Modanın Tarihsel Evrimi: Tulumdan Yeni Görünüme 1940’lar
Yazı Boyutu:
Sürekli bir gelişme, değişme ve başa dönme döngüsünde olan modanın referans aldığı dönemlere yakından bakış. Dokuzuncu durağımız, kadınların hayatına pantolonu kalıcı olarak sokan 1940’lar.
Moda, halihazırda popüler giyim stillerini işaret eder. Her zaman gelişir ve değişir ve başa döner. Modadaki her stil ve trend mutlak bir zamandan veya dönemden geri çağırılır. O yüzdendir ki bu evrimin tarihi hakkında fikir sahibi olmak bir hayli önemli ve kıymetlidir.
Bir insan hakkında fikir edinirken onun stilini de öğrenirsiniz. İnsanlık tarihini okurken de modanın tarihine göz atmak kaçınılmazdır.
Bu yazı serisinde modanın referans olarak kullandığı dönemlere yakından bakacağız. Keyifli okumalar…
1940’ların modasının Adolf Hitler tarafından belirlediğini söylesek yanlış olmaz; zira Almanya’nın Eylül 1939’da Polonya’yı işgali bu on yılda yaşanacakların kaderini de belirledi. Ve modanın sosyal gelişmelerin ve dünya ekonomisindeki hareketliliklerin izinden kendine bir yol çizdiği düşünülürse, 1940’larda kıyafet stillerini ve moda tasarımını şekillendiren II. Dünya Savaşı’nın ta kendisi idi.
Pearl Harbor 7 Aralık 1941’de bombalandı, bu sırada Almanya Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Fransa, Yugoslavya ve Yunanistan’ı da işgal etti. Dünya savaşta idi ve haute couture tüm bu global çatışmanın geçmesini arka koltukta bekledi.
Öz cümle tüm dünya değişti, kadın modası da öyle.
Amerika’daki her kadın, erkeklerin orduya yazılacağını biliyordu. Amerikan modasını etkileyen şüphesiz militarizm oldu. Birçok kadın kıyafeti savaşın gölgesi altında militer bir görünüme büründü. Savaş sırasında hem erkekler hem de kadınlar genellikle üniformalarıyla görülüyordu. Kadınlar her yerde daha azı ile bir şeyler yapmak zorundaydı.
{773825}
Savaş Dönemi Kadın Modası
Önceki on yıllardaki kadın modasının aksine, 1940’larda giyim, doğası gereği tek tipti. Elbiseler, bluzlar ve eteklerin standart uzunlukları, şekilleri ve desenleri vardı. Kare omuzlar ve diz altı etekler çok popüler oldu.
Kadınlar iş hayatında daha fazla yer aldıkça, geniş paçalı pantolonlar giymeye başladılar, çünkü pantolonla çalışmak elbise veya etekten çok daha kolaydı. Başlangıçta sadece çalışırken giyilen bu pantolonlar zamanla günlük giyime ve hatta pantolon takımlarına entegre oldu. Savaşın zirvesinde, kadınlar da malzemeleri korumak ve giyim masraflarını azaltmak için kendi elbiselerini yaratmaya teşvik edildi.
Savaşın gereklilikleri nedeniyle kumaş karneyle dağıtılıyordu. Naylon ve yün ordu için gerekliyken Japon ipeği, Pearl Harbor saldırısından sonra yasaklandı. Ağaç posasından üretilen lifleri ile rayon, yeni yarı-sentetik kumaş olarak, savaş sırasında kadın kıyafetleri için en çok tercih edilen kumaş oldu.
Kupon Sistemi
Haziran 1941’de İngiltere Nazi saldırısı altındayken kumaşın karneye bağlanması kupon sistemini doğurdu. Yetişkin bir İngiliz’in senelik 66 kupon hakkı vardı; bu rakam 1945’te 36’ya düştü. Malzeme sınırlıydı ve fiyatlar yüksekti. Birçok hükümet kumaş ve diğer malzemelerin kullanımına sınırlamalar getirdi. Öncelik ordunun ihtiyaçlarını karşılamaktı.
Hizmet Tulumları
Londra bombalanırken insanlar bir yanda da Almanlar’ın daha önce I. Dünya Savaşı sırasında yaptığı gibi gaz saldırısına maruz kalmaktan korkuyordu. Londralı yüksek moda mağazası Harvey Nichols, yağlı ipekten farklı renklerde gazdan korunma tulumları lanse etti. Birçok kadın, sirenler çalmaya başladığında hemen üzerlerine geçirebilecekleri bu tulumlardan edindi. Yeni bir inovasyon olan tulum, kağıt ve değerli eşyalar gibi şeylerin koyulabileceği birçok cebe sahipti ve son derece rahattı.
Hizmet tulumları aynı zamanda fabrikalarda, savaşa giden erkeklerden boşalan pozisyonlarda, çalışmaya başlayan kadınlar için de vazgeçilmez birer günlük kıyafete dönüştü. Cinsiyet kalıplarını yıkan tavrı ile tulum, kadınların ilk kez sıklıkla giydikleri pantolonu sahiplenmelerinin de kapısını araladı. Endüstriyel bir görünüme sahip olan hizmet tulumları, dönemin çalışan kadınlarının da sembolü haline geldi.
{773805}
Güle Güle Paris, Merhaba New York
Savaş boyunca Paris’teki couture evleri açık kalsa da şehrin savaş nedeniyle dış dünya ile olan bağının kopması, onun moda üzerindeki belirleyici etkisinin de yitmesine neden oldu. Diğer ülkelerde ne giyildiğini bilmeyen Fransız tasarımcılar, dönemi tanımlayan stil kodlarını tasarımlarına yansıtamadı.
Amerika’da İngiltere’deki kadar sınırlı bir kumaş kullanımı zorunluluğu olmadı. Fransız tasarımcıların Paris’ten çıkamaması da Amerikalı tasarımcıların savaş boyunca, özellikle hazır giyim konusunda, başarılı olmalarına olanak tanıdı. Amerikan tasarım sahnesinde özellikle iki isim öne çıktı: Norman Norell ve Claire McCardell.
Norman Norell’in yüksek kalitedeki tasarımları Paris tarafından domine edilen alanda oluşan boşluğu doldurdu. Karne dağıtımına tabi olmayan payetleri kullanan Norell, savaşın yarattığı karanlık atmosfere ışıltıyla karşılık verdi.
1940’ta Claire McCardell’in tanıttığı Popover anvelop elbise ise dönemin vazgeçilmez parçalardan biri olarak tarihe geçti. Giymesi kolay, eğlenceli ve rahat elbise başarısını 1950’lere kadar sürdürdü.
Hem İngiltere’de hem Amerika’da kıyafet üretimi sırasında kullanılacak malzemeler için resmi kısıtlamalar getirildi. L-85 Yasası gereğince bir kıyafet üretmek için kullanılacak kumaş metrajı özel olarak belirtilmişti. Etek boyları bu sınırlamalar nedeniyle kısalmaya başladı. Yasa aynı zamanda ceket ve pantolonlarda pile ve rivetleri de yasaklıyordu. Fermuar için kullanılan metal ordu için ayrılmıştı; düğmeler de sadece kullanım değeri olduğu sürece kıyafette yer alabiliyordu.
Kısa, Dökümlü ve Hatta Havalı
Daha az kumaş dar kalça hatlarına sahip zarif stilleri beraberinde getirdi. Kısa ve dökümlü, dönemin zorunluluktan doğan modası haline geldi.
Tuhaf şekilde payetler, trikoların üzerlerine işlenmeye başlandı. İhtişamlı yıldızları ile insanların radarında olmaya devam eden Hollywood, yeni tür bir zarafet portresi çizen kadın oyuncularla özdeşleşti. Katharine Hepburn bu isimlerin başında geliyordu. Daha özgür şekilde hareket etmesine olanak tanıyan kıyafetler tercih eden Hepburn, geniş kesim pantolonların görünürlük kazanmasının da sembolü oldu. Pantolonlar artık kadın modasının temel öğelerinden biri haline geldi ve genellikle renkli bir bluz ve ona uygun bir ceketle kombinlendi.
{773761}
Savaş Sonrası Kadın Modası -diğer bir deyişle- Yeni Görünüm
Savaş 1945’te sona erdi; ancak hayat bir anda eski haline dönmedi, moda dahil. Kıyafet karnesi sistemi İngiltere’de 1949’a kadar devam etti; hem Amerika’da hem İngiltere’de malzeme kısıntıları yaşanıyordu. Bununla birlikte, Şubat 1947’de Dior’un savaş-sonrası stili tanımlayan, moda editörü Carmel Snow tarafından Yeni Görünüm, New Look olarak betimlenen lansmanı ile akılcı sadelikteki tulumlara olan ilgi bir anda azaldı.
Resmi adı Corolle olan koleksiyonda Yeni Görünüm yuvarlak omuzlar, daraltılmış bel, görünür şekilde uzun ve kabarık etek olarak karakterize edildi. Koleksiyonun en ünlü stili, Bar Suit adı verilen beyaz ceket-pileli etek ikilisi idi. Her ne kadar ‘yeni’ olarak lanse edilse de tasarımlar savaş öncesi stillerinin evrimleşmiş halinden başkası değildi.
Savaş sırasında İngiltere’de ve Amerika’da yükselen stillerin bir anti-teziz olan Yeni Görünüm, kullandığı metrelerce kumaş nedeniyle bir israf olarak nitelense de diğer yandan savaş sırasında evlere veya fabrikalara tıkılmış kadınlar için feminenliğin yeniden patlaması ile eş değer görüldü. Tüm bu karşıtlıklara rağmen silüet 1940’ların sonuna kadar popülerliğini sürdürmeye devam etti ve 1950’lerde de moda sahnesinde kaldı.
Malzeme kısıtlamalarının kaldırılmasıyla, tasarımcılar daha kaliteli kumaşlara ve işlemelere geri döndüler. Dantel, paskalya, ipek püsküller, saçak ve boncuk detaylarının tümü 40’ların sonundaki kıyafetlere geri döndü.
1940’lar Modasının Diğer Bileşenleri
Güzellik salonlarının pahalı olmaya başlaması ve kadınların para biriktirmek için saçlarını daha nadir kestirmesi nedeni ile bu dönem uzun ve dalgalı saçların on yılı oldu. Orduya yazılan veya fabrikada çalışan kadınlar için de uzun saçları arkadan toplamak hem daha rahat hem daha güvenli oluyordu.
Kumaşın karneyle dağıtılmasının en az beklenen sonuçlarından biri, Fransız tasarımcı Louis Réard tarafından tanıtılan bikini oldu.
Bu on yılda ayakkabı topukları gittikçe kısaldı. Birçok kadın iş yerinde güvenlik ve konfor için düz tabanlı ayakkabılar tercih etmeye başladı.
Yaygın aksesuarlar, kürk mantolar, eldivenler, halo şapkalar, peçeli korugan şapkaları ve debriyaj çantalardı. Erkekler için ise, şapkalar her kıyafetin olmazsa olmazıydı. En popüler olanı gri, siyah, koyu kahverengi ve ten rengi yün keçe fötr şapkaydı.
Önceleri ipekten ve daha sonra naylondan yapılan çoraplar, ordunun naylon ihtiyacı nedeniyle erişimi zor parçalardan biri oldu. Kadınlar bu dönemde bacaklarını ten rengine boyayıp dikişin olması gereken yere de çizgi çekmeye başladı.
Maskülen militer görünüme vurgu yapan vatkalar dönemin en popüler detaylarında biriydi. İnce silüetlere ilgi çekici bir yan ekledikleri için de ayrıca tercih edildiler.
Burada erkekler için ayrı bir paragraf açmamız gerekiyor; zira bu dönemde tartışmalı bir stil, tam da erkekler sadece üniforma veya sahip oldukları takım elbiseleri giymeye devam ederken, modası sahnesinde belirdi; havalı zoot takım elbise. 1930’ların Harlem dans pistlerinde görülen popüler drape takım elbiselerin evrimleşmesi ile ortaya çıkan stil, 1940’ların başında özellikle azınlıklar tarafından tercih edilmeye başlandı. Büyük kesim ceket ve bilekte daralan hacimli pantolon ikilisinden oluşan takım, geniş kravatla kombinlendi.
Daha az geniş kesimleri de tercih edilse de aslen abartılmış bir stile doğru evrilen bileşenlerden oluşan takım, savaş sonrası dönemde tüm erkekler arasında yaygın stil haline geldi.
{773703}