Martin Scorsese: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri
Yazı Boyutu:
The Irishman filmi ile yeniden dikkat çeken İtalyan-Amerikan kökenli, Oscar ödüllü film yönetmeni Martin Scorsese’in hayatını, en iyi filmlerini ve hakkında az bilinen gerçekleri inceledik.
Martin Scorsese Kimdir?
İtalyan-Amerikan bir aileden gelen ünlü film yönetmeni, senarist ve yapımcı Martin Scorsese; Amerikan yeni dalga akımının önemli temsilcilerinden biri olarak tanınmıştır. Dünya çapında prestijli birçok festival ve ödül töreninde En İyi Yönetmen kategorisinde adaylığı bulunan Scorsese; Akademi Ödülü, BAFTA ve Altın Küre kazanmıştır. Sinemaya ilgisi çocuk yaşta başlayan ve bir sinefil olarak yetişen Scorsese, sinemaya yönelik ilgisini akademik olarak devam ettirmiş ve okullu sinemacılardan biri olmuştur. Robert De Niro, Joe Pesci ve Harvey Keitel gibi birlikte çalıştığı isimlerle anılan ünlü yönetmenin son gözdesi ise Leonardo Di Caprio'dur.
Martin Scorsese’in Hayatı
17 Kasım 1942, New York doğumlu Martin Marcantonio Luciano Scorsese, İtalyan asıllı Amerikan bir ailenin çocuğudur. Kendisini bir sinefil olarak yetiştiren Scorsese, tutkusunu akademiye yönlendirerek New York Üniversitesi Sinema bölümüne lisans eğimini tamamlamış ve yine aynı üniversitede film dalında master derecesi almıştır.
Mezuniyetinin hemen ardından ilk uzun metraj filmi için kamera arkasına geçen Scorsese’in I Call First adını verdiği bu filmi, sinema dünyasına adım atmasını sağlamıştır. Yönetmenin adını duyuran asıl yapımı ise Robert De Niro ile yollarının ilk kez buluştuğu ve bir suç dehası olan Mean Streets’tir.
Mean Streets (1973) filminin seti
Mean Streets’in ardından çektiği oldukça ses getiren filmlerle sayısız ödüle layık olan Scorsese, kariyeri boyunca toplam 11 kez Oscar’a aday olmuş, ödüle ise 2007 yılında The Departed filmi ile kavuşmuştur.
Martin Scorsese, 1997 yılında Amerikan Film Enstitüsü tarafından verilen AFİ Yaşam Boyu Başarı Ödülü'ne layık görülmüştür.
{772382}
Martin Scorsese’in Eserleri
Yönetmenlik kariyeri ile öne çıkan Martin Scorsese’in yapımcılık, senaristlik ve hatta oyunculuğu da içeren oldukça geniş bir filmografisi vardır. Scorsese; film, televizyon dizisi, kısa film veya belgesel kategorilerinde yönetmen olarak toplamda 64 yapıma imza atarken, 73 yapımda prodüktörlük yapmış, 17 kez yazar koltuğuna oturmuş ve 34 farklı rol ile ekranlarda sinemaseverlerle buluşmuştur.
Martin Scorsese’in En İyi Filmleri
Mean Streets, 1973 (IMDb: 7,3)
Yönetmenliğinin yanı sıra senaristliğini de Martin Scorsese’in üstlendiği film, ünlü yönetmenin suç dünyasını işleyen filmlerinin öncüsü olarak kabul edilmektedir. Sert ve vurucu temasının yanı sıra duygusal yoğunluğu ile de öne çıkan film, diyalogları ve karanlık atmosferi ile yönetmenin stilinin temelini atmıştır. New York içindeki küçük İtalya’da yaşam mücadelesi veren Charlie, Tony ve Johnny isimli üç arkadaşın hayatını konu alan film, üç gencin suça meyilli bu küçük mahallede yaşadıkları çıkmazlara ışık tutmaktadır. Aynı zamanda film, Robert De Niro ve Martin Scorsese ikilisini ilk defa bir araya getiren filmdir.
Taxi Driver, 1976 (IMDb: 8,3)
“You talking to me?” sahnesi ile akıllara kazınan Taxi Driver Oscar’da 4 dalda aday gösterilirken, Martin Scorsese Cannes Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ödülü ile dönmüştür. Başrolde yeniden Robert De Niro’yu izlediğimiz film, toplumdaki yabancılaşmayı işlemektedir. Vietnam Savaşı’ndan yeni dönen ve uyku problemleri yaşadığı için geceleri taksi şoförlüğü yapan Travis’in perspektifinden giden film, sertliğin giderek arttığı bir ritimle, Travis’in kendini sosyal bir intikamcı olarak tanımlayarak karanlık ve adaletsiz dünyayla girdiği savaşını anlatıyor.
Goodfellas, 1990 (IMDb: 8,7)
Uluslararası alanda hem film hem de yönetmen kategorisinde birçok önde gelen festival ve ödül töreninde adaylığı ve ödülleri bulunan Good Fellas, Scorsese filmografisinin zirvesi olarak kabul edilmektedir. Türkçe’ye Sıkı Dostlar ismi ile çevrilmiş film, mayfatik bir evrende, sırtını birbirine dayamış bir grup insanı odağına alıyor. Film, gerçek hayattan uyarlanmış bir hikayeye dayanıyor.
The Departed, 2006 (IMDb: 8,5)
Suç hikayelerini işleyiş biçimi ile sinema tarihinde oldukça başka bir yere sahip Scorsese, daha önce sinemaya pek çok kez uyarlanmış olan polis ile mafya arasındaki çatışmayı The Departed ile beyazperdeye yeniden taşıyor. Her iki tarafa sızmış birer köstebek üzerinden işleyen film, Scorsese’in dokunuşu ve başrolünde yer alan Leonardo DiCaprio, Matt Damon ve Jack Nicholson gibi usta isimlerle unutulmazlar arasında yer alıyor. Filmin başarısı, Akademi Ödülleri’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen Ödülü dahil olmak üzere aday olduğu beş daldan dördünde zafere ulaşmasıyla kanıtlanmıştır.
Shutter Island, 2010 (IMDb: 8,1)
Martin Scorsese’in suç dünyasındaki yerini bambaşka bir noktaya taşıdığı, Türkiye’de Zindan Adası olarak çevrilen film, sinema tarihinin en iyi psikolojik-gerilim filmleri arasında yer almaktadır. Her anı bir zihin bulmacası şeklinde ilerleyen film, ters köşeli finali ile akıllarda yer etmiştir. Leonardo Di Caprio ve Mark Ruffalo’nun başrolleri paylaştığı film, tehlikeli akıl hastalarının yaşadığı Ashecliffe Hastanesi’nde kaybolan bir hastayı bulamaya çalışan dedektifler Teddy Daniels ve Chuck Aule’nin adanın gizemli atmosferinde yaşadıklarını işliyor.
The Wolf of the Wall Street, 2013 (IMDb: 8,2)
Ünlü yönetmenin filmografisinde öne çıkan, spesifik işlerden bir diğeri, Wall Street’in genç ve hırslı borsacısı Jordan Belfort’un hayatını anlatan The Wolf of Wall Street. Gerçek bir hayat hikayesine dayanan filmde Scorcese, muazzam bir dramatik çatı kurmuştur. Jordan’ın zirveye çıkışıyla başlayan film, aynı şekilde düşüşünü de anlatmaktadır. Film, içerdiği cesur sahneleri ile sinema dünyasında uzun bir süre adından söz ettirmeye devam etmiştir.
The Irishman, 2019 (IMDb: 8,7)
Usta yönetmen Martin Scorsese’in son filmi The Irishman, 27 Kasım’da Netflix ekranlarında izleyicisiyle buluşacak. Senarist Steven Zaillian’ın imzasını taşıyan ve başrollerinde Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci'nin yer aldığı film, 20. yüzyılın en önemli figürleri ile çalışmış ünlü tetikçi ve İkinci Dünya Savaşı gazisi Frank Sheeran’ın gözünden savaş sonrası Amerika'da organize suç dünyasını anlatıyor. Amerikan tarihinin hala çözülememiş en büyük gizemlerinden biri olan efsanevi sendika lideri Jimmy Hoffa'nın kayboluşunu işleyen film, organize suç dünyasının perde arkasına ışık tutuyor.
{772175}
Martin Scorsese’in Stili ve İlhamı
Martin Scorsese; film yazarlığının cazibesine kapılmış, kendi yönetmen kuşağını yaratan Amerikan yeni dalga akımının öncü isimlerinden biridir. Sinematografi konusundaki eşsiz yeteneğini Hollywood’un görsel avantajları ile birleştirerek modern bir dil yaratmıştır.
Amerikan-İtalyan sokak hayatında geçen, Hristiyanlık, suç, adalet ve şiddet unsurlarını işleyen hikayeleri ve temel dramatik arayışları olan, sorunlu baş karakterleri ile Scorsese, ayırt edilebilir bir tarza sahiptir.
Goodfellas (1990)
Scorsese filmleri, kurguları ile de diğerlerinden ayrışmaktadır. Kendisi, Goodfellas ve Casino filmlerinde kullandığı, ortadan ya da sondan başlayarak anlatma tarzıyla bütünleşmiştir. Süratli bir kurguya sahip filmleri, akıl oyunları ile örülü yapısı ve sürpriz finalleri ile izleyicisini bir düşünme serüveninin içine bırakabilmektedir.
Casino (1995)
Scorsese’in bir diğer ayırıcı özelliği hep aynı oyuncularla birlikte çalışmasıdır. Sinema dünyasına ilk adım attığı dönemlerde birçok filminde Robert De Niro ile birlikte çalışırken, kadroda sıklıkla Joe Pesci ve Harvey Keitel’e de yer veren yönetmen; son dönemlerinde çektiği hemen hemen tüm filmlerinde Leonardo DiCaprio ile çalışmıştır.
Robert De Niro, Martin Scorsese ve Leonardo DiCaprio
Martin Scorsese Hakkında Az Bilinen Gerçekler
Müziğe ve özellikle de Rolling Stones’a olan hayranlığı herkesçe bilinen Scorsese, filmlerinde birçok kez grubun hit parçası Gimme Shelter şarkısına yer vermiştir. Bir gangster filmine zıtlık yaratacak şekilde Goodfellas, Casino ve The Departed filmlerinde bu şarkıyı kullanmıştır.
Scorsese’e Schindler's List filmi için yönetmenlik teklifi gelmiştir. Aynı dönemde 'Cape Fear filminin yönetmenliği için de Steven Spielberg düşünülmektedir. Filmlerle ilgili tereddütler yaşayan Scorsese ve Spielberg, aralarında değiş tokuş yaparak filmlerin yönetmenliklerini üstlenmişlerdir.
Martin Scorsese & Steven Spielberg
Sinema ve televizyon için hazırladığı yapımların yanı sıra, Scorsese Michael Jackson’ın en ünlü şarkılarından biri olan Bad’in klibini yönetmiştir. Hem şarkı hem de klip büyük sükse yapmıştır.
1970’li yıllarda, Scorsese 11 sayısının kendisine uğursuzluk getirdiğine dair bir endişe geliştirmiştir. Bu konudaki inancı 11 Kasım’da yolculuğa çıkmamak veya bir otelin 11. katında kalmamak gibi 11 sayısını içeren hiçbir şeyi yapmamasına sebep oluyordu.