Upcycle Design'ın Kurucusu Ali Semiz ile İleri Dönüşüm Üzerine
Yazı Boyutu:
Sürdürülebilirlik, sıfır atık, geri dönüşüm gibi kavramların yükselişe geçtiği bu dönemde, Ali Semiz ile yeni markası Upcycle Design ve ileri dönüşüm üzerine keyifli bir röportaj yaptık.
Ali Semiz
Siz pandemide ne yaptınız?
Sizi bilmiyorum ama bugünkü konuğum pandemide aydınlatma yaptı! Hem de öyle böyle değil. UPCYCLE DESIGN’ın yaratıcısı Ali Semiz bu karanlık, kasvetli günleri muzip ve sanatsal bir dokunuşla aydınlatıyor.
“Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı.” Bu söz, yeniye ve çeşide duyduğumuz açlığın tavan yaptığı 90’larla milenyumun başlarında dönemin tüketim felsefesinin özetiydi. O vakitler eski olan değersizdi.
8 milyarlık nüfusu ile hantallaşan, küresel ısınma ve doğa katliamı derken kaynakları gün be gün azalan bugünün dünyasında ise durum farklı. Pandeminin gelişiyle sürdürülebilirlik, kaynakların verimli kullanımı, sıfır atık, çevreyi koruma, geri dönüşüm gibi kavramlar yükselişe geçti. Hatta son zamanlarda yeni bir kavram popülarite kazandı: Upcycle. Yani artık eskiye rağbet var. Hatta Ali Semiz için bit pazarlarında nur var.
İlk olarak, Upcycle nedir?
Upcycle Türkçe’ye ileri dönüşüm olarak çevrilebilir. İleri dönüşümüm geri dönüşümden farkı, mevcut malzemeye değer katarak onu ileriye taşıması.
Senin birbiriyle ilgisi alakası olmayan, eski, antika parçaları alıp onlardan işlevsel eserler yarattığını biliyorum. Peki eskiye duyduğun ilgi nereden geliyor?
Benim eskiye, yaşanmışlığa, antikaya merakım çocukluğumdan gelme oldukça eski bir alışkanlık. Dedelerim Boşnak. Tüm varlıklarını kendi ülkelerinde bırakıp sıfırdan başka bir yerde var olma mücadelesi vermiş insanlar. Dolayısıyla genetik mirasımda da geçmişe özlem, yaşanmışlığa saygı ve eskileri değerlendirerek ömrünü uzatma dürtüsü var.
Küçüklüğümden beri biriktiririm ve ilgi alanıma giren biriktirdiğim eşyaları atık malzemelerle birleştirip dönüştürürüm. Bu yıllar içinde hobi olarak devam etti.
Bu olay bir hobiden profesyonel bir işe nasıl dönüştü?
Ben İç Mimari ve Çevre Tasarımı bölümü mezunuyum. Aldığım tasarım eğitimi, eski malzemeleri daha değerli objelere dönüştürme konusunda bana çok yardımcı oldu. Hatta mezuniyet projesi olarak eski bir traktör selesini bar taburesine dönüştürerek başarı ödülü almıştım.
Evlendikten sonra da eşimle Türkiye’deki ve yurt dışındaki antika dükkanlarını, bit pazarlarını, eskicileri gezmeye başladık. Oralardan topladığım malzemeleri değerlendirdiğim tasarımlar yapmayı sürdürdüm. Bunları profesyonel bir iş haline getirmem ise pandeminin etkisiyle oldu.
Pandemiden kazançlı çıktın diyebilir miyiz?
Pandemi döneminde eve kapanınca, hobilerim için arayıp da bulamadığım bollukta bir zaman oluştu. Biriktirdiğim araba, motosiklet, bisiklet farlarını, atölyemdeki atık ahşaplarla birleştirerek aydınlatmalara dönüştürmeye başladım.
Demek pandemide lambaları baştan yarattın!
Öyle de denebilir (gülüyor)… Sadece aydınlatma yapmadım tabii. Bir çuval eski denim pantolon etiketinden puf ve bar tabureleri tasarladım.
Boyacı fırçasını bir zebranın yelesine dönüştürdüğüm heykeller yaptım. Eski komodinleri çizgi romanlarla kapladığım tasarımlar oluşturdum. Sonra çevremizden bu üretimleri satın almak isteyenler olunca fark ettim ki, ileri dönüşüm tasarımlara, hikayesi olan eski malzemelere benim gibi değer veren başkaları da var.
Ben de tasarımlarının hayranıyım. İşçilik tamamen sana mı ait?
Hepsi kendi el isçiliğim.
Senin ürünlerinin diğer tasarım ürünlerinden ne farkı var?
Her birinin tek ve benzersiz olması. Ve bir hikayesinin olması. Kişiye özel bir his yaratıyor bu durum. Her bir tasarım, antikacıda, bit pazarında veya eskicide bulunmuş, eşi olmayan bir parçanın, atık ahşap, mermer veya diğer malzemelerle, elde birleştirilmesiyle oluşturuluyor.
Başkalarının bit pazarı tezgahında fark edemeyeceği bir parçayı keşfetmenin ve ona değer katarak dönüştürmenin keyfi benim için paha biçilmez.
Bir örnek verir misin?
Restore ettiğim eski bir Karadeniz konağından çıkan çubuğu saklamıştım. Sonra onun yün eğirmekte kullanılan bir öreke olduğunu öğrendim. Hermes’in kanatlı kaskından esinlenerek tasarladığım 1930’lardan kalma bir gemi farını, Karadenizli bir öreke ile birleştirerek aydınlatmaya dönüştürmek bana macera filmi çekmek gibi geliyor.
1950’lerin Almanya’sına ait bir bisiklet farı, benim gözümde Berlin sokaklarında bisiklete binen ve rüzgarda melek gibi süzülen bir kız çocuğunu anımsatıyor ve ortaya “Angel” aydınlatma çıkıyor.
Bit pazarı tezgahından aldığım bir araba farının, 140 yıllık Lucas King of the Road üreticisine ait olduğunu keşfetmemenin heyecanı tasarıma da yansıyor. Bu far eşi olmayan bir tripoda dönüştüğünde heykelsi formu ile bulunduğu ortama değer katıyor.
Tasarımlarını kimler satın alıyor?
Tasarımlarımla kurduğum duygusal bağ o kadar derin ki, onları en az benim kadar sevip, sahiplenecek, onlara değer verecek kişilerin tercih ettiğini görmek beni mutlu ediyor. Müşterilerimin ortak özelliği, tasarıma, el emeğine, geçmişe saygı duyan, gustosu yüksek insanlar olmaları.
Çevreye de duyarlı değil mi?
Tabii ki. Atık malzemeleri, eski veya istenmeyen ürünleri, daha iyi kalitede, daha değerli, çevreye saygılı yeni tasarımlar haline getiren ileri döşüm/upcycle işleminin bir amacı da mevcut malzemeleri değerlendirerek boşa gitmesini önlemek. Elimizdekinin değerini bilmek, kaynakları verimli kullanmak, atıkları dünyayı kirletmeyecek şekilde yeniden değerlendirmek çevre bilinci açısından da oldukça önemli.
Ali Semiz Kimdir?
Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimari ve Çevre Tasarımı Bölümü Mezunu. Çeşitli kurumsal firmalarda iç mimar olarak görev aldıktan sonra tasarım, uygulama ve danışmanlık hizmeti verdiği Kare Mimarlık firmasını kurdu. Son yıllarda ilgi alanına giren biriktirdiği eşyaları, atık malzemelerle birleştirip dönüştürüyor.