Türk Seramik Sanatçıları: Gizem Girav Design
Yazı Boyutu:
İlk ürünlerimin fırından çıktığındaki o hissi hiç unutmuyorum, o an dedim ki “işte hayatımdaki eksik parça bu!” sözleriyle seramik sanatının hayatındaki önemini anlatan Gizem Girav’la sohbet ettik.
Gizem Girav
Seramik sanatı hayatınıza nasıl girdi?
Aslında ilk olarak 2011 yılında üniversite 3. sınıftayken Sanat Yönetimi Bölümü’nün seçmeli olan seramik dersiyle hayatıma girdi. Sonrasında arkadaşımla yapmış olduğum Güney İtalya seyahatinde karşılaştığım el yapımı seramik ürünlerinden etkilenip "neden yapmayayım?” diyerek yola çıktım. Bu sırada Baksı Müzesi’nde müze koordinatörlüğü yapıyordum. Aynı zamanda seramik atölye çalışmalarına kayıt yaptırdım. İlk ürünlerimin fırından çıktığındaki o hissi hiç unutmuyorum, o an dedim ki “işte hayatımdaki eksik parça bu!”
Bunun üstüne kendimi seramiğe dair daha da geliştirmek için gerek Türkiye’de gerekse de yurtdışında konusunda uzman kişilerden eğitim alıp ilk atölyemi 2017 yılında İstanbul Ulus’ta açıp kurumsal hayata veda ettim.
Seramiği diğer güzel sanat dallarından ayıran, bu sanatı sizin için özel kılan şeyler neler?
Benim için özel olmasındaki en önemli sebep, her aşamasında beni heyecanlandırıyor olması. Her şeyden uzaklaştırıp meditasyon etkisi yaratması. Gerek şekil verme, gerek sırlama, gerekse fırınlama aşamasında beni yenileyip heyecanlandırıyor. Seramiği diğer sanat dallarından ayıran bence en önemli nokta her aşamasının süprizlerle dolu olması. Çünkü hayalimizde kurguladığımızla başlayıp her adımda bizi şaşırtma ihtimali barındırıyor.
Biraz bu sanatın inceliklerinden de bahsedebilir misiniz? Belli teknikleri ve özellikleri neler? Kısaca seramik yapının aşamalarından bahseder misiniz?
Bana göre seramiğin en önemli ve ince noktası “denge”yi sağlamak. Benim kullandığım ve derslerde kullanılan başlıca temek teknikler; elle şekillendirme, plaka yöntemi, kalıp alma, sucuk tekniği, oyma tekniğidir.. Özellik ise; her tekniğin ve çamurun kendine ait özelliğinin, pişme derecesinin, dokusunun ve sırlama seçeneklerinin olması.
Aşaması; öncelikle ürünü şekillendiriyoruz, ürünün boyutu ve kalınlığına göre kuruma aşamasında gün sayısının farketmesiyle birlikte kuruduktan sonra rötuş aşaması yapılıyor. Bence en önemli ve hassas kısımlarından biri bu oluyor çünkü rötuşun seramiğin makyajı olduğunu düşünüyorum. Sonrasında bisküvi dediğimiz aşama için fırınlıyoruz ve kırılma veya çatlamaların olmaması için ümit ediyoruz. Bizi sevindiren sonuçtan sonra ise sırlama yaptıktan sonra tekrar fırınlayıp en heyecanlı bekleyiş aşamasına geçiyoruz.
Teknolojinin gelişimine bağlı olarak alışkanlıkların değişmesi seramik sanatını nasıl evrimleştirdi?
Teknolojinin her alanda olduğu gibi ilerlemesiyle seramik sanatının da üzerinde olumlu yönde etkisi oldu. Seramik üretimi daha ulaşılabilir hale geldi. Eskiden hazır çamur yoktu, hazır sır yoktu.. Şimdi ise torna aleti modernleşti, fırınlarda ev tipi olanları gelişti.. Ulaşılabilirlik arttıkça hobi veya meslek olarak daha çok tercih edilebilir bir noktaya geldi.
{773573}
Genel olarak atölyenizde ne gibi ürünler yapıyorsunuz? Markanızdan bahseder misiniz?
Genel olarak atölyemde insanların gündelik hayatlarına dahil olabileceğim ürünler yapmayı tercih ediyorum. Bunun yanı sıra duvar aksesuarları ve dekoratif ürünleri yapmaktan çok keyif alıyorum. Materyallerde de sadece seramik yapmaktan çıkıp iki farklı materyali birleştirmek hoşuma gidiyor, mesela seramikle ahşabı birleştiriyorum.
Markamda her zaman önceliğim sadelik oluyor. Olabildiğince birbirini kopyalayan tasarımlardan sıyrılıp beni anlatan, sade, kullanışlı ve kendine özgü formu ve dokusu olan ürünler üretmeye gayret edip farklılaştırmaya özen göstermeye çalışıyorum.
Ürünlerinizi yaparken nelerden ilham alıyorsunuz?
Yeni keşfettiğim ve gözlemlediğim mekanlardan ve ortamlardan ilham alıyorum. Bir şekilde bende ifade ettirdiği noktaları seramiğime yansıtıyorum. Renkler ve özellikle dokulardan çok etkileniyorum.
Dünya ile kıyaslandığında ülkemizde seramik sanatının yeri neresi?
Aslında ülkemizde seramiğin olduğu noktaya bakarsak, hepimizin hayatına mutlaka dokunmuşluğu var. Kapadokya’da tornayla buluştuk, Antakya’da Zeugma Müzesi’ni ziyaret ettik veya İznik çinilerini tanıdık.. Ülkemizde seramiğin tarihi çok eskilere dayanmakla birlikte, günümüze kadar gelmesi, popülerleşmesi beni çok mutlu ediyor. Dolayısıyla özellikle seramik sanatını Dünya ile kıyasladığımızda hiç de küçümsememek gerek. Tabii her sanat alanında umduğum gibi, seramikte de tek dileğim bu ilginin hiç bir zaman azalmaması, bu değerimizi kaybetmememiz hatta daha çok kitlelerle buluşturmak.
Önümüzdeki dönemlerde markanızın hedefleri neler?
Dediğim gibi atölyemi 2017 yılında Ulus’ta açmıştım sonrasında 2020 yılında da atölyemi Erenköy’e taşıdım. Ulus’tayken seramik ve resim dersleri veriliyordu ancak her zaman hedefimde daha fazlasını yapmak vardı. Erenköy’e taşındıktan sonra bu hedefimi gerçekleştirebileceğim fırsatlar da karşıma çıkınca biraz daha yaklaştım. Şimdi atölyemde seramik, porselen, torna dersleri yapılıyor, alan ihtiyacı olanlar için masa kiralama ile kendilerine atölye imkanı sağlamamın yanı sıra sulu boya resim atölyesi, yağlı boya resim atölyesi, minyatür, performatif resim okuma atölyeleri ve farklı alanlarda da workshoplar gerçekleştiriliyor. Hedefim seramik ürünlerimi elbetteki daha fazla kitleyle buluşturup, yurtdışında da bağlantı sağlayabilmekle birlikte atölyemi seramik dışında daha fazla etkinlikle, daha aktif bir sanat alanı haline getirmeyi hedefliyorum.