Dünyanın En İyi Müze Restoranları
Yazı Boyutu:
Hem sanat hem lezzet düşkünüyseniz, sizin için seçtiğimiz, gezmeden ve tatmadan dönmemeniz gereken en iyi müze restoranlarını listenize ekleyin.
Bazı müzeler sadece sanatsal koleksiyonlarıyla değil, etkileyici atmosferleri içerisindeki çok özel restoranlarında sundukları lezzetleriyle de ziyaret edilmeyi hak ediyor. Hem sanat hem lezzet düşkünüyseniz, sizin için seçtiğimiz, yurtdışı gezilerinizde görmeden, gezmeden ve tatmadan dönmemeniz gereken en iyi müze restoranlarına göz atın.
Cristal Room, Baccarat Müzesi
Philippe Starck’ın tasarladığı restoran, Fransız mutfağına odaklanıyor ve müzenin birinci katında yer alıyor. Bir zamanlar yazar Marie-Laure de Noailles’in konağı olan yapı, turistlerin pek uğramadığı 16. bölgede bulunuyor. Pazar ve Pazartesi günleri kapalı olan restoranda özel davetler organize etmek de mümkün.
{18642}
neolokal, Salt Galata
Salt Galata’nın içinde yer alan neolokal, İstanbul’un parlayan gastronomi adreslerinden biri. Usta şef Maksut Aşkar önderliğinde oldukça genç ve meraklı bir ekip, lokal mutfağı modern teknikler ve yenilikçi bakış açısı ile birleştirerek ortaya rafine ve yeni bir algı çıkarıyor. neolokal konuklarının, bu lezzetlerin her birinde hayattan bir parça bulmak veya bu toprakların sundukları hakkında fikir sahibi olması amaçlanıyor. Bunu yaparken de geleneksel tarifleri ince ayrıntıları ile inceleyerek, tüketilmediği için yok olmaya yüz tutmuş, bu yüzden “nuh’un ambarı” listesinde yer alan ürünlerle harmanlıyor.
Nerua, Guggenheim Bilbao
Frank Gehry imzalı dalgalı cam ve titanyum ile inşa edilmiş Nerua ile Michelin yıldızlı İspanyol mutfağı çok iyi uyum sağlıyor. Adını aldığı nehre bakan Nerua’nın yemek salonu oldukça minimalist ve dingin bir çizgi taşıyor. Mutfağı El Bulli’den gelen Josean Martinez Alija yönetiyor ve adeta müzenin koleksiyon parçalarını anımsatan yemekleri hazırlıyor.
Restoran Modern, İstanbul Modern
İstanbul Modern’de çok yeni kapılarını açan Restoran modern hem şehir manzarası hem lezzetleri hem de müze restoranı olmasıyla tanınıyor. Şef Tuğçe Mirza Canik’in mutfağında hem İstanbul’dan alınan ilham hem de tatları öne çıkaran lezzetler bulunuyor. İstanbul’un mükemmel tarihi yarımadayı gören manzarası ise restoranın lezzetlerine eşlik eden en güzel detaylardan.
Brasserie Paul Bocuse Le Musee, The National Art Center Tokyo
Japonya’nın en etkileyici binalarından biri olan Tokyo’daki Ulusal Sanat Merkezi, ünlü Fransız şef Paul Bocuse’un restoranına ev sahipliği yapıyor. Görkemli binada etkileyici bir ambiyansa sahip olan restoran, Roppongi şehir manzarasına karşı harika bir konumda yer alıyor. Japonya’nın olağanüstü deniz ürünleri Fransız mutfağının mükemmeliyeti ile bir araya gelerek çarpıcı lezzetlerin yer aldığı menüyü tadımlayabilirsiniz.
The Modern, MoMa New York
Şef Abram, çağdaş sanatla gurme sunumlarını birleştiren müze restoranlarından birisine ev sahipliği yapıyor. Fransız ve Amerikan mutfağından örnekler sunan iki Michelin yıldızlı restoranın pastane şefliğini Jiho Kim, ödüllü şarap menüsünün küratörlüğünü de Sommelier Michaël Engelmann yapıyor. The Modern, heykel Bahçesi’nde bulunuyor.
MSA’nın Restoranı, Sakıp Sabancı Müzesi
Sakıp Sabancı Müzesi’nin giriş katında yer alan MSA’nın Restoranı‘nda okulda profesyonel eğitimlerine devam eden öğrenciler hem mutfak, hem de serviste çalışarak kendilerini geliştirdiği bir restoran. Dünya mutfaklarından harmanlanmış menü, mevsimsel ürünlere göre yeniden yapılandırılıyor. Kahvaltı menüsü ile de dikkat çeken restoran keyifli Boğaz manzarasını da deneyimlemenizi sağlıyor.
Untitled, Whitney Museum of American Art
Şef Michael Anthony; Danny Meyer’ın restoranı olan Untitled‘daki yemeklerin, Renzo Piano’nun tasarladığı alanın şeffaflığından ve minimalliğinden ilham aldığını söylüyor. Mevsimsel lezzetlerin yer aldığı birinci kattaki bu restoranın yanı sıra sekizinci kattaki kafeden sandviçler, çorbalar, salatalar alıp terasta yiyebilirsiniz.
Monsieur Bleu, Palais de Tokyo
Yüksek Art-deco bir bina içerisinde keyifli bir öğle yemeği için ideal adreslerden olan Monsieur Bleu, lokal lezzetleriyle ön planda. Eyfel Kulesi’nin tartışmasız en iyi görüntüsü bu müze restoranından görülüyor. Öğle yemeklerinde uygun fiyatlı set menülerle hem sanata hem lezzete doyabilirsiniz.
Hermitage Restaurant, St. Petersburg
St. Petersburg Hermitage Müzesi, yaklaşık 250 yıl önce Kraliçe Catherine tarafından kuruldu. Müze, çalışan binasının içerisinde yer alan büyük bir restorana ev sahipliği yapıyor. Hermitage Restaurant, çarlık ile yönetilen Rusya döneminin otantik tariflerini çarlara layık odalarda sunuyor. Menüde Rus spesiyallerinden çikolatalı Babka gibi yemeklerin yanında uluslararası çorbalar, salatalar ve pizzalar da bulunmakta.
Acropolis Museum Restaurant, Acropolis Müzesi
Atina’da, Antik Yunan döneminden kalma hazineleri saklayan Akropolis tepesinden çıkarılan arkeolojik eserlerin sergilendiği Akropolis Müzesi, tarihi koleksiyonunun yanı sıra ikinci katında bulunan restoranıyla da misafirlerini cezbediyor. Akropolis’e bakan panoramik manzaralı mekan, sezona göre güncellenen ve geleneksel tariflerle hayata geçirilen yerel lezzetlerden oluşan bir menü sunuyor.
Le Georges, Centre Pompidou
Dünya genelinde modern sanat müzelerinin en çok bilinen ve misafir ağırlayanlarından biri olan Paris’teki Centre Pompidou, metal ve cam ağırlıklı mimari atmosferi içerisinde Le Georges Restaurant’a da ev sahipliği yapıyor. Sıra dışı tasarımıyla dikkat çeken restoran, yerden tavana uzanan camlarının ardından ve terasından muhteşem bir Paris manzarası sergiliyor. Fransız füzyon mutfağı ile Asyalı dokunuşlarını buluşturan restoran, baharatlı levrek tartar, Barnes soslu ızgara dana fileto ve limonlu-ahududulu tart gibi lezzetler sunuyor.
Loulou, Musée des Arts Décoratifs
Alain Ducasse ile çalışmış olan şef Alexis Le Tadic yönetimindeki restoran, Comando Konağı’nın eski garajında yer alıyor. Yüzyılın başında inşa edilen yapı, güzel havalarda açık olan bahçesi ile Paris’te bir vaha olarak tanımlanıyor. Özel kulüp havasındaki restoranın her ay değişen menüsü, geleneksel Fransız mutfağına çağdaş dokunuşlar getirmesi ile farklılık gösteriyor.
Restaurant, Musee d’Orsay
1900 yılından beri açık olan restoran, modern mobilyaları ve antika aydınlatmaları ile farklı bir ortam sunuyor. Şef Yann Landureau, Fransız mutfağına odaklanmış olsa da müzedeki özel sergilerden ilham alarak yarattığı tabaklar da denenmeye değer. Rezervasyonsuz yer bulmak oldukça zor olduğundan, müzede iki kafe daha bulunuyor.
Caffè Fernanda, Pinacoteca di Brera
Adını müzenin eski müdüründen alan kafe, 17. yüzyıl barok mimarisine getirilen modern İtalyan dokunuşu ile farklı bir atmosfer sunuyor. Farklı dönemlerden sanat eserleri ve mobilyaların yer aldığı mekân, kafe olduğu kadar müzenin uzantısı olarak algılanıyor. Terasta oturmayı tercih edenler, müzeyi kuran Napoleon’un heykelini de inceleyebilir.
{59235}
Caffè Fernanda, Pinacoteca di Brera
Adını müzenin eski müdüründen alan kafe, 17. yüzyıl barok mimarisine getirilen modern İtalyan dokunuşu ile farklı bir atmosfer sunuyor. Farklı dönemlerden sanat eserleri ve mobilyaların yer aldığı mekân, kafe olduğu kadar müzenin uzantısı olarak algılanıyor. Terasta oturmayı tercih edenler, müzeyi kuran Napoleon’un heykelini de inceleyebilir.
Beyeler Restaurant im Park, Fondation Beyeler
İsviçre’nin Basel şehrinin yakınlarındaki Riehen bölgesinde bulunan müze Fondation Beyeler, İspanyol tasarım stüdyosu Casa Muñoz imzalı restoran Beyeler Restaurant im Park’a ev sahipliği yapıyor. 2019’da yenilenen restoran; tasarımında kullanılan sıcak renkler, modern materyaller ve zamansız mobilyalar ile çağdaş bir karakter yakalıyor. Vejetaryen ve glütensiz seçeneklerin bol olduğu zengin menü, a la carte ve sürekli değişen listesine eşlik eden olağanüstü şarap menüsüyle birbirinden leziz seçenekler sunuyor.