preloader

Sanatla Anılan İş İnsanları: Öner Kocabeyoğlu

08.09.2023
Sanatla Anılan İş İnsanları: Öner Kocabeyoğlu

Yazı Boyutu:

Papko Art Collection kurucu ortağı ve koleksiyoner Öner Kocabeyoğlu, sanatla olan ilk karşılaşmasını ve ilgisini OGGUSTO okurları ile paylaştı.

Sanata olan ilginiz nasıl başladı ve bu tutku zamanla buralara kadar nasıl evrildi?

Sanata olan ilgim, yaklaşık 20 sene önce, bir arkadaşımın daveti üzerine katıldığım bir müzayede etkinliğiyle başladı. İlk kez o atmosferde bulunmak, sanatın büyüleyici dünyasına adım atmamı sağladı. O müzayede etkinliğinde aldığım küçük bir Selim Turan tablosu, sanat koleksiyonumun da başlangıcı oldu. O gün yaşadığım deneyim, beni sanata olan ilgimi daha da derinleştirmeye ve koleksiyonumu oluşturmaya teşvik etti. İş temposu içinde bir tür kaçış ve rahatlama sağlayan sanat, zamanla en büyük tutkularımdan biri haline de geldi.

Koleksiyonunuzda hangi medyum sanat eserleri ve hangi sanatçılar öne çıkıyor?

Koleksiyonum özellikle resim, heykel ve son zamanlarda artan çeşitli enstalasyon işleri içeriyor. Sanatçılar ve dönem olarak baktığımızda da ilk olarak Paris Ekolü çerçevesinde şekilleniyor diyebilirim. Bu grupta yer alan sanatçılar arasında Fikret Mualla, Abidin Dino, Avni Arbaş, Komet, Mübin Orhon gibi sanat tarihimiz için çok önemli isimler bulunuyor. Tabii ki, bunun dışında uluslararası çerçevede de çeşitli sanatçılara koleksiyonumda yer veriyorum; bu sanatçılardan bazıları Fernando Botero, Tony Cragg, Antony Gormley, Alicja Kwade, Gregor Hildebrandt gibi dünya sanat sahnesine kendi adını kazımış önemli isimler. Bambaşka perspektiflerden koleksiyon seçkisinde birleşen bu farklı sanatçıların eserleri de, günün sonunda koleksiyonunun zenginliğini yansıtıyor diyebilirim.

Sanatla Anılan İş İnsanları: Öner Kocabeyoğlu
Papko Art Collection

Koleksiyonunuzu oluştururken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz, ana motivasyonunuz nedir?

Koleksiyonerlik, benim için her zaman bir tutkunun tezahürüdür. Günün sonunda her zaman kendi beğenime dayalı bir seçim yaparım. Bu bağlamda bakarsak, koleksiyonumu oluşturan temel kriterin estetik tatmin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak zamanla koleksiyonun bir mantığının ve çerçevesinin de oluştuğunu es geçemeyiz. Bu süreçte disiplin, öğrenme arzusu ve sanat tarihine artan derin ilgim de bana hep yol gösterdi. Günün sonunda da her bir eser, koleksiyonun genel hikayesini anlatan bir tuğla haline geldi ve bu birleşim her gün daha da heyecan verici oluyor.

Sonuçta Friedrich Schiller’in de dediği gibi ‘…. ancak estetik olan sınırsız alana götürür.’

Yeni nesil sanatçılar arasında dikkatinizi çekenler kimler? Onların sanatlarında neyin sizi cezbettiğini düşünüyorsunuz?

Yeni nesil sanatçıları yakından takip ediyorum, tabii belki bazılarını daha da yakın. Bunlara Alican Leblebici, Rasim Aksan gibi isimleri örnek verebilirim. Bu sanatçıların eserlerinde ilk olarak dikkatimi çeken noktanın da, gittikçe tekdüzeleşen sanat dünyasında kendilerini çağdaş ifade etme tarzları olduğunu söyleyebilirim. İkisinin de kendi alanlarında, farklı medyumları kullanarak toplumsal konuları ele almaları da, günümüz Türkiye sosyo-kültürel ortamında güzel bir eleştiri ögesi barındırıyor. Bu isimler dışında Base, Mamut gibi genç sanatçılara destek olan faaliyetlere katılım sağlamaya ve beğenime göre alım yapmaya özen gösteriyorum. Bunlara örnek sanatçı olarak da Mine Anakarta ve Lal Doğa Karakaş’ı verebilirim. Bu sanatçıların sonrasındaki gelişimlerini takip etmek de bir koleksiyoner olarak heyecanlı bir yolculuk.

Sanatla Anılan İş İnsanları: Öner Kocabeyoğlu
Papko Art Collection

İş dünyası ile sanat arasında nasıl bir paralellik veya kontrast görüyorsunuz?

İş dünyası ile sanat dünyası arasında hem ilginç bir denge hem çok büyük zıtlıklar var bence. İş dünyası, disiplin, sürekli öğrenme, yaratıcılık ve kişisel gelişim gerektirir, ancak genellikle maddi kazanç odaklıdır. Öte yandan, sanat daha çok duygusal ve estetik bir deneyimi hedefler. En azından benim için öyle oldu. Koleksiyonerlik macerama başladığımda, iş hayatımın çok yoğun bir dönemindeydim, bu açıdan o dönemde sanata başlayan bu tutkum benim için hem yeni bir gelişim alanı açtı hem de rahatlamamı sağladı. Tabii bir yandan da, iş dünyasında tecrübe edindiğim disiplin ve çeşitli yetenekler, sanat eseri alımı ve koleksiyon yönetimi konusunda bana hep katkı sağladı. Ancak bana göre günün sonunda bu iki yaklaşımı karıştırmamak gerekiyor, çünkü iş dünyası perspektifi, estetik algıyı körelten de bir durum.

Sanatla iç içe olmanın size kattığı en değerli şey nedir?

Sanatla iç içe olmanın bana kattığı en büyük kazançlarından biri, sürekli öğrenme ve keşfetme fırsatı oldu. Tabii bir de bunu hayatımın başka noktalarına entegre etme olanağı… Deneyimlediğim sanat eserleri, farklı dönemlerin ve kültürlerin ifade biçimlerini ve düşünce tarzlarını keşfetmemi sağladı. Özellikle bu benim koleksiyonumda Paris Ekolü ile oldu. Eserleri toplarken bir yandan da bu sanatçıların dönemlerinin kültürel farklılıklarını ve bu farkları nasıl eserlerine yansıttıklarını incelemek, bana koleksiyon yolculuğumda hep büyük bir keyif verdi. Özellikle, önceden de bahsettiğim, gibi bu deneyim benim için hem yeni şeyler öğrenme fırsatı yarattı hem de iş dünyasından bir kaçış haline geldi. Sonuçta günün sonunda, dedikleri gibi ‘Art is a theraphy.’, benim için de sanat bir terapi formu diyebilirim.

Sanatla Anılan İş İnsanları: Öner Kocabeyoğlu
Papko Art Collection

Koleksiyoner yolculuğunda eminim genç sanatseverlere veya koleksiyon yapmayı düşünenlere çok değerli tecrübelerinizden söyleyecekleriniz olacaktır. Onlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Genç sanatseverlere veya koleksiyon yapmayı düşünenlere şu tavsiyelerde bulunabilirim:

  • İlk olarak popüler olana göre değil, beğeninize dayalı bir seçim yapın, zamanla koleksiyonunuzun bir hikayesi oluşacaktır.
  • Sanat ve zanaat arasındaki farkı anlamaya çalışın.
  • Sanatçıları, galerileri ve fuarları yakından takip edin, sergilere katılmaya özen gösterin.
  • Kendi bilgi ve anlayışınızı geliştirmek için sürekli öğrenmeye ve araştırmaya açık olun.
  • Son olarak unutmayın ki, koleksiyonerlik uzun vadeli bir yolculuktur, sabır ve özen gerektirir.

İlk aldığınız eseri hatırlıyor musunuz? Ve tabii adettendir sormak son aldığınız sanat eserleri nelerdir?

Daha öncede bahsettiğim gibi ilk aldığım eser bir müzayededen aldığım küçük bir Selim Turan tablosuydu. Son aldığım eserlerden bahsetmem gerekirse de, Gregor Hildebrandt ‘un Pierre isimli çalışmasını ve Alica Kwade’in de güzel bir heykel çalışmasını satın aldım. Aynı şekilde Türkiye’den de son zamanlarda Güneş Terkol’un pankartlarından ve Mehtap Baydu’nun son çalışmalarından bir eseri koleksiyonuma ekledim.

Herhangi bir limit olmasa, hangi sanat eserini almak isterdiniz?

Eğer herhangi bir limit olmasa, koleksiyonumda görmeyi en çok istediğim sanatçılara Mark Rothko, Gerhard Richter, Alberto Giacometti, Georg Baselitz gibi isimleri örnek verebilirim. Tabii bunlar ilk aklıma gelen isimler, bahsettiğim gibi bu çok derin bir tutku meselesi benim için, bu bağlamda koleksiyonuma eklemek istediğim çok fazla sanatçı da mevcut. Tek bir eser olarak düşünmem gerekirse de, tarihsel ve kültürel önemini de göz önüne alarak Picasso’nun Guernica tablosunu koleksiyonumda görmeyi çok isterdim.

Sanatla Anılan İş İnsanları: Öner Kocabeyoğlu
Picasso, Guernica

Sanatla ilgili takip ettiğiniz yayın, podcast, Instagram hesapları neler?

Sanatla ilgili takip ettiğim yerli, yabancı bazı kaynaklar şunlar; Artnews, Artdog, Artforum, Ocula.com, Avantarde, Arte Magazine… Bunlar ilk aklıma gelenler onun dışında da güncel olarak da çeşitli kaynaklardan sanat alanında hep besleniyorum, özellikle sanat hayatımın merkez noktalarından biri olduğu için çoğu enformasyon da onun çevresinde gelişiyor haliyle.

Yurt içi ve yurt dışında en sevdiğiniz müzeler hangileri?

Yurt içinde en sevdiğim müzeler arasında Arter ve İstanbul Modern’i söyleyebilirim. Yurt dışında ise Tate Modern (Londra), MoMA (New York), Centre Pompidou (Paris), Beyeler Foundation (Basel), Boros Collection (Berlin) ve Louisiana Museum of Modern Art (Copenhagen) gibi müzeler, hem mimari olarak hem de sergi takvimleri ve kalıcı koleksiyonlarıyla ilgimi çekiyor.

Bir eseri almadan öce sanatçısıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli? Daha önce eserini beğenip sanatçısıyla tanıştıktan sonra alımdan vazgeçtiğiniz bir eser ya da da tam tersi bir durum oldu mu?

Sanatçıyla tanışmak benim için hep önemlidir, çünkü bu eserin yaratılma süreci ve sanatçının düşünce süreci hakkında daha kapsamlı düşünmeme yardımcı olur. Özellikle çağdaş sanatta, anlam karmaşasına da daha açık olduğu için, sanatçının tarafını da duymayı hep dikkate almışımdır. Diğer sorunuz için ise, daha önce bir eseri beğendikten sonra sanatçısıyla tanıştığımda, satın alma kararımı değiştirdiğim oldu. Yani aslında, sanatçıyla olan iletişim ve anlayış, eserin benim için daha değerli hale gelip gelmediğini belirleyebilir diyebilirim. Sonuçta bir noktada, eserin yaratılma süreci ve sanatçının motivasyonları hakkında daha derin bir anlayış kazandığınız anda, bir eserin değerini de daha iyi yorumlayabiliyorsunuz.

Sanatla iç içe olmanın bana kattığı en büyük kazançlarından biri, sürekli öğrenme ve keşfetme fırsatı oldu.

Peki bu bağlamda en unutulmaz karşılaşmanız kiminle, nasıl oldu?

En unutulmaz sanatçı karşılaşmalarımdan biri, benim için Anthony Gormley ile olan tanışmam diyebilirim. Londra’da White Cube Gallery’de gittiğim bir toplantı sırasında kendisiyle tesadüfen karşılaştık. Kesinlikle onla olan iletişimimiz eserlerine farklı bir bakış açısıyla bakmamı da sağladı. Zaten Gormley gibi sanat dünyasında devrimsel hareketler yapmış isimler, çok güçlü bir etki sahibi oluyor, bunu yüz yüze tanışmalarda çok daha rahat hissedebiliyorsunuz.

Aynı şekilde bu bağlamda Aiwewi ile Venedik Bienali’ndeki tesadüfi karşılaşmam da aklıma geldi mesela. Kendisiyle sokakta karşılaşıp sohbet etmek de çok keyifli olmuştu. Bienal gibi sanat dünyası için önemli etkinliklerde bulunmak, bu tarz fırsatları yakalayabilmeniz, açısından da için de benim için çok önemli. Özellikle yaşadığımız salgın tecrübesi sonrası sanat dünyasının tekrardan birleşme hareketi içerisinde olması da beni ayrıca mutlu ediyor.

Banu Seyhan
Banu Seyhan Tüm Yazıları