L'Oréal'in Parfüm Sanatındaki Yolculuğu
Yazı Boyutu:
Parfümün sadece koku değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayan zengin bir hikâyeye yolculuk…
L’Oréal, dünya koku sektörünün zirvesinde yer alan, köklü tarihe ve yenilikçi geleceğe sahip bir marka olarak parfüm sanatını yeni boyuta taşıyor. Markanın başarı hikâyesi, 1960’ların başlarından itibaren Lancôme, Cacharel, Giorgio Armani, Viktor & Rolf ve YSL gibi lüks markalar altında yüzlerce ikonik koku yaratılmasını kapsıyor. Bu kokuların her biri döneminin ruhunu yakalayarak ve geniş kitleler tarafından sevilerek parfüm dünyasında unutulmaz izler bıraktı.
L’Oreal’de “Head of Fragrances” olarak görev yapan Karine Lebret parfüm yolculuğuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Geçmişten günümüze parfüm endüstrisinde ne tür değişiklikler görüyorsunuz ve bu değişiklikler tüketici alışkanlıklarını nasıl etkiliyor?
Kariyerim Covid öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılıyor. Pandemi sonrasında tüm dünya koku duyusunun ne kadar hayati olduğunu anladı. Parfüm kullanımı hızla yayıldı ve yayılmaya devam ediyor. Parfümün, insanların kendileriyle ve çevreleriyle bağlantı kurmanın harika bir yolu olduğu görüldü. İnsanlar yalnızca kendileri için değil evlerinde ve arabalarında da parfüm kullanıyorlar. L’Oreal olarak oldukça geniş ve çeşitli bir marka yelpazemiz var ve artık mumlar, alkolsüz parfümler, insanlara rahatlama hissi veren kokular gibi konularda da konuşuyoruz.
Yenilikçi parfüm yaratma süreciniz nasıl gelişiyor ve bu süreçte bilim ve sanatın rolü nedir?
Her şey, seçtiğimiz içeriklerin güçlü duygusal etkisiyle başlıyor ve bu duygusal bağ, harika kokular yaratmamızı sağlıyor. Çalışmamızda esas aldığımız temel prensipler var ve bu prensipler, içeriklerin duygusal gücünden ve sanat ile bilimin birleşiminden geliyor. Sinerji, parfüm yaratmada çağdaş bir yaklaşımdır… Yaratıcılığı artırmak için dünya çapında bilim ve sanat arasındaki etkileşimi kullanıyoruz. Yenilik, bizim için içeriklerle ilgili ve bu yıl yeni bir keşif yaptık: Çiçeklerin kokusunu tarladaki gibi gerçekçi şekilde çıkaran bir makine. Bu sayede parfüm paletimiz oldukça genişliyor.
Parfüm yaratırken kokunun arkasındaki duygunun ne olacağına nasıl karar veriyorsunuz?
Çalışma şeklimizde çok önemli olan, tüketiciyle doğrudan bağlantı kurmaktır. Dünyanın her yerinde tüketicilerin derin beklentilerini ve yerel zevklerini anlamak için farklı ülkelerde yer alıyoruz. Yeni bir tat veya genç bir tüketici ne arıyor, ne bekliyor bunları önceden tahmin etmeye çalışıyoruz. Malzeme araştırmaları, yeni bir bileşen keşfettiğimizde veya iki farklı içeriği birleştirdiğimizde gerçek hikâyeler yaratmamıza yol açıyor. Bu süreç, markalar, tasarımcılar, tüketiciler ve parfümcüler arasında sürekli yaratıcı bir diyalog gerektiriyor. Tüketiciyle görüşerek, keşfetmek istediğimiz duygusal alanları anlamaya çalışıyoruz.
Sürdürülebilirlik ve Sosyal Sorumlulukta Öncülük
Tesislerde üretilen kokular, sadece koku anlamında değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk açısından da öncü oluyor. L’Oréal, çevresel ayak izini azaltma, doğal kaynakları koruma ve toplumsal katkı sağlama konusunda çeşitli girişimlerle bu alanda liderlik ediyor. Örneğin, her iki tesis de yenilenebilir enerji kullanımı, atık yönetimi ve suyun sürdürülebilir kullanımı gibi konularda önemli adımlar atıyor. Aulnay-sous-Bois’deki tesis, ayrıca, ısı yalıtımı ve “yenilenebilir gaz” kullanımı gibi yenilikçi çözümlerle enerji tüketimini de azaltıyor.
L’Oréal’in sosyal sorumluluk projeleri, GLORIA projesi gibi örneklerle, otistik yetişkinlerin iş hayatına entegrasyonunu ve özerkliğini destekliyor. Bu proje, otistik bireylerin kişisel ihtiyaçlarına uygun bir çalışma ortamı sağlayarak, onların topluma katkıda bulunmalarını ve özgüvenlerini artırmayı amaçlıyor. Bu tür girişimler, L’Oréal’in sadece koku üretiminde değil, aynı zamanda sosyal sorumlulukta da öncü bir rol oynadığını gösteriyor.
L’Oréal, tedarik zincirleri boyunca sürdürülebilir ve etik uygulamaları teşvik ederek, toplumlar ve çevre üzerinde olumlu bir etki yaratmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, kokuların ham maddelerinin sorumlu bir şekilde temin edilmesini ve biyoçeşitliliğin korunmasını içeriyor. Örneğin, Madagaskar’dan vanilya ve Haiti’den vetiver gibi ham maddeler, sürdürülebilir satın alma programlarının bir parçası olarak seçiliyor.
Görsel: The Art & Science of Fragrance Etkinliği
L’Oréal Luxe’de “Sustainability Director” olarak görev yapan Marie-Pia Schlumberger, markanın sürdürülebilirlik yaklaşımıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Sürdürülebilirlik özelinde yaptığınız çalışmaları paylaşır mısınız?
Biz, dünya çapında öncü bir lüks güzellik markası olarak, daha bilinçli bir gelecek yaratmak adına büyük sorumluluklar üstleniyoruz. Sürdürülebilirliği, arzulanabilirliği ve lüksü harmanlayarak 2030 yılına kadar ambalaj yoğunluğumuzu yüzde yirmi azaltmayı hedefliyoruz. Bu hedef, ambalajın ve içeriğin ağırlık oranını düşürmeyi ve kaynak kullanımını minimize etmeyi içeriyor. Yirmi beş prestijli markamızın en popüler ürünlerini yeniden tasarlayarak yeniden doldurulabilir kılmak, bu sürecin bir parçası.
Bu yenilikler sayesinde, tüketicilerimizin ürünlerini yeniden kullanmalarını sağlıyor ve çevresel etkiye olan zararımızı azaltıyoruz. Örneğin, bir ürünü iki kere doldurmak, kullanılan malzeme miktarını yüzde kırk oranında azaltıyor. Ambalaj stratejimizdeki bu değişiklik, dünya çapında müşterilerimize sunduğumuz gerçek lüks anlayışının bir göstergesi. Müşterilerimiz, parfüm şişelerini bağlılıkları ve bunların kişisel ifadeleri olması nedeniyle atmak istemiyorlar. Yeniden doldurma hizmetiyle, bu güzel şişeleri koruyarak, hem gezegene katkıda bulunuyoruz hem de müşterilerimize değer veriyoruz. Şu anda tüm çok satan ürünlerimiz yeniden doldurulabilir hale getirildi. Amacımız, bu yenilikçi kullanım tarzıyla sektörde liderlik etmek.
Sürdürülebilirlik üzerine diğer çalışmalarınız neler? İklim değişikliği nedeniyle çiftçiler olumsuz etkilenecek. Bu da demek oluyor ki, günün sonunda parfüm üreticileri de olumsuz etkilenecek…
2030 yılına kadar kullandığımız içeriklerin yüzde 95’i biyobazlı veya sirküler süreçlerden elde edilecek ve bu biyobazlı içeriklerin yüzde yüzü sürdürülebilir kaynaklardan tam izlenebilir şekilde sağlanacak. Şu anda grup olarak yüzde 92 seviyesindeyiz, dolayısıyla yüzde yüz tam sürdürülebilir ve şeffaf kaynak kullanımına ulaşmak için yoğun çaba sarf ediyoruz. Malzemelerimizi sürdürülebilir bir şekilde kullanmamız elbette çevre üzerindeki etkiyi azaltıyor. Bu yolculukta, yeşil bilimlerin inovasyon yaratma ve doğanın en iyi yönlerini tüketmeden kullanma konusunda harika fırsatlar sunduğuna inanıyoruz. Örneğin; su, çözücü kullanmadan veya az enerji harcayarak çıkarma işlemi yapmak, endüstri için bir devrim niteliğinde. Bazı içeriklerimiz için parfümcülerle çalışıyoruz ve aynı zamanda kendi tarlalarımız var. Toprağı aktif bir şekilde dönüştürüyor ve her geçen gün daha sürdürülebilir tarım uygulamaları yapıyoruz. Böylece biyoçeşitliliği artırıyoruz ve topladığımız malzemeler sadece uzun süreli ürünlerimizde değil, aynı zamanda cilt kanseri gibi konularda da kullanılıyor.
Bir Yaşam Biçimi Olan Parfümler
L’Oréal ve parfüm hikâyesi, parfümün sadece bir koku değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayan, zengin tarihe ve parlak bir geleceğe sahip bir başarı öyküsüdür. Bu hikâye, sürdürülebilirlik, yenilik ve toplumsal katkı gibi değerlerle zenginleştirilmiş, sadece kokuların güzelliğiyle değil, aynı zamanda onların arkasındaki derin anlamlar ve değerlerle de hayranlık uyandırıyor. L’Oréal’in bu alandaki çalışmaları, markayı sadece parfüm endüstrisinin lideri yapmakla kalmayıp, aynı zamanda daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir dünya için çalışan öncü haline getiriyor.
Görsel: The Art & Science of Fragrance Etkinliği
*Bu içerik L’Oréal iş birliğinde hazırlanmıştır.
