Yeni öğrenme biçimi olan bildiklerinizi unutmak; dünyayı nasıl daha farklı görürüz ve neden daha farklı görmeliyiz sorularını cevaplarken size kılavuz olabilir.
Öğrenmek, görünüşe bakılırsa, en kolay olanıymış. Başkalarının davranışlarını taklit eden genç bir çocuğu inceleyen ve izleyen herkes, öğrenmenin doğal olarak yakın çevreden başladığını bilir. Bildiklerinizi unutmak, diğer yandan, olgunluk, disiplin ve eşit derecede cesaret ve tevazu gerektirir. Bildiklerinizi unutmak, unlearning, birazdan üzerinde konuşacağımız üzere; dünya, kendimiz ve etrafımızdaki insanlar hakkında pasif olarak formüle ettiklerimizin ötesine geçen, yine de etkin yeni bir gelecek öğretisi yaratmak adına geçmişte öğrendiklerimizi yansıtacak zihinsel bir çabaya ihtiyaç duyar. Bildiklerinizi unutmak, doğru şekilde görmenin daimi önemini haklı bulan ve onu önceleyen olgun bir zihnin kaçınılmazlığıdır. Eğer bildiklerinizi unutmak yeni öğrenme biçimi ise, bir insan nasıl bildiklerini unutabilir ve bu nasıl bir fark yaratır?
Bisiklete binmek, bildiklerinizi unutmanın endişe verici mekanizmasının eskizini çizmek adına iyi bir örnek sunuyor. ‘Bisiklete binmek gibi’ tabirinin ardında yatan mantık, iki ucu keskin kılıç gibi, insan öğreniminin dirençliliğine ve sürekliliğine gönderme yapıyor. Zira bisiklete binmek, öğrenmesi ve daha sonra hatırlanması kolay bir eylem olmakla ilişkilendiriliyor. Bu elbette iyi, ta ki bisiklete nasıl binildiğini bilmek, yeni oluşan koşullarda işe yaramayana dek.
Kendinizi gidonu sağa kırdığınızda sola, sola kırdığınızda sağa dönen bir bisikletin üzerinde hayal edin. Sizce ne kadar uzağa gidebilirsiniz?
Beynin alışkanlık davranışları ve düşünme süreçleri üzerindeki dirayeti, gerçek dünyaya olan sadakati nedeniyle bir dezavantaj. Zira geçtiğimiz iki sene bizi, dünyayı ve etrafımızda olanları ivedilikle yeniden kalibre etmek durumunda kaldığımız sayısız olayla yüzleştirdi. Karantina altında olmak veya George Floyd’un ölümünü izlemek veya koronavirüs hakkında istatistikleri okumak artık kimse üzerinde ‘otomatik olarak’ yeni bir öğrenme biçimi yaratmadı. Beyinlerimiz gördüğümüz ve duyduğumuz her şeyi, sürekli, sözlü olarak tercüme ediyor ve ziyadesiyle dijitalleşmiş çağımızda, okuduklarımızın ve izlediklediklerimizin çoğu başka birinin yorumu oluyor. Yeni herhangi bir şey öğrenmek adına -halihazırda inandıklarımıza ilave kanıtlar bulmak yerine- öğrenmemiz gereken ilk şey, bildiklerimizi nasıl unutacağımız ve bildiklerimizi unutmanın ne demek olduğu. Ve bu yeni tip öğrenme, bizim not ortalamamızdan veya IQ’muzdan çok daha fazlası; burada söz konusu olan ten renkleri ‘farklı’ olan insanların yaşam hakları, global pandeminin ortasında inşa edilecek ortak fayda ve gezegenimizin sağlığı.
Yazının devamını Borusan Oto’nun Keşif Yolu blog sayfasında okuyabilirsiniz.