preloader

Merak, Kediyi Öldürür

11.02.2021
Merak, Kediyi Öldürür

Yazı Boyutu:

Merak en baştan beri var olandır. Keşfetmektir. Korkusuz olmak, değişime, yenilenmeye açık olmaktır. Hayranlık barındıran hayrettir… Editör ve Kerim Vakfı’nın kurucu kurul üyesi Zeynep Aslan merak duygusunu anlatıyor…

Merak, Kediyi Öldürür

Zeynep Aslan

“Bütün insanlar tabiatları gereği bilmek isterler” – Aristoteles

Merak kitabının yazarı Alberto Manguel, curioso’nun hem olumlu hem olumsuz, çift anlamlı bir kelime olduğunu söyler; olumlu çünkü meraklı kimse her şeye özenle yaklaşır. Olumsuz çünkü aynı kişi en gizli, saklı ve önemi olmayan şeyleri de ayrıntısıyla incelemek için didinir. Manguel, Orta Çağ filozoflarından Aquinas’ın, insanın bilme isteği üzerine üç argümanını ve insan merakının muhtemel dört sapkınlığını aktarır. İlk sebep insanın kendi tabiatının bilincinde olmayı arzulaması, hakikatin peşinde olduğu ideal durumdur. İkincisi, her şeyin kendi yaratılışına meyletmesi, ateşin ısıtmaya meyilli olması gibi insanın da anlamaya ve bunun sonucu olarak bilmeye meyilli olmasıdır. Üçüncüsü ise her şeyin kendi kaynağına bağlanma isteğidir.

Merak, Kediyi Öldürür

Rahip Aquinas’a göre muhtemel dört sapkınlık; kibir, önemsiz meselelerin peşine düşmek, zekânın sınırları ötesindekilere kafa yormak ve bu dünyanın işlerini Yaradan’a atıfta bulunmadan incelemeye kalkmaktır. Bahsedilen olumlu ve olumsuz yönler, merakın görünür temsilcisi olan soru işaretinin ortaya çıkışında ve zaman içindeki şeklî değişiminde âşikâr olmuş. Soru işâreti (punctus interrogativus), 1566 tarihli noktalama kılavuzunda cevap gerektiren soruyu bildiren işâret olarak tanımlanmış. Sol alttaki bir noktadan kıvrımlı bir çapraz çizgi halinde sağ üste çıkan ve bir merdivene benzeyen ilk form sorgulamanın yükselteceğine vurgu iken zamanla dogmatik kibre karşı kendi üzerine bükülen bir işârete dönüşmüş.

Doğunun merakı daha farklı. Türkçe’de merak kelimesi felsefî bir arayışın ya da bilmenin yanında ilgiye yahut kaygıya yönelik duygumuzu da karşılıyor. Bu dilimize özgü bir durum. İnsanın kendini bilmesine yönelik doğulu merakın bence en güzel hikâyelerinden biri Paulo Coelho’nun bir mesnevî kıssasından ilhamla yazdığı Simyâcı. İslâm âlimlerinin dünyayı değiştiren keşiflerini ayrı tutarak, ilimleri öğrenmekten, aramaktan, bilmekten maksadı Yûnus Emre’nin “İlim ‘ilim bilmekdür‘/ İlim kendin bilmekdür/ Sen kendüni bilmezsin/yâ niçe okumakdur” dizeleriyle özetlense yeridir. Merakımız ise Nasreddin Hoca fıkrasında saklı. Mâlûm Hoca bir akşam evine doğru yürürken baklava seven bir köylüyle karşılaşır. Köylü: “Hocam az önce adamın biri büyük bir tepsi baklava götürüyordu” dediğinde Hoca: “bana ne” der. Köylü “Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu” dediğinde ise “öyleyse sana ne” cevabını verir.

Merak, Kediyi Öldürür

“Tüm hikâyeler henüz bilmediğimizi düşündüğümüz şeyin aynalarıdır.” – Alberto Manguel, Merak

{773651}

Hikâyeler hayâl gücü için temel eğitim sayılır, anlatma güdümüzü aklar ve merakı canlı tutar. Çocuklar hiç durmadan hikâye dinlemek isterler, insanları derinden etkileyen filmler gerçek hayat hikâyeleridir. Menkıbeler ilham verir bize. Bilgelik hikâyeleri, dönüşüm hikâyeleri, halk hikâyeleri, mitolojik hikâyeler zamansız ve evrenseldir. Kimin neyi nasıl yaptığını sorarak, kendimize, yaptığımızın ne olduğunu, onu nasıl ve niçin yaptığımızı sorarız. Merak, bizi cevaplardan çok yeni sorulara götürür. Sorular bizi birleştirirken cevaplar ayrıştırsa da her şey gibi birlikten, bölünmeye ve tekrar birleşmeye yöneltir. Bâkî kalan ise ‘aramak’tır. Var olmak için hayâl ederiz ve hayâl etme arzumuzu beslemek için meraklıyız. Muhayyilemiz kullanıldıkça gelişir. Başarısızlık, her sanatsal ve bilimsel girişimin ayrılmaz parçasıdır; sanat mağlubiyetle ilerler, bilim hatalardan öğrenir. Bir filmde ya da romanda kaygı arttıkça karamsarlık yerine heyecanın artması gibi. Psikolog Rollo May, ünlü eseri Yaratma Cesâreti’nde cesâreti, umutsuzluğa rağmen ilerleme yetisi olarak tanımlıyor. Kierkegaard içinse yola çıkmak kaygıyı artırmak, çıkmamak kendini kaybetmektir. En derin anlamıyla yola çıkmak kendi benliğinin farkına varmak olsa gerek.

Merak, Kediyi Öldürür

“Gündelik hayatta hayâl gücünün temel işi, içinde yaşamak zorunda olduğumuz dünyadan, yaşamak istediğimiz dünyanın tasavvurunu türetmektir.” – Northrop Frye, Hayâl Gücünü Eğitmek

Edebiyat eleştirmeni Northrop Frye, Hayâl Gücünü Eğitmek adlı kitabında bilimin, yaşadığımız dünyanın verilerini kabul etmekle ve yasalarını açıklamaya çalışmakla başladığını, oradan hayâl gücüne ilerlediğini söyler. Sanat ise hayâl gücünden yola çıkar ve gündelik deneyime ilerler. Bu, bilimi entelektüel alana, sanatı duygusal alana ait görme eğilimimizin sebebidir. Manguel, bilmek istediğimiz şeyle hayâl edebildiğimiz şeyi aynı sihirli sayfanın iki yüzü olarak görür. Frye’a göre muhayyile türümüzün hayatta kalma sanatıdır. Birden fazla dil bilmenin düşünmeye katkısını önemser. Diller arası çatışmayla, bir dili diğeriyle çarpıştırarak daha iyi düşünmeyi öğreneceğimizi savunur. ‘İnşâ edici’ olarak hayâl gücü, sadece kelimelerle değil, sayı, tını, renk, tuğla ya da mermer parçasıyla da ifâde edilir. İfâdenin güçlenmesinde edebiyatın etkisi elbette büyüktür fakat ona göre edebiyat öğretiminin amacı salt edebiyat hayranlığı değil; daha ziyâde hayâl gücünün yaratıcı enerjisinin aktarımıdır.

Merak, Kediyi Öldürür

“Bilinç dilin hem öznesi hem de nesnesi konumundadır. Onu biçimlendirirken onun tarafından biçimlenir.” – Lev Vygotsky, Düşünce ve Dil

{773540}

Birbirlerinden bağımsız olan dil ve düşünce birleşerek meyve verirler. Anlam böyle oluşur ve zekâmızın yarattığı bu anlamı önce kendimiz idrâk ederiz. Gelişim psikolojisinin önemli ismi Lev Vygotsky’nin düşünce tanımı ses çıkartmaksızın konuşmaktır. İçsel konuşmalar düşünce becerilerini arttırırken dışsal konuşmanın da öncülüdür. Bir insanın zihnen gelişmişliğini ayrı ayrı dil ve düşünce becerilerini geliştirmesine ve bunlar arasındaki uyuma bağlar. Antropolog Marc Augé için düşünceler, bir an önce onları barındıran, koruyan ve gizleyen kelimelere dönmek isterler. Düşünceleri gece kuşlarına benzetir, düşünce kuşlarıyla uğraşa uğraşa bir düşünce yetiştiricisi hâline gelen kişilerin bu kuşlara dikkatli yaklaşmaları gerektiğini bilenler olduğunu, çünkü bu kuşlardan bâzılarının insanı ısırdığını söyler. Mesleği düşünmek olan kişi, onları canlarını acıtmadan yuvadan çıkartmayı, gözlemlemeyi ve serbest bıraktığında hangi yöne uçtuklarını, hangi düşüncelerin yanına konduklarını ve hangi sözcüklere sığındıklarını öğrenmelidir.

“Düşünceye ve edebiyata hür bir tercih sonunda yönelmiyorum.

Yaşamak için kendime bir dünya inşâ etmek zorundayım.”

“Düşünmek, muammâları çözmek, karanlıkları aydınlatmaktır, düşünmek savaşmaktır.” – Cemil Meriç

Merak, Kediyi Öldürür

Bilgeliğin ilk merhalesi hiç şüphesiz kendini tanımaktır. Düşmek fiilinden gelen düşünmek, insanın ‘kendi içine’ düşmesidir. Farkına varılan bir bilinmeyenle başlayan merak ve düşünce yolculuğu, insanı sorularla öğrenmeye, bilineni yeniden anlamlandırmaya ve yeni ilişkiler kurmaya yöneltir. Merak en baştan beri var olandır. Keşfetmektir. Korkusuz olmak, değişime, yenilenmeye açık olmaktır. Hayranlık barındıran hayrettir. Bilinmeyi istemekle yaratılmış âlemde, eşyanın, bilmeye yönelik isteğidir. Bazen yoksunluk duygusu bazen tamamlanma arzusudur. Ve bazen merak ne masumdur ne de ölçülü…

Zeynep Aslan Kimdir?

İç mimari eğitimi almak üzere Londra American College’a gitti. Sanata olan ilgileri doğrultusunda eğitimini yarıda bırakarak İstanbul’a döndü ve 1999 yılında 2005 yılına kadar yürüteceği Elturko Sanat Galerisi’ni kurdu. Çalışmalarında, genç sanatçıların hayâllerini gerçekleştirmelerine yönelik projelere öncelik verdi. Daha sonra, sivil toplum kuruluşlarındaki faaliyetlerine yoğunlaştı. Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi’nde yönetim kurulu üyeliği görevinde bulundu. Kurucu kurul üyesi olduğu Kerim Vakfı’nın Tasavvuf Araştırmaları alanında ulusal ve uluslararası girişim, sempozyum ve eğitim programlarına katıldı. Bu kuruluşlarda hala sürdürdüğü aktivitelerin yanı sıra, Nefes Yayınevi’nde editörlük faaliyetlerine ve Edebiyat Fakültesi’ndeki lisans eğitimine devam etmektedir. Zeynep Aslan; Cenan, Ahmed ve Server’in annesidir. Kendisini hayat karşısında daima öğrenci olarak görmektedir.

OGGUSTO
OGGUSTO Tüm Yazıları