Sanatçı Sohbetleri: Melisa Özgür
Yazı Boyutu:
Sanat ilhamını tuvale yansıtırken iç enerjinin dışa vurumunu çağdaş bir bakış açısıyla yorumlayan sanatçı Melisa Özgür ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Melisa Özgür’ün ilk kişisel sergisi “432”, renk ve enerji temalarına değinen eşsiz eserlerle Decollage Art Space ev sahipliğinde sanatseverlerle buluşuyor. Her ışık renginin farklı bir enerjiye sahip olduğu düşüncesinden ilham alan Melisa Özgür, “432” sergisiyle bu doğal olgunun sanatındaki yansımalarını ziyaretçilere sunuyor.
432 Hz frekansının, bilinen 440 Hz’e göre daha sakinleştirici olduğuna inanılan mucizevi bir frekans olduğu düşüncesini sergisinin temasına yansıtan Melisa Özgür, sanat ilhamını tuvale yansıtırken iç enerjinin dışa vurumunu çağdaş bir bakış açısıyla yorumluyor.
Kendinizden ve işlerinizden bahsedebilir misiniz?
Ben Melisa Özgür, 23 yaşındayım. Lise ve üniversite eğitimimi İstanbul’da sağlık alanında tamamlandıktan sonra bir süre sağlık sektöründe çalıştım. Fakat çocukluğumdan beri süre gelen resme olan tutkum beni mevcut mesleğimi bırakıp ressamlığa ve resme yöneltti. Bir süre günümüzün çağdaş usta ressamları ile atölye çalışmaları yaparak eğitim aldım. Sanat ilhamımı renk, enerji ve yaşamın içinden alıyorum, hayatımızda kullandığımız renklerin bize enerjileri ile yön verip şekillendirdiğine inanıyorum. İç içe geçen halkalarım ile izleyicime yaşamda başlangıç olduğu kadar bitişin de olduğunu, ara ara kullandığım farklı teknikler ve eserlerime yerleştirdiğim ayna gibi materyallerle de insana “an” kavramını ve bu hızlı akışta kendinin farkına varabilmeyi hatırlatıyorum. Düzen ve renk kavramlarını kullanarak farklı formlarda/etkilerde geometrik minimal soyut eserler ortaya çıkarıyorum.
Sanatla uğraşmaya nasıl başladınız?
Kendimi bildim bileli resme, özellikle tasarım yapmaya, üretmeye açık biriydim. Derste sıkıldığımda defterime odamın bir perspektifini çizip farklı mobilyalar tasarlardım veya bir manken çizer, ona kıyafet tasarlar sonra da modacısıymışım gibi tasarımımın röportajını kendi kendime canlandırırdım. İlk zamanlar resim benim için siyah beyaz portre resimlerden ibaret olsa da rengi ve abstract sanatı keşfettikten sonra kendimi tamamıyla bulmuş oldum.
Çalışmalarınızda hangi bakış açılarını ön plana çıkarıyorsunuz?
Anlatmak istediğim asıl kavram bu hızla akıp giden karmaşık düzendeki benliğimizin ne kadar farkında olabildiğimiz. Var olan koskoca bir evrene doğuyoruz ve bir amaç edinmek zorundayız. Doğadaki bir çimen parçasının bile birçok görevi varken insanoğlunun yaşamını devam ettirebilmek için bu düzenden kendine çıkardığı çokça pay var. Ve bu paylar bazen akıştaki hengamenin içinde kendimizi kaybetmemize sebep oluyor. Bu noktada benim “hatırlatıcı” eserlerim devreye giriyor. Ve bir soru soruyorum; “Anda ne kadar varsın?”
Çalışmalarınızı hazırlarken ilham aldığınız noktalar nelerdir?
Hayatın her anından ilham alabilirim ama daha çok duygular ile ilgileniyorum. İlhamımı dağlar, çiçekler, böcekler gibi kavramlarla sınırlı tutmuyorum. Yaşarken ilham alabileceğimiz çok fazla ayrıntı var. Mesela insan manzarası izlemeyi çok severim. İnsanları izlerken o anki duygu durumlarını, 5 dakika önce ne yaşamış olduğunu, şu an ne hissediyor olabileceklerini sorgularım ve bu bana inanılmaz bir huzur veriyor. Hayatımıza aldığımız renklerin bize enerjileri ile yön verdiğine inanıyorum ve mutsuzken asla resim yapamam. Bu faktörler bir araya geldiğinde bir eser üretebiliyorum.
Hangi sanat akımı sizi daha iyi tanımlar?
Ben geometrik soyut sanatçısıyım. Aynı zamanda renkleri tüpten çıkmışçasına, olabildiğince net bir şekilde kullanıyorum. Yani fovizm ve süprematizm sanat akımları beni en iyi şekilde tanımlayan akımlardır.
Yaptığınız bütün işler arasında en heyecan verici ve özel işiniz hangisi?
Aslında hepsi benim için çok değerli. Hepsi benim iç dünyamın farklı duygulardaki dışa vurumları ama çok yakın bir zamanda Lamborghini’nin 60. yılına özel Lamborghini İstanbul için yapmış olduğum “Lamborghini 60th Anniversary x Melisa Özgür” eserim beni en heyecanlandıran ve gururlandıran proje olmuştu. Eserim Lamborghini İtalya’ya hediye olarak Lamborghini İstanbul tarafından yaptırılmıştı ve şu an İtalya’da asılı. Yapım süreci tam 3 ay sürdü ve özel bir organizasyon ile izleyicilerle buluşmuştu. Bu benim için muhteşem bir deneyimdi.
Şu anda üzerinde çalıştığınız veya çalışmayı planladığınız işlerden bahsedebilir misiniz?
Sanat hayatımda hep bir doku arayışı içinde oldum. Ortaya çıkardığım dokular bana bir noktada yetersiz geliyordu ve ben daha fazla doku istiyordum. Bu sebeple şu an bir duvar heykeli üzerinde çalışıyorum.
Güncel sergileriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Şu anda Decollage Art Space’de ilk kişisel sergim olan “432” devam ediyor. 24 Aralık’a kadar ziyaret edilebilecek bu sergi ile beraber birkaç karma proje sergisinde de yer alıyorum.
POP QUIZ
Sanatınızı üç kelimeyle tanımlayabilir misiniz?
Mistik, düzen, renk.
İmkânınız olsa tanışmak istediğiniz sanatçı kim olurdu?
Salvador Dalí, Victor Vasarely ve Andy Warhol ile tanışmak çok çok isterdim.
Tüm zamanların en önemli sanat eseri hangisidir?
Tarihe geçmiş çok fazla önemli sanat eseri var ama sanırım beni en etkileyen Leonardo da Vinci, “The Last Supper” (Son Akşam Yemeği) olmuştu.
Evinizde hangi sanat eserinin olmasını isterdiniz?
Kesinlikle Salvardor Dalí eserlerinden biri olsun isterdim. Geometrik soyut sanatçı olsam da sürrealizm çok ilgimi çeken ve izlemekten keyif aldığım bir akım. İspanya’da Dali Müzesi beni kendine hayran bırakmıştı ve deliliğini biraz kendime yakın bulmuştum da diyebilirim.
Hangi şehir size ilham veriyor?
Barselona.
Sanatçı olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?
İç mimar olmak isterdim.
{210328}