Claude Monet: Hayatı, Eserleri, Hakkında Az Bilinenleri
Yazı Boyutu:
Dalgalı, minik minik ve blur fırça görünümleriyle empresyonizm akımının en tanınmış ressamlarından Oscar Claude Monet’ye ve geride bıraktığı eserlerine yakından bakınca bir kez daha hayran olacaksınız.
Empresyonizm denince akla ilk gelen ressamlardan olan Claude Monet‘yi ne kadar tanıyorsunuz? Bugün hala resimlerine paha biçilemeyen, dünya sanat tarihinin en önemli isimlerinden olan bu ressamın yarattığı resimlerin fırça darbeleriyle oluşturulan değişik renklerde noktalarla istediği izlenimi uyandıracak renk ve ışık etkisi resim sanatında algıyı değiştirdi. Modern resim sanatında devrim yaratan bu ressamı tüm yönleriyle inceledik.
Claude Monet Kimdir?
Detaylı fırça hareketleri ve ışığı mükemmel resmetme olarak bilinen resim tekniğinde ilk kez siyah değil de renkli gölge kullanılan empresyonizm ya da bir diğer adıyla izlenimcilik akımının yaratıcısı ve isim sahibi olarak Claude Monet gösteriliyor. Tüm zamanların en iz bırakan ressamlarından biri olan Monet kullandığı ışık, renk ve fırça tekniğiyle modern resim sanatının bir nevi devrimci ismi olarak kabul ediliyor.
Ressam en sevdiği şey olan doğayı tabloları için de bolca kullandı. Monet’nin tablolarına baktığınızda bahçeleri, çiçekleri, ağaçları onun gözünden mükemmel bir ışık dengesiyle görebilirsiniz.
Claude Monet’nin Hayatı
Oscar Claude Monet, 1840’ta Paris’te dünyaya geldi. Beş yaşındayken ailesiyle birlikte ekonomik sıkıntılar yüzünden Fransa’nın Manş Denizi kıyısındaki Le Havre kasabasına taşındı. Annesinin resim yeteneğini fark etmesiyle 11 yaşına geldiğinde dersler almaya başladı ve 15 yaşındayken yaptığı karikatürlerle ilk parasını da kazanmaya başladı. 19 yaşındayken o dönemin meşhur sanat okulu olan ve çok sayıda sanatçıyı yetiştiren Academie Suisse’e başladı. 20’li yaşlarını Paris’te geçirdi ve bu sürede resim anlamında kendini çok geliştirdi.
İki yıl Cezayir’de askerlik yaptıktan sonra Fransa’ya geri döndü ve üniversitede eğitim almaya başladı. Monet, üniversiteyi ve orada öğretilen sanat anlayışını tanımlarken hep kalıplaşmış ve hayal kırıcı kelimelerini kullandı. Tekniğini, kendi çağdaşları olan Renoir, Pissarro, Rodin, Maupassant, Manet, Bazille, Sisley ile birlikte geliştirdi. Boudin’den öğrendiği açık havada resim yapma tekniklerini bir üst seviyeye taşıdı.
Monet’nin tablolarında karşımıza çıkan kadın figürlerinden çoğu ise Camille Doncieux’ya ait. Tablolar için modellik yapan Camille ile Monet arasında zamanla duygusal bir bağ oluştu ve ikisinin de ailesi onaylamasa da çift, ilk oğullarının doğumundan üç yıl sonra evlendi. Aileler çiftin birlikte olmasına o kadar karşıydı ki; Monet’nin ailesinden maddi destek alabilmek için farklı şehirlerde yaşayarak ayrıymış izlenimi bile verdiler. Maddi olarak en sıkıştıkları zamanda Camille’in ailesinden gelen desteği, Monet’nin kullanmaması şartıyla kabul ettiler.
Sanatta yeni bir akım başlatan Monet’in kıymetinin bilinmesi uzun zaman aldı. Yaptığı resimler beğenilmediği için zor bir hayat süren Monet bir kez daha asker olmamak; Prusya savaşına katılmamak için İngiltere’ye kaçtı ve bir yıl sonra yeniden Paris’e döndü. 1878 yılında ikinci oğulları dünyaya geldikten sonra Camille zaten çok iyi olmayan sağlığını iyice yitirmeye başladı ve 1879 yılında hayatını kaybetti.
1892 yılında Monet, kısa süre önce kaybettiği arkadaşının eşi Alice Hoschedé ile evlendi. Sanatı için ona ilham veren; o dönem varoş bir yer olarak kabul edilen Giverny’e bahçeli bir eve taşındılar. Monet, 1926 yılında akciğer kanseri yüzünden hayatını kaybedene kadar da Giverny’de yaşadı.
Claude Monet ve İzlenimcilik
Academie Suisse’te tanıştığı Pisarro, Monet’nin sanat hayatındaki en büyük destekçilerinden biri oldu ve birçok adımı birlikte attılar. Pisarro, Renoir, Sisley ile birlikte yeni bir resim tarzı oluşturdular ve tablolarını ilk kez 1874 yılında, talep görmeyen eserlerin bir şans verildiği Salon des Refusés’de sergilendi.
Bu sergide Monet’nin sisli bir sabah, ressamın büyüdüğü şehir olan Le Havre limanında güneşin denizin renklerini nasıl değiştirerek doğduğunu resmettiği tablosu en dikkat çekenlerden oldu. “İzlenim: Gün Doğumu” (Impression, Sunrise)” adı verilen tablo bu yeni resim akımının da adını verdi.
Tablonun ilginç yanı ise izlenim kelimesini ilk olarak sergiyi beğenmeyen bir eleştirmenin kullanmış olması. Katalogda kullanmak için tablonun ismini sorduklarında Monet, eleştirmenin söylediği “izlenim” kelimesini kullanmış, diğer ressamlar da kelimeyi sevdikleri için başlattıkları akıma bu ismi vermişler.
Bir akımının ilk örneği olarak kabul edilen “İzlenim: Gün Doğumu” tablosu şu an Paris’teki Museé Marmottan Monet’de sergileniyor. Monet’nin Le Havre manzarasıyla resmettiği diğer tablolarından bazıları da bu sergide görülebiliyor.
{772306}
Claude Monet’nin En Önemli Eserleri
Kendisinden önceki ressamların tekniklerini reddeden Monet’nin her eserinde kendi özgün tarzını görmek mümkün. Renkleri, ışığı ve gördüğü hareketleri bile tablolarına yansıtabilen ressam bir akımın öncüsü olmakla kalmadı kendine has tarzıyla çağdaşlarına da ilham verdi.
Water Lilies (Nilüferler)
Monet denildiğinde akla ilk gelen şüphesiz nilüferlerin resimler oluyor. Bir röportajında nilüferlerin bu kadar güzel olduğunu çok sonra keşfettiğini, onları bahçesinde yetiştirirken tablolarında kullanmayı hayal etmediğini söylüyor. Giverny’deki yaşamı başladıktan sonra vefat edene kadar 200’den fazla nilüfer tablosu resmeden Monet’nin nilüfer tabloları farklı farklı müzelerde sergileniyor.
The Magpie (Saksağan)
Monet’nin yüzlerce kar manzarası resminden en dikkat çekenlerden biri bu tablo. Normandiya’nın Etretat bölgesinde, şiddetli geçen bir kış manzarasını gösteren tablonun yapımının bir yıl sürdüğü ve 1869 yılında tamamlandığı söyleniyor. Monet’nin yeni tarzını gösterdiği tablolarından biri olan “The Magpie”, o dönem ilk görüldüğünde pek beğenilmemiş hatta sergiler tarafından kaba hatları olduğu söylenerek reddedilmiş. Tabloya adını veren saksağan (The Magpie) ise dikkatli bakıldığında merdiven üzerine tünemiş siyah figür olarak görülüyor. Eser, Monet’nin hayatının büyük kısmının geçtiği Paris’teki Musée d’Orsay’da yer alıyor.
Woman With A Parasol (Gezinti)
Monet’nin birçok tablosuna modellik yapan ilk eşi Camille’i ve çiftin ilk oğlunu bu tabloda da görüyoruz. İlk bakışta günün rüzgarlı ve güneşli olduğunu hissettiren detaylara sahip tablonun ana hatlarının bir gün içerisinde ortaya çıkarıldığı söylenenler arasında. Adeta bir fotoğraf karesi gibi anı mükemmelce yakalayan, renkleri gösteren ve tepenin rüzgarını hissettiren tablo Monet’nin en meşhur çalışmalarından biri. Monet’nin en bilinen eserlerinden biri olan bu tablo Washington DC’deki National Gallery of Art içerisinde görülebilir.
{772292}
Morning On The Seine (Seine’de Sabah)
Monet’nin kabul edilen özelliklerinden biri de aynı yeri, manzarayı günün ya da yılın farklı zamanlarında resmetmeyi sevmesi; aynı manzaraları tekrar tekrar tablolarına yansıtması. Bu tabloda da ona ilham veren Seine Nehri’ni görüyoruz. Bir yıl boyunca günün ilk ışıklarında uyanıp evinin yakınındaki Seine Nehri kıyısına giderek nehrin ve çevresindeki söğüt ağaçlarının ahengini bu tabloda göstermiş. Tablo bugün Tokyo’daki The National Museum of Western Art koleksiyonunda yer alıyor.
Japanese Bridge (Japon Köprüsü)
Monet’nin adeta takıntılı olduğu manzaralardan biri de Giverny’deki evinin bahçesine kendisinin inşa ettiği Japon köprüsü. 20’den fazla tablosunda farklı teknik ve desenler gördüğümüz köprü, etrafındaki ağaçlar, çimenler, nilüferler ve gökyüzünün yansımasıyla farklılaşıyor.
{35895}
Claude Monet Hakkında Az Bilinen Gerçekler
Bahçesindeki Çukur
Resimlerinde ilhamını sık sık doğadan alan ressam kendisinden önceki ressamları ve onların tekniklerini pek benimseme de ona yol gösteren Boudin sayesinde açık havada çalışmanın inceliklerini öğrendi. Devasa boyutta tabloları olan ressam, bu tabloların her yerine ulaşabilmek için bahçesine açtığı büyük çukurları kullandı. Bu sayede merdiven üzerinde resim yapmaktansa, tabloları çukur içerisine zarar görmeyecek şekilde yerleştirerek kendi boyu hizasında resmedebildi.
Resimlerindeki Kırmızılar
Monet’nin tablolarına kronolojik olarak bakıldığında özellikle 1900’lerden sonra kırmızı rengin hakim olduğu görülür. Bunun nedeni sanatçının o renge yönelmesi değil, gözündeki katarakt rahatsızlığı yüzünden dünyayı o şekilde görmesi.
Savoy Hotel’deki Monet Odası
Monet, Londra ile savaştan kaçmak için tanışmış olsa da oradan bahsederken sanatına yaptığı katkılardan bahsetmeyi hiç ihmal etmedi. Daha sonraları her Londra’ya gelişinde kaldığı Savoy Hotel, ressamın yaptığı Thames Nehri ve Waterloo Köprüsü eserleri için harika manzaralar verdi. Sanatçının 1900’lerin ilk yıllarında kaldığı 610 – 611 numaralı oda bugün Personalite Suite River View adıyla hala misafirleri ağırlıyor.
{22847}
