Sürdürülebilir Türk Moda Markaları: Giyi
Yazı Boyutu:
Zamansız ve uzun ömürlü giysiler sunmak üzere yola çıkan Giyi markasının kurucusu Göknil Bigan ile markası ve sürdürülebilirlik üzerine sohbet ettik.
Göknil Bigan
Bize markanızı ve kuruluş sürecini anlatır mısınız?
Zamansız, uzun ömürlü, bağ kurabileceğimiz giysiler sunmak üzere yola çıktık. Giyi ile sosyal faydayı ve çevresel etkileri gözönüne alan farklı bir tasarım, üretim ve tüketim anlayışı sunuyoruz.
Giyi, döngüsel bir tasarım ve üretim modeli, yavaş, bilinçli bir tüketim modeli öneriyor. Petrol türevi malzeme kullanmıyoruz, üretim fazlası kumaşlarımızı yeni ürünlere dönüştürüyoruz. Paketleme tasarımını da sıfır atık mantığıyla yaptık, Giyi paketinden çıkan hiçbir şey çöpe gitmiyor. Farklı kullanım alanları sunarak ürünümüzün ömrünü uzatmayı hedefliyoruz. Uzun yıllar Koç Grubu’nda çalıştım. Ama tasarıma, el-emeğine, kendine özgü, özgür bir stil sahibi olmaya karşı her zaman tutkuluydum.
Çocuklarıma zaman ayırmak için iş hayatına ara vermem, ‘YenidenBiz Derneği’nin temellerini atmama vesile oldu. İş hayatına ara veren kadınlara çalışma hayatına dönüşte destek olan YenidenBiz’de her biri özel üretken kadınlarla ve çok değerli hikayeleriyle karşılaşma fırsatım oldu. YenidenBiz’den ve çocukluk hayallerimden aldığım güçle, kadınlarla kurulan bir iş modeliyle kadınlar için özgür ve zamansız bir gardrop oluşturmak üzere yeni bir oyun yani Giyi’yi kurdum. Giyi’nin ilk koleksiyonunu kıyafetlerin ömrünün uzatılması ve dönüştürebilmesi konusuna odaklanıyor, hem elbise ceket olarak giyilebilecek parçalardan oluşuyor.
Bilinçli bir üretici olmak için ne yapmak gerekir?
Bir tasarım/moda markası söz konusu olduğunda, bence sorumluluk tasarımda başlıyor, üretimde devam ediyor. Kullanılan malzemelerin içerikleri, doğada çözünülebilir olup olmadığı ve geri/ileri dönüşüm malzeme kullanımı karbon ayakizinizi belirliyor. Diğer yandan sosyal etkiniz, hangi koşullarda üretim yaptığınız, çalışma koşullarından ücret politikanıza kadar çok önemli. Tüketicinize ne kadar bilgi aktarıyorsunuz, şeffaflık da bir diğer açı. Son olarak iş yapış şeklinizi, tüm süreçlerinize, iletişim dilinizden müşteri sonrası hizmetlere kadar hepsine bunu taşımak gerektiğine inanıyorum.
Çevre konusunda daha fazla farkındalık yaratmak için sizce ne gibi adımlar atılmalı? Bu noktada tüketicilere hangi görevler düşüyor?
Tüketicinin gücüne inanıyorum. Basit, günlük hayata kolaylıkla katabileceğimiz adımlar var.
Etiketi okumak: Aldığımız ürünün içeriği, nerede üretilmiş, bakımı nasıl olacak, doğru yıkama şekli. Bunları okuyarak öğrenerek başlayabiliriz.
Soru sormak: markalara, mağazada çalışanlara ürünlerin içeriğini, hikayelerini, üretim koşullarını, çevresel etkilerini sormalıyız.
Bilgiye erişim artık çok kolay. Tüketici olarak biraz emek harcayıp yerel, çevresel ve sosyal etkileri bakımından sorumlu markaları araştırabilir, çevremizle paylaşabiliriz.
Son olarak, satın almadan önce, bunu kaç kere giyerim diye kendimize sorabilir ve gerçek ihtiyacımız kadar satın alabiliriz.
Siz farkındalığınızı hayatınızın hangi döneminde yakaladınız?
Giysilerin değerini bilen, nicelik değil kalitenin önemli olduğu bir ailede büyüdüm. Çoğu giysilerimiz anneannem ve annem tarafından dikilirdi. Bu yüzden giyim konusudaki özeni erken yaşta içselleştirdiğimi düşünüyorum. Çocuklarımı büyütürken giysilerin içeriğine, doğal elyaf olmasına daha dikkat etmeye başladım. Çabuk eskiyen, polyester içerikleri kullanmayı hiç tercih etmedim. Fakat özellike çevresel etkilerini okudukça ve araştırdıkça öğrenmeye başladım.
Günlük yaşamınızda, evinizde çevreyi korumak için neler yapıyorsunuz?
Çöplerimizi titizlikle ayırmaya gayret ediyoruz. Çocuklar okulda da oldukça bilinçlendiriliyor, bunu görmek beni memnun ediyor. Elektrik, su sarfiyatına dikkat etmek gibi basit pratikleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. Tek kullanımlık plastik kullanımını oldukça azalttık. Pazar alışverişini seviyoruz. Temizlikte doğal içerikli temizlik malzemeleri kullanıyoruz. Şimdi sırada kompost denememiz var. Aslında biraz çöp kavramına yaklaşımımız değişti. Az çöp çıkarmaya, tekrar kullanıma odaklanınca, termos her günün bir parçası oluyor, ambalaj kutuları güzel saklama/oyuncak kutularına dönüşüyor. Karbon salınımı tarafından bakınca da, toplu taşıma kullanmaya ve yürümeye öncelik veriyorum.
Gelecekte sürdürülebilir modanın yerini nerede görüyorsunuz?
Sürdürülebilirlik çok yönlü bir kavram. Döngüsellik tarafında yapılabilecek çok fazla şey var. Geri/ileri dönüşüm malzemelerin kullanımı artıyor, artacak. İnovasyonlar yine malzeme tarafında çeşitlilik sunuyor. Farklı bitkilerden elyaflar üretiliyor, pamuğa kıyasla daha az su tüketimiyle üretilen alternatif elyaflar geliştiriliyor. Teknoloji, kurumların tedarik zincirlerini şeffaf ve izlenebilir hale getirmeye yardımcı oluyor. Diğer taraftan tüketici davranışı olarak moda anlayışının değişmesi, ikinci el tercih edilmesi, ihtiyaca bağlı tüketimin esas olması gibi unsurlar da sektörün geleceğini şekillendirecek diye düşünüyorum.
Göknil Bigan Kimdir?
Kıyafetlerin yarattığı değil, kıyafetleri yaratan kadınlar tarafınından büyütülen Göknil Bigan, Ekonomi ve İşletme okudu. Uzun yıllar Koç Grubunun farklı kurumlarında çalıştı, iç denetim yaptığı yıllarda, farklı sektörlere dair pek çok şey öğrendi. Eğitim ve sanat kurumlarında yöneticilik yaptı. Çocuklarımla zaman geçirmek için iş hayatına verdiği ara ‘YenidenBiz Derneği’nin temellerini atmasına vesile oldu. Çok inandığı ve sevdiği Arter’de çalıştığı dönemde yeni bir oyun kurmaya hazır olduğunu hissetti. Tam da çocukluğundan hatırladığı gibi, kıyafetlerin değerini bilen, doğal kumaşları tercih eden, emeği önemseyen, sezonluk değil zamansız bir gardırop isteyen kadını hayal etti ve Giyi yoluna çıktı.