İş Dünyasında Sürdürülebilirlik Anlayışı: Hande Karakülah, L'Oréal Türkiye

Farklı sektörlerden isimlerle sürdürülebilirlik yaklaşımlarını konuşuyoruz. Etki odaklı iş modellerinden paydaş seçiminde dikkat edilmesi gerekenlere kadar iş hayatındaki sürdürülebilirlik anlayışını, L’Oréal Türkiye Hukuk ve Bilim Direktörü ve Çeşitlilik, Eşitlik & Kapsayıcılık Lideri Hande Karakülah anlatıyor.

Kurumunuz için sürdürülebilirlik ne anlama geliyor, sürdürülebilirlik yaklaşımınızın temelinde hangi hedefler var?

L’Oréal Grup olarak stratejimizin ana odağına ‘Yeşil Devrim’i yani sürdürülebilirliği koyuyoruz. Bu da şirketimizin sürdürülebilirlik meselesine ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Attığımız her adımda sürdürülebilirlik ilkesini gözetiyoruz.

L’Oréal Grup’un 2030 hedeflerini cesaretle ortaya koyduğu “Gelecek İçin L’Oréal” sürdürülebilirlik programımız, bu alandaki en iddialı programlardan. Programın en büyük özelliği ve diğer programlara göre farkı, kapsayıcılığı. Sadece kendi etki alanımızı değil tüm değer zincirini ve tüm paydaşlarımızı kapsıyor. Örnek olarak, tüketicilerimizin ürünlerimizi kullanırken harcadıkları su ya da tedarikçilerimizin karbon emilimleri de kapsam alanımızda. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ndeki 17 maddenin 16’sını kapsıyoruz. Sürdürülebilirlik alanında cesur ve iddialı girişimlerimiz var.

Yenilikçi ve cesur hedeflerimizi 5 ana başlık altında topluyoruz:

İklim konusunda 2025’te tüm üretim tesislerimizin %100 yenilenebilir enerji kullanarak karbon nötr olmalarını hedefliyoruz. Ürünlerimizin sevkiyatından kaynaklanan karbon salınımını 2030’a kadar yarıya indirmeyi hedefliyoruz.

Su alanında tüm formüllerimizin su eko-sistemlerine saygılı olmasını garantileyerek, endüstriyel süreçlerde kullandığımız suyun %100’ünü yeniden kullanıma kazandırmış olmayı ve tüketicilerimizin ürün kullanımı için olan su tüketimlerini %25 azaltmayı taahhüt ediyoruz. Gjosa isimli start up’la geliştirdiğimiz kuaförler için özel tasarlanan su başlığı durulamada harcanan suda %69 tasarruf sağlıyoruz.

Biyo-çeşitlilik için 2030’a kadar içerik ve ambalaj malzemelerimizin %100’ünün sürdürülebilir kaynaklardan elde edilecek ve takip edilebilir özellikte olacak. Ayrıca ofis ve üretim tesisimizin biyo-çeşitlilik üzerinde olumlu bir etkiye sahip olmasına özen gösteriyoruz.

Kaynaklar konusunda 2030 yılı kadar plastik ambalajlarımızın %100’ünü yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüşüme kazandırılabilir hale getireceğiz. Üretim tesislerimizdeki atıkların %100’ü geri dönüşüme ve yeniden kullanıma kazandırılacak. Kullanılmayan makyaj standlarımızı deprem bölgesinde ihtiyaç olan yerlerde kullanılmak üzere çocuk yatagı ve kitaplığa dönüştürüyoruz.

Toplumsal fayda olarak dünyada dezavantajlı 100.000 kişiye istihdam sağlayacağız. 2030’a kadar 3 milyon kişi markalarımızın sosyal programlarından yaralanıyor olacak. Dünyanın acil sorunlarının çözümüne katkı sağlamak için kadınların güçlendirilmesi için 50 milyon € ve doğanın yenilenmesine için 100 milyon euro fon ayırdık. Şu ana kadar Türkiye’den iki STK’nın kadını güçlendirmek için hayata geçirdiği projeler bu fondan destek gördü.

{150497}

Etkili sürdürülebilirlik çalışması yapmak için doğru paydaş seçimi çok kritik. Paydaşlarınızı belirlerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Paydaş seçiminde etki alanı yani hedef kitlesine odaklanırken, şirket içinde paydaş seçiminde de çeşitliliğe önem veriyoruz. Hayatlara pozitif anlamda dokunan tüm kurum ve sivil toplum kuruluşlarıyla iletişim halindeyiz. Sürdürülebilirlik çalışmalarımızda, paydaşlarımızın da desteğiyle mümkün oldukça herkese yaptıklarımızı duyurmak ve etki alanımızı genişletmek istiyoruz. Bunun en güzel örneği bahsettiğim kadının güçlendirilmesi ve çevrenin yenilenmesi için ayrılan fonlar. Bütün toplum kuruluşlarına da başvurmaları için çağrı yapıyoruz. En büyük amacımız, sesimizi daha geniş kitlelere duyurabilmek, daha fazla insanın hayatında olumlu bir etki yaratabilmek.

2030 yılı kadar plastik ambalajlarımızın %100’ünü yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüşüme kazandırılabilir hale getireceğiz. Üretim tesislerimizdeki atıkların %100’ü geri dönüşüme ve yeniden kullanıma kazandırılacak.

İş dünyasında etki odaklı iş modellerine geçişi görüyoruz. Bu konuda sizi en çok hangi konular heyecanlandırıyor?

Çağımızın en önemli ve güçlü pazarlama trendlerinden biri “Amaç Odaklı Pazarlama” oldu. İklim, su, biyo-çeşitlilik, doğal kaynaklar ve toplumsal fayda gibi konular, değer kazandıkça markaların sahip olmak istediği amaç haline de geldiler.

Tüm paydaşlarımızı güçlerimizi birleştirmeye ve iş birliğine teşvik ediyoruz. İşimizin her adımında sürdürülebilirlik bilinci ile hareket ediyor ve konuyu teoride bırakmayıp günlük hayatımızın somut bir parçası haline getiriyoruz. “Dünyayı Harekete Geçiren Güzelliği Yaratmak” adına çalışmalar yapıyoruz.

Bir tekno-güzellik şirketi olarak güzelliğin kapsayıcı, cömert ve sorumluluk sahibi olması gerektiğine inanıyoruz, hem insanlar hem dünyamız için. Bu sebeple çatımızda bulunan 25 markamızın sosyal ve çevresel fayda projelerine çok önem veriyoruz. Ülkemize uyarladığımız küresel sürdürülebilirlik yaklaşımımızla pozitif etki sağlamayı, dünyanın sınırlı kaynaklarına ve toplumların koşullarına saygılı yeni nesil bir değişim modeli yaratmayı amaçlıyoruz.

Markalarımızın sosyal ve çevresel fayda projelerin örnek vermek gerekirse; L’Oréal Paris Stand-Up Sokak Tacizine Karşı Dur projesi ile, kadınların en büyük sorunlarından biri olan kamusal alanda tacize son vermek için uygulanabilecek, çok kolay ve etkili 5 yöntemden oluşan «5D» eğitimini herkese ulaştırmayı amaçlıyor. Yves Saint Laurent “Abuse is Not Love” programı ile her yaştan ve her cinsiyetten insanı etkileyen “Yakın Partner Şiddeti” ile mücadeleye odaklanıyor.

Bunun yanı sıra deprem felaketinin ardından bu sene bölgeye güzellikle nefes olmak için markaların sosyal fayda projelerini bölgenin ihtiyaçlarına göre şekillendirdik. 10’dan fazla yerel STK ile iş birliği içindeyiz. Örneğin; Garnier markamız yeşile bağlılık sözüyle sürdürülebilir güneş panelleri ile Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman olmak üzere her gün 860 kişinin temiz sıcak su ihtiyacını karşılayacak. Vichy hayatın her anında yanında yaklaşımıyla bölgedeki kadınalara psikolojik destek ve iş imkânı sağlamak için çalışıyor. Kérastase PowerTalks ile kariyerlerinin başındaki genç kadınların özgüvenlerini artırmaları için kadınlardan mentorluk alacağı programını başlatıyor.

Sürdürülebilirlik geniş bir alan ve sürekli güncel gelişmeler oluyor. Hem değişimi takip etmek hem de beslenmek için kitap, film, kişi, kurum önerilerinizi alabilir miyiz?

Bu konuda son okuduğum kitap Dr. İzel Levi Coşkun’un Süreklilikten Sürdürülebilirliğe kitabı, bunun haricinde başta SADE (Sürdürülebilirlik Adımları Derneği) olmak üzere, bu konuda çalışan kurumları takip ediyorum.

Siz bireysel olarak hayatınıza sürdürülebilirliği nasıl dahil ediyorsunuz?

Sürdürülebilirlik bazen çok büyük ve teknik bir kelime gibi algılanabiliyor. Ben oğlumla ve çevremle olan iletişimimde bunu daha somut ve duygu içeren şekilde aktarmaya özen gösteriyorum. Sürdürülebilirlik aksiyonu dendiğinde kalbe dokunmayan bir hareket, “Sularımızı, doğamızı korumak için” dendiğinde daha rahat hayata dönebiliyor. Uzun yıllardır tasavvufa ve budizme meraklı olduğum ve hayatıma bu tür prensiplerin ışığında yön vermeye çalıştığım için “Bulduğundan daha iyi bırak” ilkesini uygulamaya çalışıyorum. Tüm kaynakların sadece bana ve aileme değil tüm canlılara ait olduğu bilinciyle yaşıyorum. Aracım hybrid olmasına rağmen en kısa yoldan gitmeye, karbon ayak izimi azaltmaya dikkat ediyorum. Belki sembolik ama restoranlarda her yeni yemekle servis değiştirilmesine izin vermiyorum ve masamdaki herkese de su tasarruf etmeye çalıştığımı anlatarak her yemekte küçük bir farkındalık yaratıyorum (garsonların teşekkürü de hediyesi oluyor). Ayrıca mesleğimin de bana verdiği sorumlulukla, toplumsal cinsiyet eşitliği, eşitsizliklerin azaltılması, etik gibi konularda faaliyet gösteren derneklerde aktif olarak rol alıyorum.