yeşillik, Benjamín Labatut
Ne zaman dünyayı anlamayı bıraktık?
Hiroşima ve Nagasaki’yi yerle bir eden atomları bir generalin yağlı parmakları değil, elinde bir avuç denklem olan bir grup fizikçi parçalamıştı.
İnsanlığın sonunu insanlığı kurtarmayı amaçlayan fikirler mi getirecek?
Şilili yazar Benjamín Labatut, Arsız Yeşillik’i meydana getiren metinlerde dünyanın gidişatını değiştirirken insanlığı uçurumun kıyısına getiren bilimcilerin beklenmedik esin kaynaklarına, uçsuz bucaksız saplantılarına, deha ve deliliklerine büyüteç tutuyor.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Saliha Nilüfer
Güneşteki Adamlar, Gassan Kanafani
Yolları Basra’daki bir kaçakçının yazıhanesinde kesişen üç Filistinlinin hikâyesi Güneşteki Adamlar.
Göğsünü dayadığında sanki yerin kalbini duyacak kadar toprağa bağlı ihtiyar bir köylü, haksızlığa karşı mücadelesi zindanın yolunu gösterdiğinde kaçmaktan başka çaresi kalmayan genç eylemci ve okulu bırakıp gerçek dünyada “pişmek” zorunda kalan toy bir öğrenci. Kuveyt’e varıp, Körfez’in bu zengin ülkesinde çalışıp para kazanmaya başladıklarında yalnızca kendilerinin değil arkalarında bıraktıkları Filistin’in, ailelerinin, sevdiklerinin de talihini değiştirmeyi umuyorlar. 70 sayfalık bu sarsıcı bir kitap adeta bir ağıt… Arap Yazarlar Birliği’nin “En iyi 100 roman” listesinde ilk beşte yer alan yazar ile tanışmalısınız.
Yayınevi: Metis Kitap
Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin
Bir Ömür Böyle Geçti – Sessiz Gemiyi Beklerken, Süreyya Ağaoğlu
Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Süreyya Ağaoğlu, devrin önemli isimlerinin konuk edildiği, siyasi ve fikri gelişmelerin tartışıldığı bir evde büyümüş, hayatı boyunca ailesiyle sıkı bağlarını hep korumuştur. 1921 yılında Darülfünun’a başvurur, kızların da hukuk fakültesinde okuyabilmesinin yolunu açan, özellikle kadın ve çocuk hakları konusunda büyük katkılar sunmuş Ağaoğlu, yaşadıklarını kaleme aldığı bu kitapta, aile içi tanıklıklarını ve anılarını anlatıyor, Türk sosyal ve siyasi hayatı açısından önemli ayrıntılar sunarken avukatlık mesleğine dair deneyimlerini de aktarıyor. Bu cesur kadının hikâyesi fazlasıyla ilham verici.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Modern ve Ötesi – Elli Yılın Sanatına Kenar Notları, Orhan Koçak
Türkiye’nin önde gelen eleştirmenlerinden Orhan Koçak’ın güçlü kavrayışı ve zarif üslubuyla kaleme aldığı Modern ve Ötesi: Elli Yılın Sanatına Kenar Notları, yirminci yüzyılın ortasından bugüne Türk modern sanat üzerine düşünmek için nadide bir kılavuz. Sanatçıların benzeri görülmemiş bir özgüven kazandığı, yepyeni bir özgürlük ve deney hissiyle ürettiği 1950’lerden başlattığı bu kitabında Koçak, konuların, tekniklerin ve üslupların ötesinde, kronolojik bir sıra içinde sanatın hareketini, tarihsel dönüşümlerini mercek altına alıyor.
Yayınevi: Everest Yayınları
İlgi Arayışı, Adam Philipps
Psikanalistlerin dikkatini çekecek bu kitap, ilgiye nasıl ve neden ihtiyaç duyduğumuzu, ilgiyi elde etmek için hangi yollara başvurduğumuzu anlatıyor. Adam Phillips psikoterapi geçmişi ve Freud, Winnicott, Lacan veya Deleuze gibi ustaların teorilerine hakimiyeti ile insanın ilgi çekme ihtiyacının izlerini sürüyor. İnsan davranışının sıklıkla göz ardı edilen dikkat çekme örüntüsünü anlamak için zengin bir kaynak olarak okurlarını bekliyor.
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Çeviren: Aydın Çavdar
Dünya Noor’un Beklenmedik Aşk Nesneleri, Rana Haddad
Suriye asıllı genç yazar Rana Haddad’ın ilk romanı 1980’li yıllarda Suriye’nin Lazkiye kentinde başlıyor. Fotoğraf sanatçısı olma hayalleri kuran Dünya’nın anne ve babası, kızlarının Hafız Esad’ın diktatörlüğü altındaki Suriye’de kabul gören normlara uygun bir yaşam kuramayacağını düşünerek onu İngiltere’ye gönderirler. Dünya yıllar sonra Londra’da, Halepli bir terzinin oğlu Hilal ile tanışıp ona âşık olur ve birlikte Lazkiye’ye geri dönme kararı vermeleri yaşamlarını kökten değiştirecek bir süreci tetikler. Mizahî üslubu ve eski Yeşilçam filmlerini anımsatan renkli anlatımıyla Rana Haddad okuyucuyu, iç savaş öncesi Suriye’de her şeye rağmen aşkları ve tutkularının peşinden giden iki genç insanın hikâyesine ortak ediyor.
Yayınevi: Livera Yayınları
Çeviren: Duygu Alçul
Anneliğin Sıra Dışı Tarihi, Sarah Knott
Yüzyıllar boyunca sadece savaşlarla, siyasetle ve devrimlerle ilgilenen tarihçiler, hamilelik ve annelik deneyimine dair ayrıntıları “kaydetmeye değer” bulmadılar. Ünlü tarihçi Sarah Knott ise bu yaklaşımı değiştiriyor ve bugünden yola çıkarak başka çağlarda ve başka coğrafyalarda nasıl annelik yapıldığını araştırıyor. Günlükler, mektuplar, raporlar, mahkeme kayıtları, davranış kılavuzları, giysiler ve nesnelerin yanı sıra kişisel deneyimleri de aktararak alternatif bir annelik anlatısı ören Knott, çocuk sahibi olmama fikir ve tercihini de bu anlatıya dahil ediyor. Anneliğe dair son derece özgün bir yorum…
Yayınevi: Mundi Kitap
Çeviren: Merve Öztürk
Kültür Üretimi, Sembolik Ürünler / Sembolik Sermaye, Pierre Bourdieu
Avrupa toplumlarında sanatın kurumsallaşmasının tarihi, sanatın özerkliğini kazanmasının tarihidir. Rönesans’ta tohumları atılan bu özerkleşme süreci boyunca sanat, Kilise ile Saray’ın himayesinden ve vesayetinden koparak bağımsızlaşır. Aynı süreçte kapitalizmin yükselişine koşut bir sanat piyasası örgütlenir. Bir yandan da sanat tarihi ve sanat eleştirisi başlı başına birer yazın türü olarak gelişir. 19. yüzyıla gelindiğinde, kendi bilgisini ve estetiğini kendi içinde belirleyen, otoriteyi ve meşruiyeti kendi mercilerinden devşiren bir sanat alanı teşekkül etmiştir. Ne var ki, bu alan bir yandan da piyasaya tâbidir; oysa varlığını “ekonomi”nin inkârı üzerine tesis etmiş, kendini “ticari” kaygıların reddiyle tanımlamıştır.
Pierre Bourdieu, burada yayımladığımız iki temel makalesinde, sanat alanına damgasını vuran bu paradoksu masaya yatırıyor ve “sembolik mallar”ın üretimindeki yapısal dinamikleri ortaya koyuyor. Tiyatro, edebiyat ve görsel sanat alanlarındaki saha araştırmaları üzerinden, kültürel üretimin temel yasası olan rekabetin nasıl işlediğini inceliyor.
Yayınevi: İletişim Yayınları
Çeviren: Sibel Yardımcı ve Elçin Gen
Acıklı Güldürü, Metin Belgin
Renkli-Türkçe Sine’masal’dan sonra Metin Belgin, bu kez elli bir yıllık tiyatro anılarını Acıklı Güldürü’de anlatıyor. Yine “modern bir meddah”ın kaleminden dile gelen anılar aynı zamanda “tiyatro tarihi”ne de belgesel bir katkı sunuyor.
Yayınevi: Literatür Yayıncılık
{83765}
Şubat Ayı Kitap Önerileri
Şiddetin Tarihi, Édouard Louis
2012, Paris. Édouard Louis arkadaşlarıyla yediği Noel yemeğinden sonra gece yarısı evine dönerken, yolda tanıştığı bir adamın ısrarına dayanamayıp onu evine davet eder. Reda ona çocukluğunu ve babasının Cezayir’den kaçarak nasıl Fransa’ya geldiğini anlatır. Gecenin geri kalanını sohbet ederek, gülerek geçirirler. Fakat bir süre sonra işler değişir: Reda bir anda tarifsiz bir şiddetin failine dönüşürken, Édouard’ın payına düşense seçmediği bir hikâyenin kurbanı, seçmediği bir acının taşıyıcısı olmaktır. Şiddetin Tarihi, o gece yaşananların izini sürerken, şiddetin kökenlerini, doğasını ve onu tırmandıran dinamikleri, göçmenlik, ırkçılık, eril şiddet ve travma üzerinden anlamlandırmaya çalışan bir araştırmaya girişiyor. Daha önce iki kitabıyla da beğeni kazanan Louis ile mutlaka tanışmalısınız.
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Ayberk Erkay
Ateşin Tükettikleri, Jaume Cabré
İtiraf Ediyorum kitabıyla Türk okuyucuların beğenisi kazanan Cabré yeni kitabında hafızasını yitirmiş, beyaz balinasının yokluğunda hatıralarının peşine düşen Ismael ile ailesini yitirmiş yabandomuzu yavrusunu, bir banka şifresinin peşindeki soyguncularını anlatıyor. İkarus mitinden Moby Dick’e, filmlerden müziklere, şiirden fabla, polisiyeye, pervanelerden yabandomuzlarına, özgün kurmacanın tüm imkânlarını kullanıyor.
Yayınevi: Alef Yayınevi
Çeviren: Suna Kılıç
Hizmetçiler, Jean Genet
Uzun yıllardır Hanımefendi’nin emrinde çalışan Solange ve Claire, yaşama tutundukları “oyunun” son dakikalarını yaşamaktadır. Taparcasına sevdikleri, saygıda kusur etmedikleri, varlıklarını borçlu oldukları Hanımefendi’yi öldürmeye karar vermişlerdir. Bir cinayetin işleneceği bu gece, dizginlenemeyen arzuların iktidarı devralışına, değişen rollerin kaosuna, aynaların kırılmasına, şiddetin salıverilmesine, kurtuluşa yıkımda ulaşanların zaferine sahne olacaktır.
İlk defa 1947 yılında oyun olarak sahnelenen Jean Genet’nin Hizmetçiler’i, hiç kuşkusuz, yirminci yüzyıl Batı edebiyatının en öne çıkan, en tartışmalı, en çığır açıcı metinlerinden biridir. Yazıldığı günden bu yana tüm dünyada en çok sahnelenen oyunlardan biri olmayı sürdüren Hizmetçiler, olanaklarını zorlayan sayısız yorumla sahneye taşınmış, metin ve temsil bağlamında çok sayıda okumaya, araştırmaya konu olmuştur. Kitaplığınızda bulunmalı!
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Çeviren: Ayberk Erkay
Bende Ölen Sensin, Irmak Zileli
Çağdaş Türk Edebiyatı’nın ödüllü yazarlarından Irmak Zileli, kentli ve beyaz yakalı bir adamın benliğinde öne çıkan arzuları ve karanlık köşelere pusu kurmuş korkuları titizlikle ortaya koyarken, “erkeklik” mekanizmasının tik taklarına bir saat ustasının dikkatiyle kulak veriyor. Zileli, bu kez bütün doğallığıyla, soluksuz ve sansürsüz akıp giden bir bilince ses veriyor, erkek dünyasına ayna tutuyor.
Yayınevi: Everest Yayınları
Ölü Reşat, Aslı Tohumcu
Dünyaya gelirken başka bir bebeğin sırasını çalan Adnan’ın olağanüstü hikâyesi bu anlatılan… Sırası çalınan Reşat, iki dünya arasında sıkışıp kalır. O artık ne ruh ne de insan sınıfına girer. Tez vakitte intikam almaktır bütün muradı. Peki Adnan kendisini bekleyen bu makûs talihten kaçabilecek midir? Aslı Tohumcu, Ölü Reşat’ta, Bursa’nın Kiremitçi Mahallesi’nde yaşanan akıllara durgunluk veren bir hadiseyi, bir adamın büyüme hikâyesine dönüştürüyor. 1940’lı yılların belirsiz atmosferinden, günümüze dek uzanırken okuru şaşırtıcı bir sona hazırlıyor.
Yayınevi: İletişim Yayınları
Olduğum Yer, Jhumpa Lahiri
Bir kadın, kendi şehrinde, kendi başına yürüyor. Hayat yolculuğunun ortasında yolunu kaybettiğinin farkında. Her bir gününün fonunda yer alan bu şehir, olduğu yer, hikâyesinin gizli kahramanı. Sokakları, parkları, müzeleri, mağazaları, kafeleriyle kadının tek gerçek sırdaşı.
Pulitzer Ödüllü Jhumpa Lahiri’nin yeni romanı Olduğum Yer, hiçbir zamana, mekâna ya da insana ait olamamış, endişe ile coşku, köklenme ile yabancılaşma arasında gidip gelen bir kadının hikâyesi.
Yayınevi: Domingo Yayınları
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey
Kentin Aynaları – İstanbul’un Sanatçılarından Yansımalar, Alistair Hicks
Yazar ve küratör Alistair Hicks yeni kitabı Kentin Aynaları – İstanbul’un Sanatçılarından Yansımalar ile okuyucuyla buluşuyor. Kitap Halil Altındere, Osman Bozkurt, Hera Büyüktaşcıyan, Antonio Cosentino, Cevdet Erek, Leyla Gediz, Nilbar Güreş, Gözde İlkin, Ali Kazma, Serra Tansel, Serkan Taycan, Hale Tenger’in İstanbul’la kurdukları ilişkiye odaklanıyor. On iki İstanbullu sanatçı, rastlantısal bir seçim süreciyle oluşturuldu, ancak hepsi şehrin bugününe dair güncel ve belirleyici bir izlenim sunmak üzere bir araya geldi. Ortak bir yol haritaları yok, dolayısıyla ortaya uyumlu bir topluluk, heyet ya da zümre çıkmıyor, ancak bu masadan doğabilecek nice diyalog var.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Çağla Özbek
Tarih Adam, Malcolm Bradbury
İngiliz yazar ve akademisyen Sir Malcolm Bradbury’nin en bilinen romanı Tarih Adam, kendi entelektüel çevrelerinde eğitimli ve ilerlemeci bir çift olarak tanınan Kirk’lerin yaşamlarının bir dönemine odaklanıyor. Başarılı ve radikal bir toplum bilimci olan Howard Kirk ile eşi Barbara Kirk’ün evlilik yaşantılarında kaldırdıkları bütün engeller ve sürdürdükleri açık ilişki 1960’lı yılların özgürlükçü havasında takdirle karşılanmaktadır. Kirk’ler hiç şüphesiz yeni insanlardır ve tam da zamanın gerektirdiği gibi solculardır. Bradbury, Tarih Adam’da evli bir çiftin yaşamlarına getirecekleri sınırları ve bunun sonuçlarını sorgularken dönemin akademik yaşantısını da ironik bir dil ile hicvediyor.
Yayınevi: Othello Kitap
Çeviren: Mehmet H. Doğan
Yuva, Judith Hermann
Kızı dünyayı dolaşmaya çıkan, dünyanın sonunun yaklaştığına inanan kocası da Berlin’de kalan orta yaşlı anlatıcı, yabancısı olduğu yerde kendine yeni bir hayat kurmaya başlar. Radikal biçimde bireyselleşmiş insanların nasıl bir araya geldiği, onca farklılıkta nasıl ortak noktalar buldukları, kendi niteliklerini yitirmeden nasıl sosyalleştikleri meseleleri üzerine eğilen yazar bütün bu sorulara, minimalist dili ve çağdaş kurgusuyla cevap veriyor. Günümüz insanının yeni bir ‘yuva’ arayışını yalın, tarafsız bir dille anlatan, geride bırakmak, yalnız kalmak ve kendini yeniden oluşturmak hakkında bir roman.
Yayınevi: Sia Kitap
Çevirmen: Anıl Alacaoğlu
KUSAMA – Takıntılar, Aşklar ve Sanat, Elisa Macellari
Yaşayan en önemli avant garde sanatçılardan olan ve son günlerde yaptığı görkemli Louis Vuitton işbirliği ile gündeme oturan Kusama’nın renkli mi renkli, çizgi roman biyografisi, sanatçıyı yakından tanımak için keyifli bir kitap. Kusama kendisini burada çok sade bir şekilde özetlemiş:
Sanatım sadece benim görebildiğim sanrılardan geliyor. Beni rahatsız eden yanılsamaları ve takıntılı görüntüleri heykellere ve resimlere çeviriyorum.
Yayınevi: Alfa Kitap
Çevirmen: İlknur Akman Erk
{113220}
Ocak Ayı Kitap Önerileri
Tanrı’nın Nefesinde Bir Tüy, Sigrid Nunez
Genç bir kadın olan anlatıcı, bu kitapta göçmen ebeveynlerinin dünyasına bakar: Çinli-Panamalı, sesi soluğu çıkmayan bir baba ve onu yok sayan Alman bir anne. 1960’lı yıllarda bir toplu konutta büyüyen anlatıcı, yaşadığı hayatın sığlığından kaçmak için önce anne-babasının hikâyelerinden ve kendi okuduklarından aldığı ilhamla kurduğu düşlere, sonra da balenin cezbedici dünyasına sığınır. Dost adlı kitabıyla ABD Ulusal Kitap Ödülü’nün sahibi olan Sigrid Nunez, Tanrı’nın Nefesinde Bir Tüy’de insan doğasının karmaşık yapısına dair büyülü bir masal anlatıyor.
Yayınevi: Kafka Kitap
Çeviren: Fatih Yiğitler
Kış Askeri, Daniel Mason
1914. I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Lucius, yirmi iki yaşında bir tıp öğrencisidir. Cerrahlık yeteneklerini geliştirmek için savaş doktoru sıfatıyla gönüllü olarak askere yazılır. Karpat Dağları’nın uzak bir vadisindeki görev yeri tifüs salgınından harap olmuş, kiliseden devşirilmiş derme çatma bir hastanedir. Kendisinden önceki doktorlar kaçmış ve orada bir tek rahibe hemşire Margarete kalmıştır. Viyana’nın yaldızlı balo salonlarından Doğu Cephesi’nin donmuş ormanlarına; ameliyathanelerden Kazak süvarileriyle gürleyen savaş alanlarına kadar Kış Askeri; savaşın, tıbbın, ailenin, tarihin büyük gelgitlerinde aşkı bulmanın, hataların ve telafi fırsatlarının hikâyesi…
Yayınevi: Holden Kitap
Çeviren: Seda Çıngay Mellor
Tanrı Vernon Little, DBC Pierre
Amerika’nın Teksas eyaletindeki Martirio adlı ufak bir kasabada yaşayan on beş yaşındaki Vernon’ın hayatı, okulunda 16 arkadaşının ölümüyle sonuçlanan silahlı katliamı gerçekleştirmekle suçlanınca altüst olur. İdam cezasıyla yargılanmak üzere aranırken suçsuzluğunu kanıtlamaya çabalayan Vernon ile peşine düşen polis teşkilatı ve medya mensupları arasında zamana karşı bir kovalamaca başlar. Yayımlandığı yıl Man Booker Ödülü, Whitbread En İyi İlk Roman Ödülü, Bollinger Wodehouse Everyman Ödülü ile University College Dublin tarafından verilen James Joyce Ödülüne layık görülerek 43 dile çevrilen Tanrı Vernon Little ile Pierre, eleştiri oklarını adalet ve eğitim sistemleriyle günümüz dünyasının yakıcı materyalizmine doğrultuyor.
Yayınevi: Livera Yayınevi
Çeviren: Arzu Taşçıoğlu
Işığına Tavşan Olduğum Filmler, Murathan Mungan
Sinemaya gerçekten tutkuyla bağlı bir edebiyatçı Murathan Mungan, sinema yazılarını ilk kez 2007 tarihli Kullanılmış Biletler’de bir araya getirmişti. Şimdi de bu tutkusunu Işığına Tavşan Olduğum Filmler’de sürdürüyor. Doğrudan bir filmin kendisini incelemekten çok, içerdiği olgular, sorunlar nedeniyle söz söylemeye kışkırttığı alanlar üzerine de düşünmeyi sürdüren yazıları bir araya getiren Mungan, sinemanın devleşmiş isimleri Kurosawa, Antonioni, Coppola, Haneke, Parajanov’un yanı sıra Yorgos Lanthimos, Denis Villeneuve ve Ursula Meier gibi çok parlak yönetmenlerin filmlerine kendi merceğinden bakıyor.
Yayınevi: Metis Kitap
Köklere Dönüş: Nesilden Nesile Geçen Yemekler, Lian Penso Benbasat
Lian Penso Benbasat, birbirinden kıymetli aile yadigârı tariflerin kaybolmaması için kayıt altına alınmasının gerektiğini fark ederek mutfağa girmiş, girmekle kalmayıp başkalarının mutfaklarına konuk olmuş bir yemek araştırmacısı. Girit’ten Antakya’ya, Mardin’den Kafkaslar’a bizi mutfak mutfak gezdiren; Türk, Rum, Çerkes, Yahudi, Arnavut, Ermeni, Süryani kültürü gibi bu ülkenin gastronomisinde iz bırakan birçok kültürün tarifini bir araya getiren Köklere Dönüş, hem yer verdiği aile hikâyeleri hem de insanın içine sıcaklık yayan tarifleriyle okurken size kalabalık bir aile sofrasını paylaşıyormuşsunuz gibi hissettirecek. Üstelik bu kitaptaki tüm tarifler evde yapılabilir, zira birbirinden ünlü şeflerden elinin lezzetiyle nam salanlara, herkes kendi evinde pişen, ailesinde nesilden nesile geçen reçeteleri paylaşıyor.
Yayınevi: Mundi Kitap
Kitap, Hitap, Hakikat; Adonis
Kitap, Hitap, Hakikat, Adonis adıyla bilinen Arap şair ve düşünür Ali Ahmed Said’in kutsal metin, dini söylem, tasavvuf, siyaset, edebiyat, yaratıcılık ekseninde iktidarıyla, muhalefetiyle, toplumuyla ve kültürel dokusuyla Arap toplumlarının geçmiş mirasından kaynaklı krizlerini çözümleyip eleştiriyor. Kitap, Adonis’in sosyoloji, siyaset ve edebiyata dair bu entelektüel çözümlemeleri, yaşadığımız coğrafyanın toplumları için de geçerli fikirlerini; kitaplara, söylemlere ve hakikatlere dair sorgulamalarını aktarırken cesurca ortaya attığı sorular soruyor. “Muhayyilenin kucaklamadığı bir hayat, ne kadar katıdır” diyen yazar, okuyucuyu, hayal kurmaya ve kendini yeniden inşa etmeye çağırıyor.
Yayınevi: Everest Yayınları
Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin
Elizabeth Finch, Julian Barnes
Çağdaş İngiliz Edebiyatı’nın önde gelen adlarından olan Julian Barnes’ın son romanı Elizabeth Finch, aşk ve gerçek ilişkisini bir kez daha gündeme getirerek sorguluyor: Aşk salt “mutluluk”la ilintili bir duygu mudur, yoksa daha çok “gerçek”le, “hakikat”le mi girift bağlar içindedir? Barnes, bu son romanında, bir yandan geleneksel tarihsel anlatıların gündemine hiçbir zaman girmeyen kimi “varoluşsal” durumları gün ışığına çıkarma konusundaki ustalığını gösterirken, bir yandan da sürükleyici ve eğlenceli bir kurmaca yazarlığı ortaya koyuyor. Elizabeth Finch, sanatın sahiciliği ve edebiyatın ufku üzerine girişilen zorlu bir arayış çabası.
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Çeviren: Serdar Rifat Kırkoğlu
Tablodaki Kadın – Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları, Asuman Kafaoğlu-Büke
Yazar ve eleştirmen Asuman Kafaoğlu-Büke, Tablodaki Kadın – Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları’nda kadının okuma serüveninin izini sürüyor. Geçmişte toplumsal yaşama katılmaları engellenen kadınların ancak kitaplar sayesinde dünyayı keşfedebildiğini ifade eden Asuman Kafaoğlu-Büke, ele aldığı tablolarda kitap okurken resmedilen kadınların hikâyelerini anlatıyor. Tablodaki Kadın, “okuyan kadın” resimleri üzerinden sanatın, kitabın ve nihayetinde kadının zaman içinde nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor.
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Son Kişot, Cem Akaş
Birbirine benzemez öykülerden oluşuyor Son Kişot – anlayışla yaklaşılan diktatörler, iki kadının sert intikamı, gelişimini okurların belirlediği bir bar macerası, bir ucuz roman başlangıcı, yürek söken unutuşlar, Henry James’in bir romanından alınıp yeniden yazılmış bir kesit, romanların içine girip gereksiz karakterleri öldüren Redaktörler var bu derlemede. Akaş ayrıca hayatın kendisinden anları da mizahi bir dille öyküleştirmiş – babasının arabaları, yıllar sonra evine dönen bir koltuk, mahallesinin sevgilisi bir kedi, bir cesedin başına gelenler, edebiyat dünyasına yönelik şakalar. Kitabın son bölümündeyse, Son Kişot’ta yaşamaya devam edecek unutulmaz öyküler yer alıyor.
Yayınevi: Can Yayınları
Fire Walk, Burcu Yağcıoğlu & Ülgen Semerci
İklim krizinin en yıkıcı güçlerinden biri olan yangın, aynı zamanda insanları bir araya getiren ve seyirci ilgisizliğine müsaade etmeyen bir bulaşıcılığa sahiptir. Yangının belleğine göz gezdiren Fire Walk; bir taraftan dünya üzerindeki ilk yangının bitkilerle olan ilişkisini ele alırken, öte yandan ekolojik bir fail olarak yangının dünyayı şekillendirme biçimlerine odaklanır. Fire Walk; hem devasa bir tehdit hem de evrimsel bir yoldaş olan yangının izini sürerken; psikanalitik, evrimsel, mitolojik ve plastik yönleriyle öznel bir haritasını çıkarır.
Yayıncı: Aşina Projesi
{46422}