Tablolar Aracılığıyla Sanat ve Sürdürülebilirlik İlişkisi
Yazı Boyutu:
İlişkileri yüzyıllar öncesine uzanan sanat ve sürdürülebilirlik arasındaki bağlantıyı inceledik.
Sürdürülebilirlik kavramı günlük yaşantımız için birçok açıdan yeni bir kavram. Zira artık çevreyi önemsiyoruz, ekonomik gelişmelerin dengeye girmesini arzuluyoruz ve sosyal iyileşmemizi birçok alanda savunuyoruz. Bu alanlardan birisi olan sanat, bir ifade aracı olarak, sürdürülebilir gelişmenin her zaman yanında oldu. Peki bu birlikteliği nasıl okumak gerekir?
Tematik perspektiften bakarsak, sanat ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişkinin uzun bir mazisi var. Öyle ki sadece doğanın otonom olduğu 15. ve 16. yüzyıl Rönesans eserlerinde değil, eski Çin mürekkep baskılarında, Antik Mısır mezarlarında, MÖ 1’den itibaren Roma fresklerinde ve Orta Çağ’daki duvar resimlerinde dahi manzara çalışmalarına rastlamak mümkün. Çevresel hisle bakıldığında resim ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişkinin tablolar aracılığı ile daha da öne çıktığını görüyoruz. Barok, Romantizm, Empresyonizm, Post-Empresyonizm ve sonraki akımlarda doğayla ilişkili kaynakların kuvvetli bir ilgi uyandırdığı da aşikar.
1970’lerden sonra ise sanat ve sürdürülebilirlik arasındaki ilişki tematik olmanın ötesine geçiyor ve Arazi Sanatı akımı ile ortaya çıkan sanatsal ifade biçimlerinde bizzat doğal veya doğaya zarar veren malzemeler kullanılıyor. Bunun en iyi örneğini ise 5000 ton bazalt ile Utah çölüne yaptığı devasa Spiral Jetty çalışması aracılığıyla Robert Smithson veriyor.
Doğayla doğru denge arayışı
İnsanların doğa ile uyum içinde yaşama arzusu, onun zenginliğine ve dinamizmine duyduğu saygı onun içinde yaşamakla dengelenmeli; ondan beslenerek değil. Zira ikincisi küresel ısınma, su kaynaklarının tükenmesi ve doğal afetler gibi sonuçlara neden olabiliyor. Claude Lorrain’nin 1663 tarihli Pastoral Landscape with the Flight into Egypt eseri bu dengeyi yansıtan en iyi örneklerden.
Kanal Turu’ndan kitle turizmine
Günümüz kitle turizmi Venedik’in biricik yapısını geri döndürülemez biçimde tehdit ediyor. Yapılan hesaplamalara göre, bu vahşilikle giderse, 2030 senesinde sokaklarını 20 milyondan fazla turistin ziyaret edeceği bu İtalyan şehri, kaynakların doğru kullanılmaması, sorumsuz tüketim ve kontrolsüz turizmin yansımaları nedeniyle ciddi bir tehlike altına girecek. Venedik’in mirasını anlamak içinse Giovanni Antonio Canal’ın 1723-1724’te resmettiği The Grand Canal from San Vio, Venice tablosuna bakmak yeterli.
Temiz enerji kullanımı
Senelerdir ekonomik ve sosyal gelişme açısından kritik olan kömür, artık yerini temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına bırakıyor. Hollanda Altın Çağı’ndan Jacob Isaacksz. van Ruisdael’in Winter Landscape tablosunda da bir yanda zaruri olan bataklık kömürünün taşıdığı dumanları arkada ise rüzgardan enerji üreten yel değirmenini görüyoruz.
Dengesizliği durdurma arzusu
Karbondioksit, nitrojen oksit ve metan gibi konsantre gazların ortaya çıkmasına neden olan Endüstri Devrimi ve onu takip eden önü alınamaz sanayileşme ile fosil yakıt kullanımının bir önceki yüzyıla göre %30 artış kaydetmesi, şüphesiz ki doğadaki dengeyi bozdu. Bu dengesizliği en iyi yansıtan örneklerden biri ise André Derain’in 1906’da Londra’nın değişen silüetini resmettiği Waterloo Bridge tablosu.
Ormansızlaşma ve iklim değişikliği
Dünyanın nefes almasını sağlayan ormanlar yerkürenin üçte birini kaplarken sadece son 10 yılda 13 milyon hektarlık ormanın kaybedildiği bilinen bir gerçek. Günümüzde iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden olan ormansızlaştırma konusunu ifade eden en çarpıcı örneği 1913’te tamamladığı The Forest adlı eseriyle Natalia Goncharova verdi. Rus geleneksel sanatından aldığı ilhamla soyut eserler ortaya çıkaran ressam, Rus çiftçi ailelerinin evlerini dekore etmek için ağaçlara masal oymaları fikrinden yola çıkarak ormanların tahribatının ekosisteme yansımasını bir tehdit olarak ifade ediyor.
Eşyalara ikinci bir hayat kazandırma
Tüketimi azaltmayı, yeniden kullanmayı ve geri dönüştürmeyi teşvik eden sürdürülebilirlik, dairesel bir ekonomiye karşılık geliyor. Alman sanatçı Kurt Schwitters’in 1923 tarihli Merzbild Kijkduin adlı eseri de bunun etkileyici bir dışavurumu. Artistik yaratımın geleneksel metodlarına karşı bir başkaldırı olan Dadaizm ile sanatçılar, bir hiçten var etmektense istenmeyen ‘şeyleri’ yeniden kullanarak ve geri dönüştürerek onları bir sanat eserine dönüştürüyor.