David Lynch: Hayatı, Eserleri Ve Bilinmeyenleri
Yazı Boyutu:
Sinema tarihine unutulmaz filmler kazandıran büyük yönetmen David Lynch 77 yaşında! Bu büyük üstadı doğum gününde eserleriyle anmak istedik.
Sinemanın en aykırı örnekleri düşünüldüğünde akla gelen ilk isimlerden biri olmuştur David Lynch. Öyle ki 20’inci yüzyılda patlama yapan sürrealizme çok da yakın durmayan Amerikan sinemasında belki de gerçeği bozmaya yeltenen, yeni formların peşinden koşan yegane isimlerden biri. Kimileri tarafından filmleri anlaşılmakta güçlük çektiği için otoritelerce ya çok sevilen ya hiç sevilmeyen bir yönetmendir Lynch. Film izlerken bulmaca çözemem diyenler için burun kıvırılacak biri olsa da kendini zeki sanan insanları içine düşürdüğü çözümsüz hallerle uğraştırdığını söylemek abartılı olmaz. Kariyeri boyunca birbirinden farklı arayışlar içinde diller arayan usta yönetmen sinema tarihine muadili olmayan filmler bıraktı. Elephant Man, Ereserhead, Lost Highway, Blue Velvet üzerinden yıllar geçse de sevenleri tarafından unutulmayacak filmler. Yeni yaşına giren üstadı yaşamından ve eserlerinden kesitlerle hatırlayalım istedik;
David Lynch Kimdir?
Amerikalı bir film yapımcısı, yönetmen ve aktör olan Lynch 2019’da Akademi Onur Ödülü sahibi olmasının yanı sıra, En İyi Yönetmen dalında üç Akademi Ödülü adaylığı ve En İyi Yabancı Film dalında iki kez César Ödülü ve Altın Palmiye aldı. Cannes Film Festivali ve Venedik Film Festivali’nde ömür boyu başarı için Altın Aslan ödülü de bulunuyor. 2007’de The Guardian tarafından toplanan bir eleştirmenler paneli tarafından ” modern Amerikan film yapımının Rönesans adamı ” olarak adlandırıldı.
Filmlerinde çürümüş nesneler, bozulmuş karakterler ve polarize edilmiş karanlık dünyalar kurgulaması ile bilinen yönetmen sembolik anlatımın en aykırı örneklerini verdi. Lynch’in filmlerinde hiçbir şey göründüğü gibi değildir. İşlediği temalar, anlatım tekniği ve sık kullanılan rüya/kâbus sekansları “bilinçdışının yönetmeni” olarak nitelendirilmesine neden olmuş ve eserleri daha çok psikanalitik açıdan incelenmiştir.
David Lynch’in Yaşamı
David Keith Lynch, 20 Ocak 1946’da Missoula, Montana’da doğdu. Babası Donald Walton Lynch , ABD Tarım Bakanlığı’nda çalışan bir araştırmacı, annesi Edwina Lynch ise, İngilizce öğretmeniydi. David Lynch yıllar sonra kendi çocukluğuyla ilgili şunları söylecekti; “Çocukken dünyayı tamamen harika buldum. Elbette okula gitmek gibi olağan korkularım vardı… Benim için o zamanlar okul gençlere karşı bir tehditti çünkü özgürlük tohumlarını yok etti. Öğretmenler bilgiyi veya olumlu bir tutumu teşvik etmediler.”
Çocukluğundan beri aslında hep bir ressam olmak isteyen Lynch, okul çalışmalarına çok az ilgi duyduğu için derslerinde başarılı değildi, ancak diğer öğrenciler arasında popülerliğiyle dikkat çekiyordu liseyi bitirdikten sonra üniversitede resim okumak istediğine karar verdi.
Washington DC’deki Corcoran Sanat ve Tasarım Okulu’nda eğitime başladı ve 1964’te Boston Güzel Sanatlar Müzesi Okulu’na transfer oldu. Sadece bir yıl sonra “O yerde hiçbir ilham almadım” diyerek ayrıldı. Bunun yerine , üniversitedeki çalışmalarından benzer şekilde mutsuz olan arkadaşı Jack Fisk ile üç yıl boyunca Avrupa’yı dolaşmak istediğine karar verdi. Avusturyalı dışavurumcu ressam Oskar Kokoschka ile Avrupa’da eğitim alabileceklerine dair bazı umutları vardı . Ancak Salzburg’a vardıklarında Kokoschka’nın müsait olmadığını görüp, hayal kırıklığına uğradılar, Avrupa’da sadece iki hafta geçirdikten sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne döndüler.
Sanatsal Kariyeri
Resimlerinin hareket ettiğini görme isteği Lynch’i sinemaya itti ve Pennsylvania Akademisi’nde ilk kısa filmi Six Men Getting Sick (Six Times) ‘ı çekti. Ardından Bruce Samuelson adlı bir sanatçıyla animasyon yapma fikri üzerine çalıştılar. Bu proje hiç gerçekleşmeyince, Lynch tek başına bir film üzerinde çalışmaya karar verdi ve bulabildiği en ucuz 16 mm kamerayı satın aldı.
Lynch, 1968 yılında animasyon ve canlı aksiyonun bir karışımını denemeye karar vererek dört dakikalık kısa filmi The Alphabet’i üretti. Filme ilgili nasıl ilham aldığını David Lynch şu şekilde özetleyecekti; “Eşim Peggy’nin yeğeni bir gece kötü bir rüya görüyordu ve uykusunda acı içinde alfabeyi söylüyordu. Demek alfabeyi başlatanın bu olduğunu düşündüm. Geri kalanı ise sadece bilinçaltıydı”
Unutulmaz Filmleri
Sinema tarihine unutulmaz eserler bırakan David Lynch, çalışmalarının Amerikalı film yapımcılarından çok Avrupalı film yapımcılarınınkine benzediğini ve “ruhunuzu mahveden ve heyecanlandıran” filmlerin çoğunun Avrupalı yönetmenler tarafından yapıldığını her zaman dile getirdi. Her fırsatta Federico Fellini’ye olan hayranlığını dile getiren Lynch, bunların yanı sıra Jean-Luc Godard, Ingmar Bergman, Werner Herzog, Alfred Hitchcock, Roman Polanski, Jacques Tati, Stanley Kubrick ve Billy Wilder gibi yönetmenlerden etkilendiğini söyledi. Üstadın kendi filmgrafisinde en çok göze çarpan filmler ise şöyle;
Eraserhead (1977)
Sinema tarihinin en ilginç filmlerinden biri sayılabilecek yapım David Lynch’in ilk uzun metrajlı filmi. Sürrealist bir korku filmi olan yapım ıssız bir endüstriyel bölgede ağır şekilde deforme olmuş çocuğuna bakmak zorunda kalan bir adamın hikayesini çok çarpıcı bir biçimde ele alıyor. Henry Spencer, uzun zaman önce yaşadıkları bir ilişki sırasında Mary’nin hamile kaldığını öğrenir ve onu kendi evine getirir. Mary, zamanı geldiğinde doğumu gerçekleştirir ancak dünyaya getirdiği şey insandışı bir yaratıktır. Mary evden kaçar ve Spencer için kabus dolu günler böyle başlar. Spencer, birlikteliklerinin ürünü olan ‘yaratık’, hayali bir kadın ve sıradışı karşı kapı komşusuyla başbaşa kalır.
Başlangıçta küçük izleyicilere açılan ve çok az ilgi gören Eraserhead , bir gece yarısı filmi olarak birkaç uzun vadede popülerlik kazandı . Çıkışından bu yana olumlu eleştiriler aldı ve bir kült film olarak kabul edildi.
The Elephant Man (1982)
Gerçek bir yaşam öyküsünden sinemaya uyarlanan film, içerdiği unsurlarla uzun süre hafızalardan silinmedi. 19’uncu yüzyılın sonlarında Londra’da ciddi şekilde deforme olmuş bir adam olan Joseph Merrick’in yaşam hikayesine odaklanan filmin başrollerinde John Hurt, Anthony Hopkins, Anne Bancroft, John Gielgud, Wendy Hiller, Michael Elphick, Hannah Gordonv ve Freddie Jones var. Londra Hastanesi’nde bir cerrah olan Frederick Treves, Viktorya döneminde John Merrick’i Londra’nın Doğu Yakası’ndaki gezici bir sirkte bulur. Annesi Merrick’e hamileyken bir fil tarafından saldırıya uğradığı söylenir bu sirkte. Doktor Treves ise hızlı bir hamleyle tedavi altına almak ister bu fil görünümlü adamı ve istediği gibi de olur. Her haliyle ürkütücü olan fil adamın bu korkunç görünümünün altında, gönlünde yatanlar ise zamanla dökülmeye başlar.
Dune (1984)
1965 tarihli Frank Herbert’in aynı adlı romanından uyarlanan 1984 yapımı epik bir bilimkurgu filmi olan Dune, uzak bir gelecekte “Dune” olarak da bilinen son derece sert iklim koşullarına sahip çöl gezegeni Arrakis’in kontrolü için savaşan rakip soylu aileler arasındaki çatışmayı anlatıyor. Filmde Patrick Stewart, Brad Dourif, Dean Stockwell, Virginia Madsen, José Ferrer, Sting, Linda Hunt ve Max von Sydow gibi geniş bir yardımcı oyuncu kadrosu yer alıyor.
Blue Velvet – Mavi Kadife (1988)
David Lynch’in en önemli filmlerinden biri. Yönetmeni henüz tanımayanlar için de bir Lynch’e başlangıç filmi olarak kabul edilebilir. Film ismini 1951’de çıkan aynı isimli şarkıdan alıyor. Film, hasta babasını ziyaret etmek için eve döndüğünde bir tarlada kopmuş bir insan kulağı bulan genç bir üniversite öğrencisini konu alıyor. Kulak daha sonra onu büyük bir suç komplosunu ortaya çıkarmaya ve sorunlu bir kadınla romantik bir ilişkiye girmeye yönlendiriyor. . Psikolojik korku ile kara filmi harmanlayan filmin başrollerinde Kyle MacLachlan , Isabella Rossellini , Dennis Hopper ve Laura Dern yer alıyor.
Lost Highway – Kayıp Otoban (1997)
Lynch’in Barry Gifford ile birlikte yazdığı sürrealist bir neo-noir korku filmi olarak tarihe geçen Kayıp Otoban Bill Pullman, Patricia Arquette, Balthazar Getty ve Robert Blake’i beyazperde de buluşturdu. Film konusu ise şöyle; Fred Madison’un evlendiği kadının geçmişi hakkında hiçbir fikri yoktur. Karısıyla kendisi için yeni bir düzen kurmaya çalışan Fred’in huzuru, geçmişin peşini bırakmamasıyla bozulur. Karısının kendisini aldatacağından şüphelenen Fred için durum bir süre sonra çığırından çıkar ve iş çok geçmeden bir cinayetin işlenmesi ve Fred’in kişilik bölünmesi yaşamasına kadar gider. Karısını öldürmekle suçlanan Fred, hapishaneye gönderilir. Ancak bir sabah uyandığında kendisini farklı bir yerde bambaşka bir şekilde bulur.
Mulholland Drive – Mulholland Çıkmazı (2001)
David Lynch tarafından yazıp yönetilen ve Naomi Watts , Laura Harring , Justin Theroux , Ann Miller , Mark Pellegrino ve Robert Forster’ın oynadığı 2001 yapımı sürrealist gizem filmi listemizin son sırasında. Betty Elms, en büyük hayali Hollywood’da ünlü bir aktrist olmak olan bir kadındır. Bunun için Hollywood’a doğru bir yolculuğa çıkmıştır. Burada kendi hayatında mükemmel bir noktaya ulaşmış olan bir kadınla tanışır ve onun başarılarına hayran kalır. O kadın da Betty’den hoşlanmaya başlar ve aralarında gizemli ve oldukça erotik bir ilişki başlar. Mulholland kavşağında bir trafik kazası gerçekleşir. Bilinç ve bilinçaltı birbirlerine karışırlar. Bütün bu hayatlar, birbirlerine gireceklerdir.