preloader

Refik Anadol "Makine Hatıraları: Uzay" Sergisini Anlattı

16.03.2021
Refik Anadol "Makine Hatıraları: Uzay" Sergisini Anlattı

Yazı Boyutu:

Refik Anadol ile yeni sergisi ‘Makine Hatıraları: Uzay’ ve sanatın iyileştirici gücü hakkında sohbet ettik. Serginin detaylarını sanatçıdan öğrenin.

Refik Anadol

Refik Anadol

Modern dünyada makinalar artık insanları yönetmeye başladı. Sizde buna karşılık olarak insanlar makinaları yönetebildiklerine göre istediklerimizi de yaptırabiliriz. Gelecekte her şeyin makineleştiği ve insanı ortadan kalkmış olduğu bir ortam düşünürsek eğer sanat nasıl bir boyuta geçecek?

Buna hep başka bir soruyla cevap vermeye çalışıyorum. Bir gün bir makine kendi kültürüne ve kendi kültürüyle sanat yaratmaya karar verirse ben o makineye sanatçı demeye hazırım. Ben o makineyi arkadaşım olarak stüdyoya davet edip, ekibimin bir parçası olmasına da hazırım. Bu aslında kırılma noktası. Gerçekten makineler düşünmeyi düşünecekler mi? Bu durum aslında bilinçten geçiyor. Bilinci çözemediğimiz anlamadığımız bir kavram var elimizde. O yüzden makinenin de bilinçli olmasını beklemek saçma geliyor. O yüzden öne sürmemiz gereken başka bir bilimsel problem var.

Bilinç nedir? Ölçülebilir mi? Buna halen cevap veremiyorlar. Dolayısıyla makineler bilinçlenene kadar harika araçlar. Makineyi bilinçli olarak kullandığımız zaman bizi evrimleştiren değerli bir şans olduğunu düşünmeye çalışıyorum. Daha iyi öğrenebiliriz ve hatırlayabilir ve rüya görebiliriz.

Refik Anadol

Sanatın değerinin düşündüğümüzde farklı kavramlar ortaya çıkıyor. Rönesans dönemine baktığımız zaman siz de Milano’da gerçekleştirdiğiniz ‘Rönesans Rüyaları’ başlıklı bir sergide izleyiciye o döneme ait eserleri dijitalleştirerek sundunuz. Halen çok değerli olan bu döneme ait sanat eserleri günün birinde kaybolursa tekrar sizin gibi sanatçılar makinaları kullanarak bu eşsiz eserleri sanatseverlere sunabilecek mi?

Eşsiz kelimesi yakın gelecek için büyük problem. Neyin eşsiz olabileceğini karar verebilecek ya da tanımlayabilecek başka bir makinanın izin verebiliyor olması aslında bir paradoks. Ama bir yandan da tahmin edilebilir bir problem. İnsanoğlu her zaman evrimleşiyor ve farklılaşıyor. Zaman kavramının getirdiği bir problem aslında. Sanatın her anı ve her dalı insanlığın başına gelen yeniliklerle değişip, dönüşmek zorunda.

Pozitif anlamda değişmesini beklemek kolay bir şey değil. Henüz başımıza neler gelebileceğini bilmiyoruz. Makinelerin bir gün öğrenmeyi öğrenmesi, düşünmeyi düşünmesi… bunlar başlı başına ciddi bir soru işareti. Ama nasıl pigmentin bulunması, matbaanın ortaya çıkması sanatı değiştirdiyse yapay zeka ve kuantum bileşimi de sanatı bir kere daha değiştirip, evrimleştirecek.

{773731}

Sanatın klişe olarak iyileştirici gücü dediğimiz durumu gerçekten de olması gerektiğini bu çalışmanızda göstermek istiyorsunuz. Doğru mu?

Evet hatta bu sergide insanlar bunu izleyecekler. Anxiety, demans, Alzheimer, depresyon üzerine UCLA’de bir çalışma yapıyoruz. Bu sergideki eserlerde aynı çalışmanın bir parçası.

Hayal ettiğiniz ve insanlığa da faydalı olacağını düşündüğünüz bir projeniz var mı?

Bu proje böyle bir proje. Bir gün sanatla bir insanın gerçekten iyileşebilme ihtimali var. Araştırıyoruz ve bulacağız. Bu tabi ki de çok büyük bir hayal. Ama özellikle pandemi sonrası hepimizin ihtiyacı olan bir şey olduğunu düşünüyorum. Korkulardan arınmak, problemleri bir süreliğine de olsa kenara koyabilmek.

Mental sağlığımızın tamamen değiştiği bir dönemden geçiyoruz. İnsanoğlunun bu süreci paylaşabilmesi kolay değil ama bu sergimizdeki gibi sanatın herkese ulaşabilmesi, ücretsiz olması, her yaşa hitap ediyor olmasının umuyorum ki bir faydası olacaktır. Bu projenin kamusal alanda sanatsal bir projeden tam anlamıyla bir farkı yoktur. Toplumsal da bir deney aslında. Gerçekten iyi gelecek mi?

Refik Anadol

Daha önceden sanatın iyileştirici gücü için yaptığınız projenin insanlığa faydası olması adına bir deneyimlemeniz oldu mu?

New York, Washington DC’de gerçekleştirdiğim projelerde farklı ölçeklerde ve boyutlarda deneyimleme şansımız oldu. Ama Türkiye’de bu anlamda ilk defa oluyor. Böyle kompleks bir projenin bir galeriye girmesi son derece yenilikçi bir durum.

Keşke bunu burada ölçümleyebilmeye imkanınız olsaydı…

Aslında her sergi sonrasında insanla binlerce mesaj atıyor. Mesela ‘Eriyen Hafızalar’ sergisinde insanlar kişisel görüşlerini ve deneyimlerini benimle paylaştılar. Pozitif notlar bir serginin nasıl deneyimlendiğinin kanıtı oluyorlar.

{773824}

‘Makine Hatırları: Uzay’ Sergisiyle İlgili Detaylar

PİLEVNELİ, üç yıl aradan sonra BMW ve Samsung sporluğunda gerçekleşecek Refik Anadol’un yeni kişisel sergisini gerçekleştireceğini açıklamaktan mutluluk duyar. 19 Mart – 25 Nisan 2021 tarihleri arasında PİLEVNELİ Dolapdere’de izlenebilecek sergide, Anadol’un daha önce sergilenmemiş son dönem çalışmaları yer alacak.

Serginin Oluşma Fikri ve Kavramsal Çerçevesi

“Makine Hatıraları: Uzay”, evrenin derinliklerini keşfetmeyi amaçlayan bilimsel girişimler ve makine zekası kullanılarak yapılan görsel spekülasyonlar aracılığıyla, bilgi kümelerinin açık uçlu estetik olanaklara dönüştüğü alternatif bir veri evreni yaratıyor. Ünlü astrofizikçi Carl Sagan, 1980'lerde geniş kitlelere ulaşan Cosmos adlı televizyon programının bir bölümünde, “Hayal gücü bizi genellikle hiç var olmamış dünyalara taşır. Ama o olmadan hiçbir yere gidemeyiz" der. Anadol’un yeni sergisi, Sagan'ın bu önermesinden 41 yıl sonra, görünmez uzay verilerini, kamusal sanat sayesinde dışa vurulabilen duygularla birleştirip şiirsel metaforlar oluşturuyor ve uzayın katmanlarına ulaşmanın ilk adımı olarak uçsuz bucaksız bir (veri) evreni hayal etmenin kaçınılmazlığına dikkat çekiyor.

Refik Anadol

Serginin Bölümleri

Sergi, “Hatıralar” ve “Düşler” başlıklı, birbiriyle ilişkili iki bölümden oluşuyor. Bölümlerin her biri insanlığın uzay keşiflerine farklı bir estetik perspektif ve tematik yönelimle yaklaşıyor. Anadol’un uzay araştırmalarıyla ilgili en son verileri görselleştirmek amacıyla başlattığı projeleri kolektif olarak tecrübe edilen sanatsal ifadelere dönüştüren bu bölümler, yapay zekanın görünmez bilgileri nasıl toplayıp açığa çıkardığını anlatan simülasyonlardan oluşuyor.

Serginin ilk bölümü “Hatıralar”, Refik Anadol’un yapay zeka yardımıyla uzayla ilgili henüz yorumlanmamış, ham görsel verileri topladığı ve onları pigmentlere dönüştürdüğü bir dizi dinamik veri tablosu sunuyor. Eser, çeşitli gök cisimlerinin olası şekillerinin spekülasyonunu yapan bir algoritmayı eğitmek üzere ISS, Hubble, MRO Uzay Teleskopları ve diğer uydular tarafından kaydedilen ve şimdiye kadar bir sanat eserinde kullanılan en büyük uzay temalı veri kümesi olan iki milyondan fazla görüntüden yararlanıyor. Astronomide bugüne kadar kullanılan en gelişmiş teleskopların ‘hatıraları’ olarak da ele alınabilecek görsellerden oluşan bölümde, seyircinin ham verilerle etkileşime girmesine olanak tanıyan bir enstalasyon, eserleri ortaya çıkaran araçların işlevselliğini gözler önüne seriyor. Böylelikle evreni tahayyül etme hissimiz, yalnızca soyut imgelerle değil, aynı zamanda ulu bir bütünlüğün parçalanmış fakat somut delilleri aracılığıyla destekleniyor.

Refik Anadol

İkinci bölüm, “Düşler”, üç boyutlu veri heykelleri ve 15 dakikalık, mekanla bütünleşik bir yapay zeka sineması enstalasyonundan oluşuyor. En son 3D baskı teknikleriyle oluşturulan veri heykelleri Hubble, ISS ve Mars teleskoplarının görsel hatıralarından esinlenen sentetik manzaraları temsil ediyor ve hem dünyanın hem de diğer gök cisimlerinin topolojilerinden oluşan veri noktaları arasındaki çoklu ağ akışını alternatif bir perspektiften sergiliyor. Kolektif bir bilinç dışına ulaşmak için verilerle hikaye anlatmak, Refik Anadol’un ilk sergisinden bu yana işlerinin temelini oluşturuyor. “Düşler” bölümünün sinematik kısmı olan “Makine Hatıraları v.2” başlıklı eserde bu tema, izleyiciyi 15 dakika boyunca bir makinenin zihnine adım atmaya davet eden sürükleyici bir yapay zeka hikayesi şeklinde inceleniyor.

Teleskoplardan alınan geniş arşiv kümeleri arasındaki bağlantıları keşfeden, mekanla bütünleşik bir eseri deneyimleyen izleyiciler, kendilerini sürekli genişleyen bir veri evreninde buluyor. Bu veri-odaklı mekan, yalnızca uzay görsellerinin enterpolasyonunu ve sentezini temsil etmekle kalmıyor, aynı zamanda rüyaların sanatsal yaratıcılığın yapı taşı olduğu gizli bir kozmos haline geliyor. “Düşler”, çok boyutlu ve uzay temalı bir filmi, yeni bir kartografik estetikle sunarken, enstalasyonun makine tarafından yaratılan düşleri, izleyicinin kainatın görünmez katmanlarıyla bağlantılar kurmasını amaçlıyor ve hem dünyaya hem çevreye, hem de evrene aidiyet duygusunu tetikliyor.

Feride Çelik
Feride Çelik Tüm Yazıları