preloader

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Yazı Boyutu:

Zamana yeni bir vurgu yapacak, satın almalara ve marka sadakatine yön verecek yeni dört tüketici trendine derinlemesine bakıyoruz.

Projeksiyonlar yakın geleceğe çevrilmişken öngörüler 2025 senesinde sektörlerde, toplumlarda ve gezegende sismik değişimler göreceğimiz yönünde. Yeni fiziksel ve dijital şehirlere seyahat ederken yerelin gücünü de unutmayacağız. Büyümenin kirli bir kelime olmadığını anlayacak, yenileyici finans ve iş ekosistemlerine odaklanacağız. Büyük Yeniden Yapılanma, bir adım ötemizde.

Büyük Yeniden Yapılanma’da Kimler Söz Sahibi Olacak?

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Büyük Yeniden Yapılanma’da söz sahibi olacak dört tüketici profiline (önce) kısaca göz atmak gerekirse…

Yeni Nihilistler: Kronik duygusal çalkantılar ve hayal kırıklıkları ile karşı karşıya kalan bu grup, anlamsız gibi görünen varoluşlarına yeni bir anlam bulacak ve nihilizmi iyimser bir alternatif olarak yeniden çerçevelendirecek. Yeni neslin umursamadığını düşünüyorsanız bir kez daha düşünün.

Strateji: Eşitlikçi olmak. İster modern kooperatiflere yatırım yapmak ister değerlere dayalı kullanıcı deneyimleri olsun, bu grup duygulara ve adalete dayalı konularda oldukça ısrarcı olacak.

İndirgemeciler: Bu grup, verimlilik ve stres azaltma görüntüsü altında ağları topluluklara takas edecek. Yalnızlıkla mücadele etmekte ve günlük gerçek yaşam etkileşimlerini yeniden inşa etmekte kararlı olan İndirgemeciler’in arzusu, yaşamlarını yeniden inşa etmek.

Strateji: Bilinçli kolaylık, pazar payı kazanacak. Etik hızlı ticaretin yükselmesinden ölü stokların yeniden canlandırılmasına, ağların yerini topluluklar alacak.

Zaman Tutucular: Bu grup için pandemi, zaman, yaş ve diğer gruplara bakış açılarıyla ilişkilerini kalıcı olarak değiştiren kültürel bir sıfırlamaya karşılık geliyor. İyi geçirilen zamanın günlük bir ritüel olması arzusuyla, parçacık kültürü karşısında toplanıyorlar.

Strateji: Zaman, para birimidir. Bu kuşaklararası kesim, başarının yeni verimlilik göstergelerine odaklanıyor; seyahat, boş zaman ve birliktelik.

Öncüler: Toplumsal engellerle mücadele ederken girişimciliği ve yeni yaşam biçimlerini deneyerek sınırlarda faaliyet gösterecek. Var olmanın, bağlantı kurmanın ve önemsenmenin ne anlama geldiğini yeniden tasarlarken fiziksel ve dijital alanın rolü ve amacı odak noktalarının merkezinde yer alacak.

Strateji: Esnek temas noktalarına odaklanma. Dijital ve fiziksel Web3 perakende yeniliklerinden hizmet-olarak-konut modellerine, bu grup talep üzerine yaşam bekliyor. Yakın gelecekte bunu sağladığınızdan emin olun.

Yakın Geleceğin Tüketici Duyarlılıkları

Diğer bir deyişle 2025’te kitlesel olması beklenen ve yeni tüketici profillerini belirleyecek eğilimler…

Ayrışma

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Tüketici Hassasiyeti

En basit haliyle ayrışma, bir kişinin düşüncelerinden, duygularından, anılarından veya kimlik duygusundan koptuğu zihinsel bir sürece işaret ediyor. Anlaşılması kolay olsa da ayrışma eylemi birçok şekilde ortaya çıkabiliyor; bir toplantı sırasında dalıp gitmek, internette sonsuza kadar gezinmek, toplu taşıma aracında olduğunuzu unutmak ve durağı kaçırmak gibi. “Özür dilerim, dalmışım,” artık tüm dünyada kabul gören bir ifade.

Büyük Ayrışma ise farklı; düzensiz bir duygudan ziyade günlük bir koruma olayını kapsıyor. Mental Health America, Covid-19’un ayrışmanın daha kolay ortaya çıkmasına neden olduğunu tespit etti. Covid sonrası ayrışmaya ilişkin henüz veri bulunmamakla birlikte yüksek stres ve anksiyetenin insanlarda ayrışmayı tetiklediği artık biliniyor.

Akademisyenler ve ruh sağlığı kuruluşları pandemiden bu yana ayrışmanın yükselişini incelerken bir yanda da ayrışmanın yükselişini çevrimiçi olmakla ilişkilendiren çok sayıda çalışma mevcut. Washington Üniversitesi tarafından 2022 senesinde yapılan bir araştırma, çoğu insanın sosyal medyadayken ayrışma haline girdiğini ortaya koyuyor.

Covid-19’den beri ayrışma ile ilgili yaşanan zorluk, zaman algısıyla oynamasından kaynaklanıyor. Şaşırtıcı bir şekilde, zaman ayrışmasının yaş grupları arasında birleştirici olduğu görülüyor; çünkü insanlar ne kadar uzun süre uzaklaştıklarını fark etmiyor. Dakikalar saatler gibi gelebiliyor ya da tam tersi. Çocuklar oyun oynarken ayrışıyor. Gençler sosyal medyada kendilerini kaybediyor. Yetişkinler genellikle araba kullanırken ayrışıyor.

Ayrışmadan çıktığınızda bazen şu hissi yaşıyorsunuz: “Buraya nasıl geldim?” Tıpkı sosyal medyada vakit geçiren insanların şunu fark etmesi gibi; “Nasıl yarım saat geçmiş olabilir? Sadece bir bildirim kontrol edecektim.”

Dijital Ayrışma

Çoklu kriz dönemleri öfke, hoşnutsuzluk ve genel bir keyifsizliğe neden oluyor ve bu da Büyük Ayrışma’yı körüklüyor. Pandemi çok sayıda ‘yüksek stresli, düşük ödüllü’ koşullar yarattı ve neredeyse üç senedir düşük ödülle yaşayan herkes kırılma noktasına biraz daha yaklaşıyor.

Bir diğer etken de, şüphesiz, toplumla olan bağlarımızın zayıflamış olması. Bazı bölgeler normale dönerken birçok insan hala sosyal etkileşimden ve birliktelikten yoksun. Kendimizi daha yalnız hissediyor olsak da, diğer yandan, birbirimize her zamankinden daha fazla bağlıyız. Temmuz 2022’de yapılan bir araştırma dünya çapında 5 milyardan fazla (dünya nüfusunun %63,1’i) internet kullanıcısı ve 4,7 milyar sosyal medya kullanıcısı olduğunu ortaya koyuyor.

Dijital ayrışma bir 21. yüzyıl fenomeni. Dikkat ekonomisi içinde hem dost hem düşman olarak kendini var ediyor. Kasvetli haberlere ara mı vermek istiyorsunuz? İşte kuyruğunu yakalamaya çalışan bir kedi. Beyinlerimiz biyolojik olarak bir tehdit algıladığında yeni bir bilgi aramaya yönelir. Bu nedenle diğerleri için dijital ayrışma, kronikleşen kötü haber bağımlılığına karşı bir tepki olarak yükseliyor. Ayrışmayı sadece kötü bir şey okumak yanlış; bu ikilemli duygu aynı zamanda rahatlama sağlayarak günlük soluklanma alanları açmamızı sağlıyor.

Kolektif Ayrışma

Ayrışma, geniş bir spektrumda yer alıyor; özellikle geçmiş travmaların bir sonucuysa ciddi bir hastalık olabiliyor, ancak birçok psikiyatrist ‘normal ayrışma’yı daha hafif bir günlük olay olarak kabul ediyor. 2025 için büyük değişim ne mi?

Ayrışmaya yönelik kültürel tepkiler artıyor. TikTok’ta Y ve Z kuşaklarının ayrışmayla başa çıkmasıyla alay eden 443,2 milyon içerik var. Pitchfork dergisi ayrışma müziğini, “modern varoluşun cehennemiyle seslerindeki donuk kopuklukla mücadele eden sanatçılar,” olarak tanımlıyor.

Dijital ayrışmanın en büyük ve hızlı büyüyen biçimleri, sanal gerçeklik (virtual reality, VR) ve çevrimiçi oyunlarda vücut buluyor. Birçok araştırmada ayrışma ile VR/oyun dünyaları arasında doğrudan bir ilişki olduğuna işaret ediliyor. Bir çalışmada ise birçok oyuncu için gerçek dünyadan kopma ve kendini oyuna tamamen kaptırma becerisinin, deneyimden keyif alma boyutunda kritik öneme sahip olduğu ortaya koyuluyor.

Kolektif ayrışma tartışma açık elbette. Bazıları sanal gerçeklik/oyun dünyalarıyla kronik etkileşimin, insanların sosyal becerilerden yoksun olduğu bir toplum yaratacağından endişe ediyor. Diğerleri ise bunların sosyal buluşmalar olduğuna ve faydalı olduklarına inanıyor. Bir yanda ise oyunlar terapi olarak kullanılıyor: ABD’deki klinik deneylerde Covid-19 beyin sisini hafifletmek için, Birleşik Krallık ve Çin’de demans ve alzheimer hastalığından muzdarip olanların tedavisi için kullanılıyor.

Ayrışmaya Karşı Tasarım

Sosyal medyaya dalmak da dahil olmak üzere, derin bir özümseme yoluyla andan kaçmaya çalışmak, doğal, yaygın ve faydalı bir şey olabilir. İnsanlar, bilinçli olarak tercih ettiklerinden daha fazla çevrimiçi zaman geçirdiklerinde hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Zira sosyal medya platformları, doğaları gereği, insanları sonsuz içerik akışıyla meşgul etmek üzere tasarlandı. Başka bir tasarım bu alışkanlıkla mücadele edebilir.

2019 senesinde yapılan bir araştırma, kullanıcıların çoğunun platformların 30 dakikalık sürekli kullanımda bir hatırlatma göndermesini tercih ettiğini ortaya koydu. Diğer bir araştırmada ise kategorilerin sonsuz kaydırma ile mücadelede iyi bir araç olduğunu gösteriyor. Zaman sınırı koyan ve sınırı aşmaları halinde kullanıcıları dışarıda bırakan Social Fever, Freedom gibi uygulamalar da var.

2025 senesinde teknolojinin ayrışmaya yardımcı olması olası. ABD merkezli Neurable’ın kulaklıkları, kullanıcılara odaklanmayı yeniden kazanmaları için ne zaman ara vermeleri gerektiğini söylüyor. Fransa merkezli Wisear, beyin aktivitesini kaydetmek için kulaklık elektrotları kullanıyor ve 2023’te piyasaya sürmeyi planlıyor.

Aylaklık

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Tüketici Hassasiyeti

Aylaklık ne zaman kötü bir kelime oldu? 2014 senesinde yapılan bir çalışmada, araştırmacılar insanları 6 ila 15 dakika boyunca hiçbir şey yapmadan bir odada yalnız bıraktı. Sonuçlar, pek çok kişinin boş kalmaya programlı olmadığını kanıtladı. Grup, acı verici elektrik şoku terapisi uygulamak da dahil olmak üzere, orada geçirdikleri zamanı meşgul edecek her türlü faaliyeti benimsemiş, acı çekmenin boş durmaktan daha arzu edilir olduğunu öne sürmüştü.

Tanım olarak aylaklık, tembellik anlamına geliyor. Bu da kötü şöhretine katkıda bulunuyor şüphesiz. Ancak aylaklık, yaratıcılık için bir katalizör olabilir. Refahımızı, sorun çözme becerilerimizi ve bakış açılarımızı şekillendirmek için gerekli olan aylaklık, 2025 senesine kadar ön plana çıkmış olacak. Aylaklığın bir sonucu olan ‘çok hayranlık’, düşünmeye olanak tanıyan psikolojik tepki olarak tanımlanıyor. Bunun aksine ‘zor hayranlık’, dikkati meşgul eden ve zihinsel dolaşımı sınırlayan televizyon izleme ile gerçekleşiyor. Araştırmalar, çok hayranlık duymanın aslında zor hayranlıktan daha onarıcı olduğunu yani üretim ve inovasyon söz konusu olduğunda aylaklığın iyi bir iş mantığı olduğunu ortaya koyuyor.

York Üniversitesi ve Kaliforniya Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yaratıcı buluşların %40’ı boş zamanlarda ortaya çıkıyor. Aylaklık illa kanepede uzanmak olarak düşünülmemeli; daha ziyade bulaşık yıkamak gibi monoton faaliyetler ve hatta arkadaşlarla vakit geçirmek gibi zihnin dinlenmesini sağlayan bir dizi tekrarlayıcı veya eğlence amaçlı görevi kapsayabiliyor. Esasen, beynimizin sorunlarla boğuşmadığı anlar, zihnimize yaratıcı bir şekilde özgürce genişleme yeteneği kazandırıyor.

Ayrılma Eğiliminin ve Gerekenden Daha Fazla Süre İşte Bulunma Durumunun Yükselişi

Koşuşturma kültürü norm haline geldikçe aylaklık on yıllar boyunca arka planda kaldı. Çalışanlar, uzun çalışma saatlerinin daha fazla başarı getirdiğine inandı ve bu da toksik iş yeri kültürünün yerleşik hale gelmesini sağladı. Hiçbir şey yapmamak utanç verici hale geldi.

Çalışanların tükenmiş olduğu bir sır değil -Dünya Sağlık Örgütü 2019’da tükenmişliği klinik bir sendrom olarak tanımladı. 2022 senesinde Microso tarafından 11 ülkede 20.000 kişi üzerinde yapılan bir araştırma, çalışanların %50’sinin ve yöneticilerin %53’ünün tükenmiş hissettiğini ortaya koyuyor. Asya’da her 3 çalışandan biri tükenmişlik yaşıyor. Kadınlar ve ön saflarda çalışanlar tükenmişlikten daha fazla etkileniyor.

Ayrılma eğilimi, leavism, iş yeri kaygısının en son versiyonu ve Birleşik Krallık’taki şirketlerin %67’sini etkilemiş durumda. Ayrılma eğilimi, çalışanların normal çalışma saatleri içinde bitiremedikleri işleri yapmak için yıllık izin kullanmalarına karşılık geliyor. Tükenmişlik nedeniyle Amerika’da ayrılmacılık artarken Birleşik Krallık’ta gerekenden daha fazla süre işte bulunma durumu, presenteeism, 2010’dan bu yana 3 kat arttı ve 2021’de insanların %86’sı iş yerlerinde bunu gözlemledi.

Bir zamanlar ‘hasta olduğu halde iş gelmek’ olarak tanımlanan presenteesim kavramı, ofis içinde inanılmaz uzun saatler çalışanlara, yıllık izin sırasında çalışanlara ve e-postalara her saat yanıt verenlere kadar evrildi. Kavram ile iş yerlerinde aşırı işlevsellik sağlanıyor; çalışanlar verimliliği ve üretkenliği en üst düzeye çıkarıyor ve ekstra iş için ilk el kaldıranlar oluyor. Aşırı işlevsel çalışanların çoğu, kendi ruh sağlıkları pahasına ekiplerine/departmanlarına yardımcı olmaya çalışıyor. Daha da önemlisi, bu aşırı işlevsel kişiler çalıştıkları ekibe zarar verebiliyor; zira günlük işlerini yapan diğer çalışanların başarısı yetersiz görülebiliyor.

Boş Zamanları Geri Kazanmak

2024’te pandeminin bazı insanlara durma, düşünme ve dinlenme konusunda nasıl ilham verdiğini, işle ilgili yeni öncelikleri, istekleri ve yaşam tarzı seçimlerini nasıl güçlendirdiklerini göreceğiz. Zira üretkenlik takıntılı toplumu protesto için ortaya çıkan Büyük İstifa ile birlikte dört günlük çalışma haftası çağrıları sonuç vermeye başladı bile. 2025’e geldiğimizde bu aşırı duyarlılık ivme kazanacak, tüketicilerin zihinleri aylaklığı bir çözüm olarak görmeye başlayacak ve aylaklık, rahatsız edici bir şey olmaktan çıkıp gerekli bir şey haline gelecek.

En büyük engel ne mi? Çoğu insanın nasıl hiçbir şey yapmayacağını bilmemesi. Birçok insan için yapılabilecek çok şey varken hiçbir şey yapmamak suçluluk duygusuna yol açıyor. Sarkastik bir TikTok videosunda popüler içerik üreticisi Rama şöyle diyor: “Şimdi, üretkenliğimin refahımdan daha önemli olduğu bir toplumda yaşıyorum ve bu yüzden her zaman depresif ve endişeliyim. Gülümsüyorum ama derinden yaralıyım. Üç işte çalışıyorum ve hala yeterince iş yapmadığımı hissediyorum.

Bu durum, zaman sıkışmasının, yani zamanın düşünülenden daha hızlı geçtiğine dair bilişsel etkinin, artmasıyla birlikte pandemi sırasında giderek daha fazla kanıtlandı ve çalışanlar üzerinde verimliliği en üst düzeye çıkarmak adına daha fazla baskıya neden oldu. Pandemi, iş ve boş zaman arasındaki sınırları bulanıklaştırarak daha uzun çalışma günlerine ve daha uzun gecelere yol açtı. Küresel olarak insanların %40’ı uyku sorunlarını yaşadığını bildirdi ve birçoğu, iş günü boyunca kaybedilen zamanı geri kazanmak için daha geç saatlere kadar ayakta kaldıkları için ‘yatma zamanı intikamı ertelemesi’ yaşadı. Çalışanlar, daha fazla yaratıcılık ve daha az tükenmişliğe yol açabilecek hiçbir şey yapmamayı benimsemek yerine, üretkenliği en üst düzeye çıkaran çalışmayı tercih etti.

Yumuşak bir protesto olarak aylaklık

Sosyal medyada pek çok yaratıcı yeni bir kulvar benimsedi: anti-kapitalizm. Z kuşağından yetişkin terapistlere pek çok yaratıcı, başarı peşinde koşmanın yarattığı ruh sağlığı sorunları hakkında yorum yapıyor. Milyar dolarlık bir yatırım şirketinin CEO’su olan Andrew Formica, 2022 senesinde ‘hiçbir şey yapmamak’ için işinden ayrılmayı tercih ettiğinde aylaklığın bu versiyonu bir ayrıcalık olarak görüldü ve tepki çekti. Zira çoğu çalışan hayatta kalmak için paraya ihtiyaç duyduğundan işini bırakamıyor. 2025 senesinde insanlar iş ve boş zaman arasında daha sağlıklı bir denge kurmayı benimseyecek ve aylaklık, kronik tükenmişliğin yüksek stresli gerçekliğine karşı bir protesto haline gelecek.

İş yeri normlarını yeni nesil çalışanlar yazacak. 2025’te insanların toksik koşuşturma kültürüne karşı çıkarken ve aylaklığı benimserken bir yandan zamanlarını geri kazanmanın yollarını aradıklarını göreceğiz. Radikal sadeleşme, bunun ortaya çıkmasının bir yolu olarak görülüyor. Virginia Üniversitesi profesörlerinden Leidy Klotz, boş zamanı değerlendirmek için insanların kalabalık programlardan vazgeçip daha yavaş bir program tercih etmeleri ve/veya günlük programlarına aciliyetten uzak beyaz bir alan eklemeleri gibi şeyler yaparak hayatlarından karmaşıklığı çıkarmaları gerektiğini söylüyor.

Ayrıca, aylaklık çeşitli şekillerde hayat bulabilir; insanlara zihinsel olmayan ritüelistik bir faaliyette bulunma, doğayı kucaklama veya dinlenme ve yeniden şarj olma konusunda ilham verebilir. Kişisel aylaklık yalnızlık içinde elde edilebilirken yurttaşlık bilincine dayalı aylaklık ise başkalarıyla ve çevreyle etkileşim rolünü ifade ediyor. Bu tür bir aylaklık, 2025 senesine geldiğimizde daha ilerici ve eşitlikçi bir toplumun kapısını aralayabilir.

Radikal Kabullenme

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Tüketici Hassasiyeti

Kabul edelim, son birkaç yıldır pek çok insan kendini sürekli bir savaşla veya tehditle karşı karşıyaymış gibi hissediyor. Tarihçiler muhtemelen 21. yüzyılın başlangıcını çoklu kriz dönemi olarak tanımlayacak; zira bu krizlerin ruh halimiz üzerindeki etkileri yadsınamayacak denli büyük. Gallup’un 122 ülkedeki yetişkinlerle yaptığı ‘2021 Olumsuz Deneyim Endeksi’ne göre küresel mutsuzluk artıyor ve zaten şiddetli olan olumsuz duyguların artmaya devam ettiğini gösteriyor.

Toplum kronik kaosla farklı şekillerde başa çıkıyor: ilgisizlik, ayrışma ve hissizleşme. Araştırmalar, bunalmış ve tükenmiş hissettiğimizde bu duyguların psikolojik bir savunma mekanizması haline geldiğini gösteriyor. 2025 senesinin radikal kabullenme yeni bir memnuniyet, tatmin ve huzur çağını başlatacağı öngörülüyor.

Radikal kabullenme nedir? 1993 senesinde psikolog Marsha Linehan tarafından literatüre kazandırılan radikal kabullenme, zor durumları ve duyguları kabul ederken kişinin bunları değiştirme gücüne sahip olmayabileceğini de tamamen kabullenmesi anlamına geliyor. Bir sorunla uğraşmak, ondan kaçınmak ya da onu takıntı haline getirmek yerine radikal kabullenme, zor zamanlardan geçerken daha anlamlı bir deneyim yaşamayı kritik görüyor. Gerçekleri ve kusurları kabul etmenin insanları hoşnutluğa doğru yönlendireceği ve sıkıntıdan uzaklaştırabileceği savunuluyor.

Peki radikal kabullenme ne değildir? Durumu ya da travmayı onaylamak ya da yatıştırmak değildir. Vazgeçmek değildir. Kabullenme, kayıtsızlık anlamına gelmez. Pratik, yardımcı olmayan duyguları serbest bırakır ve sorunları çözmek, değişim için plan yapmak ve zihinsel ve fiziksel olarak iyileşmek için berraklık sağlar. 2019 senesinde yapılan bir meta-analitik inceleme, radikal kabullenmeyi uygulayan kanser hastalarının içinde bulundukları durumla yaşarken daha az psikolojik sıkıntı yaşadıklarını gösteriyor.

Bu 2025 için neden kritik? Belirsizlikle geçen senelerin ardından insanlar duygusal ağırlık altında ezilmekten yoruldular ve hazzı kucaklamaya, amacı zevkle karıştırmaya ve sağlıklı yaşamın aklanmasına karşı mücadele etmeye hazırlar.

Zevk Alamama Etkisi

Çoğu insan hayatının bir noktasında, eskinden kendisini heyecanlandıran şeylere olan ilgisini kaybeder. Ancak zevk alamama bu kaybı en uçlara kadar götürür; müzik, yemek ve sohbet gibi bir zamanlar heyecan uyandıran şeylerden keyif almak imkansız hale gelir. Beynin ödül merkezi artık çözülmüştür.

İlk araştırmalar, zevk alamamanın 2020’den bu yana arttığını ve dalgalanma etkilerinin ortaya çıktığını gösteriyor. Tüketici neofobisi -yani yeni bir şey deneme korkusu- yiyecek, içecek ve seyahat sektörlerini etkiliyor. Yalnızlık salgını ile sosyal geziler azaldı ve sağlık sorunları arttı. AARP ve sigorta şirketi Cigna tarafından yapılan araştırmalara göre sosyal izolasyon ve yalnızlık, ABD Medicare harcamalarında 6,7 milyar dolarlık ek bir artışla ilişkilendiriliyor ve işverenlere stresle ilgili devamsızlıkta yıllık 154 milyar dolardan fazlasına mal oluyor.

Beynimizin haz merkezi (nucleus accumbens), sinir ileticiler ve dopamin seviyeleri zevk alamama ile ilişkili olarak araştırılıyor; ancak ne olan bir şey var: zevk alamamaktan muzdarip çoğu insan bunalmış ve/veya depresyonda hissediyor.

Şu anda zevk alamama ile ilgili bir tedavi bulunmuyor. Davranış terapisi ve radikal kabullenme denemeleri iyileşme belirtileri gösterse de tıp endüstrisi en etkili -ve tartışmalı- tedavinin ketamin tedavisi olduğunu söylüyor. 2014 senesinde yapılan bir çalışmada, “ketaminin zevk alamama seviyelerini hızla düşürdüğü,” tespit edildi. Bu azalma 40 dakika içinde gerçekleştir ve tek bir enjeksiyonun ardından etkisi 14 güne kadar sürdü.

Bilinçli Hazcılık

Elbette bilinçli altkültürler ortaya çıkacak. İnsanlar kriz yorgunluğu ile baş etmeye devam ettikçe bilinçli altkültürler çaresizlik duygusunu aktivizme ve hatta hedonizme kanalize etmek için bir çıkış noktası sunacak. WGSN Insight’ın yaptığı bir ankette, her yaştan katılımcının %57,3’ü bunalmış hissettiğini, %13,6’sı ise hayat pahalılığı krizi karşısında hissizleştiğini söyledi. Bu durum, felaket tellallığı ve 24 saatlik haber akışlarının acımasızlığıyla birleştiğinde insanlarda hiçbir şeyin gerçekten önemi olmadığı hissi uyandırıyor.

Ayrışmanın panzehiri olarak bilinçli hazcılık yükseliyor. Sorumlulukla karışık keyif. Singapur’da bitki bazlı bir bar olan Analogue’da barmenler kokteylleri geri dönüştürülmüş malzemeler ve iklime uyarlanmış gıdalarla hazırlıyor, iç mekanın unsurları geri dönüştürülmüş okyanus plastiğinden ve miselyumdan elde ediliyor. Ukrayna’da gençlik örgütü Repair Together, DJ’lerin tekno müzik çaldığı ve gönüllülerin Rus işgalinden kurtarılan şehir ve kasabaları restore etmek için birlikte çalıştığı ‘temizlik partileri’ organize ediyor. Yeniden kullanılabilir bardaklar ve atık ayrıştırma istasyonları ile Lollapalooza Hindistan, 2023’te ülkenin ilk ‘sıfır çöp’ festivali olmaya hazırlanıyor.

Gece hayatı topluluk, şifa ve dansı içerecek şekilde gelişecek. Londra’da MISERY, gece hayatı, dans partileri ve terapi arasındaki uçurumu kapatıyor ve atölye çalışmaları, rehberli meditasyon ve bitki toplama yürüyüşleri düzenliyor.

Radikal Kabulleniş Estetikleri

Radikal kabullenme aynı zamanda mükemmeliyetçilikle ve küresel güzellik, sağlık ve stil standartlarıyla mücadeleye de odaklanıyor. 2025’e geldiğimizde sağlıklı yaşam-aklama (wellness-washing) ya da sağlıklı yaşam trendlerini kullanarak karmaşık ruh sağlığı sorunları için hızlı çözümler ya da tedaviler vadetmenin modası geçmiş olacak. Dolayısıyla markalar, ruh sağlığı ile alakalı konuşmalara nasıl yaklaştıklarına dikkat edecekler. Alman ruh sağlığı yardım kuruluşu Deutsche Depressionsliga, sağlıklı yaşam markalarının depresyona karşı panzehir olarak lüks ürünler, inzivalar ve tedaviler satmasına tepki olarak, ‘Depresyon Bir Pazarlama Aracı Değildir’ başlıklı bir kampanya başlattı.

2025 senesinde radikal kabullenme, mükemmellik arayışına karşı bir tepki olarak daha anti-estetik bir isyana dönüşecek. Bu seyri görmek için anti-sağlıklı yaşam ve #antiperfectionist hareketlerinin yükselişine bakılabilir. Oxford Dictionaries 2022 Kelimesi olarak seçilen ‘goblin modu’na (goblin mode) bakılabilir. Mükemmelliğin reddini ifade eden bu kelime, “tipik olarak sosyal normları veya beklentileri reddeden, müdanasızca kendine düşkün, tembel, pasaklı veya açgözlü,” olarak tanımlanıyor. TikTok’ta bu kavrama bağlı 20 milyon görüntülenme var. Kültürel teorisyen Matt Klein, ortaya çıkan bu fenomeni ‘nihilistik aşırılık’ ya da ‘işleri daha aşırı bir sonuca götüren kasıtlı ve amaçı bir boş ver zihniyeti’ olarak adlandırıyor; sadece sağlıklı yaşama karşı bir denge olarak değil, daha ziyade kasıtlı, kaotik, vahşi bir yaşam tarzı seçimi olarak.

Neo-Alturizm

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Tüketici Hassasiyeti

Taylor Swift’in şarkı sözlerinden (Gizli narsisizmimi duydun mu, fedakarlık kılığına giriyorum?, Did you hear my covert narcissism, I disguise as altruism?) Sam Bankman-Fried’ın milyarlar çaldığı iddia edilen çarpıcı fedakarlık dolandırıcılığıyla alakalı küresel manşetlere, fedakarlık kötü bir şekilde ele alınıyor. Sanki toplum onun üzerindeki kontrolünü kaybetmiş gibi…

2025 senesi neo-alturizmin yükselişine işaret edecek. Bu kavramın kökleri saf alturizme (hiçbir fayda görmeyeceğini bilerek birine yardım etmek, diğerkamlık) dayanıyor; ancak empatik sevinç (bir kişinin başka bir kişinin rahatladığını gördüğünde hissettiği bir duygu) ekleniyor. Bu, daha az sosyal medya övünmesi ve daha fazla sosyal yatırım içeren bir diğerkamlık.

Neden neo-alturizm 2025’e kadar kitleselleşecek? Şu anda güven durgunluğu kritik seviyelerde. Edelman Güven Barometresi’ne göre, güvensizlik artık toplumun varsayılan bir duygusu. OECD’nin 2021 senesinde kamu kurumlarına güven üzerine yaptığı bir araştırma da benzer sonuçları ortaya koyuyor: Dünya genelinde her 10 kişiden yalnızca 4’ü devletine güveniyor. Güvensizliğin yüksek düzeyde olduğu ülkeler arasında Avustralya, Kolombiya, Avusturya, İngiltere ve Fransa yer alıyor. Azalan sadece insanların hükümetlere olan güveni değil; özellikle ABD, Latin Amerika ve Karayipler’de sosyal güven (yerel halk ve topluluklara olan güven) de azalıyor. Bu düşüşün pek çok nedeni var; siyasi kutuplaşma, yolsuzluk ve ufukta beliren durgunluk nedeniyle ekonomik istikrarsızlık.

Ancak durgunluk ne kadar uzun sürerse halk arasında kişilerarası güvenin o kadar artıyor olması, durgunluğun kara bulutları arasında tarihsel bir umut ışığı olarak beliriyor. Durgunluk kaynaklı bu güven artışları Latin Amerika ülkelerinde daha belirgin. Araştırmayı yürüten Georgia State Üniversitesi’nden Elizabeth Searing’in anket verilerine göre, 10 Latin Amerika ülkesi için, “durgunluğun devam ettiği her bir yıl için -diğer her şey sabit tutulduğunda- insanların ‘çoğu insana güvenebileceğini’ kabul etme olasılığı %9,03 oranında artıyor.”

Kişisel-bakım yerine diğer-bakım

2020’den beri kişisel bakımın yükselişine tanıklık ediyoruz. Kişisel bakım ürünlerine yönelik Google aramaları 2017’den bu yana %250 arttı. Kişisel bakıma yönelik ruh sağlığı uygulamaları 2022’de 500 milyon dolarlık satış rakamına ulaştı. 2021’de 16,8 milyar olan kişisel bakımla ilgili küresel TikTok görüntülenme sayısı şu anda 40 milyarın üzerinde. Birçok insan kişisel bakımın gerçekte ne olduğunu unuttu ve sağlık, mutluluk ve iyileştirme takıntısı olan ve insanların kendilerini daha kötü hissetmelerine neden olan wellness sendromuna kapıldı. Diğer-bakım, kişisel bakımın tam tersi. Başkalarına sağlayabileceğimiz olumlu etkilere odaklanıyor ve giderek ivme kazanıyor.

Psychological Bullentin tarafından yapılan yeni meta-analiz, başkalarına yardım etmenin kişisel bakımın nihai şekli olabileceğini gösteriyor. 200.000’den fazla katılımcının yer aldığı 200 küresel araştırmayı inceleyen çalışma, fedakarlık, merhamet ve nezaket gibi toplum yanlısı davranışlara sahip kişilerin zihinsel ve fiziksel sağlıklarının daha iyi olduğunu ortaya koyuyor. Daha fazla motivasyona mı ihtiyacınız var? Nazik insanlar %23 daha az kortizol (stres hormonu) salgılıyor ve ortalama nüfusa göre iki kat daha yavaş yaşlanıyor. Gönüllü olan insanlar daha az ağrı ve acı çekme eğilimindeler ve erken ölme olasılıkları %44 daha düşük.

Sağlıklı yaşam sendromuyla mücadelenin anahtarı kişisel bakım ve diğerlerinin bakımı arasında bir denge kurmaktan geçiyor. Diğer-bakım, büyük kolektif jestlerden kişisel yardım etme alışkanlıklarına kadar uzanıyor ve bu da ‘yardımsever-kafası’nı (helper’s-high) doğuruyor. Bu dopamin artışı, kişisel bakımın daha iyi sonuçlar vermesini sağlıyor -gerçek bir kazan-kazan.

Yeni Doğrudan-Tüketiciye

Neo-alturizm, tanımı gereği, halkın takdirinin ya da sosyal medyada övünme payesinin olmadığı aktivizme dayanıyor. 2025 senesinde aktivistlerin, hizmetleri karşılığında toplum üzerinde doğrudan ve olumlu bir etki yaratmaktan başka bir beklentileri olmayacak.

Kavramı erken benimseyenler de var. Otomobillerden kaynaklı yaya ölümlerinin 2021’de son 40 yılın en yüksek seviyeye ulaştığı ABD’de vatandaşlar Seattle, Portland ve Austin gibi şehirlerde yaya geçitlerini gerilla olarak boyamaya başladı. Endişeli vatandaşlar, yerel yönetimlere senelerdir yaya geçidi talebinde bulunduklarını ve bu talebin bürokrasi tarafından engellendiğini belirtti.

Brezilya’da São Paulo’nun ikinci büyük gecekondu mahallesi olan Paraisopolis sakinleri, ev adreslerinin olmaması, harita konumlarının kafa karıştırıcı olması ve güvenlik endişeleri gibi faktörler nedeniyle eve teslimatta zorluk çekiyordu. Yerel sakinler bu soruna bir çözüm bulmak için mücadele etti ve bu mücadelenin sonucunda Paraisopolis sakinlerine paketlerini teslim etmek üzere çevrimiçi perakendecilerle birlikte çalışan bir teslimat sistemi olan Favela Brasil Xpress kuruldu. Favela Brasil Xpress sadece istihdam yaratmakla kalmadı aynı zamanda bölge sakinlerinin daha fazla alışveriş ve fiyat seçeneğine erişimini sağladı.

Yeni bir topluluk girişimi olmada da bisiklet otobüsleri Avrupa’da ivme kazanıyor. Barselona’nın bisiklet otobüsü ya da yerel adıyla bicibus, yüzlerce çocuğun yerel sokaklarda konvoy halinde okula güvenli bir şekilde bisikletle gitmesini sağlıyor. Yerel belediye meclisi tarafından desteklenen ve vatandaşların öncülük ettiği proje, Mart 2021’de tek bir güzergahla başladı ve 2022’ye kadar 15 noktaya yayıldı. İskoçya’nın Glasgow kendi ve Oregon’un Portland kendi de 2022 senesinde okul bisikleti otobüslerini hizmete soktu.

Bakım Köyleri

Bakım ekonomisi küresel olarak genişlemeye devam edecek. 2025 senesinde yeni bakım ekosistemleri beceri eğitimi, eğitim, ulaşım, gençlik çalışamaları ve daha fazlasını içeren yeni sosyal altyapı biçimlerini yönlendirecek. Birleşik Krallık, Galler’deki Arts Factory örneğinde olduğu gibi. Yerel grup, otizmli ve öğrenme güçlüğü çeken kişilerin yeteneklerini kullanarak topluluk projelerini (gıda bahçeleri, çocuk bakımı, danışmanlık hizmetleri ile sağlık ve esenlik etkinlikleri) kısmen kendi bünyesindeki bir grafik tasarım işi ve Amazon’da ikinci el kitap işi aracılığıyla finanse ediyor.

Bazı bakım köyleri toplulukları gelecek nesiller için canlı tutmaya bazıları da yaşlanan toplumları korumaya odaklanıyor. ABD’de AARP, AgeTech Collaborative’i ‘yenilikçilerin büyük yeni fikirler üretmesine ve 50 yaş ve üzerindekilerin yön verdiği 8,3 trilyon dolarlık bir ekonomiye gelişen ürünler göndermesine’ yardımcı olacak bir platform olarak başlattı.

Kaliforniya Köy Hareketi, yaşlanma yanlısı köyler aracılığıyla ‘yaşlanma deneyiminde devrim yaratma’ misyonuna sahip. Bu küçük topluluklar, sosyal etkinliklerden (sörften dans partilerine) evde bilişsel ve fiziksel bakıma kadar her şeyi içeriyor ve tek başına yaşayan yaşlıların bakım evlerine yerleştirilmesi oranını azaltıyor.

Peki ya 65 yaş üstü için şehirler? Futures mimarı Ara Gonzalez, desteğe ihtiyaç duyanlar için İspanya’nın nüfusu azalmış şehirlerinde konsept bakım köyleri tasarladı. Planlar, yeni nesil emeklilik şehirleri yaratmak için kolayca haritalandırılabilir.

2025 Tüketici Profilleri

Yeni Nihilistler

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Nihilizm, özü itibariyle, amaç ve değerlerin reddedilmesi ve hiçbir şeyin gerçekten önemli olmadığı fikrine olan inanç, olarak tanımlanır. Bu da Y ve Z kuşaklarını, içinde yetiştikleri üretkenlik takıntılı ve hedef odaklı kültürü sorgulamaya iter. 10 ülkeye yayılmış 16-25 arası 1000 kişi arasında yapılan bir araştırma, katılımcıların %56’sının bu çoklu kriz çağında insanlığın sonunun geldiğine inandığını ortaya koyuyor.

Yeni Nihilistle, Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Raporu’nda da belirtildiği üzere, hayatta bir kez yaşanan iki krizle mücadelenin zincirleme duygusal etkilerinin bir sonucu olarak hayal kırıklığı yaşıyor. Birleşik Krallık’ta 16-25 yaş arası gençlerin %23’ü pandeminden duygusal olarak ‘asla kurtulamayacaklarını’ söyledi. Gündemin ilk sıralarında iklim de yer alıyor ve iklim nihilizminin yeni bir kolu ortaya çıkıyor: ABD’li Z kuşağının %30’u ve Kanadalı Z kuşağının %25’i, birçok çevre sorunu hakkında fark yaratmak için çok geç kalındığını söylüyor. Bu duyguların çoğu, küresel siyasi liderlik konusundaki hayal kırıklığından kaynaklanıyor. Cambridge Üniversitesi’nin araştırması, 18-34 yaş grubunun demokrasiden duyulan memnuniyetteki düşüşe en büyük katkıda bulunan grup olduğunu ve birçok genç nihilistin meseleleri kendi ellerine almaya ittiğini ortaya koyuyor. London School of Economics de küresel bir sağlık krizine maruz kalan 18-25 yaş arası gençlerin kriz sonrasında hükümetlere karşı kalıcı olumsuz düşüncelere sahip olma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu öne sürüyor.

Ezcümle, Yeni Nihilistler miras aldıkları dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlardan bunalmış durumlar; ancak hayatı anlamsız gördükleri için kaybedecek bir şeyleri olmadığından harekete geçmeye mecburlar. Bu grup, mevcut sistemlerden bıkmış ve kimsenin onları kurtarmaya gelmeyeceği gerçeğiyle başa çıkmak için nihilizmi seçenler. Bu yüzden kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar.

İyimser Nihilizm

Nihilizm kayıtsızlıkla eş anlamlı olsa da Yeni Nihilistler bu kavramı yeni bir bağlama oturtuyor. Avustralya merkezli yazar ve araştırmacı Wendy Syfret, nihilizmin alternatif amaç, eylem ve mutluluk biçimleri için bir fırlatma rampası olabileceği görüşünde. 2021 senesinde yazdığı Güneşli Nihilist (The Sunny Nihilist) kitabına Anlamsız Bir Hayat Sizi Nasıl Gerçekten Mutlu Edebilir (How a Meaningless Life Can Make You Truly Happy) ismini vermesi bu yüzden.

Benzer şekilde, iyimser nihilizm de hayatın anlamsız olduğu için olduğu için olasılıkların nihai olarak sınırsız olduğu fikrine odaklanan bir kavram. Anlamdan yoksun bir yaşamda sunulan özgürlüğü kabul etmekle ilgili. Ve bu özgürlük mevcut pasif normdan evrilecek gibi görünüyor.

2022’deki sessiz bırakma (quiet quitting) hareketi, kronik strese karşı doğal bir tepki olan ‘varsayılan pasifliğin’ bir sonucuydu. İşleri tarafından motive edilmeyen, toplum tarafından cesareti kırılan ve fakat işi bırakacak maddi özgürlüğe sahip olmayan çalışanlar, pasif bir şekilde hayatta kaldılar. Ancak 2025’te Yeni Nihilistler iyimser nihilizmi benimseyecek ve amaç yerine tutkuya öncelik verecek. TikTok’ta şimdiden bu kavramla alakalı 80 milyondan fazla video izlendi. Yeni Nihilistler zamanlarını ve enerjilerini geri kazanacak ve acelecilik, üretkenlik ya da başarı gibi toplumsal yükler olmadan istedikleri gibi harcayacaklar.

İyimser nihilizm toksik pozitifliğin anti-tezi olsa da trajik bir iyimserlik anlamına gelmiyor. Geleneksel başarı göstergelerini yapısöküme uğratmak ve bireyleri anlamsız bir dünyayı kucaklamaları ve sosyal normların etkisinden uzak, alternatif ve bireyselleştirilmiş bir mutluluk ve amaç yolu geliştirmeleri için güçlendirmekle alakalı. Bu eğilim, 2025 senesine kadar büyüyecek olan umut serseriliği (hopepunk) felsefesi ile de benzerlik gösteriyor. Umut serseriliği, “anlamsız dünyayı kutlayan edebi ve sanatsal bir hareket,” olarak tanımlanıyor. Zorluklar karşısında olumlu amaçlar peşinde koşmak. Bu, isyan ruhunu korumak, ama daha fazla önemsemek, nezaketi kucaklamak ve daha iyi bir dünya talep etmekle alakalı.

Yeni Nesil Siyasi Güç

Yeni Nihilistler politik güç kazanıyor. Birçoğu yeni üniversite mezunu olmasına rağmen yaşlanan bir neslin siyasi makamlara gelmesiyle küresel olarak ani ve köklü bir değişime tanık oluyoruz. Şili’de 36 yaşındaki Y kuşağından Gabriel Boric 2022’de devlet başkanı seçilirken ABD’de 25 yaşındaki Joe Vogel ve Jeffrie Long Jr. Maryland Genel Meclisi’ne seçildi ve yine 25 yaşındaki Maxwell Forest ülkenin ilk Z kuşağı kongre üyesi oldu. Güney Koreli kanun yapıcılar siyasi görevler için asgari yaş sınırını 25’ten 18’e indirirken 2022 seçimlerinde 40 yaşın altında rekor sayıda kişi aday oldu -2028’de 238 olan aday sayısı 416’ya yükseldi- ve aralarında ülke tarihinin en genç seçim galibi olan 19 yaşındaki Noh Seo-Jin’in de bulunduğu 24 yaşın altındaki 11 aday seçimleri kazandı.

Farklı coğrafyalarda da daha fazla gencin oy kullanmayı tercih ettiğini görüyoruz: Brezilya’da 2022 seçimlerinde gençlerin seçmen kaydı 2018’e kıyasla %47 arttı ve seçimler muhafazakar Bolsonaro’nun görevini solcu Lula’ya devretmesiyle sonuçlandı. ABD’de 2022 ara seçimlerin 18-29 yaş arası nüfus arasında son 30 yılın en yüksek ikinci katılım oranına sahne oldu.

Bazı bölgeler için sandık yerine protestolar seslerini duyurmak için bir araç. İran’da 1980’lerde doğanlar (daheye shast) ve 2000’lerde doğanlar (daheye hashtad) 87 milyonluk bir nüfusa sahip ve nüfusun %60’ını oluşturuyor. Bu kuşaklar, Tahran’da ahlak polisi tarafından gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümünün protesto edilmesinin arkasındaki güçtü.

Onarıcı Kapitalizm

Dünya genelinde genç ilericiler, varsayılan sistem olarak kapitalizme karşı çıkıyor. Birleşik Krallık’ta 16-34 yaş arası gençlerin %67’si sosyalist bir ekonomide yaşamak isterken %80’i konut krizinden kapitalizmin sorumlu olduğuna inanıyor ve %75’i iklim değişikliği ile kapitalizmin birbirine bağlı olduğunu düşünüyor. Emeğin getirdiği yüklerden bunalan bu gruptaki insanlar (Amerikalıların %45’i artık çalışmak istemiyor) kendi değerleriyle uyumlu alternatif sistemler arıyor.

2015 senesinde ekonomist John Fullerton tarafından ortaya atılan onarıcı kapitalizm, sömürmek ve çıkarmak yerine restore eden ve yeniden üreten bir ekonomik sistem. Onarıcı kapitalizm aynı zamanda sosyal ve finansal eşitsizlikleri de göz önünde bulundurarak zenginliği topluluklara geri kazandırmakla ilgili olan onarıcı finansı ortaya çıkarıyor. Bu kavram, anti-kapitalist yatırımcılığa benzetiliyor ve servetin en tepedeki %1’lik kesim yerine kitleler arasında yayılmasına odaklanıyor.

Kendini ‘anti-kapitalist varlık yönetim firması’ olarak tanımlayan Chordata Capital, servet biriktirmek yerine servetin yeniden dağıtılması konusunda müşterilerine destek olmayı taahhüt ediyor. Müşterilerinin fonlarını Wall Street’ten uzaklaştırıp ırksal ve ekonomik adalet girişimlerine yönlendirmelerine yardımcı oluyor.

Z kuşağı iş gücüne katıldıkça değer odaklı yatırımlarda bir artış görülmesi bekleniyor. 2025 senesine gelindiğinde onarıcı kapitalizmin merkezi olmayan özerk kuruluşların ortaya çıkmasına yol açması bekleniyor. Bu kuruluşlar bireyleri şeffaf bir yolla topluma doğrudan fayda sağlayan projelere yatırım yapmaları için güçlendirmeyi önceliyor.

İndirgemeciler

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Hayatlarımızın dış kaynak kullanımı kaygan bir zeminde ilerliyor. Market alışverişi, postaneye gitmek ya da çocuğun okul projesi için eksik bir parçayı almak gibi küçük şeyleri oturduğumuz yerden halletmenin rahatlığı, yoğun programlarımızda bize zaman kazandırıyor. Kazanılan bu zaman, çoğu kişi tarafından genellikle sürekli büyüyen yapılacaklar listesindeki diğer görevlerle dolduruluyor.

İndirgemeciler, rahatlık kültürünü kırmaya çalışıyor ve ağlardan çok topluluklara güveniyor. Neden şimdi? Çünkü bu gruptaki pek çok kişi için platformlarla olan etkileşimleri insanlarla olan etkileşimlerinin önüne geçmiş durumda.

Twitter’ın kurucu ortaklarınan Evan Williams’ın sözünü anımsayın: “Kolaylık her şeye karar veriyor.” Çoğu ülkede kolaylık yani kişisel işleri daha verimli ve daha kolay yapma yolları, hayatlarımızı ve ekonomilerimizi şekillendiren etkili bir güç olarak ortaya çıktı. Birçok bölgede hizmet beklentilerimiz azaldı. Ertesi gün kargodan aynı gün hatta bir saatte teslimata geçtik. Yeni yayıncılık, reklamları ve haftalık televizyon bölümü bekleme gerilimini ortadan kaldırdı. Müzik ve kitap platformları, yeni çıkan kitaplar için sıraya girme zorunluluğunu ortadan kaldırdı.

Birçokları için sabırsızlık kritik seviyelere ulaştı. OnePoll tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Birleşik Krallık’taki katılımcıların %75’i sabırsızlıklarının akıllı telefonlar ve isteğe bağlı TV’ler gibi dijital teknolojilere artan bağımlılıklarıyla doğrudan ilişkili olduğuna inanıyor. Ağustos 2021’de Google, ‘şimdi aç’ ve ‘yakınımdaki’ mobil aramalarında bir önceki yıla göre %200’lük küresel bir artış olduğunu açıkladı.

Bu grup için insani bir maliyet de söz konusu; zira esnek ekonomi, tüketicilere kolaylık sunarken düşük ücretle aşırı iş yükü ile çalışanlara dayanıyor. Araştırmalar, e-ticaret teslimatlarını daha yüksek karbon emisyonu seviyeleri ile ilişkilendiriyor. Kolaylık için verilen savaş aynı zamanda sektörde hakimiyet için verilen bir savaşa dönüşüyor; büyük şirketler, ayak uyduramayan küçük yerel işletmeleri geride bırakıyor.

2025’te İndirgemeciler dijital ağlardan ziyade kişisel ağlara yeniden odaklanmanın ve topluluklarıyla günlük bağlar kurmanın yollarını arayacak.

İyicil Büyüme

İlk kez Future Drivers 2022’de öngörülen ve tüketicilerin ‘daha azı daha iyidir’ anlayışıyla temel ihtiyaçlara odaklandığı iyilik için küçülme (degrowth for good) kavramı son yıllarda ivme kazanmıştı. Ralph Lauren son 5 senede daha az kıyafet üretti ve daha fazla kazanç elde etti; bu da küçülmenin iyi bir seçim olduğunu kanıtlıyor. Ancak 2025’e geldiğimizde, İndirgemeci zihniyetin etkisiyle, küçülmeden uzaklaşıp iyicil büyümeye doğru bir kayma bekleniyor.

Kafanız mı karıştı? Nüfus arttıkça (küresel olarak sekiz milyar kişiye ulaştık) mal ve hizmetlere ihtiyaç duymaya devam edeceğiz. Tüketim yavaşlamıyor. Boston Consulting Group verilerine göre, küresel hazır giyim tüketimi 2030’a kadar %63 artarak 102 milyar tona ulaşacak. Peki büyümemizin ölçülü, etik ve insanlara ve gezegene duyarlı olmasını nasıl sağlayabiliriz? İşte burada iyicil büyüme devreye giriyor. Amerikalı moda tasarımcısı Eileen Fisher bu kavrama ve işimizle alakalı iyi şeyleri büyütürken kötü şeyleri nasıl ayıklayacağımıza odaklanıyor. Buradan hareketle iyicil büyüme, adil ücretler ve dünyanın azalan kaynaklarına karşı duyarlı olmak anlamına geliyor.

Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik endüstrilerindeki yenilikler sayesinde insanlar ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri artırmadan işletmeleri büyütmek için her zamankinden daha fazla çözüme sahibiz. Akıllı ambalaj tasarımından markaların sadece finansal kar üretmek yerine ekonomik, ekolojik ve sosyal değerleri yeniden üretmekten sorumlu olduğu onarıcı kapitalizme İndirgemeciler, iyicil büyümeyi iş dünyası için bir zorunluluk haline getirecek.

King’s College London ve Oxford Üniversitesi’de ekonomist ve araştırma profesörü Daniel Susskind’den alıntılamak gerekirse; “Bence inandırıcı olmak için farklı büyümeye, daha iyi büyüme türlerine ve bunun nasıl teşvik edileceğine odaklanılmalıdır. Hızlandırıcı ya da fren zihniyeti burası için gerçekçi değil. İnsanların daha sorumlu iş uygulamalarına ve kaynak kullanımına doğru güvenli bir yol bulmalarına yardımcı olmak gerekiyor.”

Ağlardan Topluluklara

Arlie Russell Hocschild, Dış Kaynaklı Benlik: Hayatımızı Bizim Yerimize Yaşamaları İçin Başkalarına Para Ödediğimizde Neler Olur (The Outsourced Self: What Happens When We Pay Others to Live Our Lives for Us) adlı kitabında modern dünyada başkalarıyla ilişki kurmanın ve faaliyet göstermenin iki yolu olduğunu savunuyor: köylüler ve dış kaynak sağlayıcılar. “Köylüler olarak ihtiyaçlarımızı küçük, kırsal kasabalarda yaşayanların yüzyıllardır yaptığı gibi karşılıyoruz -kendimiz için elimizden geleni yapıyor ve komşuluk görevi ve sevgi duygusuyla yardımımıza koşan aile ve arkadaşlarımıza güveniyoruz. Öte yandan, dış kaynak kullananlar olarak, hayatlarımıza piyasa ahlaki halim ve işlerimizi halletmek için ücretli hizmetlerden yararlanıyoruz.”

İndirgemeciler’e göre sarkaç, dış kaynak kullanımına doğru çok fazla savruldu. Bazıları için bu, artan iş talepleri ve/veya zaman yetersizliği ile başa çıkmak için bir hayatta kalma mekanizmasıydı. Pandemi sırasında topluluklarını değiştiren ya da evlerini terk etmek zorunda kalan diğerleri için aile ya da arkadaş seçeneği yoktu. Mevcut bir bakım ekosistemine sahip değillerdi.

2025 senesinde köylüler ve dış kaynaklar arasındaki denge kritik önem taşıyacak. İnsancıllaştırılmış pazar ekonomisi olarak tanımlanan yeni paylaşım ekonomisi tarafından büyük ölçüde yönlendirilen tüketiciler ve yeni paylaşım platformları, pazarı yeniden insancıllaştırmak için çaba sarf ediyor. Dijital destekle insan etkileşimi tüm sektörler için kritik önem taşıyacak. Aile yanında konaklama hizmeti aracılığıyla insani bağlara ve kültürler arası alışverişe öncelik vererek ev sahipleri ile gezginleri birbirine bağlayan Human Hotel, bu anlamda göz atmaya değer. Fairbnb de bir başka harika örnek: Şirket, kiraladığı her ev için karının %50’sini yerel projelere aktarıyor. Bu model, iş ve paylaşım ekonomilerinin yerel topluluklara fayda sağlamak için nasıl simbiyotik olarak çalışabileceğini gösteriyor.

Yalnızlık Krizi ile Savaş

2017 senesinde ‘bir sonraki büyük sağlık krizi’ olarak tanımlanan yalnızlığın büyümeye devam ettiğini görmek biraz cesaret kırıcı olsa da şaşırtıcı değil. Yalnızlığı bir sağlık krizi olarak adlandırmak klişe gibi görünse de, zihinsel etkileri bizi fiziksel olarak etkiliyor. ABD’deki Ulusal Yaşlanma Enstitüsü’ne göre, uzun süreli izolasyonun sağlık riskleri günde 15 sigara içmeye eşdeğer. Hatta sosyal izolasyon ve yalnızlığın bir kişinin ömrünü 15 yıl kadar kısalttığı tahmin ediliyor.

Yalnızlığı ölçmek zor; ancak kanıtlar bir süredir yalnızlık seviyelerinin arttığı ABD ve Batı Avrupa dışında küresel bir artışa işaret ediyor.

Japonya’nın dolaylı yalnızlık göstergeleri arasında yüksek sayıda tek kişilik hane halkı (2040’a kadar nüfusun %40’ına ulaşabilir), uzun ortalama çalışma saatleri ve sosyal boşlukları doldurmak için teknolojiye olan bağımlılık yer alıyor. 2022 senesinde 10.000 katılımcıyla yapılan bir ankette, olgun Hintlilerin %65’inden fazlası yalnız hissettiğini bildirmiş. Statista’nın 2021 senesinde yaptığı ankete göre Brezilya, insanların en çok yalnızlık hissettiği ülke. Brezilya’yı %43 ila %46’lık oranlarıyla Türkiye, Hindistan ve Suudi Arabistan izliyor.

Son birkaç senedir yalnızlıktan muzdarip olan İndirgemeciler, 2025’te bu krizle mücadele etmeye hazır. Nasıl mı? Günlük zayıf bağlar geri dönecek. Zayıf bağlar, toplum içindeki etkileşimler -çocuğunuzu okula bırakırken gördüğünüz ebeveynler, bir komşu, bir mağaza görevlisi- ve araştırmalar bunların stres ve yalnızlığa karşı bir tampon olduğunu ortaya koyuyor.

Zaman Tutucular

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Son birkaç yıl bize ya çok fazla ya da çok az zaman tanıyarak zamanla olan ilişkilerimizi yeniden düzenledi. Bu zaman ikilikleri, öznel olarak geçmişin, şimdinin ve geleceğin bir karmaşası olarak deneyimlenen ve pandemiden bu yana yükselen zamansal parçalanma biçimlerine karşılık geliyor. “Gelecek söz konusu olduğunda insanlar zamanın izini kaybediyor. Geçmişten geleceğe süreklilik ortadan kalkıyor. Şu anda yaşadıkları da bu,” diyor ABD’deki UC Irvine Hemşirelik Okulu’nda profesör olan E. Alison Holman.

Peki ne kadar zamanımız var? Bu varoluşsal soru, halen geçerliliğini koruyor. Pandemi, tüketicileri zamanlarını anlamlı bir şekilde geçirip geçirmediklerini sorgulamaya zorladı ve bu da potansiyellerini gerçekleştirememe ya da zamanı en verimli şekilde kullanamama konusunda utanç duymayı tetikleyen zaman kaygısının artmasına neden oldu. Dr. Alex Lickerman’a göre zaman kaygısı, değerli bir yaşam sürüp sürmediklerini sorgulayan kişilerde ortaya çıkıyor.

Zaman Tutucular, takvimlerinde daha fazla affedicilik arayışıyla zaman kaygısına karşı geri adım atıyor. 2025 senesinde monokronik zamandan polikronik zamana geçiş bekleniyor. İş dünyası için monokronik zaman tamamlanan işlere odaklanırken polikronik zaman insanlara odaklanıyor. Monokronik zaman, düzeni koruyan, değişmeyen, doğrusal ve sabit bir ölçü birimi ve tipik olarak şirketlerin ve işletmelerin işleyiş biçimine karşılık geliyor. ABD ve Avrupa’da hakim olan bu zaman birimi aynı zamanda verimlilik saplantısının da arkasındaki itici güç; verimliliğe yol açmayı amaçlarken bazen yetersiz kalıyor. Shopify’ın Ocak 2023’te, kesinti kültürünü benimsemek adına, çalışanların takvimlerinden haftalık 76,5 bin saatlik toplantıya denk gelen 10.000 etkinliği çıkarması örneğinde olduğu gibi.

Öte yandan, polikronik zaman daha akıcı ve insanlar uyum sağlama becerisiyle aynı anda birden fazla görevi dengeleme eğiliminde oluyor. Çoğunlukla Latin Amerika, Afrika, Orta Doğu ve bazı Asya ülkelerinde görülen polikronik kültürler, daha az aciliyet ve belirlenmiş kurallarla çalışıyor. Polikronik kültürlerde iş yerlerinde toplantılar sabit başlama ve bitiş zamanlarıyla değil, taraflar konuşmalarını bitirdiğinde başlıyor. Zaman Tutucular, yavaşlık ve boş zamanın peşinde monokronik zamandan polikronik zamana doğru bir kaymaya güç veriyor.

Yaş İllüzyonu

WGSN, 2015 senesinde Z kuşağı arasındaki yaş sıkışmasını izlemeye başladı ve ilk araştırmalar bu kuşağın önceki kuşaklara göre daha hızlı olgunlaştığını ortaya koydu. Modern çocukluk 12 yaşında sona eriyor. Pandemi, gençlerin yaşlanmasını hızlandırdı. Stanford Üniversitesi’nde 2022 senesinde yapılan bir araştırma, pandemiyle bağlantılı stres faktörlerinin ergenlerin beyinlerini fiziksel olarak değiştirdiğini ve beyin yapılarının pandemi öncesindeki benzer yaşıtlarının beyinlerine kıyasla birkaç yaş daha yaşlı görünmesine neden olduğunu öne sürdü. Net olmayan şey ise bu değişikliklerin kalıcı olup olmadığı.

“Kronolojik yaşları sonunda beyin yaşlarını yakalayacak mı? Eğer beyinleri kronolojik yaşlarından kalıcı olarak daha yaşlı kalırsa, gelecekte sonuçların ne olacağı belirsiz,” diye yazıyor Dr. Ian Gotlib, Stanford için yaptığı çalışmasında. “70 ya da 80 yaşındaki biri için beyindeki değişikliklere bağlı olarak bazı bilişsel sorunlar ve hafıza sorunları bekleyebilirsiniz; ancak beyinlerinin erken yaşlanması 16 yaşındaki bir çocuk için ne anlama geliyor?”

Pandemi hepimizi çeşitli şekillerde yaşlandırmış olda da, yaşlanma geçmiş senelerin klişesi değil. Dijital ve Nüfus Veri Hizmetleri Ajansı ve Finlandiya’daki Jyväskylä Üniversitesi Gerontoloji Araştırma Merkezi tarafından 2020 senesinde yapılan bir çalışma, günümüz yaşlı yetişkinlerinin fiziksel ve bilişsel sağlıklarının 30 sene önce bu yaş aralığında olan insanlara kıyasla önemli ölçüde daha iyi olduğunu ortaya koyuyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2019’da her 11 kişiden biri 65 yaşın üzerindeyken, 2050’de dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaşın üzerinde olacak. İnsanlar artık daha uzun yaşıyor -90 yaşına kadar yaşama olasılıkları üçte bir- ve bu yaşlanan nüfus yeni fırsatlar, zorluklar ve sağlık hakkında yeni düşünme zeminleri açılmasını sağlayacak.

Kuşaklararası Kazanım

Yaş yanılsaması günlük hayatlarımızı etkiliyor. Zaman Tutucular, kuşaklara özgü mecazlardan ve bölünmelerden bıkmış durumda: bu grup, yaştan bağımsız olarak zamanlarını nasıl geçirdiklerine ve kiminle geçirdiklerine değer veriyor. Davranışsal benzerlikler ve yaşamsal olaylar olsa da, insanların kuşaklar arasında gerçekten homojen olmadığını biliyoruz. TikTok’ta 65 yaşında olanlar da var, 21 yaşında emeklilik için para biriktirenler de.

Okul, kariyer ve sosyal yaşamı kurumsallaştıran Batı kültürünün altyapısı, kuşak farklılıklarına yol açıyor. Yaşlı ve genç nüfus, devlet desteği için rekabet eden ve bu bölünmeleri daha da derinleştiren bir karşıtlık içinde tasvir ediliyor. Zaman Tutucular, doğum yılları yerine yaşam tarzlarına dayanan sosyal çevrelere odaklanarak bu uçurumu kapatıyor.

Dublin Trinity College’da sosyal politika profesörü olan Catherine Elliott O’Dare, kavramsal bir zihin değişimini ve yaş benzerliğinin önemsizliğini savunuyor, ve yaşın arkadaşlık için nihai temel olduğu yönündeki statükoya meydan okuyor. O’Dare, “Bir katılımcının belirttiği gibi, ‘Doğum günü kartlarımızı boynumuza takmıyoruz,’” diye yazıyor.

2022 senesinde yapılan bir AARP araştırması, ABD’deki her 10 yetişkinden dördünün kendilerinden en az 15 yaş büyük ya da küçük yakın bir arkadaşı olduğunu ve kuşaklararası yakın arkadaşlıkların neredeyse yarısının (%45) en az 10 yıl sürdüğünü ortaya koyuyor. Kuşaklararası arkadaşlıkların pek çok faydası var; ancak örtük önyargılarımızı azaltmak kritik önem taşıyor.

Yazar ve araştırmacı Rose Eveleth, NPR’nin Life Kit podcast’inin yakın tarihli bir bölümünde, “Her gün farklı insanlarla birlikte olmak beynimizdeki gizli bağlantıları değiştiriyor,” diyor. “Bu da hayatınızdaki insanları ne kadar çeşitlendirebilirseniz, tutunmak istemeyebileceğiniz önyargıları kazıma olasılığınızın o kadar artacağı anlamına geliyor.”

Parçacık Kültürüne Karşı Tepki

İnsanlar zamanlarını iyi geçirmek istiyor; ancak dikkatin TikToklaştırılması kronik dikkat dağınıklığına yol açıyor. Kolektif dikkat süremiz dağılıyor. Beyinlerimin uzun formlar yerine parçacıkları anlayacak şekilde yeniden düzenleniyor. Sosyal medya, bilmediği konular hakkında fikirler veren kişiler (ultracrepidarian) çağını başlatıyor ve iyi ya da kötünün kitlelere yayılmasına yardımcı oluyor. Bu, toksik yankı odaları ve tehlikeli algoritmaların akışlarını doldurmasına yol açtığı için Zaman Tutucular için bir ızdırap kaynağına dönüşüyor.

Ancak bir ikilik söz konusu. Dijital platformalara ayak uydurma kaygısı rekor seviyede yüksek ve bu da bir korku paradoksu, ya da FOLO, yaratıyor. Bir tarafta kaçırma korkusu FOMO tarafından yönlendirilen oturumu kapatma korkusu, diğer tarafta ise sosyal medyanın panoptik gözetim durumu nedeniyle oturum açma korkusu var. Bu zihniyet, zamanı geri isteyen Zaman Tutucular tarafından giderek daha fazla benimseniyor. Dijital medyaya ara vermeyi teşvik eden ve sosyal medya kültürü ile kötü ruh sağlığı arasındaki bağlantıyı azaltmayı amaçlayan Log Off hareketi bunun için dikkate değer bir örnek.

Yazar Rachel Schwartzmann, zamanını amaçtan ziyade iş verimine öncelik verme beklentisiyle hayal kırıklığına uğrayarak geçirdiğini fark ederek blogunu Slow Stories olarak yeniden adlandırdı ve şu anda dijital dünyaya karşı yavaşlamayı araştıran başarılı bir podcast ve platform haline geldi. “Modern yaşamın talepleri, neyin dikkatimize değer olduğunu tartmayı zorlaştırabilir. Ancak değişen bir dünyada hep birlikte yol alırken, belki de bakış açımızı yeniden ayarlamak için bir an durmalıyız. Parçacık kültürü, daha derine inme sorumluluğunu bize yüklüyor. Bu bize kendi eylemliliğimizi hatırlatıyor; yavaşlamaya ve sorular sormaya davet ediyor. Belki de bu şekilde, dada azı çok daha fazla olabilir.”

Öncüler

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Vatandaşlar hükümetleri tarafından şehirleri boşaltmaya ve kırsal mahalle ağlarını büyütmeye teşvik edildikçe Öncüler, Büyük Göç’e güç verecek. 2023 senesinde Japonya, yerel şirketlerde çalışmak, uzaktan çalışmak ya da bir iş kurmak üzere Tokyo’yu terk etmeleri için ailelere 7.500 dolar teklif etti. Ülke, 2027’ye kadar bu yeni toplulukları büyütmek için 10.000 kişi çekmeyi planlıyor.

Şehirlerden bahsetmişken, birçoğu artık çeperlerde yaşayanların ihtiyaçlarına hizmet edecek şekilde yeniden tasarlanıyor. Barselona’da kadınlar, yaşam alanlarını radikal bir şekilde dönüştürmeyi amaçlayan feminist bir kolektif olan Punt 6 gibi kuruluşların yardımlarıyla kadınlar için inşa edilen şehirlerin nasıl görüneceğini yeniden hayal ediyor. Şehir ayrıca kadınları desteklemek için kamusal alanlarda cinsiyetçilik karşıtı stantlar açtı ve gelecekte önlenmesi için şehrin cinsel saldırı haritasını oluşturmaya başladı.

Barselona ayrıca trafikten arındırılmış dev bir alana dönüştürülen ve dokuz sokağı kapsayan ‘süperblocks’ ile işlek yolları, bisikletlileri ve yayaları desteyeleyecek şekilde yeniden tasarlıyor. Şu anda 6 yol var; ancak nihai amaç bu rakamı 500’e çıkartmak. Barselona daha iyi, daha yeşil bir şehir olma arayışında yalnız değil. Sekiz Avrupa kentinde 8000 kişi üzerinde yapılan bir araştırma, %57’sinin park yerine yeşil alan, %32’sinin dinlenmek için daha fazla alan ve %28’inin daha geniş kaldırımlar istediğini ortaya koydu. Paris, 2026’ya kadar kenti %100 bisiklet dostu haline getirmek için 290 milyon dolar yatırım yaparak gezegene olumlu etki sağlamayı hedefliyor.

Bu esnada, Güney Kore’nin Busan kenti Eco Delta Akıllı Kenti adı verilen bir akıllı kent, bu konsepte öncülük ediyor. Şu anda üzerinde çalışılan aile sayısı 54 ve sıfırdan bir akıllı şehir inşa edilmesine yardımcı olmak için enerji kullanımı ve atık üretiminden uyku düzenlerine kadar bu ailelerin nasıl yaşadıklarıyla alakalı veriler paylaşılıyor. Nihai hedef? 30.000 evden oluşan bir topluluk ve çoğaltılacak bir model. “Sıfırdan yeni bir şehir inşa ederek daha kapsamlı bir şehir ortaya çıkarabiliriz. Çok yakında olmayacak ama gelecekte standart bir akıllı şehir modeline sahip olmayı ve bunu dünyaya ihraç etmeyi planlıyoruz,” diyor akıllı şehir projesinin müdür yardımcısı Lee Jae Min. Toyota ise Japonya’da 2026’ya kadar 1000 kişiye ev sahipliği yapmayı hedefleyen Woven City’i inşa ediyor. Kent sakinleri geri bildirimde bulundukça gerçek zamanlı olarak gelişecek kent, alternatif yaşama öncülük eden yeni fikirler deneyerek, refah ve hareketlilik göz önünde bulundurularak tasarlandı.

Dijital Kentsel Planlama

Yeni teknoloji, Öncüler’in mekanları bir amaca yönelik olarak yeniden tasarlamasına yardımcı oluyor. Fiziksel bir varlığın, kişinin veya sistemin dinamik, gelişen bir sanal temsili olan dijital ikiz, performansı dijital olarak modellemek, verimsizlikleri belirlemek ve fiziksel karşılığını iyileştirmek adına çözümler tasarlamak için kullanılıyor. Bu teknoloji, 2026 senesine kadar 48 milyar doların üzerine çıkması beklenen yatırımlarla, şehir planlamasından sağlık hizmetlerine kadar bir dizi alanda neler yapılabileceğine dair yeni olanaklar yaratacak.

Letonya’nın Riga kentine okullar, öğrencilerin yaşadıkları alanları şekillendirmeye ilgi duymalarını saplamak için dijital ikiz teknolojisinden yararlandı. Minecra’da Riga’nın dijital bir ikizi inşa edildi ve öğrenciler oyunda seçilen binaları yeniden tasarlamakla görevlendirildi.

2025’e giden yolda dijital ortamlar, üretken ve daha güvenli alanlar yaratmak için altyapıya daha fazla özen gösterilmesini gerektirecek. New_Public, geleceğin dijital kamusal alanlarını inşa eden ve ilham veren düşünürlerden, tasarımcılardan ve teknoloji uzmanlarından oluşan bir topluluk olarak faaliyet gösteriyor. Eş direktör Eli Pariser’e göre, geleceğin interneti, kamusal parklar, müzeler ve belediye binalarına benzer şekilde dijital ortamlarda kamusal alanlar hayal edebilen dijital şehir planlamacılarına ihtiyaç duyacak.

New_Public ütopik bir internetin değil, protopik bir internetin peşinde (protopya, ütopyanın daha pragmatik bir versiyonu ve fütürist Kevin Kelly tarafından, “sadece biraz daha iyi olsa da bugün dünden daha iyi olan bir durum,” olarak tanımlanır). Odak noktası, kullanıcıları merkeze alan dijital ortamlar inşa etmek. “Dünyanın dört bir yanındaki milyarlarca insan için önemli kararlar almak üzere birkaç milyardere güvenmeyi bırakmanın zamanı geldi. Halka gerçekten hizmet eden ve sağlıklı ilişkilere öncelik veren kamusal dijital alanlara yatırım yapmanın zamanı geldi,” diyor Pariser.

Bu tutum, kullanıcı tarafından oluşturulan içeriğin aracılığını iyileştiren, şirketlerin kontrolüne meydan okuyan ve yaratıcılara adil ekonomik yeniden dağıtım sunarken istilacı reklamlara son veren platformlara katılmak isteyen Öncüler için merkezi olmayan sosyal medya ağlarının geliştirilmesini ve benimsenmesini sağlayacak.

Dijital Vatandaşlık

Dijital göçebelik yeni bir kavram değil; ancak uzaktan çalışma, seyahat teşvik programları ve göçebe vizelerinin yükselişi sayesinde bu yaşam tarzı daha erişilebilir halde geldi. 2025 senesine gelindiğinde, ‘çalışmak için yaşa’ anlayışını öncelik olmaktan çıkarıp yerine ‘yaşamak için çalış’ anlayışını koyan bir çalışma felsefesiyle hareket eden Öncüler, ortaya çıkan bu yaşam tarzı trendini destekleyen bir dizi yeni hizmet arayışına girecek.

Sadece ABD’de 2027’ye kadar yaklaşık 80 milyon kadar dijital göçebe olacağı ve bunun da dijital vatandaşlık türlerini tetikleyeceği tahmin ediliyor. Plumia, dijital göçebe hayatı yaşamak isteyen; ancak buna imkan bulamayanlar için bir internet ülkesi kurmayı hedefliyor. Plumia’nın önerdiği Nomad Border Pass, fiziksel menşe ülkeye rağmen dijital şehirlerde dijital vatandaşlığa izin verecek.

McKinsey’e göre metaverse 2030’a kadar 5 trilyon dolarlık küresel bir fırsat yaratabilir. 2025’e giden yolda iletişim ve ticaretle alakalı kurumsal deneyler artacak; ancak metaverse aynı zamanda iklim krizinin ortasında kültürel koruma için de bir fırsat yaratabilir. Halkını, tarihini ve kültürünü korumak için kendisinin dijital bir kopyasını inşa eden Polinezya ülkesi Tuvalu bunun için iyi bir örnek.

Barbados gibi diğer ülkeler ve Güney Kore’deki Seul gibi şehirler kendi planlarını açıklamış olsalar da Tuvalu metaverse’e giren ilk dijital ulus oldu. Seul’un dijital ikizi olan ilk büyük şehir ve metaverse girişimi şehir hizmetlerini, yönetimini ve sanal turizm desteğini geliştirmek üzere tasarlandı. Platformda sanal bir belediye başkanının ofisi bile bulunacak ve hükümet yetkilileri ile seçmenlerin dijital olarak etkileşime girmesine olanak tanıyacak.

Tüm bunlar 2022’de ortaya çıkmaya başlayan ve Büyük Göç’ü daha da hızlandıracak ve yeni iş fırsatları yaratacak olan ‘Web3 dostu bölgelerin’ yükselişinin önünü açıyor. ABD’nin Wyoming, Kaliforniya, Florida, Teksas ve Kolorado eyaletleri kendilerini Web3 dostu olarak konumlandıran yasaları kabul etti. Buradaki fikir, düzenleme ve gözetimi kabul etmeleri karşılığında Web3’te yer alan işletmelerin avantajlı muamele ve özel vergi hususları elde edeceği yönünde. Kolorado ayrıca 2022’de verdi ödemeleri için kripto para birimini kabul eden ilk ABD eyaleti oldu; ki bu da göçü hızlandırabilir.

Topluluk 3.0

Web3 dünyası 2025’e doğru geliştikçe yeni bir topluluk oluşturma dönemi ortaya çıkacak: Topluluk 3.0. Bu çağa güç veren Öncüler, yeni anlayışlar geliştiren ve eski sorunları çözen bir vuja de zihniyetini (benzer bir durumla karşılaşan insanların yeni bir bakış açısı geliştirmesi) benimseyecekler.

Bu yeni topluluk oluşturma dönemi, risk sermayedarı Alexis Ohanian’ın yeni iş standardı olacağına inandığı bir girişimcilik zihniyeti kavramı olan MUT (minimum uygulanabilir topluluk; minimum viable community, MVC) modelini benimseyecek. MUT, topluluk oluşturmanın ilk adımını temsil ediyor ve sorunları küçük, kontrollü bir grupla çözmeye çalışıyor.

2025’e geldiğimizde işletmeler, tokenizasyon yoluyla faaliyet gösteren, topluluk üyelerine ortak mülkiyet ve kolektif karar alma yeteneği veren bir sosyal grup olan, bir şirketten ziyade bir şehir veya ülke gibi faaliyet göstermeyi amaçlayan, paylaşlarının vatandaş rolü üstlendiği Friends With Benefits’in ‘belediye başkanı’ Alex Zhang gibi erken Web3 öncülerine başvuracak.

Friends With Benefits, bir ‘topluluk ekonomisi’ yaratmak amacıyla üyelerine onları birbirlerine bağlayan dijital mahalleler sağlamak için çalışıyor. Bunu yapmak için, dijital kamu altyapısını yeniden düşünmek ve üyeler için FWB deneyimini optimize etmek üzere kentsel planlamadan fikirler ödünç alıyor. Zhang, adem-i merkeziyetçiliğe doğru ilerleyecek yakın bir gelecekten bahsediyor ve geleceği daha çok gücün yeniden dağıtılması olarak görüyor.

Ayrıca, müzik ve yaz sevgisi üzerine inşa edilmiş bir marka olan ve Web3 ekosistemi başlatarak hayran sayısını artıran öncü Poolsuite de dikkate değer. 2022 senesinde, NFT üye kartlarının satışı yoluyla İspanya’da lüks bir konukevini kitle fonlamasıyla finanse eden Manor DAO hayata geçirildi. Misafirhane, lüks otellerden ilham alacak ve token sahipleri inşa edilme şekline katkıda bulunacak. Üyelerin IPL ile bağlantı kurabilecekleri bir alan olarak işlev görecek bu tesis, Öncüler’in önümüzdeki yıllarda arayacağı kolektif coşku eksikliğiyle kuşatılmış bir çağda kritik önem taşıyor ve dijital toplulukların genişletilmesinde ve çevrimdışı hale getirilmesinde büyük rol oynayabilir.

Yakın Geleceğin Tüketicileri Nasıl Olacak?

Kapatırken…

Geleceği yaratmanın ilk adımı, düşünme biçimlerine meydan okumaktan geçiyor. İşinizi geleceğe taşımaya ne kadar yakın olduğunuzu ölçmek için bireysel olarak ve/veya departmanlar arasında çalışılmak üzere tasarlanmış bazı sorular var. Daha derine inmek için onları nasıl cevapladığınız oldukça mühim.

Soru 1: Toplum bilgiye gün geçtikçe daha doymuş hale geliyor. Bu büyük ayrışma çağında müşterilerinizin markanızın sunduğu ürün ve hizmetlerle bağlantı kurmasını ve bunları hatırlamasını nasıl sağlayabilirsiniz?

Soru 2: Kolaylık kültürü kritik seviyelere ulaşmışken ‘iyi büyüme’ (ölçülü, etik ve insanlar ile gezegene duyarlı büyüme, good growth) için yatırım stratejiniz nedir?

Soru 3: Parçacık kültürü dünyayı deneyimleme yollarımızı genişletirken kolektif dikkat sürelerimizi daraltıyor. Örneğin, bir internet sitesi rakibinden 250 milisaniye daha yavaşsa insanlar o siteyi daha az ziyaret ediyor. Siz satış ve satın alma noktalarınızı nasıl insancıllaştırabilirsiniz?

Soru 4: Etik hızlı ticaret, oyun ticareti ve Web3 ticareti gibi yeni nesil ticaret biçimleri 2025 senesine kadar kitleselleşecek. Siz ilk olarak hangisini test edecek ve hangisine yatırım yapacaksınız?

Soru 5: 2025’te zaman, nihani ödül ve para birimi olacak. Yeni pazar payı kazanmak ve mevcut tabanınızı korumak için hangi verimlilik araçlarını ve hizmetlerini sunacaksınız?

Kaynak: WGSN

Zeynep Özar Berksü
Zeynep Özar Berksü Tüm Yazıları