Otonom Sürüşün Geleceği
Yazı Boyutu:
Mobilite, daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemeyen bir dönüşüm geçiriyor. Sürüş keyfi tanımı değişiyor. Şimdilerde otomobiller ve sürücü arasında yol üzerindeki etkileşimin ne derece kuvvetli olduğu ‘Sürüş Keyfi’ tanımında belirleyici unsur iken bu unsur çok da uzak olmayan bir gelecekte yerini, ‘Otomobilin içinde geçirilen kaliteli zamana bırakacak. Pek çok otomobil markası gibi BMW Group da bu alanda yatırımlar yapıyor ve geleceğin sürüş keyfine uygun teknolojiler geliştiriyor. Bu hiç de kolay bir geçiş süreci değil. Yakın gelecekte sürücüye belki de hiç ihtiyaç duymayacağız. Ama sürüş keyfi hep var olacak. Bu noktada, kendi kendine, yani otonom sürüş yapabilen teknolojiler hazır sayılır. Geriye bolca test, trafikteki kullanıcı davranışlarının adaptasyonu ve yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Gelin hep beraber otonom sürüşün geleceğine bir göz atalım.

Sürüş esnasında hızın otomatik kontrol edilmesi aslında otomotiv tarihi kadar eski sayılabilir. Önceki yüzyılda ‘el gazı’ olarak da anılan ‘Cruise Control’ bu sistemin temelini oluşturuyor. Otomobilin gaz komutlarının sabitlenmesi sayesinde kendi kendine gidebilen otomobillerle seyahat etmek mümkün. Ancak ya otomobilin önüne bir engel çıkarsa ya da virajlar ardı ardına gelmeye başlarsa; o zaman otomobil nasıl tepki verecek? Tüm bunları düşünen otomobil üreticileri, özellikle son 20 yılda bu alanda muhteşem buluşlara imzalarını attılar. Şerit takip asistanları, radar ve lidar gibi yolu tarayan donanımlar, sadece aracın önünü değil, 360 derece trafiği tarayan algılayıcılar da otonom sürüşe gidilen yolda etkili oluyor. Bu süreç içerisinde otomatik park asistanlarını da bu tanımların arasına dahil edebiliriz.

BMW için yenilikçi teknolojiler, müşterileri güvenliğinden taviz vermeden uygulanmalı. Halihazırda hız, direksiyon ve şerit kontrol asistanları gibi sürücü destek sistemleri sunuluyor. Bu gelişmelerle, yüksek otonom sürüşün eşiğinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Mevcut BMW modellerinde Adaptif Hız Sabitleme, Acil Durum Fren Asistanı ya da Otomatik Start/Stop gibi teknolojiler mevcut. Hatta ellerinizi direksiyondan çekerek dahi yolculuk yapabiliyorsunuz. Yine de güvenlikten ödün vermek istemeyen BMW, bu son saydığımız özellik için yasal zorunlulukları da göz önünde bulundurarak ellerin direksiyondan kaldırılmamasına yönelik bir altyapıyı sunuyor.
BMW otonom sürüş aşamalarını 5 farklı bölüme ayırmış durumda. Eller ve gözler yolda olarak başlayan uygulamalar, sırasıyla, ellerin ve gözlerin yarı zamanlı yolda olmasıyla geliştiriliyor. Üçüncü aşamada hem eller hem de gözlerin yolda olmasına gerek yok. Dördüncü aşamada ise eller serbest olacakken zihniniz başka bir yerde olabilecek. Otonom 5 olarak anılan sistemde ise artık sürücüye gerek kalmayacak, otomobil tamamen işaret edilen destinasyona doğru yola çıkacak. Bu da gaz-fren ya da direksiyon gibi donanımların da bir nevi sonu anlamını taşıyor. Kulağa korkutucu gelse de bunu yapabilecek teknolojiye sahibiz. Üstelik bu sistemde ilerleyebilen konsept otomobiller bile gün ışığına çıktılar.

{773813}
BMW’nin otonom sürüşe gidilen yoldaki ilk şovunu bir James Bond serisi olan “Tomorrow Never Dies”da gördük. BMW 7 Serisi’nin arka koltuğundan, cep telefonu üzerinden aracı kontrol edebilen 007, aslında bugünün bazı teknolojilerini 90’larda gözler önüne sermişti. Bir Hollywood fantezisi gibi gözükse de günümüzde buna yakın bir teknolojiyle yol alabiliyoruz.
Takvimler 2006’yı gösterdiğinde BMW, TrackTrainer adındaki bir teknolojiyi tanıttı. Önceden aracın pist üzerindeki rotası yüklenerek en iyi tur zamanının kendi kendiliğine atılabilmesi sağlandı. Dünyanın en zorlu yarış pisti olan Nürburgring Nordschleife’de kendini kanıtlayan sistem, daha sonra BBC’nin Top Gear programında Jeremy Clarkson’a da heyecan dolu anlar yaşatmıştı.

2011 yılına geldiğimizdeyse BMW, Almanya’nın meşhur otobanlarından A9’da tüm trafik kurallarına adapte olabilen otonom araç sürüşlerine başladı. 130 km/s maksimum hıza kadar çıkan otomobillerde sürücüler ellerini hiçbir şekilde direksiyona koymuyorlardı. Kendi kendine hareket edebilen otomobilleri kişisel olarak 2010 yılında ben de bir BMW teknoloji gününde deneyimlemiş ve sistemin keskin yapısına hayran kalmıştım. Sistem bünyesinde otomobili anahtar üzerinden park yerine sokabilen ya da çıkarabilen videoyu aşağıdaki konu başlığı altından izleyebilirsiniz. Günümüzde bu teknoloji pek çok BMW modelinde satın alınabiliyor.
{773700}

2014 yılında limitlerinde otonom drift yapan BMW modellerinin ardından, 2015 yılında kendi kendine park edebilen BMW i3 modelleri seri üretime alınmaya başladı. 2016 yılına gelindiğindeyse yeni BMW 7 Serisi artık 210 km/s hıza kadar adaptif hız sabitleme sistemiyle yarı otonom sürüşe kavuşurken, ilk defa park yerine otomobili anahtar üzerinden park edebilme imkânı geldi.

Las Vegas’taki CES 2017’de BMW, BMW i Inside Future heykelini sergiledi. Geleceğin otonom araçlarının iç mekân tasarımı genel araç tasarımına ışık tutan bu çalışmada hafif malzemeler kadar geri dönüşümlü materyaller de etkileyici bir sunuma sahipti.



{773701}
Nisan 2018’de “Otonom Sürüş Kampüsü”nü devreye aldı. Kampüs kapsamında kendi kendine seyahat edebilen otomobillerin AR-GE faaliyetleri ve denemeleri yapılıyor. Konuyla ilgili IT firmalarıyla da işbirlikleri söz konusu.
BMW, kuruluşunun 100’üncü yılında BMW Vision Next 100’ü tanıttı. Yukarıdaki videodan bu otomobile dair detayları izleyebilirsiniz. Kendi kendine gidebilen bu konsept aynı zamanda elektrikli otomobillerin geleceğine de ışık tutuyor.



{773804}
Gelecekte ne olacağına dair baktığımızda inanılmaz yoğunlukta bir data analizinin yapıldığını görüyoruz. Yol ve sürüş koşullarına dair tüm datalar toplanarak, işlenerek, yapay zekânın sürüş parametrelerine göre nasıl hareket etmesi gerektiği araştırılıyor. BMW Grubu, bunun için milyonlarca euro’luk yatırım yaparak özel bir data servisi kurdu. Otonom sürüş kampüsü dahilindeki bu sistem içerisinde yolculuklarda olabilecek her parametre inceleniyor. Bu da gelecekte yollarda otomobillerin kendi kendine ilerleyebilmesi adına müthiş bir gelişme.

Tüm bu çalışmalar insanların gelecekte efor sarf etmeden mobilite ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yapılıyor. Bu dönüşümde kuşkusuz otomobiller de elektriklenmeden etkilenecek. An itibarıyla elektrikli otomobiller konusunda yapılan yatırımlar ve içten yanmalı otomobillere olan alışkanlıkların kademeli olarak terk edilmesi, geleceğin dünyasında daha sürdürülebilir bir ulaşıma ayak uydurmamızı sağlayacak.

