preloader

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

12.09.2022
17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Yazı Boyutu:

Pandemiden sonra tekrardan sanatseverlerle buluşan 17. İstanbul Bienali hakkında bilmeniz gerekenleri keşfedin.

Pandemi nedeniyle uzunca bir süre ara verdiğimiz İstanbul Bienali’ne nihayet kavuştuk. Sımsıcak sloganıyla bizi karşılayan ve Koç Holding desteğiyle davetlisi olduğumuz bu güzel sanat etkinliği 17 Eylül-20 Kasım tarihleri arasında gerçekleşiyor.

Şehrin dört bir yanında sanatseverlerle buluşuyor

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Küratörlüğünü Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in üstlendiği 17. İstanbul Bienali’nde, 500’ün üzerinde katılımcı ve 50’yi aşkın proje yer alıyor. Bienal katılımcıları arasında sanatçı, düşünür, yazar,şair, araştırmacı, mimar, radyo programcısı, balıkçı, aktivist, stand-up komedyeni, şef, etnomüzikolog, ornitolog, deniz bilimci, kukla ustası ve müzisyenler de bulunuyor. Bienal, Beyoğlu, Fatih, Kadıköy ve Zeytinburnu’nda yer alan 12 sergi mekânının yanı sıra, şehrin dört bir yanında sayıları 50’yi aşan sahaf, kitapçı, lokanta, sinema ve hastanelere ek olarak bir radyo istasyonunda izleyiciyle buluşuyor.

Farklı coğrafyalardan çeşitli disiplinlerdeki katılımcılar bir araya geliyor

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

17. İstanbul Bienali, farklı coğrafyalarda, benzer konular üzerine düşünen ve üreten, çeşitli disiplinlerdeki katılımcıları bir araya getiriyor. Her biri uzun vadeli araştırmalar sonucu ortaya çıkan iş birliği temelli projelerin izleyicilere sunulduğu bienal, birlikte vakit geçirmek, düşünmek, konuşmak, dinlemek, okumak, izlemek, sorular sormak ve sorulara cevap aramak için bir davet niteliği taşıyor.

Tarımdaki “kompost” kavramından ilham alınıyor

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Bu seneki bienal için çalışılmaya 2020 tarihinde başlanılmış, çünkü bildiğiniz gibi her şey normal bir zamanlamayla gitseydi 17. İstanbul Bienali 2021 tarihinde gerçekleşecekti. Bunun üzerine sanat ekosistemi içerisinde global bir düşünceyle dünya üzerinde gerçekleşen büyük bir sanatçı dayanışma programı çerçevesinde bienal hazırlıkları başlatılmış. Bu uzun soluklu süreçte tarımdaki “kompost” kavramından da ilham alınıyor. Yararlı atık malzemeleri biriktirerek toprağa kazandırılan işlem, sanat dünyasında kurumsal dayanışma sonucunda ortaya çıkan araştırmaların insanlığa verilmesiyle benzerlik taşıyor.

Sonuç odaklı değil süreç odaklı bienal

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Önceki bienallerden farklı olarak bu sefer sonuç odaklı değil, süreç odaklı bir bienalle karşı karşıyayız. Yani alışılagelmiş yerleştirmeler, heykeller, tablolar yerine haber dolaşımı için kullanılabilecek alternatif araçlar, öğrenme yolları, arşivleme gelenekleri, insanların dünya üzerindeki etkileri, duyuların iç içe geçtiği deneyimler ve çok eski zamanlardan kalma uygulamaların bugüne nasıl taşınabileceği üzerine sorular sorabileceğimiz bir ortamla buluşuyoruz.

Tarihi mekanların kapıları açılıyor

Bienalleri diğer sanat etkinliklerinden farklı kılan şey mekanlardır. Bugüne kadar şehirde görmediğiniz ya da gitmeyi hiç düşünmediğiniz bazen de acaba içerisinde ne var diye merak uyandıran tarihi binaları bienal süresince ziyaret etme imkânı bulabiliyorsunuz. 17. İstanbul Bienali kapsamında da iki hamamı ve şu anda faaliyet göstermeyen tarihi bir okul sanat alanı olarak kullanılıyor.

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

The Çinili Hamam, Fatih’in Zeyrek semtinde bulunan hamam, Osmanlı hamam mimarisinin en önemli örneklerinden birisidir. 1540-1546 yılları arasında, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa tarafından Mimar Sinan’a ısmarlanan yapı, Sinan’ın bilinen en erken dönemli hamamları arasındadır. 18. Yüzyılda bölgede yaşanan depremler ve yangınlar sonrasında hamamın duvarlarını kaplayan ayırt edici mavi-beyaz İznik çinileri tahrip olmuş ve Parisli bir antikacı tarafından satılarak Avrupa’nın en önemli müzelerinin koleksiyonlarında yerini almıştır. Bu çiniler halen hamamın erkek kısmının sıcaklık bölümünde görülebiliyor. Tarihine ve dokusuna hayran olduğunuz bu yapı sizi bir ses enstalasyonuyla karşılıyor. Renato Leotta’nın ‘’Konçertino’’su Akdeniz’in endemik bir su bitkisi olan su eriştesinden ilham alıyor. Sanatçının çeşitli sualtı bölgelerinden topladığı yaprak numunelerinden bir kütüphaneden yola çıkan çok kanallı, çok enstrümanlı yerleştirme ekosistemin sağlık durumunun canlı bir göstergesi sayılan bu bitkinin notaya dökülmüş kayıtlarına dayalı bir besteyle arşiv malzemelerini bir araya getiriyor.

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Küçük Mustafa Paşa Hamamı, Haliç’in karşı kıyısında, Fatih mahallesinde bulunur. 1477 yılında inşa edilen hamam, İstanbul’un en eski hamamlarından biridir. 1990’lı yılların ortalarından beri kullanılmayan hamam 2015 yılında da yine İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapmıştır. Bu mekânda da bir ses enstalasyonuyla karşılaşıyoruz. Ses sanatçısı ve besteci olan Tarek Atoui’nin iki yapıtıyla karşılaşıyoruz. ‘’Suların Tanığı’’ isimli çalışmasında buluntu nesnelerin maddeselliğini kullanarak dünyanın dört bir yanında, kent içindeki rıhtımların sesleri inceliyor, kaydediyor ve izleyiciye aktarıyor. ‘’Fısıldayanlar’’ serisinin bir parçası olan ‘’Fısıldayan Oyun Alanı’’ ise Atoui’nin bir çocuk yuvasındaki eğitim pratiklerine, ses algılarına ve ses oyunlarına başvurarak yürüttüğü çalışmalardan oluşuyor.

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Merkez Rum Lisesi ise 19. yüzyılın sonunda mimar Dimitrios Panayiotides tarafından inşa ediliyor. Yoksul kız çocuklarının eğitim alabilmesi için kurulan okul 1999’da yeterli öğrenci olmadığı için kapanıyor. Okulda bir dönem kullanılan araç, gereçler ve haritalar halen muhafaza ediliyor. Okulun içerisinde ‘’İtaatsizlik Arşivi’’ Marco Scotini isimli küratör ve sanat kuramcısının sanatsal pratikler ile siyasi eylem arasındaki ilişkiye yoğunlaşan, çok evreli, gezici ve sürekli gelişen bir video arşivi ve platformu.

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Tarihi binaların dışında bienal mekânı olarak günümüzde de sanatsal faaliyetlerini sürdüren mekanlar var. Beyoğlu’nda, bienalin film ve kamusal programlarına da ev sahipliği yapacak Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’yle birlikte uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı (PCSAA), SAHA’nın sanatçı, küratör ve yazarları desteklemek amacıyla başlattığı SAHA Studio, farklı disiplinlerden güncel sanatçıların sergilerine, seminerlere ve atölyelere ev sahipliği yapan Büyükdere35 ile Taksim Gezi Parkı’nın altında yer alan, 257 metre uzunluğundaki Metro İstanbul Yaklaşım Tüneli Taksim bir yürüyüş rotası oluşturacak.

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Tarihi Fatih ilçesinde yer alan diğer mekân ise bu yıl ilk kez bienal ziyaretçilerine açılıyor. Uzun yıllar boyunca hat ve cilt sanatçısı Emin Barın’ın stüdyosu olan Barın Han. Kadıköy’de, İstanbul’un 130 yıllık bir geçmişe sahip endüstriyel miraslarından, 2021’de bir müze ve ortak alan olarak kazandırılarak, sergi ve müze mekânları, sahneleri, kütüphaneleriyle gençlere yirmi dört saat açık bir çalışma ve etkinlik alanı sunan Müze Gazhane ile savaş̧ yüzünden yerinden edilmiş̧ sanatçılar tarafından Yeldeğirmeni’nde kurulan arthereistanbul bienal ziyaretçilerini bekliyor. Zeytinburnu’nda ise 14 dönümlük bir arazi üzerine kurulu Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi, bienal süresince sergilenen eserlerle birlikte çeşitli performanslara da ev sahipliği yapacak.

17. İstanbul Bienali: Sanatla Değiş, Dünyayı Dönüştür

Bu mekanlar arasında yer alan Büyükdere35’de ‘’Cooking Sections’’ yaşadığımız dönemin önemli çevresel meselelerini irdeleyip, ele alırken bir yöntem olarak yiyecekleri kullanıyor. İstanbul’daki sulak alanda yaşayan mandaların etkileşimlerinin izlerini süren ‘’Çamuralem’’ mekân özgü bir yerleştirmeyle yer alıyor. Mekânda bu iş için kurulan muhallebicide canlıların beslenme ve büyüme biçimlerine dair araştırmalar, farklı malzemeler, tadım ve seslerle sunuluyor.

Süreç odaklı olarak tanımladığımız 17. İstanbul Bienali sanat izleyicisine bambaşka bir bakış açısı sunacağa benziyor. İnsanların dünya üzerindeki etkileri, duyuların iç içe geçtiği deneyimler ve çok eski zamanlardan kalma uygulamaların bugüne nasıl taşınabileceği gibi.

Şimdiden herkese keyifli seyirler!

Feride Çelik
Feride Çelik Tüm Yazıları