Sürdürülebilir Türk Moda Markaları: Restore
Yazı Boyutu:
Tüketim zincirinin dışında bırakılmış jeanleri, zamansız formlarda tek parça olarak yeniden tasarlayan ve geleneksel el işçiliği yöntemleri ile yeniden üreten Restore markasının kurucuları Ferman Urhan ve Melike Vergili ile markaları ve sürdürülebilir moda hakkında sohbet ettik.
Ferman Urhan, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde lisans eğitimini tamaladı ve görsel sanatlar alanında çalışmaya başladı. 2013 yılında Phaselis İnisiyatifi kurucuları arasında yer alarak, doğayı koruma mücadelesi için görev yaptı. 2017 yılında ise Restore markasını kurdu.
Almanya-Feuchtwangen’de doğan Melike Vergili, 2008-2011 Visual Artbeat Magazine adlı sanat dergisinde muhabir olarak çalıştı ve Bashimi Art (Salzburg, Avusturya) küratör asistanlığı yaptı. Daha sonra Akdeniz Üniversitesi Heykel Bölümü’nde lisans eğitimi aldı. 2013 yılında Phaselis İnisiyatifini kurarak doğayı koruma mücadelesine başladı. 2017 yılıında ise Restore markasını kurdu.
Bize markanızı ve kuruluş sürecini anlatır mısınız?
Restore, üzerinde yaşadığımız gezegenin iyiliği çerçevesinde planlanmış bir üretim süreci ile kişiye özel giyinme deneyimini sunan, “yeniden üretim” projesidir. Tüketim zincirinin dışında bırakılmış jeanleri, zamansız formlarda, tek parça (unique) olarak yeniden tasarlıyoruz ve geleneksel el işçiliği yöntemleri ile yeniden üretiyoruz. Restore, bir yandan bizleri sürekli değişen sezonlara ve trendlere bağlı olarak ihtiyaç duyduğumuzdan fazlasını almaya yönlendiren, diğer yandan da özel, eşsiz ve ayrıcalıklı olma beklentisi yaratarak her tasarımı saysız kez çoğaltmayı sıradanlaştıran endüstriyel modaya bir tepki aynı zamanda.
Sözde “atık” olarak sınıflandırılmış yüksek kaliteli bir ürünü yeniden ele alıp, zamanın üzerinde bıraktığı kendine özgü izleri de tasarıma dahil ediyoruz. Endüstriyel olmayan bir üretim süreci ile bir öncekinden daha nitelikli bir ürün ortaya koyarak sürdürülebilir, eşiz ve ayrıcalıklı bir üretim biçiminin mümkün olduğunu göstermeyi amaçlıyoruz.
Biz jeanleri seven, mesleği görsel sanatlar olan iki çevre aktivistiyiz. Doğayı korumak adına verdiğimiz mücadelenin içinde, giyinme ihtiyacı ve zevkinin karşılanması için sürdürülen üretimin yeryüzüne verdiği zararları öğrenmek şaşırtıcıydı. Günümüzde endüstriyel moda, petrol endüstrisinin ardından yeryüzüne en çok zararı veren ikinci sektör.
Başta yalnızca işçilerin ihtiyacı göz önünde bulundurularak tasarlanmış, modanın ve günlük giyinme ihtiyacının en ikonik parçası olan jean belki de en çok üretilen ve tüketilen tekstil ürünü. Jeanin hammaddesi pamuk, üretimi için en fazla kimyasal kullanılan tarım ürünü. Tek bir jean ürün için 10.000 ile 20.000 litre arası temiz suyun harcanması gerekirken, her bir ürünü üreticiden satıcıya ulaştırmak için ortalama 7000 km yol katedilmesi gerekiyor ki bu üretim sürecine ek önemli miktarda karbon ayak izi demek…
Kullanmayı gerçekten sevdiğimiz bir tekstil ürününün doğaya verdiği akıl almaz zararın farkına vardığımızda, yalnızca yaşadığımız çevreyi koruma çabasının üzerinde yaşadığımız gezegen için yeterli olmayacağını anladık ve moda endüstrisine odaklandık. Üç yıl süren araştırma ve geliştirme sürecinin ardından bir üretim modeli ve giyinme fikri olarak Restore doğdu.
Bilinçli bir üretici olmak için ne yapmak gerekir?
Bilinçli üretici kavramı aslında çok yeni ve henüz gerçek anlamda tanımı yapılmamış. “Bilinçli” ve “Sürdürülebilir” üretim yaptığını söyleyen üreticilerin büyük çoğunluğu bu konuda samimi değiller. Her şeyden önce sürekli büyümeye odaklı, yüksek kar amaçlı üreticilerin bilinçi olması ve sürdürülebilir bir üretim sürecini hayata geçirmesi olanaksız. Yaratılan olağanüstü talebi sürekli büyüme hedefinde olan şirketler tarafından doğaya zarar vermeksizin nasıl karşılayabilirler ki? Diğer yandan atıkları teknolojik yatırımlarla daha az zararlı hale getirmek mümkün olsa da yeryüzünün kaynaklarını tüketmeden endüstriyel üretimin yarattığı talebi karşılamak gerçekçi değil. Üretim biçimi tamamıyla değişmediği sürece her şey biraz daha iyi olabilir ama hiçbir zaman gerçek anlamda sürdürülebilir olamaz.
Biz ancak sürekli büyüme amacında olmayan ve talep yaratmayan yerel üreticilerin, düşük maliyet ve yüksek kar amacı taşımayan zanaatkarların yüksek kaliteli üretim yapan işletmelerin gerçekten bilinçli üretici olabileceğini düşünüyoruz.
Çevre konusunda daha fazla farkındalık yaratmak için sizce ne gibi adımlar atılmalı? Bu noktada tüketicilere hangi görevler düşüyor?
İnsan kaynaklı bir toplu yok oluşu doğru ilerlediğimizi ve bunun en büyük nedeninin tüketim alışkanlıklarımız olduğunu insanlara anlatabilmek gerekiyor. Bu yalnızca basının, internet medyasının ya da bilim dünyasının değil içinde bulunduğumuz durumun sorumluları olan endüstriyel üreticilerin ve politikacıların görevidir. Medya bu konuyu daha fazla ele almak, büyük şirketler ve politikacılar biraz daha devam edebilmek adına gizledikleri gerçekleri artık açıkça konuşmak zorunda.
Talep olduğu sürece arz tabii ki devam edecek ve bizler her şeyin en küçük birimden yani bizden başladığını anlamalıyız. Tüketiciler artık değişen trendelerin ve sürekli yeniye olan ihtiyaçlarının hiç bitmeyecek bir kısırdöngü olduğunu anlamalılar.
Kaliteli ve uzun ömürlü ürünlere bütçemizden daha fazla pay ayırarak, yerel üretime önem vererek, satın aldığımız ürünün nerede nasıl ve hangi koşullarda üretildiğini araştırarak dünyanın iyiliği için yapabileceğimiz katkı gerçekten de düşünebileceğimizden daha büyük. Artık daha fazla tüketmeye değil daha az ve daha nitelikli tüketmeye çalışmalıyız.
Siz farkındalığınızı hayatınızın hangi döneminde yakaladınız?
Biz gerçek anlamda farkındalığımızı bize artık sıradan ve dolayasıyla zararsız görünen alışkanlıklarımızın, yeryüzünde ne kadar büyük bir yıkıma yol açtığını tesadüfen öğrendiğimizde yakaladık. Bu kendiliğinden gerçekleşen bir süreç değil ne yazık ki. Marketten aldığımız ambalajlı ürünlerin doğaya verdiği zararı öğrendiğimizde, ısınmak ya da aydınlanmak için kullandığımız enerjinin doğaya maliyetinin ne olduğunu, ulaşım için kullandığımız araçların zararını öğrenince ise giyinme alışkanlıklarımızın neye neden olduğunu merak ettik. Farkındalık; duyarlılık, merak, araştırma ve öğrenme yoluyla gerçekleşen bir süreç.
Günlük yaşamınızda, evinizde çevreyi korumak için neler yapıyorsunuz?
Günlük yaşamımızda tüketim alışkanlıklarımızı her ne kadar doğaya daha az zaralı hale getirmeye çalışsak da kentin olanakları ile sınırlı olduğumuz için bize göre gereken düzeyde yapabilmiş değiliz. Buna karşın daha az enerji tüketmeye, çöplerimizi ayrıştırmaya ve ev yaşamımızda da olabildiğince az atık yaratmaya dikkat ediyoruz. Hemen hemen hiç ambalajlı ürün satın almayarak, yiyecek ihtiyacımızın önemli kısmını pazarlardaki yerel üreticilerden karşılamaya çalışarak, ihtiyacımız olan eşyaları satın alırken mümkün olan en yüksek kalitede ve dolayısıyla olabildiğince uzun ömürlü olmasına dikkat ederek, yeryüzüne daha az zarar veren bir yaşam sürdürmeye çalışıyoruz.
Eskiyen ya da artık gerekli olmayan her eşyayı elden çıkarmadan önce işlevini değiştirip işe yarar hale getirip getiremeyeceğimizi planlıyoruz ve gerçekten çok az eşyayı elden çıkarmak zorunda kalıyoruz. Elbette yaşamımızı ve yaşam alanlarımızı sadeleştirmek çok basit ve faydalı bir yöntem. Ne kadar az eşyaya ihtiyaç duyar ve ne kadar basit yaşamlar sürersek doğa ile o kadar uyumlu oluruz.
Gelecekte sürüdürülebilir modanın yerini nerede görüyorsunuz?
Yeryüzünün kaynakları tükenmek üzere. İnsan kaynaklı kirlilik nedeniyle birçok yerde yaşamak bile olanaksız. Temiz su kaynakları yok ediliyor, tarım alanları hammadde elde etmek için kullanılan yoğun pestisit ve isektisitin aşırı kullanımı nedeniyle verimsiz hale geliyor. Organik hammadde kullanarak talebi karşılamak, yeryüzünün nüfusu göz önünde bulundurulduğunda olanaksız bir çaba.
Dünyanın çok çeşitli bölgelerinde moda endüstrisinin neden olduğu kötü çalışma koşulları artık toplumsal bir sorun haline geldi. Gerçek anlamda “sürdürülebilir modanın”, söz konusu endüstrinin ayakta kalması için tek yol olduğunu düşünüyoruz.