preloader

Fashion Revolution ile Sürdürülebilir Moda Endüstrisi

Fashion Revolution ile Sürdürülebilir Moda Endüstrisi

Yazı Boyutu:

Fashion Revolution; doğayı koruyup onaran, insanı büyüme ve kârlılıktan üstün tutan bir moda endüstrisi için, dünyanın dört bir yanındaki gönüllülerin katkısıyla küresel bir hareket haline geldi. Fashion Revolution’ın Türkiye koordinatörü İrem Yanpar Coşdan ile sürdürülebilir moda üzerine sohbet ettik.

Fashion Revolution ile Sürdürülebilir Moda Endüstrisi

İrem Yanpar Coşdan

Daha iyi bir moda dünyası için Fashion Revolution’un amaçlarından bahseder misiniz?

Fashion Revolution, 2013’te 1134 tekstil işçisinin ölümüyle sonuçlanan “Rana Plaza Faciası” sonrasında, moda sektöründen bir grup insanın, insan hayatı ve gezegenin geleceği pahasına sürekli daha çok ve daha hızlı üretim talep eden sistemi reddetmesiyle başladı. Çıkış noktası, tüketiciyi çok basit bir soru sormaya teşvik etmekti: “Giysilerimi kim üretti?” Bu sorunun amacı, uzun ve karmaşık tedarik zincirinde, varlıklarından bi’haber olduğumuz tekstil işçilerini ve çalışma koşullarını görünür hale getirmek, firmalardan operasyonları hakkında daha şeffaf olmalarını talep etmekti. Bugün Fashion Revolution; doğayı koruyup onaran, insanı büyüme ve kârlılıktan üstün tutan bir moda endüstrisi için, dünyanın dört bir yanındaki gönüllülerin katkısıyla küresel bir hareket haline geldi. Her sene Rana Plaza faciasının yıldönümü olan 24 Nisan haftasında, Türkiye dahil birçok ülkede “Fashion Revolution Week” adı altında, daha ekolojik ve etik bir tekstil sektörü için etkinlikler gerçekleştiriliyor. Ayrıca, küresel markaların tedarik zincirleri hakkında ne kadar bilgi paylaştıklarını ortaya koyan “Şeffaflık Endeksi” hazırlanıp, kamuoyuyla paylaşılıyor.

Fashion Revolution hareketi, 2016 yılından beri Türkiye’de varlık gösteriyor ancak son 2 senedir daha aktif durumda. Çalışmalarımız gönüllülük esasıyla ilerliyor. FR Türkiye olarak vizyonumuzu “Değer zinciri boyunca, şeffaf ve hesap verebilir bir tekstil/moda endüstrisi” olarak belirledik. Bunu, sürdürülebilir moda/tekstil bilincini yaygınlaştırıp, üretim&tüketim şeklimizi dönüştürerek gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Ekibe katılmak veya çalışmalarımızdan haberdar olmak isteyenler bize sosyal medya hesaplarımızdan veya web sitemizdeki iletişim formu üzerinden ulaşabilirler.

Söz konusu sürdürülebilirlik olduğunda moda endüstrisini hedef tahtasının ortasına oturtan nedenler neler?

Giyinme, temel ihtiyaçlarımızın başında geliyor. Müşteri gözüyle bakınca kolay ve görece olarak ucuza karşılayabildiğimiz bu ihtiyacımız, 1,5 trilyon dolarlık dev bir endüstri yarattı. Bu öyle bir endüstri ki hızlı-moda markalarının sahiplerini dünyanın en zenginleri arasına sokarken, giysilerimizi diken tekstil emekçilerini açlık sınırında yaşamaya zorluyor. Tam da bu noktada kârın adil dağıtılmadığını ve maliyetleri düşürmek adına, kapalı kapılar ardında büyük çevresel tahribatların yaratıldığını görüyoruz. Tekstil endüstrisi tek başına, küresel atık suyun %20’sinden, küresel karbon salınımının %10’undan sorumlu. Giysilerimizin tasarım aşamasından kullanım sonrasına kadar tüm zincir boyunca farkında olmadığımız birçok çevresel etkisi var. Örneğin bir pamuk tişörtün üretilmesi için 2700 litre su harcanıyor. Biz o tişörtü birkaç kez kullanıp atınca aslında üretiminde kullanılan suyu, enerjiyi ve ham maddeyi de çöpe atmış oluyoruz.

Sosyal medya araçlarının yaygınlaşması ile bilgiye olan erişimimizin artması bu kapalı kapıları aralamamıza, dünyanın en ücra köşesinde bizden uzakta olanları öğrenmemize olanak sağladı. Artık satın aldığımız basit bir tişörtün, dünyanın başka bir yerindeki nehirleri kirlettiğini veya bir çocuk tarafından dikildiğini öğrenebiliyoruz. Bu bilgi ile farkındalığı artan müşteriler, markalardan çevresel ve sosyal etkilerini gözetmelerini talep etmeye ve daha bilinçli alışveriş yapmaya başladı. Moda/tekstil endüstrisinin özellikle hedef tahtası olmasının nedeni ise, mevcut sistemin gezegene ve topluma olan olumsuz etkileri ve farkında olmadan hepimizin gündelik kararlarımızla bu sisteme çanak tutmamız.

Hızla değişen vitrinler ve stiller… Moda endüstrisinin aldığı form hakkında ne düşünüyorsunuz?

İlk bakışta, modanın sürekli yeniliğe ihtiyaç duyan yapısı ve sürdürülebilirlik kavramı birbiriyle çelişiyor gibi görünse de asıl sorun modanın hızıyla ilgili. Bundan 20 yıl önce; 70’ler, 80’ler gibi on yıllık moda akımlarından bahsederken bugün mağazalara her hafta yeni modeller girdiğini görüyoruz. Bu hız, ürünün kalitesini ve dolayısıyla kullanım ömrünü düşürüyor. Eskiden tasarım sürecine bir ürünün sadece rengi, dokusu, modeli gibi estetik özellikleri dahil edilirken bugün daha çok, bir etki tasarımından bahsediyoruz. Tasarım sürecinde verilen her kararın çevre üzerinde bir etkisi var. Bu nedenle tasarımcıların doğru materyal ve üretim tekniklerini seçerek; giyenin bağ kurabileceği, onu rahat ettiren, uzun ömürlü ve fonksiyonel giysiler tasarlaması oldukça önemli. Sürdürülebilirlik yolunda en büyük görev tasarımcılara düşüyor.

Bu yolculukta üreticiler kadar tüketicilere de büyük rol düşüyor. Bu anlamda vereceğiniz tavsiyeler var mı?

En çevreci, en sürdürülebilir giysi halihazırda dolaplarımızda var olanlardır. Bir ürünün çevresel etkisini, onu daha uzun süre kullanarak azaltabiliriz. Bu nedenle var olan kıyafetlerimize iyi bakmak, gerektiğinde onları tamir etmek/ettirmek, yeni bir ürüne ihtiyacımız olduğundan takas, ikinci el veya ödünç alma seçeneklerini değerlendirmek yararlı olacaktır. Eğer mağazadan bir ürün alacaksak, üzerinde yer alan pazarlama amaçlı etiketlere değil, iç dikişinde yer alan ve yıkama talimatının da bulunduğu içerik etiketini kontrol etmek, organik/sürdürülebilir bir ürün mü yoksa sadece plastik mi satın aldığımızı anlamada bize yardımcı olacaktır. Ürün üzerinde yer almayan bilgilere ise markalara sorarak ulaşabiliriz. Email veya sosyal medya aracılığıyla, favori markamıza giysilerimizin kim tarafından üretildiğini veya ne tarz kimyasallar içerdiğini sorabiliriz. İlk e-maile/mesaja yanıt gelmese bile bu soruların sorulması ve şeffaflık talebi, markaları harekete geçirerek operasyonları hakkında sorumluluk almalarına öncülük edecektir.

“Tasarımcıların doğru materyal ve üretim tekniklerini seçerek; giyenin bağ kurabileceği, onu rahat ettiren, uzun ömürlü ve fonksiyonel giysiler tasarlaması oldukça önemli.”

Büyük resme bakınca moda endüstrisi tamamen sürdürülebilir, etik olabilir mi? Yoksa karamsar olmamak adına küçük ve barışçıl dünyamızda aldığımız kararlarla mutlu olmayı, yaşamayı mı tercih etmeliyiz?

Şu anda iklim krizi, çevresel tahribat, artan katı atık problemi gibi küresel sorunların faturası ne yazık ki bireylere kesiliyor. Bu bakış açısını oldukça sakıncalı buluyorum. Ben bir birey olarak senede aldığım 10 adet ürün üzerinde etki sahibiyim ancak hızlı-moda markaları her sezon on binlerce ürün üretiyor ve bu aşırı üretimlerini “müşteri talebi” diyerek meşrulaştırmaya çalışıyor. Kimse markalardan daha çok ürünü daha ucuza mal edebilmeleri için toksik kimyasallarla nehirleri kirletmelerini, çocuk işçi çalıştırmalarını veya pamuk tarımında çalışan işçilerin hayatlarını tehlikeye atmalarını talep etmedi. Çevresel bilincin artmasıyla şimdi de yeşil tüketiciliği kullanan bu zihniyet hala sorumluluğu sisteme değil bireylere yüklüyor. Evet, moda endüstrisi gelecekte sürdürülebilir ve etik olabilir ancak bunu geri dönüştürülmüş polyester içeren binlerce ürün üreterek değil; üretim ve tüketim hızımızı azaltarak, sektörün pratiklerini gözden geçirip yeni bir sistem oluşturularak başarabiliriz. Böyle bir sistem içinse, devletler, devlet üstü kurumlar, markalar, üreticiler, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları dahil tüm paydaşların birlikte çalışması, yeni kurallar ve caydırıcı cezalar getirilmesi gerekiyor.

Gelecekte sürdürülebilir modanın yerini nerede görüyorsunuz?

Sürdürülebilir bir tekstil ekosisteminin mimarlarının, etkilerinin izini süren ve bu doğrultuda iyileştirme yapan üreticiler ve küçük-orta ölçekteki marka ve tasarımcılar olacağına inanıyorum. Tek hedefi büyüme ve kârlılık olan, yönetilemeyecek büyüklükte bir tedarik ağına sahip küresel hızlı-moda markaları, planlı olarak küçülmeden bu sistemin bir parçası olamazlar.

İrem Yanpar Coşdan Kimdir?

Ege Tekstil Mühendisliği’nde lisans, Galatasaray İşletme Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. 10 sene boyunca, satın alma, ÜR-GE, tedarik ve e-ticaret alanlarında görev aldıktan sonra, sürdürülebilir moda bilincini arttırmak amacıyla Yeşil Yama’yı kurdu. Halen, Yeşil Yama çatısı altında; marka, üretici, sektörel kurum ve STK’lara, sürdürülebilir tekstil ve tedarik zinciri ile ilgili eğitim, danışmanlık ve içerik hizmeti sağlamaktadır. Gönüllü çalışmalar çerçevesinde, global bir hareket olan Fashion Revolution’ın Türkiye koordinatörü ve Sürdürülebilir Moda Platformu’nun kurucu üyesidir. İTÜ Yenilikçi Teknik Tekstiller Bölümü’nde yüksek lisansına devam etmektedir .

Cemre Bosnalı Zeydanlı
Cemre Bosnalı Zeydanlı Tüm Yazıları