Longines Hakkında Merak Edilenleri Matthias Breschan ile Konuştuk

Longines’in CEO’su Matthias Breschan ile markanın DNA’sından saat dünyasının dinamiklerine kadar birçok konuyu konuştuk.

Longines markasını üç kelime ile anlatabilir misiniz?

Zarafet, saatçilik geleneği ve performans.

Hepimizin bildiği gibi Türkiye piyasası ve ekonomisinin biraz sallantılı olduğu bu günlerde Türkiye pazarından dolayı beklentiniz nedir?

1896 yılından beri Türkiye pazarındayız. Türkiye’nin şu anki ekonomik problemlerine rağmen, Türkiye pazarında birçok fırsatımız olduğunu düşünüyorum. Ekonomik sıkıntılar, bu pazara mutlaka zarar verecek değil. Bunu pandemi döneminde de gördük. Pandemi döneminde insanlar seyahat edemez hale geldi, restoranlar kapandı, eğlence olanakları sınırlandı. Tiyatro ve konser gibi hiçbir etkinlik yapılmadı. Yine de insanlar kendileri ya da sevdikleri için iyi şeyler yapmak istedi. Bu süreçte de yapılacak en iyi şeylerden biri saat almak oldu. Bu da tüm saat endüstrisinin, son üç yılda bu kadar zorlu bir dönemden son derece iyi geçmesine neden oldu.

Yeni lansman koleksiyonunuzu tasarım, işçilik ve performans açısından farklılaştığı noktaları anlatır mısınız?

Bu yılın koleksiyonu, lansmanın eşsiz ve güçlü yapısını mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Öncelikle, markanın son derece zengin tarihine ve mirasına bağlı birkaç parçaya sahibiz. Bu yılın başında Majetek’i piyasaya sürdük ve bu model döner bezelin icadının hatırlatıyor. Döner bezel, köken olarak dalış saatleri için değil, pilot saatleri için icat edilip, üretildi. İlk olarak uçaklardaki uçuş aletleri için geliştirildi ve daha sonra bilekteki saatlere geçerek sadece dalış saatlerinde kullanıldı. Ayrıca bu yılın başında Spirit Flyback’i piyasaya sürdük ve bence flyback mekanizması 190 yıllık tarihinde geliştirdiği en ikonik mekanizmalarından biri. Yılın ikinci bölümü, klasik saatlerimize ve aynı zamanda çoğunlukla kadınlar tarafından satın alınan saatlere daha çok odaklanıyor. Tabii ki, zarafet denen bu önemli DNA temelimizi hatırlatıyoruz. Ve unutmamalıyız ki, spor ve klasik saatler için aynı derecede güçlü olabilen ve hem erkekler hem de kadınlara eşit derecede hitap edebilen çok az marka bulunmaktadır. Bu, lansmana özgü çok özel bir özellikti ve bu özellik lansmanı geçtiğimiz yıllarda çok güçlü kılmıştı. Gelecek yıllarda da lansmanı aynı şekilde güçlü tutmak için bu dengeyi geliştirmeye devam etmek önemlidir.

Longines markası, bildiğimizden daha fazla inovasyon ve daha zengin bir mirasa sahip. Muhtemelen var olan ve potansiyel müşterilerinizin de en az yarısı bu mirasa sahip. Bu mirasınıza ciddi yatırımlar yapmak için de daha fazla insanı bilgilendirmek ve mirasınız hakkında insanlarla iletişim kurmak çok önemli. Bununla ilgili planınız nedir? Çünkü saat endüstrisi için son derece önemli ve daha önce de söylediğim gibi mirasınız üzüm bağlarından çok daha güçlü ve zengin.

Pandemi öncesi vintage saatler için büyük bir trend olduğunu gördük. Sadece koleksiyoncular değil, tutkulu insanlar ve diğerleri de vintage saatlere çok ilgi duymaya başladı. COVID döneminde birçok genç de vintage saatlere ilgi göstermeye başladı ve saatin en sürdürülebilir tüketici ürünlerinden biri olduğunu keşfettiklerini düşünüyorum. Çünkü kimse bir saat alıp 6 veya 12 ay sonra çöpe atmaz. Bir saat ömür boyu veya hatta bir sonraki nesil için alınır. Ve çoğu durumda, bugün satın aldığınız saat sizden daha yaşlı olacaktır. Genç insanlar, geçtiğimiz 3 yılın çok kararsız bir dönemi olması nedeniyle güçlü köklere, geçmişteki güçlü çapa noktalarına ihtiyaç duyuyorlar. Ve tabii ki saatler bu konuda mükemmel bir seçimdi. Çünkü saat endüstrisi, geleceği geliştirmek için daima geçmişe bakmak zorunda olan çok az endüstriden biridir ve belki de tek olanıdır. Geçmiş gerçekse, bu benim için en önemli nokta ve şanslıyız ki saat endüstrisinin en şaşırtıcı, en iyi ve en güzel tarihlerinden birine ve mirasına sahibiz. Bu da gelecekte her zaman geçmişle ilişkili yenilikler geliştirmemize izin verir.

Watch and Wonders etkinliği sırasında, COVID sonrası ilk kez olduğu için CEO’ların iki farklı yaklaşımı olduğunu gördüm. Bazıları ikinci el saat işini bir fırsat olarak görürken, bazıları ise bir tehdit olarak değerlendiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Biz sertifikalı ikinci el saat işine girmek istemiyoruz, yaptığımız şey mağazalarımızda koleksiyoncu veya Miras Köşesi oluşturmak. Miras Köşesi’nde, yenilik olarak sunulabilen ürünleri ve aynı zamanda markanın tarihindeki kilometre taşlarını anlatabileceğimiz eski saatleri sergiliyoruz. Örneğin; Majetek’i bu Miras Köşesi’nde sergiledik ve ardından dönen bezelin icat edildiği modellerinin zengin tarihinden bahsettik. Yine geçen yıl Ultra Chron lansmanında, yüksek frekans teknolojisinde diğer markalara göre büyük bir avantaja sahip olduğunu anlattık.

Elbette yüksek frekans teknolojisi, zaman tutma doğruluğunu devrimci bir şekilde etkiledi. Spor etkinliklerinde zaman tutma için lansmanın neden bu kadar çok tercih edildiğini anlattık. Ancak aynı zamanda müze parçaları gibi piyasadan eski saatler de satın alıyoruz. Örneğin; Flyback hareketiyle ilgili… Çünkü bu yıl, yeni ürün tanıtımında Flyback mekanizmasını icat ettiği bir saat piyasaya sürdük. Ancak eski Flyback saatleri satın alıyor, onları restore ediyor ve mağazalarımızda bu koleksiyon köşesinde mevcut ürünlerimize göre çok daha yüksek bir fiyata satıyoruz. Bu aynı zamanda lansman saatlerinin zamanla önemli ölçüde değer kazandığı iyi bir mesajdır. Ve bizim için bu, iş yapma veya iş üretme alanı değil, markanın tarihini ve mirasını anlatma alanıdır.

İkinci el, önceden sevilen veya lansmanın imzasını taşıyan parçaları, iş ve dönüştürülebilir amaçlı değil, aynı zamanda müşterilerinize lansman tarihçesi hakkında bilgi vermek için de kullanıyorsunuz, doğru mu?

Evet, bu kesinlikle ana amacımız. Çünkü geçen yıl, GMT hareketini icat ettiği tarihi hatırlatmak için bir GMT saati piyasaya sürdük. Ardından yüksek frekansı konuştuk. Bu yıl, yeni ürün tanıtımında Flyback mekanizmasını icat ettiği bir saat piyasaya sürdük. Ancak birçok insan ve birçok tüketici hâlâ bunun hakkında bilgi sahibi değil. İşte bu yüzden bu parçalarla gerçekten bize ait olan otantik bir tarihi ve mirası hatırlatmak istiyoruz. Ve bu yeni özel üretim kendi mekanizmamızla, tarihimize ait bu önemli kilometre taşlarını veya en ikonik kilometre taşlarını hatırlatabiliyoruz.

Günümüzde sessiz lüks konuşuluyor ve birçok farklı destek var. Uygun fiyatlı saatler konusunda da uzman olduğunuzu biliyoruz. Kendinizi lüks olarak konumlandırarak aynı zamanda kurumsal ürün de sunabiliyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Arkasında yatan püf noktaları nedir?

Sloganımız; Zarafet bir tavırdır. Zarafeti nasıl tanımladığım sorulduğunda, genellikle Coco Chanel’ın 100 yıl önce söylediği bir alıntıyı düşünürüm: “Zarafet, iç güzelliğin dış güzellik kadar etkileyici olduğu zamandır.” Benim için sessiz lüks, iç güzelliği ifade eder. İçeride bir şey ifade edersiniz ancak tabii ki saat dışarıda takılır ve hâlâ sessizdir. Çünkü bir saatten çok daha fazlasıdır. 1000 ila 5000 İsviçre frangı arasındaki fiyat aralığındadır. Yani amacımız, yeni ürünleri yukarıya taşımak değil, fiyat segmentimizde en son teknolojiyi getirmektir. Örneğin; Flyback saate geri dönersek, son Flyback’i 1973’te ürettik. Çünkü o zamanlar 5000 İsviçre frangı altında bir Flyback mekanizması ve Flyback saatini üretecek kadar yeterli teknolojiye sahip değildik. Şimdi, bugünün teknolojisiyle bunu başardık. Çünkü bu mekanizma silikon yay, sütun tekerleği ve diğer manyetik dirençli bileşenlere sahip. Yani gerçekten son derece modern teknolojiye sahip ancak 5000 İsviçre frangı altında. Ve bu, sanırım asıl amacımız. Fiyat açısından konumumuzdan sapmıyoruz ancak teknoloji yenilikleri sayesinde endüstrideki en son teknolojiyi getirmeye çalışıyoruz.

Binicilik sizin DNA’nızda var diyelim… Türkiye için herhangi bir planınız var mı? Binicilik mirasınızı tasarımınızla nasıl birleştiriyorsunuz? Türk binicilik kulüpleri ve binicilerle çalışma planınız var mı?

Evet, benim için tüm evren, havacılık veya dalış evrenine çok benzer. Birisi bugün pilot saati satın alırsa, bu kişi öğleden sonra helikoptere biniyor demek değildir. Veya bir dalış saati satın alırsanız, öğleden sonra mutlaka tüplü dalışa gitmiyorsunuz. Ancak bu saati takarak, dalışın bütün dünyasına olan yakınlığınızı ifade edersiniz. Pilot saatleri için de aynısı.

Binicilikle ilgili saatler olduğunda ise konu sadece at yarışları veya at atlama yarışlarıyla ilgili değil, Patagonya ve Moğolistan gibi yerlerde sahip olduğunuz özgürlükleri de hatırlatan bir evrendir. Ve tabii ki bu, at yarışları veya at atlama gibi etkinliklerde de sponsor olduğumuz rekabet yönünden tamamen farklı. Bu nedenle, gelecekte bu evreni çok daha fazla tanıtacağız. Bunu kabullenmek için bir atınız olmanıza gerek yok çünkü saatin bileğinizde olması bir yaşam tarzı uyumunu da ifade eder. Ancak bu evrenden esinlenen bir koleksiyonumuz da var. Örneğin; geçen yıl Dolce Vita üzerinde saatleri piyasaya sürdük ve gelecek yıl bu alanda başka bir projeyi geliştireceğiz.

Z kuşağından ve teknolojiyle olan ilişkilerinden korkuyorum. Bu konuda uzun vadede düşünceleriniz neler?

Kısa veya orta vadede akıllı saatlerle ilgili herhangi bir projemiz yok. Bizim için akıllı saat pazarı, mekanik saatler için geleneksel İsviçre saatçiliğiyle hiçbir ilgisi olmayan bir şeydir. Aslında, akıllı saatler için büyük bir trend olduğunu gördük ve bu da genç tüketicilerin bilekte bir şeyler takma konusunda giderek daha alışkın hale gelmelerine katkıda bulundu. Ve bu aslında bize yardımcı olan bir şey çünkü genç insanların bir süre boyunca bilekte hiçbir şey takmadıkları bir dönem oldu. Yani eğer giderek daha fazla bilekte bir şey takarlarsa, bu gelecekte bizim için büyük bir avantaj olacaktır.

{151767}