Amsterdam'da Uzun Hafta Sonu

Yazı Boyutu:
Müzelerinden kanal kenarındaki kafelerine, bahçelerinden konsept mağazalarına uzun bir hafta sonunda Amsterdam’da baharın tadını çıkarabileceğiniz noktaları bu rehberde bulabilirsiniz.

Avrupa’da vakit geçirmenin en keyifli olduğu bahar aylarında dar sokakları, koca bir gün geçirilebilecek parkları ve her yerde karşımıza çıkan lale bahçeleri ile Amsterdam ideal bir hafta sonu kaçamağı.
Yeşil Bir Başlangıç
Şehire varır varmaz yolculuğun yorgunluğunu atmak ve güne enerjik başlamak için soluğu Avrupa’nın en eski botanik bahçelerinden birinde alıyorum; Hortus Botanicus Amsterdam. Şehrin ortasındaki bu yeşil cennet size kendinizi tropik topraklarda gibi hissettiriyor. Yasemin kokuları etrafı sararken lalelerin çarpıcı renklerinden gözlerinizi ayıramayacaksınız. Parkın içine yerleştirilmiş dört farklı sera alanı farklı habitatları bize yaşatmasının yanı sıra mimarisiyle de göz dolduruyor. Günün koşuşturmasına başlamadan önce bu yeşil alanın içinde, parkla bütünleşmiş Hortus Café (de Oranjerie)’de kahvenin yanında bir şeyler atıştırabilir, botanik kitaplar, bitkiler ve bahçe araçlarını bulabileceğiniz mağazasına göz atabilirsiniz.
{92351}
Hollanda’nın Altın Çağına Sanatla Yolculuk
Amsterdam deyince akla gelen ilk şey “Hangisine gitsek?” diye günlerce düşündürten müzeleri oluyor. Sadece birinde bile günler harcayacak kadar zengin koleksiyonlara sahip bu müzelerin içinden bugün Rembrandt van Rijn’in izini takip ediyoruz. Botanik bahçelerinden biraz yürüdükten sonra Amsterdam’da birçok müzede, galeride eserleri sergilenen, Hollanda’nın Altın Çağı’nın simgesi bu ünlü ressam ve baskı ustasının evine (Museum Het Rembrandthuis) varıyoruz. Kariyerinin zirvesinde, döneminde sanatın ve kültürün merkezi olan bu bölgedeki evinde Rembrandt en ünlü baskı işlerini yapmıştır.
Eve girdiğinizde sanatın ve sanatçının yanı sıra, dönemin klasik evlerine ve içlerindeki yaşama dair birçok izlenime kapılıyorsunuz. Rembrandt’ın kullandığı orijinal eşyalarını ve dahası; boya setlerini, fırçalarını, print makinelerini görebiliyorsunuz. Çatı katının penceresinden kanalı izlerken sanatçının Amsterdam’dan aldığı ilham sizin de içinizi dolduruyor. Ayrıca Rembrandt’ın aletleri ve stiliyle baskı tekniklerini deneyimleme olanağı sunuyorlar.
Müzenin hemen yakınında kısa bir kahve molası için ünlü Hollanda kahve markası Simon Lévelt Koffie & Thee’ ye uğrayabilirsiniz. Kahvenizin yanına özenle seçilmiş kakaolardan yapılmış, organik çikolatalarından mutlaka almanızı tavsiye ederim.
Bu ufak molanın ardından rotamızı Altın Çağı’nın en geniş koleksiyonuna sahip Rijksmuseum’a çeviriyoruz. Museumplein’deki üç büyük müzeden biri olan Rijks, 150 yıllık tarihiyle Frans Hals, Jacob van Ruysdael, Johannes Vermeer ve Jan Steen gibi dönemin en ünlü ressamlarına ve onların öğrencilerinin eserlerine ev sahipliği yapmaktadır. The Gallery of Honour’dan yürüdüğünüzde bir yanınızda Jan Asselijn’in Hollanda’nın simgesi haline gelmiş vahşi ve koruyucu kuğusu diğer yanınızda da Jan Davidsz de Heem’in müthiş renk kombinasyonlarıyla karanlık olduğu kadar canlı natürmort çalışmaları size eşlik edecek sayısız büyüleyici eserden sadece ikisi.
{15322}
Rembrandt’ın birçok eseriyle karşılaştıktan sonra galerinin sonunda Gece Bekçileri bütün ihtişamı ile sizi karşılayacak. Avrupa’nın en büyük sanat tarihi arşivlerinden birine sahip kütüphanesi, Vermeer’in Süt Boşaltan Kadını, ünlü Delft porselenlerinin en ihtişamlı örnekleri, 1600’lerin zenginlik ibaresi, kocaman bebek evleri ve daha bir çok kaçırılmaması gereken eseriyle müzeyi doyasıya gezmek için iki-üç saatinizi ayırmanızı öneririm. Ayrıca müzenin iç avlusunda da güneşli bir günün tadını çıkarmayı unutmayın.
Günü Bitirmeden Önce Son Bir Durak; Salon Heleen Hülsmann

Museumplein’den on dakikalık bir mesafede, minik bir ara sokakta kaşımıza çıkan Salon Heleen Hülsmann, Valentino’dan The Row’a birçok lüks markanın ikinci el ürününü bulabileceğiniz küçük bir butik. Buraya uğramanızı tavsiye ederim. Amsterdamlı vintage avcısı Heleen Hülsmann tarafından kurulan bu mağaza, moda ve stil meraklısı birçok turist ve yerelin uğrak noktası. Gitmeden randevu almayı unutmayın.
Cuma Akşamına Yakışır Bir Ziyafet
Dopdolu geçen bir günün ardından güzel bir akşam yemeğini hak ettiğinizi düşünüyorsanız Café Binnenvisser oldukça geniş şarap menüsü ve değişen sezonluk menüsüyle güzel bir cuma akşamı için ideal seçenek. Birçok alışılmadık, taze ve sezonluk malzemelerle hazırlanan Hollanda mutfağından esinlenen tabaklar aklınızı başından alacak. Rezervasyon almadıkları için erken bir akşam yemeği olarak giderseniz sırayı atlayıp yer bulmanız daha kolay olacaktır.
{5202}
Cumartesiye bir Amsterdamlı Gibi Başlamak

Sabahın erken saatlerinde şehrin sessizliği ve kanalların dinginleştirici manzarası eşliğinde şehrin en büyük ve popüler parklarından birine; Vondelpark’a yürüyün. Yolda gözünüze kestirdiğiniz bir kafeden kahve ve kruvasan alıp ağaçların gölgesinde oturmak size Amsterdam’a yerleşme hayalleri kurduracak. Güzel havalarda bütün Amsterdamlıların akın ettiği bu parkta uzun bir yürüyüş yapabilir, göllerin etrafında park girişlerinde kiralayabileceğiniz bisikletlerle turlayabilir veya bir bankta oturup kitabınızı okuyabilirsiniz.
Amsterdam’da Alışveriş: De 9 Straatjes
Parktan sonra rotamızı Amsterdam’ın ünlü De 9 Straatjes’ine çeviriyoruz. Birbirini kesen dokuz sokaktan oluşan bu bölgede tablo gibi klasik Amsterdam binalarının kanallara yansımalarının her köşe başında fotoğrafını çekmek isteyeceksiniz. Bu sokaklar aynı zamanda bir çok konsept mağaza keşfedebileceğiniz minik bir cevher. Bölgedeki bütün mağazaları, kafeleri ve galerileri bu link üzerinden de bulabilirsiniz.
Fabienne Chapot
Amsterdam’da doğan kadın giyim, çanta, ayakkabı ve aksesuar markası Fabienne Chapot, renkli, desenli kumaşları ile yaz gardrobunuza heyecan getirecektir.
Grimm Gallery
New York ve Amsterdam’da iki farklı galeri evi bulunan Grimm Gallery, dünyanın her yerinden çağdaş sanat sanatçıların koleksiyonlarına ev sahipliği yapmaktadır. Genellikle kariyerinin başlarında olan sanatçılara yer vermektedir. Yolunuzun üstünde uğramanızı ve yeni bir sanatçıyla tanışmanızı tavsiye ederim.
Yellow Korner
Yellow Korner ile tanıştığınızda gittiğiniz her şehirde onu arayacaksınız. Barselona’dan Kopenhag’a birçok avrupa ülkesinde bulunan bu mağazada alanında basılmış profesyonel fotoğraflara ulaşabilirsiniz. Hollywood, şehir hayatı, ünlülüler, doğa, tarihi yerler, hayvanlar ve daha birçok başlık altında baskılar alıp evinizin duvarlarını süsleyebilirsiniz.
Marie Stella Maris
2011 yılında kurulan Marie Stella Maris, “care for water” sloganıyla herkesin temiz suya ulaşmasını amaçlayarak kurulmuştur. Ürettikleri ev ve vücut kozmatiği ürünlerinin organik, temiz içeriğinin yanı sıra kokuları da sizi büyüleyecektir. Ayrıca her alınan ürünün belli bir yüzdesi marka tarafından sürdürülebilir temiz su projelerine aktarılmaktadır.
Love Stories Intimates
A’dan F’ye kadar geniş bir beden skalasında ürünlere ulaşabileceğiniz Love Stories Intimates’ın de 9 Straatjets’deki mağazasına mutlaka uğramalısınız. Pastel renklerdeki braletler, kulotlar ve yumuşak kumaşlardaki ev giyim ürünlerinin yanı sıra soft renkelerde ve desenlerdeki bikini ve mayoları da denemeye değer.
{37734}
Mendo Books
Mendo Books, hem bir yayınevi hem de bir kitapçıdır. Fotoğrafçılık, sanat, moda, mimari ve daha bir çok sanat ve tasarım alanında çokça kaynağı bulabileceğiniz bu mağaza, iç mekânıyla da sizleri içeride uzunca süre tutmayı başaracaktır.
Amsterdam’da Yeme – İçme

Öğle yemeği için ise The Hoxton Hotel Amsterdam’ın girişinde bulunan Lotti’s hem yemekleri hem de kanal kenarındaki güneş alan masalarıyla alışveriş turunuza iyi bir mola. Bolca enerjiye ihtiyacınızın olduğu bu günde güzel bir hamburger ve kokteyl sipariş etmenizi öneririm.
Cumartesi akşamına geçmeden bir kokteyl molası için Hotel Pulitzer’in barına uğrayabilirsiniz. Yeşillikler içerisindeki iç bahçesinde keyifli bir akşam üstü günün yorgunluğunu üzerinizden alacaktır. Menüdeki kırmızı portakal aromalı kombuçalı Spritzer ve Patchouli Mojito favoriler arasında. Ortaya bir Hollanda klasiği olan “bitterballen” sipariş etmeyi unutmayın!
Sayısızca restaurant içinden cumartesi akşamına yakışanı bulmak biraz zorlayabilir. Sizler için derlediğim favori üç restaurantımı aşağıda bulabilirsiniz. Her biri için gitmeden en az on gün önce rezervasyon yapmanızı öneririm.
De Kas
Lokal üreticilerden tedarik edilen taze, mevsimsel ürünlerle her hafta değişen menüsü olan bu yeşil restaurant, büyük bir cam sera binanın içinde yer alıyor. Sloganları ise; “Sabah toplandı akşam servis edildi.” Sürdürülebilir bir restaurant deneyimi için burayı kaçırmamanızı öneririm.
Izakaya
Asya mutfağının birçok örneğini barındıran bu şehirde kanal kenarındaki bu şık restaurant kesinlikle denemeye değer. Amsterdam’ın en genç ve dinamik de Pijp bölgesinde yer alması cumartesi gecenizi planlamanızı da kolaylaştırıyor. Izakaya, geleneksel Japon mutfağını Güney Amerika dokunuşlarıyla alışılagelmemiş bir şekilde lüks bir noktaya taşıyor.
Daalder
Mütevazi bir fine-dining deneyimi yaşamak için adresiniz Daalder. Asya esintileri taşıyan bu restaurantın menüsü oldukça yaratıcı ve deneyimsel tabaklardan oluşuyor. En iyisi ortaya bir çok şey söyleyip hepsinin tadına bakmak. Her ısırıkta şef sizi farklı maceralara çıkaracak.
Not: Olabildiğince erken rezervasyon yapmalısınız.
Door 74
Cumartesi gecesine son nokta olarak da Door 74, özenle hazırlanmış kokteyl menüsüyle sizleri bekliyor. Speakeasy Bar (gizli bar) konseptiyle kurulan bu bar şehrin ara sokaklarında keşfetmeniz gereken bir cevher. Sabah 04:00’ a kadar menüdeki birçok şeyin tadına bakmanız için kapıları açık.
Güzel Bir Pazar Güzel Bir Brunchla Başlar
Instagram’ın dünyanın her yerinde birbirinden iştah açıcı brunch mekânlarının açılmasında faydası olduysa çok teşekkür ediyoruz. Çünkü bir pazar sabahında hem dinlenmek hem eğlenmek, tatil gününün keyfini sonuna kadar çıkarmak için brunchlara çok ihtiyacımız var. Amsterdam’ın en popüler semtlerinden de Pijp’taki Little Collins, güne enerjik ama bir o kadar da huzurlu bir başlangıç yapmanız için sizi bekliyor. Ağzınızı sulandıracak yemek seçeneklerinin yanında kahvaltı kokteylleri de sipariş etmeyi unutmayın. Özellikle Kimchi Bloody Mary’si mekanın neden bu kadar popüler olduğunu ispatlar nitelikte. Mekan rezervasyon almadığı için erken gitmenizi tavsiye ederim.
Amsterdam’dan Dönmeden Önce
Uçağınıza yetişmeden önce de Pijp bölgesinde bir yürüyüşe çıkmanızı ve etraftaki vintage ve tasarımcı mağazaları keşfetmenizi öneririm.
Anna + Nina


Kurucuların Uzak Doğu’ya olan hayranlığı, oraya olan ziyaretlerinde aldıkları esinlerden yola çıkarak oluşturdukları takı ve ev dekorasyon ürünlerine bayılacaksınız. De Pijp’taki butiklerinde aynı zamanda Ganni’nin de koleksiyonuna ulaşabilirsiniz.
Verse Concept Store
Verse Concept Store, ekolojik, sürdürülebilir ve etik olarak üretim yapan markaların birleştiği bir yerdir. Tabelası gibi içeriği de yeşil bir mağaza. Bilinçli bir tüketimi destekler.
NOT: Hollanda’da hem turistlerin hem de yerellerin alışkanlıkları sebebiyle müze biletlerinizi önceden almanızı ve restaurantlara en az on gün önceden rezervasyon yapmanızı şiddetle öneririm. Yoksa rezervasyon alan yerlerde özellikle hafta sonu yer bulmakta zorlanabilirsiniz.

