preloader

Türk Mücevher Tasarımcıları: House of Sól

22.06.2021
Türk Mücevher Tasarımcıları: House of Sól

Yazı Boyutu:

Nazlıcan Yöney ile kökleri Anadolu'nun hikayelerine dayanan, kurucusu olduğu markası House of Sól hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Türk Mücevher Tasarımcıları: House of Sól

Nazlıcan Yöney

House of Sól hangi motivasyonla doğdu, yola nasıl çıktınız?

HoS aslında birden fazla ilkenin ve hayalin uzun yıllar demlendikten sonra doğmuş hali. Çıkardığımız ürünler sadece mücevher değil. Feminist bağlamdan beslenen, bağımsız, güçlü kadınların gidip kendi paraları ile almalarını hayal ettiğimiz bu gerdanlıklar, Batı’nın yüzyıllarca Orientalist bakış açısıyla egzotik bir fantezi muamelesi yaptığı Şark diyarlarından çıkan kültüre, zanaata ve sanata iade-i itibar yapmayı arzu eden bir bakış açısı markası. Tüm bunlar uzun yıllardır siyaset bilimci, feminist ve tasarımcı şapkalarımla içimde yoğurduğum, beslediğim, mayaladığım konulardı; vakti gelince usulca Kapalıçarşı’nın bedestenlerinde dar sokaklarında doğdu.

Tasarımlarınızın arkasındaki ilham kaynağı nedir?

Başlangıç noktamız, adeta bir heykel gibi kullandığımı değerli taşlarımız. Her zaman en iyi kalitede değerli taş kullandığımız için çıkış noktalarımızı onların çevresinde şekillendiriyoruz. HoS mercanları, turkuazları, incileri, elmasları çok seven ve sık kullanan bir marka. Fakat içimize sinen kalitede bir taş gelene kadar tasarımına başlamıyoruz. İstenilen kalitede bir taş geldiğinde ise o sezonu çıkaracak kadar taşı alıp, tasarım sürecine geçiyoruz. Örneğin uzun zamandır gelmesini beklediğimiz yüksek kalite bir inci sonunda geldiğinde onu adeta boyna takılan bir taç gibi nasıl kurgularız onun etrafında konuşup çizmeye başlıyoruz. Tasarım stüdyomuzda masamız o sezonun seçilen taşları ile doludur, sonra önümüze kocaman bembeyaz kağıtlar alıp; o taşların etrafındaki hayallerimizi, o taşın enerjisine, çıktığı toprağa, kültüre saygı duyacak şekilde, onu bir adım daha ileri götürme arzusu etrafında şekillendiririz.

Türk Mücevher Tasarımcıları: House of Sól

Markanızın temelinde Turquiere teması hakim… Bize bu temadan ve tasarımlarınızı nasıl şekillendirdiğinden bahseder misiniz?

Markanın temeli eski bir Doğu güzellemesi olan Turquerie temasının aslında postmodern ve feminist bir yorumu. Turquerie, 17.yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da başlayan bir akım. O zaman kadar bilin(il)meyen, erişil(e)meyen, gizemli “Küçük Asya” topraklarına Avrupalıların kabulü ile ortaya çıkan, Avrupalıların gözünden Osmanlı iç mimarisini, kostümlerini, estetik algısını, yaşam tarzını ve kültürüne karşı oluşan bir hayranlık ve özenme. Türk kahvesinde tutun da, Osmanlı müzik ve el yazmalarına kadar herşeyin Osmanlı topraklarından Avrupa’ya akışındaki seyir, Turquerie’nin, Osmanlıların da anahtar bir rol oynadığı dinamik ve çok özneli bir süreçti; ve tabi ki bu yolculukta Osmanlı nesneleri sadece birer nesne olarak gitmediler, onları saran anlam katmanlarıyla gittiler. Yıllar içerisinde Turquerie, sanat, edebiyat, mimari, ev döşeme, giyim kuşam, kıyafet balosu ve sofra alanlarında moda olan bir Şark teması, yahut esinlenmesi anlamını taşıyan estetik bir terim haline geldi.

Markanın kurucusu ve kreatif direktörü, Siyaset Bilimci Nazlıcan Yöney ise bu eski kavramı bugün olması gerektiği bağlamda tekrar ele alıyor; yani yüzeydeki Türk hayranlığının gerisindeki ötekileştirmeyi, başkasının kültürünü metalaştırmayı ve ona sahip çıkarak, başkalarının nasıl temsil edildiğini kendilerinden bağımsızca tayin edilmesine karşı çıkarak ve bir cinsel ve estetik fantezi nesnesi haline getirilen Doğu’nun kadınlarının gözünden bu bağlamı yeniden kurguluyor.

Bu bağlamda tasarımlarımız Doğu topraklarından çıkan metallerden, kıymetli taşlardan oluşup, el işçiliği ile şekillenirken; tasarımları ve vizyonu tüm dünyaya sesleniyor.

{774073}

Koleksiyonunuzdaki tasarımların yansıttığı ruhu nasıl betimlersiniz?

Sanatsal, zamansız, sınırlı sayıda üretim, kıymetli ve görkemli

House of Sól’un eşsiz tasarımlarının taşıdığı bazı mesajlar var, bu mesajlar neleri temsil ediyor?

HoS bir tasarım ve dolayısıyla tasarımcısıyla çok girift bir ilişkiye sahip bir marka olsa da, tarzı ve gustosu bir kişinin kapasitesinin ötesine geçmesini arzu ettiğimiz bir marka. Bu sebeple her bir tasarımımızın son derece kişisel hikayeler sonucunda önce kağıtta, sonra Kapalıçarşı’ya doğsa da her birinin ismine (İsimsiz) dedik. Üretilen eserlerin isimlendirilmemesi, bilhassa çağdaş sanatta hayli kullanılan bir gelenek; kendi kendimize ürettiğimiz bu eserler, sonra onlara yüklediğimiz büyük anlamlar, biçtiğimiz ağırlıklara inat, sanatçısının göz bebeği olan bir işi isimsiz bırakabilmek müthiş cesur bir tercih. Biz de sanat ve tasarım yönü hayli ağır bir marka olarak bu gelenekten yürüdük ve tasarımlarımızı isimsiz bırakarak taşıdıkları anlamları, mesajları parantez içlerine sığdırdık. Örneğin Untitled (Aliye) gibi. Aliye, beni büyüten ananemin ismi. Kendisi ömrü boyunca hep kırmızı akik taktı, hayatımda tanıdığım en komik, feminist, eyvallahsız kadınlardan biriydi. Onu anmak için en sevdiği taş olan akiğin vahşi kesimlerini altınla kapladık.

Ya da diplomatik nedenlere uzun yıllar Afrika’da yaşayan akrabalarımın bana küçükken hediye olarak getirdiği Afrika mask’larına ithafen tasarladığım, adeta sezonun içinde kapsül bir seri olarak parlayan Africanism temalı Untitled (Alter Ego) ve Untitled (Sui Generis) modellerimiz gibi.

HoS’un el yapımı gerdanlıkları nasıl mücevher görevinden ayrılıp birer dekorasyon elementi olarak kullanılabiliyor?

Özel tasarım HoS kilitlerimiz sayesinde. En başından beri kilit mekanizmamız HoS’un en kıymet verdiği tasarım objelerinden biriydi. Hem tasarımının en ince ayrıntısına kadar delirdiğimiz gerdanlıkların tecrübesini 360 derece tamamlayacak hayati bir parçası olduğu için, ama asıl önemlisi markanın en kıymet verdiği, tasarımların sadece mücevher olarak değil; aynı zamanda evlerimizde, sofralarımızda kullanabileceğimiz bir dekorasyon objesine dönüşümünü destekleyebilmesi için. Amacımız kullandığımız bu heybetli, son derece üç boyutlu mercanları, turkuazları, incileri, elmasları mücevherlik görevinden ontolojik olarak koparmak ve onun başka fonksiyonları kazanmasında özgürlük alanı sunmak. Kıymetli taşlardan yapılmış bir taş dizesini aslında gerdanlık yapan en hayati görev kilide düşüyor. HoS kilitlerinin mantığı da bu akışkanlığı sağlamak, bu amaçla kilitler gerdanlıklardan tamamen ayrılabilecek şekilde tasarlandı ki sahipleri ona istedikleri yeni alanları bulmada özgür olabilsinler.

En başından beri hayalimiz HoS gerdanlıklarımıza bu alanı tanıyabilecek kilitleri yaratabilmekti ama bunu gerçeğe dönüştürmek, sınırsız çizimler, kalıplar, ustalarla toplantılar, tartışmalar, prototip üretimlerinden oluşan 1.5 senelik bir ar-ge sürecimiz sonunda oldu. En sonunda içimize sinen ve 6 aylık deneme sürecinden sonra hepimizden geçer not alan tasarımımızın fikri mülkiyet haklarını alarak markanın alamet-i farikasından biri haline getirdik.

Böylece bu vahşi turkuazlar, mercanlar, inciler yalnızca gerdanları değil; güzel bir yaz akşam yemeği sofralarımızı ya da coffee table’larımızı da biricik hale getirebilecek.

Türk Mücevher Tasarımcıları: House of Sól

Her sezon çıkacak olan limited edition serinizden ve bu seri içinde bulunan ürünlerden bahseder misiniz?

İlk sezonunda HoS, normalde görmeye alışkın olmadığımız, orjinal şekillerde incilerle, son derece 3 boyutlu, görkemli mercanlarla, farklı kesim turkuazlar, kuvarslarla ve elmaslarla bu yolculuğa çıktı. Toplamda 8 adet hepsi el yapımı, sınırlı sayıda ürettiğimiz gerdanlıklar bunlar. Örneğin kuvars taşından yaptığımız gerdanlığımızın taşından istediğimiz kalitede yalnızca 20 adet sıra bulabildik. Bu sezon o gerdanlıktan sadece 20 tane satışa çıkacak. İçimize sinmeyen bir kalitede taşla sırf kar amacı için ürün hazırlayıp, satmayacağız.

Ayrıca ürünlerimizin hepsi yine in-house özel tasarımımız olan HoS kilitlerimiz ile iletiliyor. Böylece tüm HoS gerdanlıklarını siz istediğiniz gibi kombin yapabileceksiniz, çünkü hepsi aynı patentli mekanizmamız sayesinde birbirine bağlanabiliyor. Dilerseniz 2-3 farklı gerdanlık alıp, kendiniz kendi gerdanlık tasarımınızı giyip çıkabileceksiniz. Bilhassa farklı incileri beraber kombinleyerek çok görkemli ve orjinal modeller çıkabiliyor. HoS, kadınlarının hayal güçlerinden beslenerek daha da ileri gidecek bir oyun alanı aslında. Aynı gerdanlıkların sadece mücevher olarak değil, bir dekorasyon elementi olarak kullanabilecekleri gibi.

{771634}

Tüm bunlara ek olarak bilhassa pandemi ile birlikte hepimizin evine giren online alışveriş kargo kutuları inanılmaz seviyelere ulaştı; eve daha girmeden kapıda çöpe yığdığımız çirkin kahverengi kutular yerine, HoS mücevherlerinin kutularını daha özenli ve sanatsal bir süreç içerisinde kurgulayarak kendi başlarına bir sanat eseri rolü üstlenmelerini istedik. Hayalimiz bundan 20 yıl sonra, 2021 HoS kutularını müzayedelerde görmek. Bu amaçla her sezon Doğu topraklardan çıkan “up-and-coming” bir kadın sanatçıyla çalışacağız. İlk sezonumuzda Gökçe İrten ile çalıştık, kendisi bize postmodern, feminist bir harem çizdi. Yüzyıllarca Batı’nın gözünde fantezi nesnesi haline getiren haremi ve Doğu’nun kadın figürlerini bu sefer yüzyıllık çinilerin önünde, vintage bir Şark halısı üzerinde ellerinde kokteylleriyle Simone de Beauvoir ve Virginia Woolf okuyup, feminizm tartışırken görüyoruz. Bu esans tam da HoS kurulduğu baz; Doğu’nun sanatı ve zanaatıyla, kendi olmaktan korkmayan, cesur kadınlarla buluşması.

Böylece HoS kutularını da adeta bir coffee table book gibi kütüphanelerimizde, çalışma masalarımıza keyifle yer verebileceğiz.

OGGUSTO
OGGUSTO Tüm Yazıları