GAİN’de İzleyebileceğiniz Kısa Filmler
Yazı Boyutu:
Kısa film meraklıları için GAİN iddialı içerikler sunmaya devam ediyor. Sosyal platformlar arasında dikkat çeken yapımlarıyla öne çıkan GAİN’de gösterilen şahane kısa filmleri sıraladık ve bu filmleri neden izlemeniz gerektiğini tek tek açıkladık.
Sıklıkla yönetmenlerin ‘uzun metraja giden çalışmaları’ olarak yanlış algılanan kısa film türü, sinemanın en vurucu örneklerini içeriyor. Bunun bir nedeni belki de uzun metraja nazaran oldukça kısa sürede seyirciyi etkilemeyi başarabilmeleri. Canada Shorts, Jaipur, Akbank Kısa Film Festivali, Altın Portakal Uluslararası Film Festivali gibi uluslararası film festivallerinden ödüllerle dönmüş, anlatılarıyla fark yaratan bu kısa filmler, GAİN seçkisinde öne çıkan yapımlardan. Komedi, bilimkurgu, drama, korku gibi farklı türlerin dillerini başarılı bir şekilde kısa metraj formatına yediren bu öyküleri mutlaka görmelisiniz.
Reality+: Kendinize ‘iyi’ bakın
Ne yaparsanız yapın istediğiniz gibi görünemiyor musunuz? İstediğiniz saça, fiziğe, cilde ve hatta sese sahip olmak için filtrelere mi ihtiyacınız var? İşte yakın gelecekten bir müjde. Bir çip var; takıyorsunuz, kendinizi görmek istediğiniz gibi tasarlıyor, bu çipe sahip olan herkesin de sizi tasarladığınız gibi görmesini sağlıyorsunuz. Not: 12 saat geçerlidir.
Gelişmiş fakat bir o kadar da karamsar bir gelecek temsili izlediğimiz bu kısa filmde, günümüzde gerçekliğin “görünen mi yoksa gösterilen mi” olduğuna dair alışıldık bir sorgulama yapılıyor. Özellikle Black Mirror’dan sonra böyle artırılmış gerçeklik senaryoları bize bayat gelmeye başlasa da Reality+, günümüzde gerçekliğin güzellik kavramından ayrı düşünülemeyeceğini vurgulaması bakımından benzerlerinden ayrılıyor. Filmin dünyasında neon ışıklar çok parlak, mimari çok simetrik, mimikler hep canlı, duygular bile tasarlanmış; kısaca her şey korkutucu derecede güzel! İşte böyle bir yakın gelecekte, bizim için güzellik+, gerçeklik-.
Exit Right: Olmamış gibi davranmak mı, müdahale etmek mi?
Bir otobüsteki siyahi yolcuya ırkçı davranışlar sergileyen bir adama, otobüsten sadece tek bir insan karşı çıkar. Zorbalığı yok sayıp, kendimizi soyutlamak mı yoksa suistimal edilenin yanında durmak mı? Neden çoğumuz içten içe yanlış olduğunu bilsek de topluluk içinde mağdurların yanında duramıyoruz? Karşı çıkmanın sonuçları mağdur olmaktan daha mı zor? Exit Right, medeni insanın yaşadığı bu ikileme, ismi kadar kesin, net bir sonuç öneriyor. Film, Jaipur International Film Festival’inde, Jüri Özel Ödülü ve En İyi Politik Film Ödülü’nü kazanmıştı.
Brigitte Bardot: Bir Yaz Tatili Komedisi
Gain’in iddialı yapımları arasında olan Çağıl Bocut’un yazıp yönettiği Brigitte Bardot, yaz tatilinde küçük kızlarına arkadaşlık edip dil öğretmesi için Fransa’dan bir değişim öğrencisi bekleyen modern bir Türk ailesinin misafirinin onlar için yeterince “Fransız” olmadığının ortaya çıkmasıyla yaşananları konu ediniyor.
Cemil Şov: Biraz Oğuz Atay, Biraz Dans
Alışveriş merkezinde çalışan bir güvenlik elemanı olan Cemil, “Ayın Elemanı’’ seçilmek için büyük çaba gösterir. Fakat gün geçtikçe daha iyi anlar: Şov dünyası, sahneyle sınırlı değildir.
Sınırlı süresine rağmen güçlü bir karakter çalışmasına sahip olan film, kurduğu görsel işitsel atmosferle dikkat çekiyor. Cıvıl cıvıl alışveriş merkezini “sahne’’, alt katta yer alan otoparkı ise “sahne arkası’’ olarak kodlayan film, bir pazarlama alanı olarak gündelik hayatın nasıl işlediğini hayli komik bir şekilde anlatıyor. Cemil Şov, 13. Akbank Kısa Film Festivali’nde En İyi Kısa Film Ödülü’nün sahibi olmuştu.
Yara
Ölüm raporu hazırlamak için gittiği evde ilk bakışta rutin bir görev gibi görünen muayenenin, ölen adamın gelininin itirafıyla Doktor Bahar’ı vicdanı ve kariyeri arasında bırakmasını konu alan film, Onur Güler tarafından yazıp yönetilirken, kadrosunda Tülin Özen ve Nihal Yalçın gibi isimleri bulunduruyor.
Final Offer: “Şirketimiz güneş sistemi için bir temsilci arıyor”
Başka gezegene ait varlıklarla yapılan bir müzakereyi, türümüz adına tek bir avukat devralıyor. Bu müzakerede dünya parsel parsel ele geçirilmeye çalışıyor, okyanus bile satılık. Kazanır mıyız dersiniz?
Final Offer, karanlık atmosferine, kaotik ses ve görüntü tasarımına rağmen güçlü bir komedi filmi. Baştan sona bir odada geçen filmde, türümüzün pazarlıkçı, hemen her şeye egemen olma güdüsü eleştiriliyor ve icabında başka bir gezegenden bir canlıyla bile el sıkışabileceğimiz anlatılıyor. Hayli ikiyüzlü bir seyir sizleri bekliyor sayın seyirciler.
Imagine A World: “Size hizmet vermek bir zevkti”
Kapı kapı gezerek internet servisi satmaya çalışan bir pazarlamacı, kapısını çaldığı siyahi ailenin evinden satış gerçekleştirene kadar ayrılmamaya karar verir.
Bu kravatlı, ısrarcı, saniyede “bilmem kaç MB hız vaat eden’’ bu satıcıyı hepimiz tanıyoruz. Billboardlarda, televizyonda, telefonlarda veya sadece ideoloji olarak. Joanna Tsanis yönetmenliğindeki Imagine A World, kapitalist dünyanın değerlerinden son derece başarılı bir korku filmi çıkarıyor.
A Target: Dur, yoksa videoya çekerim!
Süpermarketin önünde, karısını ve çocuğunu bir adam tarafından taciz edildiğini iddia eden bir baba, tacizcinin yanına gidip bu sorunu hemen çözmek ister. Telefonunu çıkarır ve tacizciyi videoya çeker.
Bir anı ve durum kaydetme aracı olan kameralar özelinde telefonların, her geçen gün bir “silah’’ haline gelmesini anlatan A Target, görüntülerle şekillendirilen toplumsal duyarlılığı eleştiriyor. Her ne kadar filmde, iki insanın birbirlerine doğrulttuğu kameralarla bir video düellosu yapmasını izlesek de buradan çıkan acı komedi, ne yazık ki gerçek hayatta mevcut.
Enough!: Mikro cinnet anları
Hepimiz doluyuz, öfkeliyiz, kırgınız veya yorgunuz. Bu dolulukla bazen ufak bir bahane, günlük yaşamdaki anlık bir durum katlanılmaz olur ve ne biriktiyse bize dair, hızla dışa doğru fışkırır. İşte ”Enough’ çağımızın tedirgin bireylerinin yaşadığı veya yaşamak üzere olduğu mikro cinnet anlarını gösteriyor. Filmde bir baş karakter yok, bir olay örgüsü yok, sadece birkaç saniyelik delirmeler var! Muhtemelen sosyal medyada birkaç kesitine rastladığınız bu şahane kısa filmin içi dışı bir yıpranmış “sevimli’’ karakterlerini izlerken, mutlaka onlarla bağ kuracaksınız.
Ablam: Parça parça bir büyüme öyküsü
Bunaltıcı bir yaz. 10 yaşındaki Elif ve 13 yaşındaki ablası. Ne rüzgâr, ne deniz serinletmiyor 1980’leri. Ablası, geçirdiği bir kaza nedeniyle koltukta uzanmakta, yine de Elif’in fersah fersah uzağında. Annesi hayatının ortasında, sonsuz bir teslimiyette. Ergenlik kapıda. Hem şefkat hem kıskançlık hem yalnızlık bir arada. Çocukluktan erişkinliğe, üç ayrı kadının üç ayrı yaşam evresi…
Elif Türkölmez’in “Anne Kız Harikasın’’ kitabından uyarlanan kısa film, gerek görselliğiyle gerek seyircinin anlatıya dâhil olmasına izin veren açık uçlu senaryosuyla, mutlaka izlenmesi gerken yapımlardan. Ablam, Altın Portakal Ulusal Kısa Film Yarışması’nda En İyi Kısa Film Ödülü’nün sahibi olmuştu.
Just For The Record: Anlaşmak kolay olabilir
Terk edilmiş bir çatı katındaki pencerede bir kuşu bekleyen Rec adlı bir ses kaydedicisinin öyküsünü izliyoruz bu filmde. Yalnızlık çeken Rec, bu kuşla iletişim kurmak için türlü yollar denese de onun ilgisini bir türlü çekemez. Sonunda son derece basit bir yöntem keşfeder: Kuşun sesini kaydetmek.
İletişim araçlarının yükseldiği çağda, o araçları kullananların iletişim yoksunluğuna işaret eden bu kısa film; savaş, küresel çevre gibi sorunlara da değinerek, kendince basit ama umutlu bir çözüm sunuyor: Önce dinlemek. Just For The Record, Canada Shorts’ta Grand Prix, En İyi Yönetmen, En İyi Kanada Filmi ve En İyi Animasyon ödüllerini kazanmıştı.
High Score: Biz kazandık!
Beklenen kıyamet sonunda gelmiş. Muhtemelen buna insanlar sebep olmuş. Dünyada sayılı şey kalmış. Bunlardan biri de bir atari salonu. Kıyametten kurtulan birinin kendini atari salonuna vermesi ve oyunda karşısına çıkan hemen her şeyi yok etmesi, birinci olması… Acaba bu başarı, kıyamet hakkında bize ne söylüyor? High Score adındaki bu kısacık animasyon, çok da alametlere dayanmayan bir neden-sonuç öyküsü anlatıyor.
Kamyon
Film, kendisine emanet edilen kamyon motor arızası sebebiyle Anadolu’nun bağrında, ıssız bir yolda kalan Besim’in, yanmasından korktuğu kamyona tamirci bulma arayışının gitgide daha karmaşık bir hâl almasıyla yaşananları anlatıyor. Canbert Yerguz tarafından yazıp yönetilen Kamyon’un başrolünü Tansu Biçer oynuyor.